İmzasını attığı, desteğini verdiği pek çok etkinlik, proje ve ilklerle yıllardır sanatseverleri bambaşka hikâyelere misafir eden, kültür sanat dünyasının başrol oyuncularından biri olan ENKA Sanat, pandemide de sanatın güzergâhını renklendirenlerden oldu. Bu güzergâhın emekçilerinden ve yaratıcılarından biri olan ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu ile konuştuk.
“Bu sanatı görsel olarak tüketirim, hatta ondan belli bir haz bile alabilirim, ama bana ne yanılsama sunar ne de hakikat. Resmin önce nesnesi masaya yatırıldı, sonra da öznesi; ama şu üçüncü terime pek dikkat gösterilmedi gibime geliyor: Bakan kişiye, izleyiciye. İzleyiciden her geçen gün daha fazlası bekleniyor, ama bir yandan da rehin tutuluyor. Çağdaş sanata, sanat çevresinin kendine baktığından farklı bir gözle bakmanın yolu yok mu?” diye sorar Fransız düşünür ve sosyolog Jean Baudrillard, 1996 yılında yayımlandığında sanat çevrelerinde skandala yol açan (İletişim Yayınları, Elçin Gen ve Işık Ergüden çevirisi) Sanat Komplosu / Yeni Sanat Düzeni ve Çağdaş Estetik 1 adlı kitabında. Bilahare okuma seanslarınıza alırsınız niyetine, “Sanatın iddiasının giderek arttığını düşünüyorum. Sanat hayat olmak istiyor” diyen Baudrillard’ın dünyasına giriş yapmanızı salık veririm...
2021 yılının sonu itibariyle bizde sanat hemhâlinde “Z Raporu” ne çıkar şimdilik bu bir dilemma ama sanatın, günümüz nefeslenme sahasında hâlâ ilaç göreviyle biz fanilere nida ettiği aşikâr; duyabilene, görebilene tabii! İşte bu oksijen rotalarından biri de ENKA Sanat. Bugün yazının öznesi ise; “Bu dönemin beraberinde getirdiği dijitalleşmenin en önemli kazanımı, bugüne kadar çeşitli sebeplerle konserlere, oyunlara, söyleşilere ve sergilere gitme fırsatı bulamayan pek çok sanatseverin, özellikle de gençlerin bu içerikleri evlerinde izleme olanağı bulması oldu. Bu dönemde hep birlikte sanatta sınırların dijital yolla nasıl eridiğine şahit olduk” diyen ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu. Gelin daha fazlasını kendisinden dinleyelim…
1983’ten bu yana ENKA Vakfı’nın kültür sanat alanındaki çalışmalarında öncü rol oynadınız. Bu tecrübe aynı zamanda pratiklerini de beraberinde getiriyordur şüphesiz. Fakat Türkiye şartlarında ve dünya konjonktüründe hiçbir şeyin kolay olamadığına şahidiz hepimiz. Bu bağlamda, öncelikle sizin pandemi sürecindeki hayat mesainizi, hissiyatınızı öğrenmek istiyorum; beşeri hemhâlinize ilginç gelenler neler veyahut bu yaşadığımız dönemi nasıl tanımlarsınız?
Pandemi süreci hepimiz için alışılagelmişin dışında bir dönem oldu. Hem sosyal hayatımızda hem de iş yapış şekillerimizde köklü değişiklikler yaşadık. Ancak bize bu dönemde yine sanatın iyi geleceğini biliyorduk. Yaşadığımız ilk şokun hemen ardından kısa sürede toparlanıp, sanatın iyileştirici gücünden aldığımız ilhamla, sanat üretimi, pratikleri ve izleyici deneyimini genişletici yeni ve yaratıcı bir sürecin içerisine girdik. Bu dönem benim ve ENKA Sanat ekibinin değişimlere açık, yeni fikirlerin üretildiği, yeni üretim formlarının, yeni sunuş biçimlerinin, yeni modellerin ve bu doğrultuda çözümlerin konuşulduğu bir dönem oldu. Bu dönemi tanımlamam gerekirse; öğretici, deneysel ve tecrübe katan bir süreç diyebilirim.
Gelelim Türkiye’nin kültür sanat anatomisinde ve arşivinde önemli bir katkıya / imzaya sahip ENKA Sanat’a… Nasıl bir 2021 yılıydı; bu yılın "Z Raporu"ndan ne çıkar?
2021 yılı, pandemi dönemi sonrası, kaynaklarımızın değerlendirmesini yeniden tasarladığımız bir yıl oldu. Bu yılın bizi en çok gururlandıran ve heyecanlandıran projesi, sahnede 60 yılını tamamlayan, Türk tiyatrosunun usta sanatçılarından Genco Erkal’ın sanat hayatını ele alan Genco belgeseli oldu. Yapım sponsorluğunu üstlendiğimiz bu belgeselin, gelecek nesillere ülkemiz tiyatro tarihi alanında da önemli bir kaynak olacağına inanıyoruz. Senaryosunu Genco Erkal'ın yazdığı ve bu nedenle benzerine az rastlanır otobiyografik bir nitelik de taşıyan belgesel, yalnızca bir sanatçının kariyerini değil, Türk tiyatrosunun da önemli ve büyük bir dönemini anı ve anekdotlarla aydınlatıyor. ENKA Sanat olarak, önümüzdeki dönemlerde Türkiye tiyatrosunun belleğini oluşturmak ve bu yönde farkındalık yaratmak amacıyla sanatçı belgeselleri serisine yeni yapımlarla devam etmeyi hedefliyoruz. Bu yılın bizim için en önemli dijital projelerinden “ENKA Sahne”, klasik müzik alanında gelecek vadeden genç sanatçılarımızın kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ve yeniyi deneyebilecekleri dijital bir platform olarak hayata geçti. Sanatın farklı disiplinlerinden örnekleri, toplumun tüm kesimleri için erişilebilir kılma hedefiyle diğer kültür-sanat kurumlarıyla iş birliklerimiz bu yıl da devam etti. Geçtiğimiz yıl, “Yerli Yapımlar Gösteri Sponsoru” olarak desteklediğimiz İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yıl “Uluslararası Yapımlar Gösteri Sponsoru” olduk. Öte yandan, alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçıların görünürlüğünü desteklemek amacıyla İstanbul Fringe Festival’e desteğimizi bu yıl “Mekân Sponsoru” olarak sürdürdük. Ağustos sonunda başladığımız ENKA Açıkhava Tiyatrosu’ndaki etkinliklerimize, eylül sonuna kadar devam ettik. 9 Kasım’da başlayan yeni programımız ile sonbaharda da etkinliklerimize “çok şey var” mottosu ile hız kesmeden devam ediyoruz. 16 Kasım’da (Ayça Bingöl’ün oynadığı) Türk tiyatrosunun duayen ismi Yıldız Kenter anısına düzenlenen etkinliğimizin yanı sıra, pek çok özel projenin de yer aldığı bu program, izleyicileri ENKA Oditoryumu’nda yeniden tiyatro ve müzik dolu bir seçki ile buluşturuyor.
Sanatseverlere nasıl bir 2022 yılı yaşatmayı hedefliyorsunuz? Bu sezonun programında neyi öncelikli sıraya aldınız ve masada tartıştığınız ivedilikli mevzular nelerdi?
Yeni yılda, Oditoryum ve Açıkhava Tiyatromuzdaki etkinliklerimiz devam edecek. Bugüne kadar sürdürdüğümüz, diğer kültür-sanat kurumları ile olan iş birliklerimiz de. Bu yıl yapım sponsorluğunu üstlendiğimiz Genco belgeseli ile gördük ki, gençler bizim duayen olarak tabir ettiğimiz, özellikle Cumhuriyet ilk yıllarında öne çıkan pek çok sanatçıyı yeterince tanımıyor. Bu nedenle 2022’den itibaren yeni isimlere, yeni belgesellere odaklanmak istiyoruz. ENKA Sahne projemiz de yeni genç yeteneklerin katılımı ile devam edecek. ENKA Sanat olarak 2022’de, kurulduğumuz günden bu yana üstelik de ilk kez, kendi prodüksiyonumuz olan bir oyunu sahneleyeceğiz. Pandemi döneminde tiyatromuza yeni metinler kazandırmak amacıyla BKM, DasDas ve Zorlu PSM ile birlikte hayata geçirdiğimiz “Ortak Yapım” projesi kapsamında yapımını üstlendiğimiz iki oyun var. İlk etapta, açık çağrıya başvuran ve yapılan değerlendirmelerin ardından desteklenecek oyunlar arasında yer alan, Gökhan Eraslan’ın Nuh’un Gemisini Aramak adlı oyunu için çalışmalara başladık. Ardından da projeye davet edilen yazarlar arasında yer alan Firuze Engin’in Kusursuz Çiftin Harikulade Serüvenleri adlı oyununu sahneye koymayı planlıyoruz.
Pandemide keşfettiğiniz veya geliştirdiğiniz başlıklardan, sahalardan veyahut etkinliklerden bugün de devam eden ve geleceğe taşınacak olanlar hangileri? Kısaca içeriklerinden de bahseder misiniz? Hem seyirci hem de sanatsal minvalde sonuçlarını değerlendirdiğinizde söyleyebileceğiniz doneler nelerdir?
Genç yetenekler ve geleceğin sanatçıları her zaman programlarımıza dahil olmuştur. Bugüne dek, sanatın farklı alanlarında üretim yapan pek çok genç yeteneğe yönelik teşvik, destek ve burs programları yürüttük. Ancak yetenekleri ve başarılarıyla ön plana çıkan, sanat hayatının başındaki pek çok genç sanatçımızın ulusal ve uluslararası platformlarda hedeflerine ulaşabilmeleri için özellikle pandemi döneminde her zamankinden daha fazla desteğe ihtiyaçları olduğunu gördük. Bu tespitten yola çıkarak, klasik müzik alanında gelecek vadeden genç sanatçılarımızın kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, yeniyi deneyebilecekleri dijital bir platform olarak “ENKA Sahne”yi hayata geçirdik. Sanat Yönetmenliğini Cihat Aşkın’ın üstlendiği projenin Danışma Kurulu’nda yer alan Fazıl Say, Gökhan Aybulus, Dilbağ Tokay, Efdal Altun ile Ayşe Deniz Gökçin tarafından bu yıl seçilen sekiz genç sanatçının ilham verici performansları, ilk kez 26 Temmuz – 8 Ağustos tarihleri arasında, ENKA Sanat’ın YouTube hesabından yayımlandı. Hedefimiz, performansların görüntü ve ses kayıtlarını dijital platformlar üzerinden sayısız izleyiciyle buluşturarak, genç yeteneklerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak. Proje kapsamında sunduğumuz maddi desteğe ek olarak, video yönetmenliğini Selçuk Metin’in, ses mühendisliğini ise Can Aykal’ın yaptığı profesyonel kayıtları da kendi tanıtımlarında ve başvurularında kullanabilmeleri için müzisyenlerle paylaştık. Klasik müzik dünyasını şekillendirmek için muazzam bir yeteneğe ve büyük bir potansiyele sahip daha pek çok genç sanatçımız var ülkemizde. Bu nedenle hedefimiz, “Daha iyi bir gelecek için gençlerle sanat” söyleminden ilhamla oluşturduğumuz ENKA Sahne’nin, gelecek yıllarda da yeni sanatçılarla büyüyerek devam etmesi. Ayrıca Sanat Yönetmenimiz Cihat Aşkın ile birlikte, gençlerimizin dünya platformunda hak ettiği yerlere gelebilmelerini destekleyecek pek çok farklı fikir üzerinde de çalışıyoruz.
Bu süreçte dijitalin dezavantaj ve avantajları neler oldu? Kapanmanın ardından bir anda sosyalleşmenin getirisinde ne gibi absürtlükler yaşandı (mı) ya da yakın gelecekte bir tezahürü olabilir mi sizce?
Bu dönemin beraberinde getirdiği dijitalleşmenin en önemli kazanımı, bugüne kadar çeşitli sebeplerle konserlere, oyunlara, söyleşilere ve sergilere gitme fırsatı bulamayan pek çok sanatseverin, özellikle de gençlerin bu içerikleri evlerinde izleme olanağı bulması oldu. Bu dönemde hep birlikte sanatta sınırların dijital yolla nasıl eridiğine şahit olduk. Öte yandan kültür-sanat etkinlikleri, insanların bir araya gelerek sosyalleşmeleri, eğlenmeleri ve rahatlamaları için en güzel vesile. Pandemi şartlarının hafiflemesi ve etkinliklerin yeniden başlaması hem seyircilere hem de sanatçılara iyi geldi. Ayrıca ekonomik anlamda da sektör yeniden hareketlenmiş oldu. Kapanmanın ardından bir anda sosyalleşme psikolojik açıdan elbette kolay olmuyor, özellikle de kapalı mekânlarda etkinliğe maske ile adapte olabilmek hepimizi zorluyor.
Hem sanatçıların hem sanata yaşam alanı sağlayan siz aracıların hem de biz sanatseverlerin pandemi sürecindeki halet-i ruhiyesini nasıl gözlemlediniz? Yurt dışındaki sanat mecralarının pandemi hareket rotasıyla Türkiye’deki sanat kuruluşlarının pandemi güzergâhında ne gibi mevzular dikkatinizi çekti? Buradan hareketle mesela, ENKA Sanat’ın alternatif haritasındaki mevzularını öğrenebilir miyiz?
Küresel bir sağlık sorunu hâline gelen salgın nedeniyle, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en ünlü tiyatro ve opera sahneleri perdelerini, müze ve galeriler kapılarını kapattı; müzik festivalleri ve konserler iptal edildi. Bu olağan dışı koşullarda, sanata ve sanatçılara verilecek her tür destek önemliydi. Konuyu geniş bir perspektiften ele aldığımızda, sadece kurumlar ve sanatçılar değil, teknik görevlilerden yemek hizmetine, gişe çalışanlarından organizasyon görevlilerine kadar sektörün içinde bulunan pek çok insan bu durumdan maalesef olumsuz etkilendi. Kültür sanat kurumları olarak bizler de, sektörün içinde bulunduğu olumsuz koşulların etkilerini azaltabilmek amacıyla pek çok adım attık. Bu süreçte, ENKA Sanat olarak sanatın her dalından en güncel örnekleri #sanatabağlan etiketi altında dijital platformlarımıza taşırken, tiyatronun dünü, bugünü ve geleceğinin konuşulduğu, kimi usta kimi genç tiyatro sanatçılarımızın katıldığı canlı yayınlar gerçekleştirdik. Ayrıca kurumumuzun etkinlik arşivini YouTube kanalımıza taşıdık. Düzenlediğimiz geçmiş dönem etkinliklerinden kayıtları sosyal medya hesaplarımıza taşıyarak bir nevi dijital müzik arşivi oluşturmuş olduk. Ayrıca sanatçılarımız sosyal medya hesaplarımızdan bizler için çevrim içi söyleşi ve konserler düzenledi. Bu süreçte yaşadığımız deneyimler bize gösterdi ki, fiziki etkinliklerle izleyiciyle etkileşimi destekleyen çevrim içi projeler yan yana hibrit bir şekilde pandemi sonrasında da hayatımızda olmaya devam edecek. Pek çok festival programı da hâlâ bu şekilde ilerliyor. Biz de planlamalar yaparken, çevrim içi veya hibrit projeleri gündemimizde tutuyoruz.
Birleşmiş Milletler, 2021 yılını “yaratıcı ekonomiler yılı” ilan etti; Türkiye kültür sanat âlemi için manidar olsa gerek! Türkiye’de kültür sanat dünyası ne yazık ki pandemide acı tecrübeler yaşadı; tabii bu sadece pandemi kaynaklı değil, T.C.’nin yaşı kadar uzun bir sorunlar yumağı, çözülemeyen bir girdap adeta; kültür sanat politikasının olamaması! Sizce, sanatçılar, sanat aracıları / mekânlar ve sanat takipçileri neler yapmalı; zira pek çok oluşum, ağ ve örgütlenme biçimi oldu ama hâlâ sanatsal bir omurga oluşturulamadı. ENKA Sanat olarak bu birliktelik kuramayan oluşumlara katkıda bulunma yolunda gelecek fikirleriniz neler olur?
Türkiye’de kültür sanat alanının gelişmesi için planlanmış bir devlet politikası ve organize bir yapıya henüz sahip değiliz. Öte yandan yaklaşık son 50 yıldır özel sektör bu alana sağladığı desteklerle sektörün gelişimine katkı sağlıyor. Biz de ENKA Sanat olarak kurulduğumuz günden bugüne elimizi taşın altına koyuyor, yürüttüğümüz çalışmalar ile sanatçılar, kurumlar ve izleyiciler arasında yeni ilişkiler yaratmaya, sektörün ülkemizdeki gelişimine katkı sağlamaya gayret ediyoruz. Kültür ve sanata bakışın uzun dönemli olması gerektiğine inandığımızdan, bu sürecin kesintisiz olmasına önem veriyor, her dönemin değişen koşullarının gözetildiği, farklı destek, proje ve programlar geliştiriyoruz. Aynı zamanda sektörün önde gelen kurumları ile omuz omuza vererek neler yapabileceğimizi konuşuyor, tartışıyor, güçlerimizi bir araya getiriyoruz. Amacımız, kültür sanat sektörünün gelişimine her alanda destek olmak, üretimi ve yaratıcılığı teşvik etmek ve bunu sürdürülebilir kılmak.
Pandemi öncesi ve sonrasında uzun ve kısa vadede değişim ve dönüşümleri ve evrilmeleri nasıl öngörüyorsunuz?
Az evvel de bahsettiğim gibi, pandemi süreci pek çok yeniliği de beraberinde getirdi. Özellikle de dijital anlamda… Pandemi olmasa, bu kadar kolaylıkla ve sektör olarak bütünsel bir şekilde hayata geçirmeyeceğimiz çözümleri ve hatta pandeminin ilk dönemlerinde geçici önlemler diye düşündüğümüz pek çok şeyi kabullendik, sevdik ve bundan sonrası için planlarımıza dahil ettik. Değişim ve dönüşümlere açık bir kurum olarak, biz her 8-10 yılda bir rotamızı yenilemeyi seviyoruz. Pandeminin de etkisiyle bu rota 2021’de değişti, 2022 ve sonrası için yeni projelerimiz yolda.
Bu aralar okuma seanslarımda bana iyi gelenlerden bir tanesi olan Tarkovski, “Sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır” der ve ekler “Sanat, bir insanın muktedir olduğu en iyi şeyi, yani inancı, aşkı, güzelliği ya da istediği ve umduğu en iyi şeyi güçlendirir. Yüzme bilmeyen bir insan suya atladığında vücudu -kendisi değil-, kendini kurtaracak içgüdüsel hareketler yapmaya başlar. İşte sanat da suya atılmış bir insan bedeni gibidir, insanlığın manen boğulmasını engelleyecek bir içgüdüdür. Sanatçı, insanlığın manevi içgüdüsünün temsilcisidir.” Üstadın bu kelamına sizin yorumunuz ne olur?
Bu görüşe katılmamak mümkün değil, pandemi döneminde sanatın bize nasıl kucak açtığını, bizi nasıl iyileştirdiğini hep birlikte tecrübe ettik.
Yılların birikimi ve tecrübesi ile ki Türkiye gibi bir coğrafyada bu tecrübeler eminim ikiyle katlanıyordur; ENKA Sanat olarak genç sanatçılara ve yaratıcılara ne söylemek istersiniz? “Şu hayattan öğrendiğim, tecrübe ettiğim…” dediğiniz, belki de bugüne motto, rota veya umut olur niyetine kadrajınıza düşen fotoğrafta ortaya çıkan ne olur?
Kurulduğumuz günden bugüne ENKA Vakfı’nın kültür sanat alanındaki faaliyetlerini yürüten ENKA Sanat’ın yöneticiliğini üstleniyorum. Bu süreçte ekibim ile birlikte, çok sayıda genç sanatçının eğitimine yönelik burs programları gerçekleştirdik; farklı alanlara odaklandığımız sosyal sorumluluk çalışmaları yaptık; sanat üretimini ve sanatın yaygınlaşmasını teşvik için farklı kurumlarla iş birliğinde sponsorluk, proje ve programlar geliştirdik; sanatçıların görünürlüğüne ve her kesimden izleyicinin sanatla buluşmasını hedeflediğimiz etkinlikler düzenledik. Bu çalışmalarımızın odağını oldukça önemsediğim üç temel kavram oluşturdu: Özgür düşünce, estetik bakış ve yenilikçilik. Bu kavramlar her zaman rotamı oluşturdu diyebilirim.
Son olarak bugünlerde size iyi gelen neler var; müzik, film, kitap veya belki bir fotoğraf, sergi gezmesi?
Pandemi döneminde, kendime bir kitap hediye ettim; Ertuğ & Kocabıyık Yayınları’nın son kitabı Ancient Theatres of Anatolia. Anadolu topraklarında milattan önceki yerleşimlerde bunca tiyatro yapısına yer verilmiş olması beni derinden etkilemiştir her zaman. Çoğunu yıllardır ziyaret ettiğim bu sade ama görkemli yapıların dönemin uygarlıklarınca buluşma, eğlence ve eğitim amacıyla kullanılmaları bir anlamda beni kıskandırır. Muhteşem Aspendos, Efes, Bergama, Priene ve diğerleri… Her gidişimde taşlara uzanarak o günlerde yaşananları duymaya, hayal etmeye çalışırım. Bu kez kitap ve fotoğraflar ile evde hayallerimi yaşamaya çalıştım. Yıllardır ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nun oluşumuna ve devamlılığına sağladığım katkı, hep bu hayaller doğrultusunda gelişti diyebilirim.