Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi, aslında adı çok da duyulmamış, sadece bilenlerin geldiği bir mekan. Burasının hikayesi nedir?
Mehmet Arsay, yıllar önce otomobil koleksiyonerliğiyle bu işe başlamış. Daha sonra otomobil sayısı arttıkça, burası otomobil tarihini ve otomobilin gelişimini anlatan bir müze haline gelmiş. Ben 20 yıldır bilfiil ilgileniyorum ama müze 1989'dan beri aktif olarak var. O zamanlar 20 otomobille başlamış Mehmet Bey. Şu an müzenin envanterinde 120-130 otomobil var. Bir kısmı yurtdışında, bir kısmı ithalat problemlerinden dolayı gümrükte bekliyor. Bir kısmı da restorasyon aşamasında olduğu için şu an müzede yaklaşık olarak 80 tane otomobil sergileniyor. Müzenin amacı ve misyonu, otomobilin gelişim sürecini Türk insanına anlatmak. O yüzden 1886 tarihli ilk benzin motorlu otomobilin replikasını da burada görebilirsiniz. Tek replikamız da bu zaten.
Peki Mehmet Bey'in bu hobisi nasıl başlamış? Bir aile geleneği mi?
Evet, babadan ve dededen gelen bir otomobil tutkusu da vardı. Aynı zamanda Mehmet Bey makine mühendisi, Almanya'daki Aachen Üniversitesi'nden mezun. Doğal olarak mekaniğe ve motor çeşitlerine meraklıydı. Bu ikisi birleşince hobi olarak klasik otomobil almaya başlamış.
Peki siz bu sürece nasıl dahil oldunuz?
1995 senesinde Mehmet Bey'in oğlu Cengiz Arsay’la evlendim; 2014 senesinde de ayrıldım fakat aileyle ve Cengiz Bey’le dostluğumuz baki. Müzeyi beraber inşa ettik, otomobillerimiz, amacımız, vizyonumuz ve misyonumuz ortak; o yüzden de bağımız hiç kopmadı.
Müzeye yeni otomobiller katarken nasıl seçim yapıyorsunuz, alım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? Bir otomobili satın alma dürtüsü size nasıl geliyor?
Otomobil koleksiyonerlerini, kesinlikle karşı olsam da, avcılara benzetiyorum. Ben sürekli olarak yurt dışına gidiyorum, açık arttırmalara katılıyorum. Ve büyük otomobil fuarlarına katılıyorum. Orada gezerken bir otomobil beni çekiyorsa, o otomobilin peşine düşüyorum. Size bir hikayemi anlatayım; Volkswagen’in samba modeli uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Bu minibüsü Almanya'nın Essen şehrindeki Techno Classica fuarında gördüm. Bu minibüsü görünce ona adeta sarılmak istedim. Onun içinde kendime hayal ettim, eskiden kimlerin kullandığını düşündüm... Sonra başladım araştırmaya! Meğerse bu minibüs Alman Alplerinde turistlerin gezerken çevreyi daha rahat görebilmeleri için tasarlanmış. 24 cam denilen bu modelin tavanı katlanılarak açılıyor. Aslında Volkswagen benim pek bildiğim bir marka değil. Araştırınca gördüm ki bu çok nadir bulunan bir model. Zaten fuardaki de çok da pahalıydı. “Nasıl bir minibüs bu kadar pahalı olabilir” diye düşünürken sonradan öğrendim ki çok nadir bulunan bir modelmiş.
Ne kadardı diye sorsam?
125.000 euro’ydu. Bu bir minibüs için çok büyük bir para ve Türkiye'ye getirsek herhalde vergileriyle birlikte 300.000 euro’ya gelirdi. Çok pahalı olduğu için o minibüsü almadım. Aslında otomobil koleksiyonerliğinde birinci amaç, otomobili en iyi durumdayken almaktır. Çünkü her klasik otomobil size masraf ve emek çıkartır; bu nedenle en iyi durumda aldığınız otomobil en az masraf ve en az enerjinizi alır. Yine de ben Türkiye'nin her tarafına haber saldım. Yönettiğim ve klasik otomobil meraklılarından oluşan 12 bin kişilik bir Facebook grubu vardı. Sonra buradan biri bana Samsun'dan bir samba olduğunu söyledi. Bunun üzerine atladım Samsun’a gittim. Orada gördük ki bu orijinal bir Samba’ydı... Hatta yürüyordu bile!
Bir otomobile bakınca orijinal olup olmadığını anlıyor musunuz? Yoksa eksperiyle mi gidiyorsunuz?
Markasına göre değişir. Bildiğim bir otomobilse anlıyorum. Klasik Otomobil Kulübü’ne üyeyim, iki dönem genel sekreterlik yaptım. Bu nedenle ben anlamasam da her otomobilin bir anlayanını buluyorum. Bu minibüsü çok sevdiğim için çok araştırmıştım ve artık baktığım zaman bir Samba’nın nesi orijinal nesi değil, herhangi bir kısmı sonradan mı kesme anlıyorum. Bunun orijinal olduğunu anlayınca sahibi ile de konuştuk aldık getirdik.
Ne kadara aldınız söylemenizde bir sakınca yoksa?
30.000 TL'ye aldım ama içine çok para harcayacağım. Bir koleksiyoner işte böyle böyle koleksiyonlar oluyor. Veya bir klasik otomobil meraklısı artık başka bir klasik otomobilden hoşlanmaya başlıyor. Ve o başka otomobili alacak maddi imkanı veya yeri yok. O zaman elindeki klasik otomobili elinden çıkarmayı düşünüyor.
Amerika'da klasik otomobil meraklısı çok fazla olduğunu tahmin ediyorum; peki Türkiye'de durum nasıl?
Türkiye'de de çok fazla ilgi var. Çok fazla kulüp olmaya başladı. Sadece İstanbul’da herhalde yedi-sekiz tane otomobil kulübü var. Mesela pek çok markanın birer kulübü var; Volkswagen Kaplumbağa Kulübü, Porsche Kulübü, Anadol Kulübü... Bir de bütün kulüplerin çatısını oluşturan federasyon var. Tüm bunlar ilginin ve desteğin artmasını sağlıyor.
Bir de klasik otomobil rallisi yapılıyor. Siz de katılıyorsunuz sanırım. Yakın zamanda bir ralli var mı?
Evet 29 Ekim rallisine pek çok kez katıldım ama son zamanlarda Klakson'un işlerine o kadar çok daldım ki, biraz savsakladım. Ama bu yıl kine katılacağım. Klasik otomobil rallileri, hız rallileri değil. Sabit hız testlerinin uygulandığı, yani bir noktadan diğerine sabit hızla gidip gidemediğinizi ölçen bir sistemi var. Bir de tabii ki zaman kontrolleri var. Bunların sonucunda puanlar alıyorsunuz, en iyi puanı alan ekip genel klasman birincisi oluyor. Bu ralli çok keyifli ve şenlikli geçiyor. Klasik otomobillerin geçişini izlemek gerçekten bir şölen gibi oluyor.
Bugünkü otomobiller arasında hangileri ileride klasik olabilir sizce?
Bugün üreten otomobillerin çoğunluğu ileride klasik olamaz. Aslında klasik tanımı herkese göre farklıdır; ama Dünya Antika Otomobil Federasyonu'nun (FİVA) tanımına baktığınız zaman, 30 yaşını aşmış her otomobil klasiktir. Ama buradaki otomobillerin hepsinin yaşandıkları döneme ait ruhları ve estetikleri var. Üretildikleri dönemi yansıtıyorlar. 1950’li yıllara baktığımızda o dönemde bütün dünya uzayla, roketlerle, uçaklarla meşgul. Bu nedenle o dönemdeki otomobillerin armaları uçak şeklinde, ön grilleri ise füze şeklinde. Şimdi bana söyleyin, nedir 2000’li yılların ruhu? Sürat mı acelecilik mi? Veya sokağa çıktığınızda dikkat edin, hangi otomobil sizde bakma hissi uyandırıyor? Onu da geçtim, bir otomobil almak isteseniz ne renk alacaksınız? Hep aynı... O dönemin otomobilleri sanat eseri gibiydi. Bu nedenle bugünkülerin hiçbiri klasik olamaz. Tabii birkaçı haricinde. Ferrari’nin elle üretim yaptığı birkaç otomobili var; Ferrari zaten klasik doğar, onlar ileride mutlaka klasik olacaktır. Birkaç Bentley, birkaç Roys Rocye belki... Ama standart herkesin kullanabildiği otomobiller ileride klasik olamaz.
Peki bu müzedekiler, zamanında herkesin kullanabildiği otomobiller miydi?
Henry Ford, 1908 senesinde otomobili seri olarak üretmeye başlamış. Orta sınıftan herkesin sahip olabileceği bir otomobil üretmek istemiş. Ondan önce, biraz da sonrasında otomobiller, kişiye özel yapılan, pahalı, sadece zenginlerin alabileceği bir ulaşım aracıyken Henry Ford’dan sonra otomobil fiyatları ucuzlamış. 400 dolara satılabilir hale gelmiş. Çünkü Ford basit ama yine şık otomobiller üretmiş. Yedek parçada standardizasyona gitmiş. Ve bu otomobili üretebilmek için otomobil köyü kurmuş, daha da önemlisi çalışan bütün işçilerin yevmiyelerini artırmış. “Ben orta sınıfa dahil bu işçiler için otomobil üretiyorsam, bu otomobilleri alacak imkanları olmalı” diye düşünmüş. Böylece Amerika’da bir devrim yapmış. Yevmiyelerin artmasıyla Amerikadaki sanayiciler ayağa kalmış. Nihayetinde Amerikan sanayisinin tamamı yevmiyeleri artırmak zorunda kalmış. Tabii müzede görebileceğiniz, 1948 model Chrysler Town and Country, 1955 model Cadillac Eldorado, 1934 model Royce Royce, zenginler için üretilmiş otomobiller. Ama bu ruha sahip olan, orta kesimin de ulaşabileceği otomobiller üretilmiş.
Siz şu an günlük hayatınızda hangi otomobili kullanıyorsunuz?
Elimden geldiğince günlük hayatında da klasik otomobil kullanmaya çalışıyorum. 1969 Alfa Romeo Spider kullanıyorum ama her zaman otopark olan yere giderim ve klasik otomobillerimi kesinlikle valeye vermem. Zaten valeler bu otomobilleri gördüğü zaman anahtar istemiyorlar, çünkü kullanamayacaklarını biliyorlar. Bir de 1955 model Ford Thunderbird otomobilim var. Bunların haricinde de BMW X5 kullanıyorum.
Diğer taraftan klasik otomobil kiraladığımız Klakson Rent a Classic var. Müzedeki otomobilleri mi kiralıyorsunuz?
Klasik otomobil kiralama fikri bende uzun zamandan beri vardı fakat nasıl doğru platforma oturtmam gerektiğine karar veremiyordum. Çünkü ben bu işe ulaşılabilir lüks fikriyle başladım. Klasik otomobil bir yaşam tarzıdır. Herkesin bu yaşam tarzım içinde olmak isteyebileceğini ama buna vakit ayıramadığı ya da bununla ilgili çok fazla bilgisi olmadığı için klasik otomobillerle çok fazla haşır neşir olamadığını fark ettim. Ama prensipte herkes klasik otomobilleri çok seviyordu; sahip olmanın dışında kullanmak ve o farklı kültürü yaşamak istiyordu. Bunun üzerine dedim ki “Neden bu hazzı, bu yaşam kültürünü sadece bir grup insan yaşasın, neden bunun kitleleri aktarmayalım?” Ve ulaşılabilir lüks sloganıyla Klakson Rent a Classic’i hayata geçirdim. Böylece 20 yıllık birikimimi de herkesle paylaşma imkanı buldum. Şu an müzedeki 75 otomobil kiraya veriliyor. Bunların 25 tanesi sokakta kullanılabilen otomobiller. Eğer bu 25 otomobilin dışında bir otomobili kullanmak isterseniz, o otomobili hazırlamamız gerekiyor. Çünkü klasik otomobiller uzun süre durup sonra marşa basıp gidebilecek araçlar değiller. Mutlaka bakımlarının yapılması, yola çıkmadan önce fren testlerinden geçmesi, kimi zaman lastiklerinin yenilenmesi gerekir. Müzedeki her otomobili bu kondisyonda tutmak hem zaman açısından hem de maliyet açısından çok zor. Bu nedenle 25 otomobili büyük bir titizlikle elden geçirdik ve bu otomobilleri yürür olarak kullanıyoruz.
Bu 25 otomobili kendimiz, istediğimiz yerde, istediğimiz zaman kullanabiliyor muyuz? Yoksa bazı şartlarınız var mı?
Birazda siz geçin direksiyona” diye bir opsiyonumuz var. Altı otomobilimizi bunun için özel olarak hazırladık. Bu altı otomobilimizi, belli saat aralıklarında, bizim şoförümüzün de yanınızda ya da arka koltukta durması şartıyla istediğiniz güzergahta kullanabiliyorsunuz.
Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi
Adres: Atatürk Mahallesi, İkitelli Caddesi, No:178 Halkalı/İstanbul
Tel: (0212) 548 40 00