22 HAZİRAN, SALI, 2021

Bulutlar: Dünün, Bugünün, Yarının Hikâyesi

Osman Nuri İyem ile küçük bir Ege köyünde yaşayan Bulut ailesinin trajikomik hikâyesini odağına alan belgeseli Bulutlar'ın yayımlandığı günden bugüne macerasını, alımlama, anlaşılma ve yaygınlaşma hikâyesini konuştuk. 

Bulutlar: Dünün, Bugünün, Yarının Hikâyesi

Osman Nuri İyem, University of Miami’de sinema ve fotoğraf, FAMU’da sinema üzerine eğitim aldıktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümünden mezun oldu. Yüksek öğrenimini 2013’te University of Kent’te “Brecht’in Geçerliliği: Yabancılaştırma Teorilerinin Günümüz Medyasında İncelenmesi” isimli teziyle tamamlayan sanatçı, 2016’dan beri kurucu ortağı olduğu Taşeron Bağımsız Sanat İnisiyatifi ile birçok disiplinlerarası sergi düzenledi ve katılımcıları oldu. İyem, 2018 yılından beri Evin Sanat Galerisi’nin kreatif direktörlüğünü yürütmekte.

Bulutlar adlı kısa belgeseline gelince... 2019 yapımı. Belgesel, 38. İstanbul Film Festivali’ne seçildi, 7. Antakya Uluslarası Film Festivali’nde seyirci özel ödülü aldı. Bugünlerde tekrar aklımıza düşmesinin nedeni ise malum ve meşum videolar...

Peki ne anlatıyordu Bulutlar? Küçük bir Ege köyünde yaşayan Bulut ailesinin trajik-komik hikâyesi belgeselin odağındaydı. Hikâye, enişte, hala ve yeğenden oluşan ailenin günlük yaşamlarını tarafsız ve hümanist bir perspektiften ele alıyordu. Film, hayatta kalmak ve korunmak için geliştirdiğimiz duygu ve tepkiler üzerinden, toplumsal kalkınmanın ve yerel ekonomik sürdürülebilirliğin gelişmesine katkıda bulunan ve de baltalayan değişkenleri anlamak adına, karakterlerin ve olayların arasındaki ilişkilerin dört yıl boyunca gözlemlenmesi sonucu ortaya çıkmıştı.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Bulutlar’ı iki sene önce Documentarist kapsamında, Yeşilçam Sineması’nda izlemiştim. O günden bugüne çok şey değişti. Aradan geçen zamanda Bulutlar’ın yolculuğu nasıl ilerledi, iki yılda neler oldu? 

Ben teşekkür ederim öncelikle. İstanbul Film Festivali’nin ardından gösterim için BluTV ile görüşmeye başlamıştık ama mümkün olduğunca da festival gezsin istiyorduk. İstanbul’un ardından, Documentarist, İnsan Hakları Film Günleri ve Antakya Film Festivali’nde gösterildi Bulutlar. Antakya’da da seyirci özel ödülü aldık ki ülkenin başka bir kıyısında, halkın seçerek bir ödüle layık görmesi, benim için gerçekten çok anlamlıdır. Festival turunun bittiğine inandığımız noktada da film BluTV’de gösterilmeye başladı. Pandemiyle ortaya çıkan bazı çevrim içi sinema günlerinde de yer aldık.

Bulut ailesinin değişim ve dönüşümü aslında memleketin de değişim ve dönüşüm hikâyesine denk geliyor. Gözlerinden sakındıkları topraklarını her nesilde biraz daha kaybeden bir aile var çalışmanızın odağında. Hikâyeyi çekmeye nasıl karar vermiştiniz? 

Bulut ailesinin sahip olduğu anne ineğin, sütü sağılırken huysuzlanıp yavrusunu çağırmak için bağırmasına şahit olmuştum. Her gün yaşanan bu rutin, beni ilk dürten noktaydı. Tam da sizin sorunuzdaki gibi, Bulut ailesinin yaşadığı dertler ülkenin yaşadığı sürece çok benzer bir kesit sunuyordu; elden gidenlere yanan, hakkı yenen insanlar ve kuşaklar boyu süregelen bir yaşam mücadelesi. Ama ineğin yavrusunun mamasında kendimizi hak sahibi gördüğümüz gibi, yaşam mücadelesinde de başkalarının ekmeğinde hak sahibi gördüğümüzü fark ettim, serbest piyasa ekonomisi demek, tam da bu değil mi zaten?

​Benim de bu noktada dürüst olmam gerekiyordu; nasıl ben de o köyde toprak almış bir şehirlinin çocuğu idiysem, yani yaşanan soylulaştırma problemlerinin bir parçası idiysem, Bulut ailesi de ister istemez kızdıkları kimi problemlerin devir daim etmesine sebep oluyorlardı. Bir ananın yavrusuna sütünü vermek istemesi, başka bir ananın, anasından babasından kalan toprağını vermek istemesi kadar hakkıydı aslında; ama hayat hepimizi parçası olduğumuzu bildiğimiz sorun yumakları içinde yuvarlayıp götürüyordu. Dürüst kalarak bunu anlatma çabasıdır aslında Bulutlar.

Bugün Bodrum Marina ve aslında tüm bölge, hiç olmadığı kadar gündemde. Paylaşılamayan, üzerine türlü çıkar ve rant savaşlarının döndüğü bu yerin bu hâle geleceğini tahmin etmiş miydi yerlileri?

Bu noktada kafa karışıklığına sebebiyet vermemek üzere belirtelim, Bulutlar’da bahsi geçen marina, malum videolarda bahsi geçen marina değil; daha küçük çaplı bir yer. Ama olayların arasında bir analoji kurmak mümkün bence.

Şöyle ki, Güllük körfezinin içinde de rant kavgası var, Bodrum yarımadasında da; ülkenin birçok yerinde olduğu gibi, dünyanın neresine giderseniz gidin, fillerin kavgasında ezilen, hatta yok olan çimenlerden bahsetmek mümkün.

Daha geçtiğimiz aylarda, Bulutlar’da deniz kenarındaki terk edilmiş inşaatların gözüktüğü bölgeye yeni bir yük limanı yapılmak istendi. Küçücük Güllük körfezinin içindeki ikinci yük limanı olacak üstelik bu! Filmdeki marina da aynı körfezin içinde üstelik. Kıyıkışlacıklılar, benim de sosyal medyadan takip edebildiğim kadarıyla sıkı eylemler düzenlediler ve şimdilik ortada bir inşaat yok, ama yakında aynı körfezin içindeki ikinci limanı yapmaya kalkışacaklarından da şüphe yok. İnsan ister istemez gerçekten merak ediyor ne taşınıyor bu limanlardan...

Elden çıkarılan topraklar kendi mitini de zaman içinde yaratıyor gibi, Bulutlar’da dikkatimi çeken bu olmuştu, her nesil bir önceki nesli yanlış kararlar almakla, “ucuza satmakla” suçluyor, bir yandan da kendileri de, sanırım biraz da zorunlu olarak, aynı hataları yapıyorlardı. Bugünkü tartışmalarda da benzer bir motif var, yeniler eskileri, halefler selefleri suçluyor.  

Kesinlikle! Beni heyecanlandıran da tam olarak bu! Hepimiz bizden önce gelenleri suçluyor, kendimiz dışındakilerin suçlarını görmekte iyi not alıyoruz. Ama sıra bize geldiğinde, çuvaldızlı atasözü sadece sözde kalıyor.

Bu noktada tabii ki sizin de belirttiğiniz “biraz da zorunlu olma” hâli var. Hatırlarsanız filmin son planı da tam da bu ironinin üzerinde duruyor. En her şeye karşı çıkan, en sağduyulu ve en dirençli gözüken Akkız’ın, gülümseyerek toprakları satmaya yanaşmasıyla bitiyor; “O yer orda, zeytin toplayacan yağını yapıcan satıcan da paranı alcan. Hazırda yeri satsak bolca paramız olur.”

Filmin ekran süresinin dışından bir spoiler verelim ama burada, umutsuzluğa alışmamak adına; geçen iki yılda pandemiye rağmen deniz kenarındaki son arsalarını hâlâ satmadı Bulut ailesi, satılırsa da ucuza vermeme konusunda kararlılar. Ekmeklerini zor yoldan çıkarıp, pişman olacakları yadigârlarını satmamak için direniyorlar.

Bulut ailesiyle hâlâ irtibatta mısınız? En çok yeni nesli merak ediyorum, neler yapıyor belgeselde gördüğümüz genç arkadaşımız? 

Evet, irtibattayız, zaten bizim ilişkimiz aslen organik. Köyde ailemin evinin olduğu yer, eskiden Mustafa Bulut’un eniştesininmiş. Onlar başkasına satmış, bizimkiler de yeni sahiplerinden almış. Şimdi bizim bahçede onların inekleri duruyor, iki aile karşılıklı birbirimize destek oluyoruz diyebilirim. Dolayısıyla Kıyıkışlacık’a her gittiğimde, nerdeyse her gün görüyorum onları. Merakınız haklı bir merak ama; filmdeki genç arkadaşımız Dursun, son gittiğimde saçlarını uzatmış epey havalı bir genç olmuştu. Malum filmde de bahsedildiği gibi kaptan olma hayali sürüyor. Bu yıl Bodrum’daki meslek lisesinde kaptanlığı hedefliyor, umarım bu hayalinde başarılı olur.

Bulutlar yıllara yayılan çekimlerinizi bir araya getirerek oluşturduğunuz bir öyküydü, devam edecek misiniz/ediyor musunuz hikâyeye ve elbette çekimlere? 

Yaklaşık dört yıl sürmüştü çekimler, şu anda bir devamı yok ama, hatırlarsanız deniz kenarındaki çöplüğü kurtarmaya çalışıyorlardı filmde. Bulutlar’ı yaparken bir hayalim vardı; filmin mesela onuncu yıl dönümünde, çöplük olan yerin o gün geldiği noktayı filme dahil etmek.

​Son gittiğimde gözlerim doluyordu; 2015’te sadece üç küçük fidanın olduğu, hafriyatla doldurulmuş deniz kenarındaki çamur arazi, bugün yavaş yavaş ufak bir koruya döndü bireysel emeklerle, ilerleyen yıllarda bir ekleme gelebilir filme yani… Mustafa Bulut’tan bir alıntı yapalım burada o zaman; “Ne bileyim bir tane gördüğümüz ufak bir yeşilden bir evham kapıyor insan, diyor ki; işte bak geliyor. Bugün bir tane yeşil, yarın bir tane ağaç olur. Yarın onun yanında beş tane daha ağaç olur. Ama hep kötü kötü bakarsan, yeşili kurutursan, umutları kaybedersen, daha kötü, daha karanlık daha çıkmaza gider hayat.”

Osman Nuri İyem

Haberleri, videoları, ifşa ve açıklamaları görünce siz neler düşündünüz merak ediyorum, Bulutlar’da bir değişim dönüşüm hikâyesi anlattınız ve bugün yaşanan ve konuşulanlar sanki hikâyenin devamı, tamamlayıcısı. 

Siz bana videoların ardından yazınca, ben de şaşırdım açıkçası, hiç düşünmemiştim. Küçük bir yerleşim biriminde geçen bir hikâye anlattığınız zaman, bu kapalı ortam ister istemez size prototip oluşturma imkânı sunuyor. Bulutlar’ı yaparken anlattıklarımın ülkede yaşananlara paralel bir kesit sunduğunun farkındaydım, ama şunu da belirtmem lazım, ben de herkes gibi şaşıyorum durumun vahametine; videolarda anlatılanlar, Bulutlar’da yaşananlarda çok, ama çok daha ciddi boyutlarda.

Ben benzer diyebileceğimiz durumları, dürüst bir şekilde anlatmaya çalışmıştım. Filmde ortaya atılan iddialar var, denizi kim doldurdu, çöpleri kim döktü, vs. Ama Bulutlar’da karakterlerin hepsi kendilerine yöneltilen suçlamaları cevaplıyor bir şekilde.

​Karşımızdaki iddialar ise tek taraflı kalıyor. Suçlanan şahısların çoğu cevap hakkını kullanmak yerine, birlikte yürümüşlükleri olan insanların sözlerine inanmamamız gerektiğini söyleyip, kestirip atabiliyorlar. Gerçi filmde de, en sevdiğim yerlerden birisi muhtarın çöplüğün ortasında durmuş kameraya; “Çöpü bitirdik, çöp kalmadı diyebiliriz.” diyebilmesidir. Bu sahne, en küçük yerel birimde dahi, idarecinin gerçekleri olaylara göre yansıtma beceresinin trajikomik bir yansımasıdır. 

Son olarak bugünlerde hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz, bunu da sorayım isterim.

Bu yıl her şeye rağmen hareketli geçti diyebilirim. Geçtiğimiz günlerde Renkli Ülke Günlükleri isimli, son 10 yılda çektiğim bazı fotoğraflardan oluşan bir yayın çıkardım. Bir de Alican Muhittin Dilege ile ortak yönettiğimiz, Ahmet Ali Arslan ve Berke Can Özcan’ın “Ormandaki Kuş” isimli şarkısından yola çıkan kısa bir film çektik ama daha yayımlanmadı. Yakın zamanda onun da haberlerini verebilirizumarım.

Son olarak da, bir süredir kafamda tasarladığım yeni bir senaryo üzerine çalışmaya başladım, ufak bir aradan sonra çok iyi geldi. Fikirler bende distopik bir hikâye olarak belirmişti ama, her geçen gün distopyalar biraz daha gerçek oluyor ne yazık ki. Bir sanatçı olarak, bilimkurgu janrında tasarladığınız fikirlerin benzerlerini haberlerde görme şansı, sanırım ne Philip K. Dick’e ne de Aldous Huxley’e nasip olmamıştır. Gerçekten ilginç zamanlarda yaşıyoruz.

Bulutlar’ı izlemek isteyen okurlarımız, izleyiciler nereden ulaşabilirler, ulaşabilecekler belgesele? 

BluTV’den izlenebiliyor. Ayrıca yeni bir platformda daha yer alma durumu var, onu da Bulutlar’ın Instagram hesabından duyururuz umarım yakında. 

0
5832
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage