Katılımcılarını her sene adanın özgün ruhunu caz ve disiplinlerarası etkinliklerle keşfetmeye davet eden, bu yıl sekizinci edisyonu “Miselyum” temasıyla 6, 7 ve 8 Eylül’de gerçekleşecek Bozcaada Caz Festivali’ni festival kurucularıyla konuştuk.
3dots ve allaturca tarafından, Paribu ana sponsorluğunda, Kendine Has, Volkswagen, Jack Lives Here, CarrefourSA, Tchibo, Kale Grubu ve Jotun’un katkılarıyla düzenlenen Bozcaada Caz Festivali, bu yıl biyoçeşitliliğin, sürdürülebilirliğin ve dayanıklılığın da doğal bir modeli olan “Miselyum” temasına odaklanıyor. İlk yıldan beri farklı disiplinlerden sanatçıları ve alanında uzman isimleri ziyaretçileriyle buluşturan Bozcaada Caz Festivali, müzik programının yanı sıra Keşif etkinlikleriyle de katılımcılarına farklı bir festival deneyimi yaşatıyor.
Bu sene ekosistemler için besinleri ve bilgileri taşıyan, çevreleriyle sürekli bir iletişim ve etkileşim içinde olan yeraltı ağları olan miselyumlardan ilham alan festival, “Biz ne tür ağların üyesiyiz?”, “Parçası olduğumuz topluluklar ile birbirimizi karşılıklı olarak nasıl etkiliyoruz?, Bu simbiyotik ilişkide birbirimizi nasıl daha iyi besler, çeşitliliği ve dayanıklılığı nasıl destekleriz?” sorularını yönelterek katılımcılarına doğanın karmaşık bağlantılarını ve topluluklarımızdaki benzer yapıları keşfetme fırsatı sunuyor.
Festival teması “Miselyum”, doğanın karmaşık ağ sisteminin çok katmanlı yapısından ilham alıyor. Bu tema festivalin programını ve genel deneyimini nasıl etkiliyor?
Bu yılki festival temamız, toplulukları dönüştürmeye ve her birimizin, ürettiklerimizle ve dahil olduğumuz takımlarla birlikte nasıl daha büyük bir bütünün parçası olduğumuzu anlamaya odaklanıyor. “Miselyum” teması, biyoçeşitliliği, sürdürülebilirliği ve dayanıklılığı doğal olarak içeren bir model sunuyor. Festivalin bu temayı seçmesi, kültür, doğa ve merakın bir simbiyoz içinde buluşmasını sağlayarak, çeşitli disiplinlerden sanatçıları ve düşünürleri bir araya getirme motivasyonunu oluşturuyor. Bu bağlamda, miselyumun çok katmanlı yapısından ilham alarak, paydaşlar arasında organik ve dinamik bir etkileşim ağı kurmayı amaçlıyoruz. “Miselyum” teması, sadece bireyleri değil, toplulukları nasıl dönüştürebileceğimizi ve her birimizin büyük ağların parçası olarak nasıl yeni dünyalar inşa edebileceğimizi anlamamıza yardımcı oluyor. Festival boyunca, merkeziyetsiz, esnek ve dayanıklı yapılar oluşturmayı hedefleyen etkinliklerle, bilgi akışı ve yenilikçi fikirlerin yayılmasını teşvik ediyoruz.
Bu temanın festivalin disiplinlerarası yaklaşımına, özellikle farklı sanat formlarını ve izleyicileri birbirine bağlama açısından nasıl örtüştüğünü düşünüyorsunuz?
Miselyum, mantarların ana yapısal elemanı olan ince ve ipliksi ağlardan oluşan, toprak altında kilometrelerce uzanan yaşamsal bir ağ. Bu ağlar, ekosistemler için hayati önemi olan besinleri ve bilgileri taşıyan, birbirleriyle ve çevreleriyle sürekli iletişim ve etkileşim içinde olan bir yapıdalar. Festival, sadece bireysel katkılarla değil, toplu bir bilinçle hareket etmeyi teşvik ediyor. Paul Stamets’in de belirttiği gibi, miselyumu “dünyanın doğal internet ağı” olarak görmek, topluluklarımızın da benzer şekilde birbirine bağlı ve dayanışma içinde olabileceği fikrini destekliyor. Bu tema, festival boyunca gerçekleştirilecek atölyeler, paneller ve performanslarla, katılımcılar arasında organik ve dinamik bir etkileşim ağı kurmayı hedefliyor.
Bozcaada Caz Festivali, ilk gününden bu yana hem kültürel hem de ekonomik açıdan ada için önemli bir etkinlik oldu. Festivalin yerel halk üzerindeki etkisini ve etki raporundaki bazı önemli noktaları paylaşabilir misiniz?
Etki raporu, atılmış güzel bir adım ve henüz sadece bir başlangıç. Bu rapor, bundan sonra yapacaklarımız için yolumuzu açacak ve elde edeceğimiz çıktılarla bir pusula gibi yolumuzu belirlememize yardımcı olacak.OECD tarafından 2023 yılında yayımlanan “Kültür, Spor ve İş Etkinliklerinin Etkisi Nasıl Ölçülür” (How To Measure The Impact of Culture, Sports and Business Events) başlıklı etki ölçümü rehberinin yönlendirmesiyle festivalin ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini ölçtük. Buna ek olarak, kültürel etkileri de değerlendirdik. En çok dikkatimizi çeken konu festivalin ekonomik etkisi oldu. Özellikle geçtiğimiz yılın cirosunu göz önünde bulundurursak, festivalin kendi harcamaları ve festivale gelen katılımcıların doğrudan ve dolaylı harcamalarının 120 milyonluk bir hacim yaratması, beklemediğimiz bir sonuç değilse bile, bu denli büyük olması açısından şaşırtıcıydı. Bunu yanı sıra festivalin sosyal etkileri arasında savunuculuk faaliyetleri öne çıkıyor. Katılımcıların %90’ı, festival sonrası esenlik durumlarının iyileştiğini belirtirken, kadın ve erkek katılımcıların oranı %53-%47 olarak dengeli görünüyor. Çevresel etki başlığına baktığımızda Bozcaada Caz Festivali 2023, 1,6 ton CO2 emisyonu üreterek Çanakkale’deki 1,329 sakinin bir yılda ürettiği emisyona eşdeğer bir çevresel etki yarattığını görüyoruz. Ayrıca, festivalde kullanılan 23,5 bin m³ su, 10 olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar büyük bir miktarı ifade ediyor. Tüm bu veriler, Bozcaada Caz Festivali’nin sadece bir müzikal etkinlik olmadığını, aynı zamanda bölge üzerinde çok yönlü bir etki yarattığını ortaya koyuyor.
Etki raporunuz göz önünde bulundurulduğunda, festivalin gelecekteki edisyonlarında çevresel sürdürülebilirliğini nasıl ölçmeyi ve geliştirmeyi planlıyorsunuz?
Bu konuda attığımız adımları artık bir eylem değil de varoluş konusu olarak da görüyoruz. Bozcaada Caz Festivali çapındaki festivaller, yapılış biçimleri itibariyle doğaya etkileri olan organizasyonlar. Bu etkileri azaltmak için ekip içerisinde sürekli görüşerek attığımız adımlar oluyor. Azaltmak için çabaladığımız araç adedinden sanatçı transferlerine, saha içerisinde atıkların yönetimine kadar, farklı adımlardan bahsediyoruz. Bu sene Sofya’da A to Jazz Festivali’nin davetlisi olarak gittiğimiz konferansta tanıştığımız, önümüzdeki seneden itibaren bu konuda danışmanlık almak için görüşmeye başladığımız uluslararası bir ekip de var. Bu sene festivale gelip gözlemlerini yapmaya başlayacaklar ve bize ilk notlarını iletecekler. Festivalin attığı tüm operasyonel adımların not edilmeye başlandığı ve önümüzdeki seneden itibaren bunun ölçülebilir bir şekilde takip edildiği bir düzeni başlatıyoruz. Bu konu, yalnızca bir festivalin ve bağımsız bir şirketin atabileceği adımlardan oluşmuyor. Yerel yönetimiyle, bulunduğumuz bölgedeki imkânlarla da paralel gitmesi gereken bir konu.
Bu yılki program uluslararası ve yerel sanatçıları bir araya getiriyor. Farklı caz stilleri arasında bir denge sağlamak için programı nasıl düzenliyorsunuz? Belirlenen sanatçıların festivalin temasını ve vizyonunu nasıl tamamladığını düşünüyorsunuz?
Müzik programını oluştururken, yıllar içinde oluşturduğumuz ve 2000’den fazla sanatçının yer aldığı bir veri tabanına başvuruyoruz. Bu veri tabanı, ekibimizin dinlemekten keyif aldığı müzisyenlerin, sevdiğimiz ve yol gösterici bulduğumuz festival programlarının, yeni keşiflerin, Bozcaada’ya çok yakışacağını düşündüğümüz sanatçıların ve gelecekte, belki 50. Bozcaada Caz Festivali’nde yer almasını hayal ettiğimiz sanatçıların bulunduğu bir kaynak. Kaynak taramamızın sonunda pek çok alternatif program hazırlıyoruz ve bu programları ekibimizle sohbete açıyoruz. Eşit cinsiyet dağılımına, farklı kültürlere ve farklı alt janralara yer vermeye özen gösteriyoruz. Burada, bir sanatçının yerinin değişmesi bile tüm program dengesini bozabildiği için uzun uzun “marine ettiğimiz”, o programla uyuyup uyandığımız bir süreç yaşanıyor. Üç günün her birinde, o günün sanatçıları arasında bir ortaklık kurarak gün içi ahengi sağladıktan sonra, aynı dengeyi festivalin tümü için de oluşturuyoruz. Eş zamanlı olarak, festivalin etrafında şekilleneceği tema belirleniyor ve bu, bizim için bir oyun alanı oluşturuyor. Temamıza felsefi ya da müzikal olarak uygun müziği bulmaya çalışıyoruz. Gün bazında sanatçı sıralamasından, her yıl farklı müzisyenleri bir araya getiren festival projemiz Bozcaada Ensemble stratejisine kadar, her noktada bize ilham veren ve yol gösteren bir unsur oluyor. Bu anlamda, belirlenen sanatçılar festivalin tema ve vizyonunu tamamlama görevindense, birlikte şekilleniyorlar ve büyüyorlar diyebiliriz.
Festival müzik programının yanı sıra Keşif etkinlikleriyle de tanınıyor. Program bu yıl ekolojik dönüşüm, cinsiyet eşitliği ve toplumsal katılım gibi konuları nasıl ele almayı hedefliyor? Bize biraz Keşif programından bahsedebilir misiniz?
Keşif etkinliklerimiz bu sene yine çok ilgi çekici olacak. Amacımız burada merak uyandıracak, katılımcılarımızı ve bizi yeni şeyler düşündürmeye itecek içeriklerle buluşturmak. Keşif programının bir parçasını oluşturan “Güncel Meseleler, Yeni Olasılıklar”ın küratörü sevgili Emre Erbirer ve Keşif programının genelini kurgulayan ve yürüten Simay Ber Baran’ın bize burada güzel sürprizleri olacak. Bu sene temamız “Miselyum” etrafında şekillenen programda, yaratıcı topluluklar ve içerik üreticileri ile birlikte savunuculuk alanlarımıza büyüteç tutuyoruz. “Mantarlardan Ne Öğrenebiliriz?” oturumunda, HAU ekibinden Mehmet Çerkezoğlu ve Nurdan Alkan ile doğanın zekâsından nasıl ilham alabileceğimizi keşfedeceğimiz bir yürüyüş yapacak ve sohbet edeceğiz. “Öğretmenleri Birbirine Bağlamak” oturumunda, Öğretmen Ağı’nın yeni eş koordinatörleri Irmak Akıncı Canbaz ve Yakup Yıldırım ile bir ağın parçası olduğumuzu fark etmeyi ve bu farkındalıkla nasıl hareket edebileceğimizi konuşacağız. “İlhamını Al Gel” sohbetinde, Calling’in kurucusu Can Zeydan ve Bigumigu’nun kurucu ortağı Yalçın Pembecioğlu ile ilham sürecini ve bu ilhamı eyleme geçirme yollarını ele alacağız. “Bir İhtimam Denemesi” çemberinde ise Gizem Kendik Önduygu’nun rehberliğinde, yeni bir ihtimam kültürü oluşturmanın ve bu kültürü yaymanın yollarını arayacağız. Ada mutfağından ilham alan yemek uzmanı ve antropolog Ümit Hamlacıbaşı’nın yürüteceği “Ada Mutfağında Hazırlık” atölye ve sohbetinde ise birlikte ada yemekleri yapıp, adanın gastronomik kültürü üzerine konuşacağız. Tüm bu kurguyu yaratırken adanın dokusuyla konuşan ve festivalin değerleriyle de buluşan yenilikçi içerikler hayal etmemiz katılımcıların heyecanını da artırıyor, izleticilerin katılımını da. Bir önceki sene deneyimlediği bir aktivite veya katıldığı bir panelden sonra gelecek sene Keşif programıyla ne inşa edilecek diye bekleniyor. Bu yılki programda Bozcaada’ya dair yer alan bir başka etkinlik “Ada’da Festival: Adalılarla” sohbeti hem yerelde hem de festival ekibinde büyük bir heyecan uyandırdı örneğin. Süregelen bir öğrenme hâli Keşif’in ana parçalarından biri.
Festival, yerel Bozcaada topluluğunu program içine nasıl dahil ediyor? Yerel halk festivalin başarısında nasıl bir rol oynuyor?
Üzerine çalışacağımız konulardan biri, festivalin yerelle kurduğu bağları geliştirmek. Bu zamana kadar bununla ilgili çeşitli adımlar attık ancak hem dış faktörler hem de kendi içimizdeki bazı sebeplerden dolayı takibini yapmak konusunda yetersiz kaldık. Şimdi, bu konuyu daha da öne çıkararak, yerel yönetimler ve ada sakinleriyle daha doğrudan ve organik ilişkiler geliştirerek adaya olan faydamızı çok farklı kollardan daha da artırmayı amaçlıyoruz.
Geleceğe baktığınızda, Bozcaada Caz Festivali için uzun vadeli hedefleriniz neler?
Bozcaada Caz Festivali, ilk senesinden beri kendi içindeki ihtiyaçlara ve dünyanın değişimlerine ayak uydurmaya çalışıyor. Bu nedenle çağının festivali diyebiliriz. Festivalin özellikle savunuculuk alanları olan toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik dönüşüm ve toplumsal kapsayıcılık gibi konularda belki sadeleşerek, belki söylemini daha pekiştirerek ama daha az konuşarak etkisini artırabileceğini düşünüyoruz. Önümüzdeki süreçte daha az konuşmak ve daha çok yapmak üzerine, etkili ve verimi artıracak hamleler olacak. Değişmekten korkmayan, cesur adımlar atmaktan çekinmeyen bir ekibiz. Tüm paydaşlarımızla birlikte ihtiyaçlarımızı ve taleplerimizi dinleyip esnek bir şekilde pozisyon almaya devam edeceğiz.
Bozcaada Caz Festivali Programı:
6 Eylül Cuma
Anika Nilles / Nevell (DE)
Deniz Taşar
Léon Phal (FR)
7 Eylül Cumartesi
Bozcaada Ensemble (Önder Focan, Alper Yılmaz, Monika Bulanda, Adem Gülşen, Anıl Şallıel, Barış Doğukan Yazıcı)
Kraak & Smaak (NL)
KLEIN (LU)
Ömer Karaçuha Quartet
8 Eylül Pazar
Alfa Mist (UK)
Cenk Erdoğan Trio
Girls in Airports (DK)
DJ Set: Childplay