Uluslararası İstanbul Dans Günleri kapsamında İstanbul’da iki gösteri gerçekleştirecek olan, flamenkonun genç kraliçesi olarak tanımlanan dansçı Patricia Guerrero ile sanatının temellerini, Flamenkoya dair merak ettiklerimizi ve Deliranza gösterisini konuştuk.
Jenerasyonunun yetenekli ve yaratıcı dansçısı olarak flamenkoda yepyeni bir dil arayışı ile uluslararası sahnelerde kendine yer açan, dansıyla en kapalı zihinlere duygusal tohumlar ekme imkânını bulan Patricia Guerrero ile İBB Kültür’ün, 29 Nisan Dünya Dans Günü kapsamında projeSahne iş birliğiyle 22 Nisan – 2 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceği Uluslararası İstanbul Dans Günleri’nde açılış akşamı CRR Konser Salonu’nda gerçekleştireceği Deliranza gösterisi öncesinde konuştuk.
Dansla kurduğun bağı anlatır mısın? İlk temasın nasıl oldu, daha sonrasında dans yolculuğun nasıl ilerledi?
Dans benim sığınağım, tam bir ifade biçimi, içsel ve dışsal benliğim bir arada; bu bir ruhani ilişki ve kişisel güç. Dansla ilk karşılaşmam annem Mari Carmen aracılığıyla oldu, o da bir dansçıydı. Dansla bu ilişkiyi kurmamı sağlayan şey, sanata olan bağlılığını ve saygısını bana aktarması oldu. Dansım, ben kişisel olarak nasıl evrildiysem o da öyle evrim geçirdi. Ama şimdi dansım çok daha özgür ve önyargısız biçimde hareket ediyor diyebilirim.
Kendi varlığımıza ikna olmanın, başkalarını varlığımıza ikna etmenin en etkili yollarından birinin bedenimizin kontrolünü ele almaktan geçtiğini düşünüyorum. Sence dans etmek bedene nasıl bir hâkimiyet sağlıyor?
Dans, beden ve zihin üzerinde ustalık sağlar. Bedenimizle olan ilişki çok önemlidir ve bu da diğerleriyle olan ilişkimizi etkiler. Profesyonel olup olmamanız fark etmeksizin dans etmek hayatımıza daha fazla denge, kontrol ve sağlık getirir.
Sözün sustuğu yerde bedenin hareketini kullanarak bir hikâye anlatmak senin açından ne ifade ediyor?
Bunun en üst düzey ifadenin, en güçlü ve en gerçek olanı olduğuna inanıyorum. Dansım, hikâyenin, karakterin hizmetindedir ve bana kendimin başka versiyonları olma ve onları deneyimleme olanağını verir. Kendimi bunun aracılığıyla ifade edebilmek bir hediye.
İnsanın gerçeğini zamandan, mekândan ve belleğinden ayrı bir şekilde düşünmek çok zor. Bir performans sanatçısı olarak bedeninin sığacağı kadar küçük bir dans zemininde kendini ifade ediyor olmanın seni zorlayan, sınırlayan ya da özgürleştiren yanları neler?
Zorluklar ve sınırlamalar birey tarafından belirlenir. Performans istediği takdirde binlerce yere ulaşabilir ve kariyerinin sonuna kadar birçok bilinmeyen yeri keşfedebilir. Özgürleştirici yönleri çoktur. Sahne içinde kendinizle ilgili birçok şey öğrenirsiniz ve hatta sadece sahnede yapabileceğiniz şeyler olabilir.
Birçok sanatçı yaşadıklarıyla baş etmenin bir yolu olarak üretimde bulunuyor. Sence bu kendine bakabilmenin başka bir yolu mudur?
Tabii ki, dans benim için en büyük terapidir.
Flamenkoda seni etkileyen ve seni o tarafa çeken şey ne? Kendinden ne buluyorsun? Bir ifade biçimi olarak flamenkonun verdiği imkânlardan bahseder misin?
Flamenko, insanı içine çeken ve esir alan bir sanattır. Kültürü ve gelenekleri anlatan çok zengin bir dildir. İçinde kendi toprağımı, köklerimi ve insanlarımı bulurum. Flamenko, yaşamın kendisini aktarmanın bir yolu olarak her türlü deneyimi ve duyguyu ifade edebilir.
Flamenko birçok kültürün etkileşiminden meydana gelen bir tür. Sence flamenkonun kültürel etkileşim aracı olarak nasıl bir misyonu var?
Bu, kültürel değişim ve birbirimize olan etkilerin öneminin güncel bir kanıtıdır. Belirli bir yerde, belirli koşullar altında ve birbirlerinden beslenen insanlarla gerçekleşen kültürel bir kesişme anından meydana gelen bir sanattır. Nesilden nesle edinilen bilgiyi aktarabilen insanlarla birlikte devam eder.
Flamenko müziği ve dansı; içinde hırs, şefkat, acı, isyan, özgürlük gibi birçok hissi barındırıyor. Duygularını bu yolla dışa vurmak hakkında neler söylersin?
Flamenko ve dansım, önyargılardan kaçma, en kapalı zihinlere ulaşma ve duygusal tohumlar ekme özgürlüğüne sahip bir yerden, tüm bunları ifade etmeme izin verdi.
2022 yılında Türkiye’de CRR Konser Salonu’nda gerçekleştirdiğin Distopía gösterinle üst üste iki gece ayakta alkışlandın. Uluslararası İstanbul Dans Günleri kapsamında 22 Nisan akşamı gerçekleştireceğin Deliranza performansı hakkında neler söylemek istersin? Nasıl bir gösteri bizleri bekliyor?
Bir projenin ilk fikirleri bir motivasyon, ilham veya arayıştan başlar. Bu projede de anın güzelliği ve ebediyet kavramlarını yakalamak istedim. Bunu yapmak için, içimde neler olduğunu aramak için içsel bir yolculuğa çıktım. Duygunun ifade, hareket veya ses olarak dışa vurulduğu o anı bulmak için. Deliranza, yaratılış hakkında konuşan, bir rüya gibi, sürrealist bir eser. Bu, flamenkonun farklı formlarla ve estetiklerle belirdiği, rüya sırasında gerçekleşen eylemlerin olduğu rüya benzeri, gerçeküstü bir çalışma. Eser, usta esinlemeleri ile dönüştürülen ve sembolizme taşınan hareketler, farklı nüanslarla dolu flamenko sesleri ve sizi başka bir yere taşıyan seslerle, flamenkonun formlarını ve anlattıklarını temel alarak yaratılmış paralel bir dünyadır.
Son olarak dansın dışında ilham aldığın şeylere dair sormak isterim. Nerelerden besleniyorsun, neler ilgini çeker?
Resim yapmayı, edebiyatı ve ailemi seviyorum. Hayatın kendisinden ve içindeki güzellikten sürekli beslenen biriyim.
* Patricia Guerrero ayrıca 23 Nisan Salı akşamı saat 20.00’de Metrohan’da Proceso Eterno adlı gösterisini sahneleyecek.
* 22 Nisan – 2 Mayıs 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Uluslararası İstanbul Dans Günleri programını İBB Kültür sosyal medya hesaplarından ve internet sitesi üzerinden takip edebilirsiniz.