Disiplinlerarası çalışmalar yapan sanatçı Öykü Aras ile sanatının müzikle kesiştiği yerden başlayıp, insanın özüne doğru yaptığı yolculuğun hikâyesini farklı müzik stilleriyle bir araya getirerek anlattığı ilk albümü İçimize Doğru’ya vardığımız bir sohbet gerçekleştirdik.
Çalışmalarında insanın ve insan sesinin ilkel, tinsel ve öz olanla ilişkisini araştıran sanatçı Öykü Aras, ilk önce “Uyan” parçası ve ardından yayımladığı dokuz şarkıdan oluşan ilk albümü İçimize Doğru ile dikkatlerimizi üzerine çekti. Fransa’da güzel sanatlar eğitimi alan Aras, üretimlerinde ses ve nefesin birbiriyle olan iletişimi, döngüsü, bedenle ve duygularla olan bağı üzerine çalışırken, kilden ve camdan ürettiği heykelleri nefes ve sesle aktive ederek performanslar gerçekleştirdi. Öykü Aras ile “Şarkılar genel olarak doğayla olan bağımızdan, kendimizle ve birbirimizle olan iletişimimizden, hassasiyetlerimizden ve onları görmeye cesaret eden güçlü kalplerimizden izler taşıyor.” diyerek tanımladığı ilk albümünü odağımıza alarak sanatına ve müziğine dair merak ettiklerimizi konuştuk.
Disiplinlerarası çalışmalar yapan bir sanatçısınız, şimdi ilk albümünüz için bir araya geldik. Sanatınız müzikle nasıl kesişti ya da hep bir aradalar mıydı?
Hayatı sanat aracılığıyla keşfetmeyi seven ve anlamlı üretimler yapmayı önemseyen biriyim. Bence hep bir aradalardı ama ben farkında değildim. Güzel Sanatlar’daki projelerimde ses gittikçe daha çok kullandığım bir unsur hâline gelmişti ancak sesin kararlı bir şekilde melodiye, müziğe ve şarkı formlarına dönüşmesi, benim bu tutkuma bakma cesareti göstermemle ortaya çıktı zira çok uzun bir süre bu tarafımı görmezden gelmiştim.
Önce “Uyan”ı ardından da dokuz parçadan oluşan ilk albümünüz İçimize Doğru’yu dinleyiciyle buluşturdunuz. Albümün başladığı yerden bize ulaşana kadarki yolculuğunu anlatabilir misiniz? İlk albüm hikâyenizi merak ediyorum.
Albümün yolculuğunun tam olarak nerede başladığını kestirmek güç çünkü yaşadığımız her şey bizi bir yola doğru götürüyor ama tabii ki dönüm noktalarından ve prodüksiyon sürecinden bahsedebilirim. 2017 yılında Türkiye’ye döndüğümde planlarımda heykel ve performans üzerine çalışmak varken, tutkularla ilgili bir meditasyon sırasında kendimi şarkı söylerken gördüm. Bu vizyon beni çok etkiledi, uzun zamandır kenarda biriktirdiğim ve ciddiye almadığım melodilere, sözlere bakmamı ve tekrar şarkı söylemeye başlamamı sağladı. Daha sonra, Kökler ve Dallar isimli, doğada kendine dönüş inzivaları düzenleyen, güzel insanlardan oluşan topluluğun bir etkinliğine katıldım ve ilk gün yapılan niyet çemberinde sesimin özgürleşmesine niyet ettim. Kampın son günü, orman bana bir hediye verdi ve albüm için yazdığım ilk şarkı “Kökler ve Dallar” doğdu.
Bu şarkıyı bitirmem aylarımı alsa da bitirebilmiş olmak güç verdi ve başka demolar da kaydederek albümün taslağını oluşturmuş oldum. Sonrasında ise, üretimlerini severek takip ettiğim müzisyen ve prodüktör Şevket Akıncı’ya demolarımı yolladım. Kendisi çok beğendi ve albümün prodüktörlüğünü yapabileceğini söyledi. Aramıza müzisyen dostları Zeynep Oktar ve Nihal Saruhanlı’yı da dahil etti ve dördümüz yaklaşık bir sene süren prodüksiyon sürecine başlamış olduk.
Albüm kayıtlarından önce Başak Yavuz ile vokal çalışmaları ve şarkıların prozodi düzenlemelerini yaptık. Albümün ilk yarısı 2019 sonu, ikinci yarısı ise 2020’de Bahçeşehir Üniversitesi Stüdyoları’nda Barkın Engin tarafından kaydedildi ve mikslendi. Albümün son şarkısı “Karanlığın İçinden”i Cansun Küçüktürk ev stüdyosunda kaydederek düzenlemelerini yaptı.
Ceyda Kurhan’ın iki şiiri, Şevket Akıncı’nın iki bestesi, Nihal Saruhanlı ve Zeynep Oktar’ın da katkılarıyla oluşan düzenlemelerle beraber, albüme Ruşen Alkar, Barkın Engin, Hazal Döleneken, Cansun Küçüktürk, Cymin Samawatie, Can Ömer Uygan, Başak Yavuz gibi müzisyenler eşlik etti. Burak Tamer masteringlerini yaptı.
Sonrasında ise, Nazlı Gürlek Hodder’ın albüm kapağında kullanacağımız Inside adlı eseriyle karşılaşmam ve Shalgam Records ile anlaşmamla birlikte 2021 için albüm çıkış hazırlıklarına başlamış olduk.
Sizi bu albümü hazırlamaya hazır hissettiren istek/güç/sebep neydi?
Beni bu albümü hazırlamaya hazır hissettiren sebep, içimdekileri ses ve müzik yoluyla ifade etmem gerektiğine dair inancımdı.
Albümde yer alan dokuz şarkının yaratım ve hazırlık süreçleri nasıl geçti? Nelerden etkilendi bu şarkılar? Taşıdığı izlerden ve yarattıkları müzik evreninden bahsedebilir misiniz?
Albümdeki tüm şarkıların yaratım ve gelişim süreçleri birbirinden farklı oldu. "Kökler ve Dallar"ın sözü ve müziği, önceden bahsettiğim üzere gittiğim kampta ortaya çıktı. Daha sonra, prodüksiyon aşamasında Şevket Akıncı’nın bestelediği iki bridge melodisiyle albümdeki hâline dönüştü.
“Uyan”, kendi yaşamımda kaybolduğumu hissettiğimde kendime sorduğum soruları ve kendime hatırlattıklarımı içeren bir şarkı. “Uyan”ın düzenlemesi Şevket Akıncı ve Zeynep Oktar tarafından yapıldı, parçaya Can Ömer Uygan, Hazal Döleneken ve Nihal Saruhanlı eşlik etti. Sonrasında ise yönetmen ve müzisyen Volkan Ergen ile bu parçaya klip çektik ve albümden üç hafta önce yayımladık.
“Aşk Var” cümlesi, üniversite yıllarımda kullandığım, ilhamımı ve inancımı arttıran performatif bir mantraydı benim için. Albümde bu parçanın düzenlemesine progresif bir tavırla yaklaşarak aşkın ve tüm o derindeki hislerin ilkelliğini ve çıplaklığını vurguladık bana göre.
“Ay Gördüm”ün sözleri ve müziği, bir yaz günü deniz kenarında içimden dolunaya yolladığım hayallerle ve dileklerle geldi. Daha sonra ana ekibimizin ve Başak Yavuz’un vokalleriyle albümdeki çocuksu, huzurlu tınısını aldı.
“Ey Aşk” ve “Karanlığın İçinden”, arkadaşım Ceyda Kurhan’ın gizlice bestelediğim iki güzel şiiri. Öncesinde tanışmıyorduk, sosyal medyada paylaştığı bu iki şiirini çok beğendim. Besteleyip ona yolladığımda o da çok sevdi ve albüme koyduk.
“Üç Kapılı Orman”, Şevket Akıncı’nın bestesi üzerine, gördüğüm fantastik bir rüyanın anlatımı. Bu parçanın düzenlemesinde Zeynep Oktar ve Nihal Saruhanlı dahil oldu ve çok katmanlı, büyülü bir dünya yaratıldı.
“Ve, Balık”, 17 yaşında yazdığım aynı adlı öykünün bir bölümünün, yine sevgili Şevket Akıncı’nın bestesiyle buluşması. Şarkıda, Akıncı’nın kızı Ece ve oğlu Deniz’in seslerini duyuyoruz.
“O” şarkısının sözleri ve melodisi ise, kadınlığımla, dişiliğimle bağlantı kurmaya ve onu şifalandırmaya ihtiyaç duyduğum bir zamanda geldi. Akustik bir şekilde doğan bu parçayı ana ekibimizle elektronik tınılarla ve vokal paternleriyle düzenledik.
Şarkılar genel olarak doğayla olan bağımızdan, kendimizle ve birbirimizle olan iletişimimizden, hassasiyetlerimizden ve onları görmeye cesaret eden güçlü kalplerimizden izler taşıyor.
Albüm deneysel ve performatif bir ruhun ürünü olduğunu hissettirdi bana dinlerken. İçimize Doğru’nun hissini siz tanımlıyorsunuz?
Evet, öyle gerçekten. Hem albümün prodüktörü Şevket Akıncı’nın sanatsal geçmişinden ve vizyonundan, hem albüme katkı sağlayan müzisyenlerin zenginliğinden, hem de benim güzel sanatlar/performans sanatları geçmişimden kaynaklı özgür bir zemin oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Hissi, benim açımdan derin, şeffaf ve çıplak.
Dinleyicinizle nasıl bir bağ kurmayı istiyorsunuz?
Dinleyicilerle tam olarak hissettiğim o şeffaf yerden bağ kurmak istiyorum. Yeterince maskemiz, üst üste giyindiğimiz rollerimiz var. Gerçeklerimizi ifade etmek, hassasiyetimizi paylaşmak bizi azaltmıyor, aksine güçlendiriyor.
Farklı disiplinlerde üretmek, disiplinlerarası bağlantılar kurmak sizin için ne ifade ediyor? Üretimin dinamiklerini ne oluşturuyor? Neler harekete geçiriyor içinizdeki üretme itkisini?
Bu çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Disiplinlerarası bağlantılar kurmak benim için vazgeçilmez bir durum. Hayatım boyunca hep böyle oldu sanırım. Birleştirmeyi, farklı renkleri, dokuları bir arada kullanarak alışılmadık temas alanları oluşturmayı seviyorum.
İçimdeki üretme itkisini, anlamı açığa çıkarma ve paylaşma arzum harekete geçiriyor.
Her bir andaki sihrin açığa çıkması, ona koşulsuzca inanmayı gerektiriyor. Bu koşulsuz inanç, sihir ve bilincimizin sonsuza kadar gelişebiliyor oluşu beni yaşama ve üretme aşkıyla sarmalıyor.
Pek de planlı ya da istekli olmadan aslında içimize, kendimize döndüğümüz bir pandemi süreci yaşıyoruz, bu dönem sizi nasıl etkiledi? Bu sürecin içerisinde ilk albümü hazırlamak nasıl bir deneyimdi? Diğer üretimlerinize nasıl bir etkisi oldu?
Albümün son kayıtlarını pandemi süreci başlamadan önce tamamlamıştık. Pandemi sürecinde ise albümün miks, mastering ve görsel unsurları tamamlandı. Bu dönemin başlarında içime dönmek, albüm çıkışından önce kendimle daha çok vakit geçirmek, içsel olarak güçlenmek açısından iyi geldi. Son zamanlarda ise bir arada olduğumuz, korkmadan birbirimize sarılabildiğimiz ve sokakta özgürce dolaşabildiğimiz zamanlara özlem duyuyorum. Ve elbette albümü canlı çalıp söylemek, insanlarla paylaşmak istiyorum.
Son olarak henüz “İçimize Doğru” çalma listelerimizde dönüyorken şu an üzerinde çalıştığınız ya da gelecekte karşımıza çıkacak yeni projelerinizden de bahsetmek ister misiniz?
Şimdilik daha çok ilk albüm heyecanındayım ama tabii ki üzerinde çalıştığım yeni parçalar var. Yakın gelecekte yeni müzik veya disiplinlerarası projelerimi sizlerle paylaşmayı diliyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=Jrqeym667a8