Öncelikle şu sıralar neler yaptığınızdan bahsedelim istiyorum. Bize biraz güncel programınızı anlatır mısınız?
Şu anda uluslararası etkinliklerde bir yandan İlkbahar/Yaz 2016 Koleksiyonumuzu tanıtıyoruz, bir yandan da Sonbahar/Kış 2016-17 sezonunun hazırlıkları için çalışıyoruz. Viyana'da oldukça tanınmış tasarım ve sanat oteli Altstadt Vienna'dan gelen teklif üzerine onların iki büyük Suite'ini tasarlıyorum. Bu proje Mart 2016’ya kadar tamamlanacak ve sonrasında bir davetle tanıtılacak.
Ağırlıklı olarak Viyana’da mı yaşıyorsunuz, Türkiye’ye gelip gitme sıklığınız nedir?
Eskiden daha uzun dönemler Viyana'da olurdum, 2000-2007 arası ise New York-Viyana arasında gelip gittim. New York Moda Haftası'nda koleksiyonlarımı sergiliyordum o dönem. Şimdi ise şöyle diyebiliriz; zamanımın üçte biri Viyana'da, üçte biri İstanbul'da, diğer üçte biri de başka yerlere seyahatlerle geçiyor. Avusturya'daki showroom'umuzda da sürekli hem Avusturyalı hem de uluslararası müşteri ve konuklarımızı ağırlıyoruz.
Dünya çapında tanınan bir tasarımcı olarak yurt dışı ve Türkiye’deki moda sektörünü değerlendirecek olursanız neler söylersiniz?
Türkiye'de moda sektörü son yıllarda oldukça hareketlendi. Bunda İTKİB'in (Istanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri) ve İstanbul Moda Haftası'nın da payları büyük. İTKİB ve onların bünyesindeki DTG (Deri Tanıtım Grubu), yıllardır Türk modasını dünyaya açmak için çalışıyorlar ve çok güzel projelere imza atıyorlar.
Türk tasarımcı sayısı ve başarısı da gün geçtikçe artıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Birçok genç tasarımcı güzel koleksiyonlar yapıyorlar. Basınımızda da yer alıyorlar. Ancak şimdilik bence biraz ulusal düzeyde kalıyor çalışmaları, daha enternasyonal düşünmeli ve uluslararası aktivitelerde görünmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Sizin yurt dışında ve Türkiye’de beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Dünyada beğendiğim modacılar; Celine'i tasarlayan Phoebe Philo, Lanvin'in Alber Elbaz'ı, bir de Valentino'yu tasarlayanları beğeniyorum. ABD'den Marc Jacobs ve Altuzarra da favorilerim. Altuzarra’nın bazı işleri benim önceki kreasyonlarımı anımsatıyor. Bizden şimdi ayırım yapmayayım, gençlerden ve orta yaştan beğendiğim üç-dört isim var.
Son zamanlarda sıkça gerçekleştirilen perakende markalarıyla tasarımcı işbirlikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunların bazılarını başarılı buluyorum, bazılarını ise biraz yadırgıyorum. İki taraf için de kazançlı olacak projeler olması önemli. Bize gelen teklifleri çok hassas değerlendiriyoruz, markamıza, imajımıza zarar verebilecek, aşağı çekecek projelerde yer almayı uygun bulmuyoruz.
Yurt dışı ve İstanbul Moda Haftaları’nda yer aldığınızı biliyorum Bir sonraki programınız belli mi?
Ben 1999-2008 arası New York Moda Haftası’nda sergiledim koleksiyonlarımı. Düzenli defileler yaptım. Sonra İstanbul mağazamın açılışıyla ve New York'taki finans krizinden sonra, Istanbul Fashion Week'te birkaç yıl üstüste yer alarak defileler yaptım. Hem İstanbul'a da bir moda merkezi olması için destek vermek istedim. Çok yabancı konuk ve yabancı basın getirdim. Geçen sezon Paris Moda Haftası kapsamında, Paris'teki tarihi ve görkemli bir bina olan Türk Büyükelçiliği'nde kreasyonlarımı sergiledim. Paris önemli ve zor bir merkez bu konuda. Çok güzel eleştiriler, beğeniler aldık. Koleksiyonlarımı yine Paris Moda Haftası'nda sergileyerek yoluma devam etmek istiyorum. UTİB (Uludağ Tekstil İhracatçı Birlikleri) ve Bursa'nın büyük kumaş firmaları destek oldu bu Paris çıkartmama.
Tasarımlarınızda hangi parçalara ağırlık veriyorsunuz? Koleksiyonlarınızın olmazsa olmazları neler?
Aslında olmazsa olmaz diye bir şey yok, uluslararası büyük modacılar gibi geniş bir koleksiyon yapıyoruz. Deri de var, gündüz ve gece kıyafetleri de, mayo ve triko da koleksiyonlarımızda yer alıyor. Avrupa'da markamızı söyleyince bazen önce deri kreasyonlarım akla geliyor, bazen de kokteyl elbiseleri ve gece elbiselerimiz. Ismarlama, tüm hacmimizin yüzde 20'si kadar yani fazla değil. Üç yıldır ufak bir erkek koleksiyonu da yapıyoruz.
Tasarımlarınızdaki detaylardan bahsedebilir misiniz? Nelerden ilham alıyorsunuz?
Atıl Kutoğlu denince “Etnik bir lüks” akla geliyor sanırım. Mimari çizgileri olan, biraz Viyana sanatını yansıtan, sade ama güçlü çizgiler. Doğu esintileri, pırıltıları, kesinlikle kitsch (ucuz sanat) değil, modern bir yorumla giysilere dönüşüyor. Modernize edilmiş otantik desenlerimiz oldukça popüler, sade ama çarpıcı ve seksi gece elbiselerimiz de öyle. İlham aldığım temalar, konular genellikle Türk kültürü, Bizans, Osmanlı mimarisinin, el sanatlarının, Viyana'nın art-deco etkileşimiyle bir melanjı. Aslında çağdaş modern sanatçıların işleriyle ve modern mimariyle de buluşması olarak tanımlanabilir.
İnsanlar Atıl Kutoğlu’nu neden tercih etmeli?
Atıl Kutoğlu imzalı bir parça; şık, klas, modern ve konforlu olmak için alınabilir.
Hedef kitleniz kimler, ağırlıklı müşteri profiliniz nasıl?
Hedef kitlemiz modern, aktif, üretken, yaratıcı kadınlar ve erkekler. Aslında kozmopolit ve sofistike bir kitleye hitap ediyoruz. Tasarımlarımı en iyi taşıyan isimlerden bazıları Nevbahar Koç, Aslıgül Çebi, Ahu Tuğbay, Ender Mermerci ve Avusturya Prensesleri Francesca von Habsburg ve Camilla von Habsburg. Belçikalı star/şarkıcı Viktor Lazlo hemen her konserinde bizden giyer.
Konu açılmışken dünyaca ünlü birçok ismi giydirdiğinizi biliyorum, bu isimlerden birkaç örnek daha alabilir miyim?
Avusturya Başbakanı'nın eşi Martina Faymann, Tamara Ecclestone, Naomi Campbell, Karolina Kurkova, Elizabeth Jagger, Michael Jackson'ın kardeşi Jermaine Jackson bunlardan birkaçı... Modern sanat dünyasından önemli isim, New York'ta yaşayan yakın dostum Haluk Akakçe de en farklı, renkli tasarımlarımı başarıyla taşıyan bir isim.
Hem kadın hem erkek için giyim dışında ayakkabı ve çanta tasarımı da yapıyorsunuz. Ürünleriniz hangi tarzı yansıtıyor?
Ayakkabı-çanta-kemer koleksiyonumuz, giyim koleksiyonlarımızı tamamlama niteliğinde. Ama çok çeşitliler ve geniş bir koleksiyon oluşturuyorlar kendi başlarına. Bunlarda etnik ögelerden çok, geometriyle ve klas detaylarla bütünleşen tasarımlar söz konusu. Ve cool olacak kalıplar, kesimler ön planda. Ve tabii ki çok kaliteli malzemelerle hazırlanıyor bu ürünlerimiz.
Peki siz nasıl giyinmekten hoşlanıyorsunuz, stiliniz nasıl?
Ben kendim için sade, fazla dikkat çekmeyen bir giyim tarzını yeğliyorum. Zevkli giyinen ama sıradan biri gibi olmak istiyorum. O kadar modayla iç içeyim ki, renkler-desenler-kumaşlar-deriler, o kadar çok bu işlerle uğraşıyorum ki, bir de kendi üzerimde bunları görmek fazla geliyor sanırım. Ama kendim için de kendi erkek ürünlerimden doğru parçaları seçiyorum.
2016 Sonbahar-Kış Koleksiyonuna gelirsek hangi detaylar ön planda, yeni trendler neler olacak?
Paris'te sergilediğimiz Sonbahar/Kış Koleksiyonumuza “Modern Ottomans” demiştim. Çok cool bir Osmanlı etkisi bu, jakarlar, desenler, baskılar etnik ama modern ve gözü yormayan cinsten. Avrupalı ve Amerikalı kadının günlük hayatında rahatlıkla giyeceği parçalardan oluşuyor. İpek kadife elbiseler, tunikler, deri tulumlar, devore ipekli gece elbiseleri hem geometrik hem de etnik esintileriyle öne çıkıyorlar. Kürk ceket ve paltolar soğuk kış günleri ve seyahatler için ideal. Bol desen ve jakarların paltolardan; bluzlara, eteklere kadar günlük hayata girmiş olması trendlerden. Bir de tüm bu opulansa karşılık minimalist kesimlerin, formların tekrar ön planda olmaları yenilik olarak karşımıza çıkıyor.
Yurt dışına açılma sürecini başarıyla gerçekleştiren bir isim olarak hayalleri bu yönde olan tasarımcılara neler önerirsiniz?
Ben kariyerime yurt dışında başladığım için benim hikayem biraz farklı. Viyana’da atölyemi kurduktan sonra birkaç kez Avusturya’nın en iyi modacısı seçilmem, Almanya'ya açılmam, daha sonraları 10 yıla yakın süreyle New York Moda Haftası’nda koleksiyonlarımı sergilemem beni uluslararası bir modacı ve global düşünen biri yaptı. Türkiye'de yetişen modacılara da dünyaya açılmalarını, global düşünmelerini ve mutlaka uluslararası bir merkezde ikinci bir adres edinmelerini öneririm. Koleksiyonlarını daha uluslararası bir kitleye ve basına ulaştırmak için bu gerekli.