12 NİSAN, ÇARŞAMBA, 2023

Filmlere İlham Veren Sanat

2022’nin en iyi filmlerinden bazılarının yaratıcılarına, bu filmleri çekerken nelerden ilham aldıkları soruldu. Ünlü sanatçıların tablolarından ve hayalet hikâyelerine filmlerin yaratıcılarının ilham kaynaklarından bahsettikleri Vanity Fair seçkisini sizler için çevirdik.

Filmlere İlham Veren Sanat

The Eternal Daughter
Rudyard Kipling’in They adlı kısa öyküsünden esinlenildi.

Joanna Hogg bir akşam Martin Scorsese’nin evini ziyaret ettiğinde, oradan bir film ve iki kitapla eve döndü: Jacques Tourneur’in filmi Night of the Demon ve filme ilham veren kitap da dahil olmak üzere iki M.R. James cildi. Hogg, “hayalet film” dediği şeyi yapmayı düşünüyordu ve nihayet başlamaya hazır olduğunda, kimden rehberlik isteyeceğini biliyordu. Hogg, Vanity Fair ile yakın zamanda yaptığı bir sohbette “Pandemi sırasında Scorsese’ye ‘Önerebileceğiniz herhangi bir hayalet hikâyeniz var mı?’ diye mesaj attığımı hatırlıyorum.” dedi. Scorsese, Joanna Hogg’a, Hogg’un The Eternal Daughter filminde büyük etkiye sahip olan, Rudyard Kipling’in They kitabı da dahil olmak üzere birkaç eser gönderdi. Tilda Swinton’ın hem annesinin yasını tutan bir kadını hem de annesinin kendisini canlandırdığı bu film, Hogg’un onu ağlatan They’i okuyana kadar mümkün olduğuna inanmadığı duygusal bir hayalet hikâyesini ele alıyor. Scorsese, Hogg’un ilgi alanlarını takip etmeyi sevdiğini ve onun bir şeye ilgi duyduğunu ifade ettiğinde, ne olacağını görmek için ona bir şeyler gönderdiğini söylüyor. —Katey Rich

1-2. The Eternal Daughter
3. Rudyard KiplingThey

All Quiet on the Western Front
Steve McQueen’in Shame filminden esinlenildi.

Yönetmen Edward Berger, Erich Maria Remarque’ın All Quiet on the Western Front adlı Birinci Dünya Savaşı romanının uyarlaması için Steve McQueen’in 2011 yapımı Shame filminden ilham aldı. Berger, “Bu beklenmedik bir seçim gibi görünebilir, ancak McQueen’in tüm filmlerindeki kesinliğe hayranım” diyor. 100 yıl arayla ve önemli ölçüde farklı koşullarda geçen Berger’in savaş destanı ve McQueen’in seks bağımlılığı hakkındaki Shame filmi, her şeyden önce kahramanlarına keskin bir şekilde odaklanıyor. Berger Shame hakkında şunları söylüyor: “Her kare inanılmaz derecede düşünülmüş ve izleyiciye bıçak kemiklerini kesene kadar parçalara ayıran bir jilet hissi veriyor. Her çekim, oyuncuların karakterlerinin saklamaya çalıştıkları duyguları ifade etmelerine yardımcı olurken, her bölümün ayrı ayrı katkısını hissediyorum.”  —Rebecca Ford

1-2. All Quiet on the Western Front
3-4. Shame 

Living
Cecil Beaton’ın belgesel fotoğrafçılığından esinlenildi.

Bill Nighy’nin ölmekte olan bir bürokratı canlandırdığı, Akira Kurosawa klasiği Ikiru’nun yeniden çevrimi olan Oliver Hermanus’un Living filmi 1950’ler Londra’sının gerçek görüntüleriyle açılıyor. Bu nedenle kostüm tasarımcısı Sandy Powell, filmin dünyasına mümkün olduğunca sorunsuz geçiş yapmak için dönemin belgesel fotoğrafçılığına yöneldi. Blitz’in enkazını da yakalayan Cecil Beaton’ın moda fotoğrafçılığına ek olarak, aile üyelerinden kendi arşivlerini incelemelerini istedi. Sandy Powell şunları söylüyor: “Gerçek işçi sınıfı ve alt-orta sınıf insanların bu fotoğrafları en kullanışlı araçlardı. Arka plan düzenlemelerinin çoğu aile fotoğraflarına dayanıyordu.” Bill Nighy’nin canlandırdığı Williams’ın deniz kenarında tanıştığı daha kaba bir karakter olan Tom Burke’ün hayat verdiği Sutherland’ın görünümüne Cecil Beaton’ın kendisi ilham verdi. Sinema referanslarına gelince, The Lavender Hill Mob, Passport to Pimlico ve The Ladykillers gibi o dönemde Londra’daki Ealing Stüdyoları’nda çekilmiş filmlere yöneldi. Powell; “Bu film, daha çok bir şeyi özgün bir şekilde yeniden yaratmakla ilgiliydi” diyor. —Esther Zuckerman

1-5. Living
6. Cecil Beaton FROM BETTMANN/GETTY IMAGES

Armageddon Time
Rembrandt’ın Supper at Emmaus tablosundan esinlenildi.

Bir projeye başlamadan önce müze gezen yönetmen James Gray ve görüntü yönetmeni Darius Khondji, üçüncü filmlerini Gray’in memleketi olan New York’ta çekerken, Metropolitan Museum of Art’ı ziyaret ettiler. Gray, müzedeki yüzü ana ışık kaynağından uzağa dönük, masada uyuyan bir kadını tasvir eden A Maid Asleep adlı bir Vermeer tablosundan ilham aldı. Bu resmi, filmin görünümünün hedefi olarak nitelendirdi. Ancak görüntü yönetmeni Darius Khondji “dostça bir hayalet” olarak adlandırdığı, Rembrandt’ın Supper at Emmaus tablosunu filmin ilham kaynağı olarak gösteriyor. Khondji, Gray’in kendi çocukluğundan esinlenen 1980’lerde geçen filmi çekmek için New York’ta yerler keşfederken, bu Rembrandt tablosunun aklına geldiğinden bahsediyor. Khondji şunları söylüyor: “Arkasında bir ışıkla kontrast oluşturan karakterin bu hayaletimsi hissi, bu koyu sarı tonlar, bu duygu geri geldi.” Filmde tablonun doğrudan bir yeniden canlandırması yok ama onun özü -gölgeler, Gray’in ifadesiyle “ruhların anlaşılmazlığı”- film boyunca yineleniyor. —Katey Rich

1-3. Armageddon Time
4. James Gray ve Darius Khondji
5. Rembrandt, Supper at Emmaus
6. Johannes Vermeer, A Maid Asleep

Tár
Judy Collins ve Jill Godmilow’un Antonia: A Portrait of the Woman adlı belgeselinden esinlenildi.

Tár filminde orkestra şefi Lydia Tár (Cate Blanchett) The New Yorker’dan Adam Gopnik ile sahnede bir röportaj için oturduğunda, 1930’ların çığır açan kadın şefi Antonia Brico’dan bahsediyor. Brico’nun hikâyesi, Tár için bir ilham kaynağı olarak, 1974 tarihli Antonia: A Portrait of the Woman belgeselinden alıntı yapan yazar-yönetmen Todd Field için önemliydi. 16 yıldır film yapmayan Field, özellikle belgeselde normalde oldukça metanetli görünen Brico’ya birlikte çalışacak bir orkestrası olmadığında şeflik yapamamanın nasıl bir şey olduğunun sorulduğu andan etkilendiğini belirtiyor. Field şunları söylüyor: “ ‘Ben bir müzisyenim ama piyanom ve kornom yok’ diye cevap verdi. ‘İnsanlara sahibim ve onlar olmadan susturuldum.’ Yüzündeki acıyı ancak o zaman görebildiniz. Müzisyen olmak için başkalarına ihtiyacı vardı.” —Rebecca Ford

1-3. Tár
4. Antonia: A Portrait of the Woman Afişi

Good Luck to You, Leo Grande
Lucas Cranach’ın Adam and Eve tablosundan esinlenildi.

Good Luck to You, Leo Grande filmindeki bir sahne için tamamen çıplak olması gerektiğini anladığında Emma Thompson’ın kafasından geçen ilk düşünce “Ben ne yapacağım?” idi. Thompson, Vanity Fair’e “Kendimden ve her zaman orada olan bedenimle ilgili sorunlarımdan nasıl ayrışacağım?” diyor. Bunu yapmak için araştırmasının bir parçası olarak “daha masum bir zamana” baktı ve Alman Rönesans ressamı Lucas Cranach’ın Adam and Eve tablosundan ilham aldı. Tabloda Eve (Havva) dizini bükerek ayakta duruyor ve çok rahat görünüyor. Filmde bir erkek eskort yardımıyla cinsel uyanış yaşayan bir dulu canlandıran Thompson, Eve’in rahatlığını çıplak vücuduyla kanalize etmek zorunda kaldı. Thompson şöyle söylüyor: “Ne zaman bir aynanın karşısına geçsem, kendimi kendim için daha kabul edilebilir kılmak için her zaman bir şeyi tuttuğumu veya belirli bir şekilde durduğumu fark ettim.” Thompson sadece Eve’den diz çökme duruşunu ödünç almakla kalmadı, aynı zamanda yargılamadan bir aynanın önünde durmayı da öğrendi. Thompson’ın dediği gibi, “Bu çok uzun, lanet olası bir emir.” —Rebecca Ford

1-3. Good Luck to You, Leo Grande
4. Lucas Cranach, Adam and Eve

Vanity Fair’in The Art That Inspired 6 Major Filmmakers yazısından çevrilmiştir.

0
6126
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage