The Beat and The Pulse şarkısıyla çıkış yapan ve toplumsal görüşlerini eğlenceli dans ritimlerine dönüştürerek bir ifade arayan Austra ile 2 Kasım akşamı Salon İKSV’de sahne almadan önce konuşma fırsatı yakaladık. Austra'nın kurucusu Katie Stelmanis ile geçmiş albümleri, müzikal değişimi, video klip çalışmaları ve müziğini üretirken öncelik verdiği konular hakkında sohbet ettik.
İsmini Letonya ışık tanrıçasından alan Austra grubu, 2009’da Katie Stelmanis’in öncülüğünde Romy Lightman, Sari Lightman, Dorian Wolf ve Ryan Wonsiak’ın bir araya gelmesiyle Toronto'da kuruldu. Yayımladığı ilk albüm Feel It Break ile 2011’in en büyük işlerinden birine imza attı. The XX, Grimes ve The Gossip'e eşlik ettiği turnelerle dünyayı turladı. İki yıl sonra gelen ikinci albüm Olympia ile 2013’ün yıl sonu listelerini arşınladı ve yetkinliklerini iyice arttırdı. 2016’nın sonunda müjdesini verdiği üçüncü albüm Future Politics ile The Apartments’tan Peter Milton Walsh’ı konuk vokal; Nick Cave, Coldplay ve The Cure gibi devlerle sahne alan Audrey Riley’i çellist olarak alarak güçlerini iyice pekiştirdi. Şimdi ise eski ve yeni şarkılarıyla tekrar İstanbul’da!
Feel It Break, Olympia, Future Politics olarak üç albümünüz var. Feel It Break ve Future Politics albümleriniz arasında müzikal olarak bir dönüşüm yaşadınız mı?
Evet kesinlikle. Feel It Break, 10 yıl önce yazdığım ve yatak odasında çıkardığım bir proje. Bu projeyi gerçekleştirirken, kayıt yapmak veya yapım kısımları hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Sıra Future Politics albümümü yapmaya geldiğinde arkamda 10 yıllık bir tecrübem vardı ve artık daha fazla bilgi sahibiydim. Ama yine onu da yatak odamda kaydetmeye karar verdim. Fakat artık projenin her yönüyle çok daha fazla ilgileniyordum ve bu da benim için büyük bir öğrenme süreci yarattı. Böylece yeni albümde kullanmaktan heyecan duyduğum pek çok yeni şey de toplamış oldum.
Toplumsal gerçekçi ve protest bir tutumunuz var. Şarkılarınızı yazarken veya insanlar sizi dinlerken düşündüklerinizi kavrayabilmeleri ve harekete geçmeleri için kendinizi sorumlu hissettiniz mi?
Siyasi bir albüm yazdım, çünkü yazarken dünya olaylarından son derece etkileniyordum. Bence her şey çevre bozulması hakkında okumaya başladığım ve sonunda bunu kapitalizme bağladığım zamanlarda oldu. Böylece kapitalizmin kusurlarının ve yarattığı başarısızlıkların yerine geçebilecek şeylere odaklandım. Bir cevap bulabilmek için umutsuzdum ve bu konuda okuyup, insanlarla etkileşim halinde kalmaya devam ettim. Sonunda insanların inanılmaz derecede güçlü bir özelliği olan hayal güçlerini kullandığında dünyayı değiştirme gücüne sahip olabileceğini fark ettim.
Sesiniz bazen Florence Welch'in (Florence and the Machine) sesini andırıyor. Ayrıca elektronik müzik için de çok güçlü bir ses. Elektronik müzik konseptinizle nasıl bir konuma gelmeyi planlıyorsunuz?
Müzik yaparken kendime gerçekten öyle özel gazlar vermiyorum. Sadece yazmaya başladım ve neler olduğunu izledim hep. Sesim genellikle kullanmak zorunda olduğum bir araç ve hangi bilginin şarkı yazarken daha işe yarar olduğuyla ilgileniyorum. Şarkılarımı bilgisayarda yazıyorum ve her zaman küçük dairelerde, kalabalık bir biçimde yaşadığım için çok fazla gürültü yapma şansım olmuyor. Böylece yazarken kulaklıklarla çalışarak bu durumu çözmeye çalışıyorum.
The XX, Grimes ve The Gossip ile aynı sahneyi paylaştınız. Bu deneyimlerden bahsedebilir misiniz?
Hepsi gerçekten inanılmaz sanatçılardı. Onlarla çıktığım turnelerde inanılmaz şeyler öğrendim. The XX inanılmaz nazikti hep ve sahne şovları müthiş bir dinamiğe sahipti. Beth (The Gossip) muazzam bir performansa ve kişiliğe sahip. Girmes’la ünlü olmadan önce de turneye çıkmıştım ama o zaman bile onun eşsiz setinden zaten çok etkilenmiştim.
The Beat and The Pulse şarkısı bugün hala çok popüler. Şarkının klibi de çok orijinal. Bu ilk şarkınızın hikâyesinden bahseder misiniz?
Bu şarkıyı ilk dans müziği denemem için yaklaşık bir günde yazmıştım. O zamandan beri hala etkili bir şey yazabildiğimi sanmıyorum ancak yine de deniyorum. (Gülüyor)
Müzik videolarınız da oldukça farklı, postmodernist, biraz fantastik ve bazen de direnişçi bir tarzda. Müzik videolarınızı oluştururken nasıl bir çalışma süreci yaşıyorsunuz?
Müzik videolarını hazırlarken iyi yönetmenlere çok güveniyorum öncelikle ve benzer iyi sonuçlara ulaşmak için aynı yönetmenlerle birden çok kez çalıştığım oluyor. Bazen videoyu yaratırken daha çok ben önemli bir rol oynuyorum, bazen de yönetmenin kendi yorumlarını yapmasına izin vermek istiyorum. Çünkü bu eşit fikir birliğinden daha güçlü sonuçlar elde edilebiliyor.
Daha önce Türkiye'ye geldiniz. Türkiye'ye geldiğinizde ne hissediyorsunuz? Burası hakkında ne düşünüyorsunuz?
İstanbul'u ziyaret etmeyi çok seviyorum. Dünyanın en sevdiğim şehirlerinden biri burası. Hükümet ile yaşanan zorluklardan dolayı çok üzgünüm. Kuir olmak, farklı olmak veya bir kadın olmak çok zor burada ve bunun için çok üzgünüm. Fakat şehirde çok sayıda insanın hükümetin yaptığı şeyleri kabul etmediğini de biliyorum ve bu insanları bir araya getirip onlarla bir arada eğlenmek benim için büyük bir zevk.
İyi müziği nasıl tanımlıyorsunuz?
Hiçbir fikrim yok. Beynimin tanımlayamadığı ve bazı sebeplerden dolayı hoşlandığı müzik olabilir. Bunun cevabını bilseydim zaten milyoner olurdum.
Türkiye'de herhangi yerli müzisyen veya gruptan hoşlanıyor musunuz?
Türk müziği hakkında pek fazla şey bilmiyorum ama öğrenmeyi umuyorum.
Gelecekte yeni projeleriniz var mı veya yeni albüm projeniz üzerinde çalışıyor musunuz?
Yeni bir albüm üzerinde çalışıyorum. Ayrıca farklı bir isimle piyasaya sürmeyi planladığım enstrümantal techno müzik ve farklı türlerden hoşlanan insanlar için eğlenceli olabilecek pop şarkılar yazıyorum.
Grubun The Beat and The Pulse şarkısına ve video klip çalışmasına aşağıdan göz atabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=tjKtbCx3piM