Dünyaca ünlü Kamerunlu müzisyen ve besteci Richard Bona ile ilham veren renkli dünyasına dair merak ettiklerimizi konuştuk.
Dünyaca ünlü Kamerunlu müzisyen ve besteci Richard Bona, 15 Kasım akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluştu. Richard Bona'nın müziği, dünya üzerindeki birçok insanın hayatına dokunmuş, sınırları aşmış bir ritmin kalp atışı gibi… Kamerun'dan New York'un beton ormanlarında bir caz fenomenine dönüşmesine kadar, Bona'nın hikâyesi ilham kaynağı…
Henüz çocukken, bir kabak kabından kora, bir çift sandaletten perküsyon aletleri yapmış. Onu bugün, en şık sahnelerde bile dinlerken; küçük Kamerun köyünde elinde sandaletlerle küçük ruhundaki ritmi samimiyetle dışarı yansıtan küçük Bona’yı görebilirsiniz.
Kamerun'da doğdunuz. Kendi enstrümanlarınızı yaptınız. Küçük Bona’nın müziğe yönelişi nasıl oldu?
Müzik ailemin, babamın, büyük amcalarımın bir parçasıydı. Müzikle meşgul insanlarla çevriliydim. Sanatı yargılayıcı bir bakış açısı olmadan, doğal bir süreç olarak tattım.
Enstrümanımı da kendim yapmak durumundaydım çünkü elektrikçim yoktu. Şimdi o enstrümanları başka çocuklar için yapıyorum, bu kez teknolojiyi kullanıyorum.
Kamerun'da müzisyen olarak yaşamak sizin için nasıldı?
Hiç zor değildi. İnsanlar müzikle ilgili bir faaliyetin zor olduğunu düşünüyorlar. Ama ben böyle düşünmüyorum. Afrika'da, bir köyde doğdum, etrafımda birkaç ev vardı ve hepsi bu kadardı. New York'u, Paris'i, Meksika'yı veya başka bir yeri bilmiyordum. O birkaç ev benim dünyamdı ve o dünyada harika bir çocukluk geçirdim.
Daha büyük evlerin, yüksek binaların fotoğraflarını gördüğümde, bu insanlar için kötü hissedip, üzülmüştüm. Yargılamak istemiyorum ama yemin ederim, Avrupa'ya dair ilk fotoğrafları gördüğümde, binalarla dolu olduğuna inanamadım, kötü hissettim. Ve şimdi New York'ta bir kutuda yaşıyorum.
Bir röportajınızda müzisyenin kendi sesini bulması için çok şey öğrenmesi gerektiğini söylemiştiniz. Ama aynı zamanda çocukken olduğu gibi sadece içten gelen bir yaratıcılıkla da bu sesi bulabilirsiniz gibi geliyor bana. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Tüm sanatçılar yaratımın bir parçasıdır. İnsanın yaratabileceği hiçbir şey yoktur. Her şeyin bir ruhu var ve tam da olması gereken yerdeler. Bir müzisyen olabilirim çünkü ilham alıyorum. Miles Davis'i dinleyin, o John Coltrane'in yaptıklarından ilham aldı. Ama ben hiçbir şey yaratmadım ve tek bir müzisyen de bir şey yaratmayacak.
Yaratım kavramı Avrupai bir tanım. Eğer Tanrı yaratmadıysa bir şey yaratamazsınız. Biz sadece uçağı yapmak için kuşu kopyaladık. Biz sadece doğayı kopyaladık! Bu gezegene geldiğimizde, hayat zaten var olmuştu. Bu hayat, bu gezegen bana müziği verdi, bunun için teşekkür ederim. İlham alabildiğim için, yazabildiğim için bu hayata teşekkür ederim. Ama kendimi bir icatçı veya yaratıcı olarak adlandırmam.
Şarkılarınız hayat, inanç hakkında. Neden bu konuları seçtiğinizi şimdi anlar gibiyim.
Bu konuları kullanıyorum çünkü bunlar beni hayatta tutuyor. Bunlar hayatta kalma sebebim. Dindar bir insan değilim, sadece birisinin, bir şeyin olduğunu biliyorum ve o şeye minnettarım ama o şeyin ne olduğunu bilmediğim için mutluyum, bilmiyor olmayı seviyorum. Yıldızlara bakıyorum, gökyüzüne bakıyorum, sessiz kalıyorum... Bu bana daha da alçakgönüllü olmayı gösteriyor, bu yerde ne kadar küçük olduğumu gösteriyor. Bu duygu hayata farklı bir açıdan bakmamı sağlıyor. Keşke bunu daha çok yapabilsem, keşke birçok insan zaman zaman bunu yapabilse… Sadece etrafınızdaki doğayı izleyin, doğa size bakıyor, size konuşuyor, size sürekli bir işaret gösteriyor ama biz bunu unuttuk. Atalarımız bunların hepsini biliyordu.
Sizin müziğiniz popüler ama bir o kadar da felsefik ve derin. Son olarak günümüzün popüler müziği ve sanatçıları hakkında bir şey söylemek ister misin?
Popüler “sanatçılar”ın aslında sanata karşı çıkma eğiliminde olduğunu düşünüyorum. Çünkü önce satmak istiyorlar ve müzik öncelikleri değil gibi. Keşke sadece sabahleyin bakıp daha iyi bir araba almayı düşünmek yerine nefes alıp, minnettar olabilseler. Bir numara olmak istiyorlar. Hayatta bir numara olduğunuzda öğrenecek hiçbir şey kalmaz. Bu yüzden asla bir numara olmak istemedim, ortada olmayı tercih ederim.
Sözlerin ve müziğin bizlere tekrar doğaya bakmayı hatırlattı. Teşekkür ederim.