30 EYLÜL, ÇARŞAMBA, 2015

Herkes Keşfetmeden Takibe Alınacak 8 Müzisyen ve Grup

Ülkemizdeki alternatif müzik sahnesinin son birkaç yıldır daha önce hiç olmadığı kadar canlılık kazandığı aşikar. Fakat üretimin fazlalığı yeni isimlerin kolayca tanınmalarını zorlaştırıyor, duysanız çok seveceğiniz müzikleri keşfetmeniz aylar alabiliyor. Hâlâ dinlemediyseniz bir an önce tanışmanızı istediğim birkaç müzisyen/grup var. Bazıları gerçekten çok yeni, bazıları ise uzun zamandır tanıdığımız ama yakın dönemde yeni çalışmalarıyla çıkagelmiş kişiler. Adlarını ve şarkılarını aylarca duymazsanız yazık olur. Hem çoğunun yakın zamanda konserleri de var, severseniz belki konserlerde karşılaşırız.

Herkes Keşfetmeden Takibe Alınacak 8 Müzisyen ve Grup

Selin Sümbültepe

Hayatımıza bir Sofar videosuyla girdi

Pek çok kişinin diline dolanan ve dinlemesine doyum olmayan Renk Vermez Sana isimli parçasıyla geçtiğimiz sezon Sofar'ın en çok dikkat çeken isimlerinden birisi Selin Sümbültepe oldu. Flüt dalındaki konservatuar eğitiminin bir kısmını Mersin Üniversitesi'nde bir kısmını ise MSGSÜ'de tamamlayan Selin, hayatımıza ocak ayı sonunda yayınlanan Sofar videosu ile girmiş olsa da öncesinde onu Novavon Flüt Dörtlüsü'nün yanı sıra Elif Çağlar, Evrim Özşuca, Mert Tünay, Hande Yener, Gökhan Türkmen, Yalın gibi isimlerin geri vokallerinden de hatırlayanlar olabilir. Arapça şarkı söylemeyi çok seven Selin, Arapçanın şarkı söylemeye en çok yakışan dillerden biri olduğunu düşünüyor. Şarkılarını paylaşmak için neden bunca zaman beklediğini sorduğumda bir şeylerin oturmasını beklediğini ve zamanın nihayet kendisine "Bir şeyler gelişiyorsa etrafında, ruhunda, doğru hissettiğin kişilerle kesişiyorsa yolun ve başladıysan derdini anlatabilmeye, söylediklerini alan gözlerle buluşabilmeye, doğru zamandasın işte" dediğini belirtiyor. Sonbahar itibarıyla albüm çalışmalarını hızlandırarak kadife sesiyle bize kendi şarkılarını bahşetmeye hazırlanırken, planları 2016'da albüme kavuşmamız yönünde. Bu süreçte ise bizimle daha çok şarkı paylaşmayı düşünüyor. Şimdilik yakın gelecekte belli bir konser tarihi yok ama Selin'in Facebook sayfasını takip edip beklemede kalın. Ekim ve kasım aylarındaki muhtemel konserlere bizi davet etmek için daha önce yaptığı gibi çok eğlenceli videolar çekmeye söz verdi, mani bile okuyacakmış!

Facebook / Twitter / Soundcloud

Selin Sümbültepe

Deniz Tekin
Bundan Birkaç Ay Öncesine Kadar Gaziantep'te Bir Lise Öğrencisiydi

Daphead mahlasıyla Soundcloud profilinden yayınladığı Ahmet Kaya'dan Ane Brun'e, The White Buffalo'dan Sezen Aksu'ya uzanan çok geniş yelpazedeki cover çalışmalarıyla henüz birkaç bin kişinin dikkatini çekmeyi başaran bir isim Deniz Tekin. Yine de onun, bundan birkaç ay öncesine kadar Gaziantep'te yaşayan bir lise öğrencisi olduğuna inanmak oldukça güç. Şimdiye dek Deniz'in sesini duyup da kayıtsız kalabilen kimseye rastlamadım. Genç yaşına rağmen vokal hakimiyetiyle şaşırtan Deniz, neyse ki üniversite için bu seneden itibaren İstanbul'da yaşamaya başlıyor. Bu da demek oluyor ki, önümüzdeki günlerde biz müzikseverlerin yolu mutlaka bir yerlerde Deniz Tekin ile kesişecek. Gitar, piyano ve flütle eşlik ettiği kayıtları arasında yarım düzine kadar da kendi şarkısı var. Şarkı sözlerinde anlattığı hikayeler duyanları efkarlandırıyor, dertlere salıyor.

Haziranda Sofar İstanbul, ağustosta ise Sofar London'da şarkılarını paylaşan Deniz Tekin ilk İstanbul konserini 29 Ağustos'ta Selin Sümbültepe ile beraber Bronx Pi Sahne'de verdi. Ekim ayında ise Vodafone FreeZone Festivali'nin İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa konserlerinde sahne alacak; anlayacağınız sezon bitmeden festival line-up'larına hızlı bir giriş yapmış oldu. Kendisini gelecek sene bütün festivallerde göreceğimizi kestirmek zor değil.

Facebook / Twitter / Soundcloud

Deniz Tekin

Cihan Mürtezaoğlu

Kendinizden Şüphe Etmeyin, O Gerçekten Her Yerde

Bizzat içinde yer aldığı Künt ve Sen Yağmur Dök projelerinin yanı sıra birçok sanatçıya aranjörlük ve gitaristlik yapmış, besteler vermiş olan Cihan Mürtezaoğlu'nu tanımamak imkansız gibi. Özellikle alternatif müzik sahnesini biraz olsun takip ediyorsanız Cihan'a mutlaka bir yerlerde rastlamışsınızdır. Bugüne kadar Ceyl’an Ertem, Yasemin Mori, Pinhani, Kardeş Türküler, Mabel Matiz gibi isimlerle çalışan Cihan, son dönemde perdesiz gitarıyla Burcu Tatlıses'in sahnesine katkıda bulunuyor. Geçenlerde The Charlatans konserinden önce sahne alan Adamlar'ı seyretmek üzere geç kaldığım için bir hışımla girdiğim Küçükçiftlik Park'ta da Cihan'ın basıyla Adamlar'a eşlik ettiğini fark ettim. Çok konser seyrediyorsanız bir süre sonra "Acaba her yerde Cihan Mürtezaoğlu'nu mu görmeye başladım?" diye paranoyaya kapılmanız işten bile değil. Kendinizden şüphe etmeyin, kendisi gerçekten her yerde.

Ceyl'an Ertem ile düetini veya Sofar versiyonunu ezbere bilenler olsa da yakın zamanda yayınladığı Sarı Söz single'ı nihayet geç kalmış bir Cihan Mürtezaoğlu albümüne kavuşmamızın yakın olduğunu müjdeliyor. Artık zamanının geldiğine inanıyor, şimdi "kendi hikayem, kendi müziğim" diyor. Biz beklemekten yorulduk ama en doğrusunu elbette o biliyordur; zamanı şimdiyse şimdidir. Iron & Wine ile art arda Babylon Bomonti'de sahne alacakları 4 Kasım akşamı eminim ki bir nevi ayine tanıklık edeceğiz; Iron & Wine'ın ön grubu için ancak bu kadar doğru bir seçim yapılabilirdi. 30 Eylül'de Beyoğlu Hayal Kahvesi, 23 Ekim'de ise Ankara'da Route konserleri şimdiden kesinleşen diğer performanslar. Fakat sırada öyle bir konser var ki adeta kışa merhaba partisi: Can Güngör ile Salon'a çıkarma yapacakları 27 Kasım şimdiden hayalimde fırtınalı ve çok soğuk bir gece olarak canlanıyor. Ters dönmüş şemsiyemle kendimi İKSV'nin kapısından içeri zor atacak ve duvar kenarına konuşlanacağım. Sonra gözlerimi kapatıp gelecekte adını çok daha fazla duyacağımız bu iki adamı dinleyeceğim. Emin olduğum bir şey daha var ki o gece kimse konuşmayacak. Bazen konuşulmaz, susulur ve müzik dinlenir.

Facebook / Soundcloud

Cihan Mürtezaoğlu

Barış Demirel a.k.a. Barıştık Mı

Şimdiye Kadar Dinlediğiniz Hiçbir Şeye Benzemiyor

2011 yılında Roxy Müzik Günleri'nde birinci olduğundan ve 2012'de ilk EP'si "O.Y.D.H.O.G.Y."yi yayınlandığından bu yana alternatif müziğe yer veren hemen hemen bütün sahneler ile her türlü festivalde Barış Demirel'e rastlamak mümkün. Önceleri Barıştık mı - Göstembil Project adı altında trompetiyle caz, ambient, rock, shoegaze türlerine göz kırpan Barış Demirel'in müziği bana kalırsa tanımlara sığmıyor, üzerine yapıştırılacak her türlü janr yaftasını en başından reddediyor. Üstüne üstlük şimdiye kadar dinlediğiniz hiçbir şeye de benzemiyor. Her ne kadar adını duymamış veya kendisini bir yerlerde dinlememiş az kişi kalmış olsa da Barış Demirel'in yeni albümü "T.E.A.R." bu sene içerisinde yayınlandığı için gözden kaçmaması adına bir kez daha bahsetmekte fayda var. Baştan sona su gibi akan, kendisini günün her saatinde ve her türlü mekanda dinletme hikmetine sahip albümün Ağahamam Apartmanı'nda Bir Çiçek parçasına çekilen ilk videosu temmuz ayı sonunda yayınlandı. Albümde Sigur Rós'un meşhur ettiği, geleneksel bir İzlanda ninnisi olan Bíum Bíum Bambaló’nun da bir yorumu bulunduğunu söylemeden geçmeyeyim.

Barış Demirel bu sene Türkiye'ye odaklanan ve programında Baba Zula'dan Mustafa Özkent'e, Okay Temiz'den İlhan Erşahin'e kadar Türkiye'den çok sayıda müzisyenin yer aldığı Europalia Arts Festival'de 25 Kasım Gent, 26 Kasım Brüksel (Belçika) ve 27 Kasım Köln'de (Almanya) olmak üzere üç ayrı performans sergileyecek. İstanbul'da ise şimdilik kesinleşen 18 Ekim'de gerçekleşecek Kanyon konseri var. Şanslısınız, konserleri beklerken albümü özümsemek için yeterli zamanınız var.

Website / Facebook / Twitter

Barış Demirel 

In Hoodies

Seri Üretim Indie-rock Gruplarından Çok Farklı 

In Hoodies'in birbirinden ayırt etmekten zorlandığım adeta seri üretim indie-rock gruplarından farklı olduğunu ilk duyuşta teslim etmem gerektiğini fark ettim; bu yüzden izninizle kendisinden biraz uzunca bahsedeceğim. Ülkemizde İngilizce sözlü indie-rock icra edip bir hayli rağbet gören gruplar var, nitelikli müzik ürettiklerini kabul etsem de çoğunu benzerlerinden ayıran bir şey göremiyor ve tekrar tekrar dinlemek için istek duymuyorum. Oysa In Hoodies'in saklandığı kapüşonun altından bence uzun zamandır benzerini duymadığımız güzellikte indie rock melodileri yükseliyor. She Got Caught’u yazarken aklında Neil Young'ın Harvest Moon’u olduğunu söyleyerek halihazırda çalmış olduğu kalbimin bütün kalelerini fetheden In Hoodies'i nedensizce sevmediğimi içimden bir ses söylüyordu zaten. Bir de CD ile beraber yayınladığı illüstrasyonlarla dolu In Hoodies kitapçığı var ki kargoyla gelen zarfın içinden çıktığından beri elimden düşmüyor. En derin teşekkürlerini Richard Ashcroft'a sunuyor, "Her şey onu 'A Song for the Lovers'ı çalarken izlediğimde başladı" diye özel not düşüyor kitapçığa. Yaşadığı kent olan Bursa'da ve İstanbul'da gönderdiği yapımcılardan olumlu bir yanıt alamayınca kayıtlarını Brit ödüllü prodüktör Chris Potter'a ulaştıran Murat Kılıkçıer (In Hoodies) yazdığı şarkıları The Verve, Richard Ashcroft, U2, The Rolling Stones gibi isimlerle çalışmış Potter ile kaydetme şansına erişmiş. Sonuçta ortaya çıkan kayıtlar öyle kusursuz ki, ses konusundaki titizliği dillere destan Neil Young'ın bile duysa beğeneceği cinsten. Tabii In Hoodies'in bu kısacık hikayesinin Türkiye'deki müzik piyasasına dair ne çok şey anlattığı başlı başına incelenmesi gereken bir mevzu.

Önümüzdeki aylarda Müzik Hayvanı'ndan bir uzunçalar yayınlayacak olan In Hoodies'in şimdilik yaklaşık iki ay önce çıkan iki parçalık She Got Caught EP'siyle yetiniyoruz, her ne kadar yetinmek kolay olmasa da. Bu arada herkes videosu da çekilen She Got Caught'tan bahsetse de EP'deki diğer parça olan My Con'un da ondan geri kalır yanı yok.

İlk konserini XOXO Festival'de akustik olarak veren In Hoodies'in şimdilik ufukta görünen ilk konseri 25 Ekim'de Byzantion Fest #4 kapsamında Dorock XL Stage, Kadıköy'de gerçekleşecek. 19 Aralık'ta "Müzik Hayvanı Salon'da" gecesinde On Your Horizon ile beraber Salon'da sahne alacak. Bunlar dışında henüz tarihi belli olmayan Bağımsız! Festival #5'te izleyeceğimiz In Hoodies'den laf arasında Sofar müjdesi de aldık! Bu da demek oluyor ki 2016'ya girmeden In Hoodies'i duymayan kalmayacak. Konser performansları için minik sürprizler de düşünüyor, benden söylemesi. 

Website / Facebook / Twitter / Soundcloud / Bandcamp

In Hoodies

Palmiyeler
Mart Sonunda Yayınladıkları EP, Duyanlara "İşte bu!" Dedirtti

Kimseye haksızlık etmek istemem ama bunu söylemezsem içim rahat etmeyecek: Palmiyeler hiç ummadığım bir anda karşıma çıkan, o günlerde sosyal medyada henüz iki basamaklı sayılarda takipçisi olmasına rağmen benim için bu yazın yaşama sevinci kaynağı olan bir grup. Mertcan Mertbilek, Tarık Töre Elgay ve Rana Uludağ'dan oluşan Palmiyeler'in mart sonunda kendi adıyla yayınladığı EP duyanlara "İşte bu!" dedirttiğini gözlemlediğim baştan sona bütünlüklü bir kısaçalar. Türünü tanımlamak istersem surf rock ile neo-psychedelia ögeleri barındıran, bu topraklarda bugüne kadar benzerine rastlanmamış bir çalışma dersem çok iddialı konuşmuş olmam diye tahmin ediyorum. Türkçe şarkı sözlerini kimsenin denemeye teşebbüs etmediği bu türe hiç yadırganmayacak biçimde oturtabildikleri için bile tebriği hak ediyorlar. Zaten Palmiyeler de yaz aylarıyla beraber hızlı bir yükselişe geçip henüz yeterli olmasa da belli bir müzik dinleyicisine kendisini tanıtmayı ve önemli organizasyonlarda sahne almayı başardı. One Love Festival, Byzantion Fest #3, Babylon Soundgarden Çeşme gibi festivallerde yer alan grubu bu ilk konserlerinde izleme fırsatı bulanlar önemli bir oluşumun doğuşuna tanıklık ettiklerini birkaç sene sonra anlayacaklar.

Palmiyeler'in önlenemez yükselişi elbette önümüzdeki sezon boyunca da kapalı mekanlarda devam edecek. Kendilerini 7 Ekim'de Dengue Fever öncesinde Babylon Bomonti'de, 11 Aralık'ta ise Jacco Gardner'dan önce Salon'da izleyebilirsiniz. Peyote ve diğer alternatif müzik mekanlarının yanı sıra yabancı konserlerde ön grup olarak da Palmiyeler'e sıklıkla rastlayacağımızı, kış sezonunda konsere doymayacaklarını düşünüyorum. Son olarak gruptan taze öğrendiğim sevindirici bir haberi de paylaşayım: Palmiyeler EP'sinin plak formatında dinleyicilerle buluşmasına kısa bir süre kalmış, koleksiyonerlere müjdemiz olsun.   


Facebook / Twitter / Bandcamp / Soundcloud

Palmiyeler

Plaj

Meramını "İçinden Geldiği Gibi" Anlatan Şarkılar

Şairane şarkı sözlerini ne kadar sevsek de meramını "içinden geldiği gibi" ve "olduğu kadar" anlatan şarkıların yeri de bir başka. Plaj'ın ilk defa dikkatimi çekmesinde şarkı sözlerinde yakaladığı sadeliğin payı büyük. Eski sevgilinin arkasından söylenirken kendisini haklı çıkartmak için lugat parçalamaya gereksinim duymadan sadece "Halına kussaydım keşke / Camını kırsaydım keşke / Mutfağını yaksaydım keşke / Bir şeyler yapsaydım keşke" sözleri de derdini anlatmaya pekala yetiyor.

2013 senesinin sonlarında Hasan İnceler, Felat Delibalta ve Büşra Üzgün’ün bir araya gelmesiyle kurulan Plaj, pop rock tadında yakaladığı naif sound'un yanı sıra rengarenk, özenli konser afişi tasarımlarıyla da her daim yaz mevsimini yaşatmayı kendisine vazife edinmiş bir grup. Kış bastırınca böyle gruplara çok ihtiyacımız olacak, şimdiden kendileriyle tanışıp kaynaşmanız yararınıza olur. Bir de canınız sıkılırsa internet sitelerini ziyaret edip Plaj'ın simgesi haline gelmiş ananaslarla gönlünüzce oynayarak yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz.

Şu ana kadar toplam 10 konser veren gruba bundan sonra da Peyote'de rastlayabileceğinizi tahmin ediyorum. Kasım ayında da henüz tarihi kesinleşmemiş bir Kargart konseri var ufukta görünen, üç yeni şarkı da kayda girmeyi bekliyor; iyisi mi siz takipte kalın.    

Facebook / Soundcloud

The Young Shaven
The Velvet Underground, The Kinks Gibi Gruplardan İlham Alıyor

Sahneye üzerinde el yazısıyla The Daily Young Shaven yazan bir gazeteyle çıkıp "Do all the politicians have a social conscience?" (Bütün politikacıların toplumsal vicdanı var mıdır?) sorusunu manşetten veren The Young Shaven kendi müziğini rock'n roll olarak tanımlıyor. Archie McKay, Volkan Karaman, Xavi González ve Jacob (Jake) Kanelos'tan oluşan grup lo-fi bir yaklaşım ile The Velvet Underground, The Kinks vb. gruplardan ilham alıyor. Mayıs 2014'te kurulan grubun bu sene haziran ve temmuz aylarında Bandcamp üzerinden yayınladığı kayıtların birilerinin dikkatini çekmesi çok uzun sürmeyecektir diye düşünüyorum: Perv, My Girl, Slow Fire Dentist ve Raise A Laugh hak ettiği değeri bulması gereken, benzerlerinden farkını ilk dinleyişte ayırt edebildiğiniz şarkılar. Grubun bu sonbahar için bir de EP yayınlama planı var.

The Young Shaven

1960'lardan çıkıp gelmiş hissi uyandıran The Young Shaven, hali tavrı ve müziğiyle bugünden uzaklaştırıp geçmişte bir zaman dilimine götürüyor. Son zamanlarda Türkiye'den çok yurt dışında tanınıp konser veren gruplarımızın yolundan gidebilir; doğru bağlantıları kurabildiği takdirde rahatlıkla uluslararası festivallere oynayıp buralarda henüz tanınamadan uzak diyarlarda sağlam bir kitle yakalayabilecek potansiyele sahip. Ayrıca yakın dostları fotoğrafçı Gregory Dziedzic sayesinde grubun şimdiden kendilerini çok iyi yansıtan fotoğrafları olması da büyük şans. The Young Shaven'ın alamet-i farikası olan enerjik sahne şovunu görmek isterseniz 3 Ekim'de Tivoli'de (Eski Beyrut), 9 Ekim'de uğrak noktaları olan Pendor Corner'da, 24 Ekim'de ise Byzantion Fest #4 kapsamında yine Peyote'de çalacaklar; en azından birinde karşılaşalım.
Facebook / Bandcamp / Soundcloud

0
101054
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage