CRR Senfoni Orkestrası’nın 2024-2025 Sezonu Daimi Şefi olarak orkestrayı yönetecek İtalyan-Türk orkestra şefi Nil Venditti ile müzik hayatına, yeni görevine ve yeni sezona dair merak ettiklerimizi konuştuk.
Müzik sınırları olmayan bir sanat. Farklı kültürlerin, ritimlerin, melodilerin, duyguların birleşim noktası… Ve herkesin söylediği gibi müzik evrensel bir dil. Orkestra şefleri ise bu evrensel dilin güçlü rehberleri. Teknik, yetenek, duygu ve hikâye anlatıcılığı; bunlar bir orkestra şefinde olması gerekenler…
İtalyan-Türk orkestra şefi Nil Venditti, evrensel dilin güçlü rehberlerinden biri olarak dünyayı dolaşmış bir isim. Genç yaşına rağmen, Avrupa’nın prestijli salonlarından Uzak Doğu’ya kadar birçok sahnede müziğiyle yankı bulmuş bir şef.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin davetlisi olarak Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası’na 2024-2025 konser sezonunda daimi şef olarak katılımı vesilesiyle Venditti ile sohbet ettik.
Merhaba, İstanbul’a ve CRR’ye hoş geldiniz.
Çok teşekkür ederim, hoş bulduk.
Şu an 29 yaşındasınız ama yaklaşık 10 yıldır orkestra şefliği yapıyorsunuz, dünyanın farklı ülkelerinde. Bize müzik hikâyenizi anlatır mısınız? Bu aşk, bu tutku nasıl başladı ve nasıl orkestra şefliğine ulaştınız?
Evet, ben çello ile başladım. İtalya’da okudum, çello üzerine eğitim aldım. Lisans ve yüksek lisans yaptım. Ama sonra şefliğe biraz şaka gibi girdim. Bir gün bir şef beni gördü ve dedi ki, “Sen gerçekten şef olmalısın, sende bir şeyler görüyorum”. Sonra bana “Benimle gel, bu işi öğren” dedi. Ben de “Tamam” dedim. Bir sene sonra bir yarışma kazandım, o zaman bana bir kapı açıldı ve şef oldum. Zürich’e gittim, orada okudum, iki tane master aldım. Benim profesörüm Johannes Schlaefli idi. Oradan sonra işler büyüdü, konserler başladı, turlar başladı. Bir gün baktım ki gerçekten şef olmuşum.
Bu noktada Fazıl Say’ın şeflik kariyerinize etkisine de vurgu yapıyorsunuz. Okuyucularımız için anlatır mısınız?
Fazıl Say, hayatımda çok büyük bir etkisi olan bir isim. O beni şef yaptı diyebilirim. Gençken henüz profesyonel konserler vermiyordum. Bir gün Fazıl’ın şefi hastalandı, o da şef arıyormuş. Beni aradı, dedi ki, “Nil! Ben seni tanıyorum. Şefim yok, sen gelir misin?” Böyle bir teklifi nasıl geri çevirebilirim? “Tabii ki! Ne çalıyoruz?” dedim. Slovenya, Ljubljana’da başladı bu macera. Fazıl çok büyük bir sanatçı ve eğer o, “Bu şefi istiyorum” diyorsa, bu çok önemli bir şey. Fazıl benimle büyük bir risk aldı çünkü belki kötüydüm ama bana güvendi. Sonra farklı yerlerde de birlikte çalıştık. Fazıl beni dünyanın en iyi oda orkestralarından biri olan Deutsche Kammerphilharmonie Bremen’e götürdü. Orada işler büyüdü ve başka orkestralar da beni fark etmeye başladı.
Bir gün, “Tamam, artık kendi yoluna devam etmelisin, yoksa yapamazsın” dedi. O anda haklı olduğunu anladım. Kendi projelerimi yapmaya başladım. Şimdi hem birlikte çalışıyoruz hem de kendi projelerimizde devam ediyoruz. Fazıl’a hayatımı borçluyum, o beni şef yaptı. Ona hep minnettar olacağım çünkü bana çok güvendi. Bu çok büyük bir şey çünkü Fazıl Say büyük bir isim ve böyle bir risk alması çok önemliydi. Bugün burada konuşuyorsam, bunun arkasında Fazıl’ın bana olan güveni var.
Elbette tüm bunlar sadece tesadüflerle olmuyor tabii. Başarı disiplin de gerektiriyor. Peki, sizin bir gününüz nasıl geçiyor?
Genelde sabah kalkar kalkmaz müzikle başlıyor, başka hiçbir şey yapmadan. Her gün 10 saat müzik çalışıyorum. Eğer o gün prova varsa, -prova genelde 3, 4 saat sürüyor- prova sonrası da 6 saat kendim çalışıyorum. Yani her gün 10 saat müzikle geçiyor. Ve dediğim kesinlikle her gün! Hiç durmak yok, yaz tatili yok, her gün böyle. Ama bir şeyi sevince iş gibi gelmiyor. Müziği çok seviyorum. Müziksiz bir hayatın çok da güzel olmayacağını düşünüyorum. Mesela korona virüs zamanı hiç yalnız hissetmedim çünkü hep müzik yanımdaydı.
Bu disiplini nasıl edindiniz?
Disiplin bizde annemizden geliyor. Kardeşim Federico da kemancı ve o da çok disiplinlidir. Annem bizi çok disiplinli yetiştirdi. Zordu ama iyi ki öyle yapmış. Disiplin olmadan bu noktaya gelemezdim. Arkanızda destek olan bir aile olmazsa çok zor.
Bir gün yorulacağınızı düşünüyor musun?
Hayır, çünkü ben İtalyan ve Türk’üm. Hiç yorulmam! Benim için orkestra şefliği çok heyecan verici bir yolculuk. Kariyerimde hızlı bir yükseliş yaşadım ama bu tamamen tutkuyla ilgili. Şeflik, insanlarla bir anı paylaşmak, kalplerine dokunmakla ilgili. Müziğin dili evrensel ve o dilde konuşmayı öğrenmek benim için bir ömür sürecek bir macera.
Çok yetenekli genç müzisyenlerimiz var ama çoğu ümitsiz. Çünkü bu alan kısıtlı. Orkestra şefi olmak da kolay değil, çok fazla orkestra yok, konser sayıları sınırlı ve bu işi meslek olarak sürdürmek kolay değil. Bu durum gençleri umutsuzluğa sürüklüyor ve çalışmaktan, mücadele etmekten alıkoyabiliyor. Onlara ne tavsiye edersiniz?
Bu doğru bir düşünce değil. Doğru düşünce şu olmalı: Müziği sevdiğin için çalışıyorsun, öğreniyorsun. Yani, “Bu işi yapacağım ve ünlü olacağım” diye başlamamalısın. Ben müzik yapmadan kendimi iyi hissetmiyorum. Bazı insanlar koşmaya gitmezse kendilerini iyi hissetmezler ya, işte aynı o şekilde. Müzik, sağlıklı bir şey, beyin için iyi. Ben de tam olarak böyle hissediyorum. Müzik yapmazsam, o gün hiçbir şey yapmamışım gibi hissediyorum. Eğer böyle düşünürsen, o zaman gerçekten bütün hayatını ve gücünü müziğe adıyorsun. Ve böyle yaptığında, mecburen iyi bir müzisyen oluyorsun. O zaman da mutlaka fırsatlar önüne çıkıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’ndan Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası için böyle bir teklif aldığında ne hissettiniz?
Çok heyecanlandım ve çok mutlu oldum! Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Birkaç ay önce bana bir mesaj geldi. Dediler ki, “Nil, biz bir şef arıyoruz, seni düşündük, ne dersin?” Ben de dedim ki, “Bu ne kadar güzel bir sürpriz!” Çok mutlu oldum ve hemen bu sezon için plan yapmaya başladım. Şu an en büyük amacım, konserlerin gerçekten insanlara dokunan bir deneyim olması. Bazen duyuyorum ki insanlar bir konsere gidiyor ama sonra unutuyorlar. Sanki sadece sıradan bir akşam gibi geçiyor. Ben bunu hiç istemem. Bu konserler, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası konserleri, çok değerli, çok güzel. Bu konserlere bir ihtiyaç olsun, insanlar bu konserler olmadan eksik hissetsinler istiyorum. Eğer bunu başarabilirsek, çok daha mutlu olacağım.
2024-2025 konser sezonunda CRR daimî şefi olarak sekiz konserlik bir yolculuğa başladınız…
Evet. İlkini sezon açılış konserinde Brahms’ın 4. senfonisi ile yaptık bile. Şimdi önümüzde yedi harika konser bizi bekliyor.
Tam da bunu soracaktım. Bu sezon CRR dinleyicisini nasıl bir repertuvar bekliyor?
Brahms, Çaykovski, Beethoven ve Şostakoviç gibi ünlü bestecilerin eserlerinin yanı sıra Türkiye’de çok seslendirilmeyen Sibelius ve Mendelssohn gibi bestecilerden de eserler olacak. Kapanış konserimizi ise daha çok kişi dinleyebilsin diye haziran ayında açık havada yapmak istiyoruz. Ve Beethoven’ın 9. senfonisi ile… Tabii Türk bestecileri de dahil etmek istiyoruz repertuvara. Ahmet Adnan Saygun gibi çok değerli bestecilerimiz var ve ne yazık ki yeteri kadar tanınmıyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da daha çok çalınmalarını ve tanınmalarını istiyorum.
Türkiye sizin ikinci ülkeniz…
Aslında ben İtalya’da büyüdüm ama Türkiye’ye gelince daha çok Türk hissettim kendimi. Bu ülkeyi çok seviyorum. Benim için Türkiye, Türk Hava Yolları uçağına bindiğimde başlıyor. Uçağa adım attığım an, işte orası benim için Türkiye. Uçaktaki herkes Türkçe konuşuyor, “Merhaba, hoş geldiniz” diyorlar. O an Türkiye’de olduğumu hissediyorum. Yemekleri seviyorum, insanları seviyorum, tam evimde hissediyorum kendimi. Müziği de çok seviyorum. Türk müziğini ve ritimlerini çok seviyorum. Bu konuda özellikle Fazıl Say’dan çok şey öğrendim.
Peki, İstanbul?
Gerçekten dünyanın her yerini gördüm. Küçük büyük, her şehri gezdim. New York’tan Japonya’ya kadar… Ama benim için dünyanın en güzel şehri İstanbul! Roma’dan bile daha güzel. Bu şehri, gerçekten çok seviyorum. Bu yüzden de isterim ki, bu orkestra bu şehrin kalbinde yer alsın. Gerçekten orkestra İstanbul’un kalbi olsun.
O hâlde, bu güzel şehrin kalbindeki salonda aralık ayındaki konserinizde görüşmek dileğiyle. Teşekkürler.
Evet! Herkesi konserlere bekliyorum. Çünkü hepsi harika olacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun programına buradan ulaşabilirsiniz.