22 EYLÜL, ÇARŞAMBA, 2021

“İçinde Tutku Kokusu Aldığımız Her Şey, Bizim Mutfağımıza Girmeye Adaydır”

Farklı müzikal geçmişlere sahip Salih Korkut Peker, Hakan Görkem Bıyık ve Onur Ertem’in 2018 yılında bir araya gelerek kurdukları Yasak Helva ile grubun kurulma sürecini, müzikal yolculuklarını ve gelecek çalışmalarını konuştuk.  

“İçinde Tutku Kokusu Aldığımız Her Şey, Bizim Mutfağımıza Girmeye Adaydır”

Müzikal geçmişlerinde death metal, pop rock, arabesk, Türk halk müziği, caz, grunge gibi apayrı türleri icra etmiş üç müzisyen Salih Korkut Peker, Hakan Görkem Bıyık ve Onur Ertem tarafından kurulan Yasak Helva, alternatif ve folk müzik sahnesinde kısa sürede büyük ilgi gördü. Cümbüş, çağlama, bas ve davul gibi enstrümanlar kullanan grup, müzikal olarak uzak ya da yakın bölgelerin folk müziklerinden besleniyorlar. Tarzını elektrik folk, progresif folk olarak nitelendiren Yasak Helva ile Gülbaba Records etiketiyle yayımladıkları şarkıları “To Dervisaki” vesilesiyle bir araya gelerek bir sohbet gerçekleştirdik.

Yasak Helva’yı birbirinden farklı müzikal geçmişlere sahip üç müzisyenden oluşan bir grup olarak tanıyoruz. Sohbete ilk olarak Yasak Helva’nın kuruluş hikâyesinden, nasıl bir araya geldiğinizden bahsederek başlayalım mı?

Salih Korkut Peker (S. K. P.): Üçümüz de birbirimizden habersiz şekilde, birbirimizle çalışmayı istemişiz. :) Herkes birbirini uzaktan da olsa tanıyordu ve hepimizin yeni bir şey yapma derdi vardı. Daha ilk provamızda “Silifke Zeybeği”ni cebimize atmıştık bile.

Sizi yeni keşfeden dinleyiciler için yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız? Pek çok farklı tarzla ilgilendikten sonra bu tarza yönelmenizdeki neden nedir? Sizi çeken neydi?

S. K. P.: Elektrik folk ve progresif folk diyebiliriz. Kendi coğrafyamız da dahil, uzak ya da yakın bölgelerin folk müziklerinden yola çıktık bugüne kadar. Ama bu bizim için kesin ve sınırlayıcı değil. Bir süre sonra beslendiğimiz tek coğrafya, kendi ruh hâlimiz de olabilir.

Hakan Görkem Bıyık (H. G. B.): Elektrikli dünya müziği… Özgün olabilme çabası ile kalıcı olabilme arzusu diyebiliriz.

Geçtiğimiz ay yayımladığınız son parçanız “To Dervisaki” 100 yıllık geçmişi olan bir İzmir şarkısı. Bu şarkıyı keşfetme, yeniden yorumlama sürecinizden bahsedebilir misiniz?

S. K. P.: “To Dervisaki”, benim 20 yıldır dinlediğim bir şarkı. Rebetikonun ilk örneklerinden de diyebiliriz. Melodisi ve sözleriyle beni çok etkilemiştir. Yasak Helva’nın ilk zamanlarında kendimizi bu şarkıyı reggae salınımıyla çalarken bulduk ve konser repertuarımızın demirbaşlarından oldu. Memleket hasreti çeken bir müzisyenin duygularını ve “coşkun acı”sını dile getirmek bize iyi hissettiriyor. Göç olgusunun her zaman var olduğunu ve sadece trajedilerden değil, hayata tutunma çabasından da nasibini aldığını hatırlatıyor bize “To Dervisaki”nin müziği.

2018’de dünya genelinde yayımlanan Saz Power derleme albümünde yer alan “Silifke Zeybeği” yorumunuzla başladığınız müzikal yolculuğunuza 2019 yılında çıkardığınız ilk albümünüz Rektefe ile devam ettiniz. İlk albümünüz dinleyicide beklediğiniz etkiyi yarattı mı sizce? Nasıl tepkiler, geri dönüşler aldınız?

H. G. B.: Rektefe, bizim kendi imkânlarımızla bağımsız olarak ürettiğimiz bir albüm. Bu şekilde yapılmış çok fazla örnek var tabii fakat bizim için bu durumu önemli kılan, kısıtlı zamanda yetiştirerek albüme koyduğumuz üç Yasak Helva şarkısının, aldıkları olumlu tepkiler ile esas yolumuzun şekillenmesine sebep olmasıdır. Yasak Helva’nın sadece ortalama üstü cover’lar yapmaya çalışan bir ekip değil, söyleyecek kendine ait sözleri olan ve böylece özgün olabilme potansiyeli bulunan bir power trio olduğu, dinleyici tarafında da karşılık bulmuş gibi oldu.

2020’de yayımladığınız “Eki Attar” parçasında Akdeniz Erbaş ile birlikte çalıştınız. Peki sonraki projelerinizde de farklı isimlerle çalışmayı düşünüyor musunuz?

S. K. P.: Biz misafirliği ve misafiri seven bir grubuz. Lakin, “geçiyordum uğradım” tarzı değil, hazırlanmalı ve oturmalı misafirlikleri tercih ederiz.

H. G. B.: Doğru zaman, uygun ortam oluşursa kafamızdaki birkaç müzisyenle ortak projeler yapmak istiyoruz. Belki de ufukta vardır böyle şeyler. :)

Merak ettiğim bir diğer konu ise Sziget yolculuğunuz. 2019’da Tunus Carthage Caz Festivali’nde ve ardından Avrupa’nın en önemli müzik festivallerinden biri olan Sziget Festivali’nde sahne aldınız. Bu sizin için nasıl bir deneyimdi?

S. K. P.: Kültürlerin birbiriyle kaynaşmak için her zamankinden daha çok can attığı yıllardan geçiyoruz. O yüzden iki festivalde de son derece coşkuyla, bir miktar da şaşkınlıkla karşılandık. :) Tanımadıkları bir müziği, çoğunu tanıdıkları çalgılarla seslendiriyor olmamız ilk başta bir “belgesel izleme” dürtüsü yaratıyor olsa da ilk parçadan bizim elektriğimizin içine dahil olduklarını görmek çok büyük keyif vermişti bize.

Size müzikal anlamda neler veya kimler ilham veriyor? Parçalarınızı oluşturma sürecinizde nelerden etkileniyorsunuz?

S. K. P.: İçinde tutku kokusu aldığımız her şey, bizim mutfağımıza girmeye adaydır. Ben kendi adıma, öncelikle yerel müziklerin izini sürdüğümü söyleyebilirim. Dans ezgileri, ağıtlar, oyun havaları, saz eserleri… Hepsini elektrikli ve yüksek volümlü çalgılarımıza bulamak hevesindeyim. Hepimizin bildiği ve sevdiği usta isimlerin ve grupların haricinde, mahallesinde harikalar yaratan müzisyenler bizim hep peşinde olduğumuz ilhamı barındırıyorlar. Kendilerinin bazen o ilhamdan haberi olmasa bile…

H. G. B.: Tür ayırt etmeksizin iyi müziğin kendisi yeterince ilham verici bence. İçine zerk edilen edebi anlatım niteliği ile birlikte ortaya çıkan hem güçlü hem basit aynı zamanda bütüncül taraf da ayrıca etkileyici bizler için.

Müzik dünyası için pandemi süreci iç açıcı bir dönem olmadı maalesef. Sizin için bu süreç nasıl geçti?

S. K. P.: Sürekli üretip depoya attık. Müzik, sadece sahneye çıkıp para kazanmamızı sağlayan bir sanat dalı değil. Müzikten para kazanamadığımız dönemde de müzik yaparak, müziğe niçin başladığımızı hatırlamış olduk. Bu açıdan aydınlatıcı oldu bu pandemi belası…

Dinleyicilerden uzakta karantinada geçen sürecin ardından gelen normalleşmeyle birlikte konserler gerçekleştirilmeye başlandı. Sizin programınızda konser planı var mı?

S. K. P.: Konserlerimiz yavaş yavaş başlıyor. Fethiye, İzmir ve Çanakkale var ufukta. Gerisi de yolda. :)

Son olarak “To Dervisaki”nin tadı damağımızdayken gelecek planlarınızdan bahsedelim mi? İleride neler bekliyor bizi, yakın zamanda bir albüm haberi alacak mıyız?

S. K. P. : “To Dervisaki”, Gülbaba Records ile iş birliğimizin ilk meyvesi. Kısa aralıklarla birkaç tekli daha yayımlayıp fırınımızı iyice ısıtmak ve ardından gelecek yıl içinde, çoğunluğu Yasak Helva parçalarından oluşan ikinci albümümüzü fırına vermek niyetindeyiz. :)

0
3089
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage