Şu sıralar “bağımsız film” kavramını benimsemiş olsak da, bundan 14 sene önce pek alıştığımız festivallerden değildi bağımsız film festivalleri. !f bu anlamda kuşkusuz ki büyük bir açığı kapattı. Ne değişti bu 14 senede?
Geçen gün bir arkadaşım ‘’!f’te Tarnation’ı izlediğim gün bu ihtimale- yani öncelikle Tarnation gibi bir filmin var olmasına, daha sonra Türkiye’de bir sinemada gösterilebilmesine duyduğum hayreti dün gibi hatırlarım!’ dedi. Yıl 2003. Gerçekten Tarnation beni de sarsmıştı ve o gün bugün bağımsız film ne diye sorduklarında hep gelir aklıma: Tarnation’da Jonathan Couette 20 yıldır- yani 7 yaşından beri evde, kendi kendine çektiği videoları birleştirmiştir, en kuir hallerini, şizofren annesiyle yaşadıklarını anlatır. En içeriden gelen, ‘dışarıya nasıl sunarım’ derdine düşmeden çekilmiş görüntüler. Tabii ki her bağımsız film 7 yaşından başlamalıdır demiyorum, ama işin ruhunda dipten gelen bir şeyleri korkusuzca, sansürsüzce, satış kaygısına düşmeden paylaşmak olduğuna inanıyorum. 14 yılda, bir yandan küçük bağımsız filmlerin gücüne alıştık, bir yandan da bazı stüdyo filmlerinin bile ne kadar bağımsız bir ruhla yapılabileceğini gördük.
!f İstanbul bir film festivalinin ötesinde; atölyeleri, yarışmaları ve etkinlikleriyle de bir hayli dikkat çekiyor. Bu sene 14. !f kapsamında bizi bekleyen hadiseler neler?
Üç workshop var, yapımcılık, oyunculuk ve buluntu görüntüyle ilgili. Önemliler çünkü yaparak öğretecekler. Pedro Costa, Guy Maddin, Yes Men gibi insanlarla sohbetler var, festivallerin en güzel tarafı böyle yüz yüze diz dize insan hikayesi dinlemek bence. Sergiler var, Çiçek Kahraman’ın “Bütün Mahalleli Duysun” enstalasyonu mesela, !f’in Türkiye Sineması’nın 101. yılı için ağırlayabileceği en güzel işlerden biri bence. Ve Küçük Müdaheleler var- Aşk ve Başka Bir Dünya’nın yan etkinlikleri, nasıl çoğalırız, yaratıcı gücümüzü, birlikteliklerimizi nasıl değişim için harekete geçirebiliriz sorularına odaklanıyor. !f’in vazgeçmediği soruların etkinlikleri onlar.
!f bölümlerine şöyle bir göz atıldığında herkesin kendine göre bir film bulabileceğini görüyoruz. Ancak festivalin bu yıl en dikkat çeken bölümlerinden biri de “Sanat Hayat İçindir”. Bu bölümde ne tarz filmlerle karşılaşacağız?
Orada Susan Sontag var, Catherine Robbe-Grillet var, George Takei var, Roger Ebert var, Wire’dan tanıdığımız Brandy Burre var. Bu insanların düşüncelerinde, işlerinde, hayatlarının kuytularında geziyoruz. Cem Kaya’nın cok beklenen filmi Motör de orada tabii.
Değinmeden geçemeyeceğimiz bir nokta da !f². !f’in en güzel yanlarından biri sadece İstanbul ile sınırlı kalmayışı bence. !f İstanbul !f² ile; 34 şehre dağılacak. Festivalin son üç günü 6 film 15 bin kişiye aynı anda ulaşacak. Bu oldukça büyük bir proje. !f² nasıl tepkiler ile karşılaşıyor?
!f² bence !f’i !f yapan projelerden biri. Hep organik şekillerde çoğalmaya çalışıyoruz ya, !f² onun resmi işte. Her yıl festival sonrası en heyecanla beklediğimiz geri dönüşler !f² ortaklarından gelir. Türkiye’nin dört bir yanındayız tabii ve dolayısıyla herkes başka bir filmi beğenmiş, başka bir konuyu tartışmaya açmış oluyor. O çeşitliliği görmek çok güzel. Bir de tabii- tüm partnerlerimiz kendi festivallerini yapıyor oralarda, kendi mekanlarını buluyorlar, kendi izleyicilerini topluyorlar, kendi akışlarını yaratıyorlar. Tatlı tatlı çoğalmak diye buna diyoruz.
Bu yıl sizi en heyecanlandıran !f filmini sorsak bir seçim yapabilir misiniz?
Günlerdir aklımda In The Crosswind var; tarihe nasıl bakmalıyız diye düşündüğüm günler bunlar.
Festivalin çok yönlülüklerinin bir örneği daha Salt Bayoğlu’nda gösterilecek olan Guy Maddin ve Çiçek Kahraman enstelasyonları. !f disiplinler arası projeleri de ihmal etmiyor. Özellikle ağırlık vermek istediğiniz disiplinler oluyor mu?
Aralarda dolaşmayı seviyoruz biz. Ne çekerse oraya dolanıverebilmeyi seviyoruz.
Keş!f ve Aşk Başka Bi’Dünya bölümlerinde ise yarışma heyecanı sürüyor. !f ile ilk tanıştığımızdan beri genç yönetmenleri destekleyici duruşunu gözlemliyoruz. Popüler sinema sektörü bu konuda biraz acımasız kalıyor gibi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz genç yönetmenleri destekliyoruz demiyoruz aslında, genç yönetmenler, deli bakışlar, beklenmedik çıkışlar canımıza can katıyor, bize ilham veriyor, diyoruz. Popüler sinema sektörü adı üstünde, popüler olanı takip ediyor, ettiriyor. Vardır bir bildikleri. (Gülüyor.)