!f İstanbul’un Müzik Filmleri !f Müzik’te

Cobain: Montage of Heck

Cobain: Kahrolası Montaj

Kurt Cobain’in yükselişinin ve çöküşünün, gün yüzüne pek çıkmayan mahrem anların da eşlik ettiği, detaylı ve kusursuz bir öyküsü anlatılıyor Montage of Heck’te. Kendisiyle beraber sorunları da büyüyen aşırı duygusal bir çocuğun, içindeki tüm o nefretini ve güvensizliğini ‘sanata’ nasıl dönüştürdüğünü benzersiz bir biçimde aktarıyor Montage of Heck. Üstelik bunu Kurt Cobain’ı tanıma sebebimiz olan sanatından pek de bahsetmeden yapıyor. Montage Of Heck’te geleneksel belgesellerde alışılageldiği haliyle Kurt Cobain’in albümlerinden ya da bir şarkı sözünün nasıl yazıldığından söz edilmiyor. Bunun yerine onun okulda nasıl dışlandığından, hayal ettiği ideal aile ortamını bulamayışından, 15’indeyken bir gece yarısı tren raylarına oturup ölümü bekleyişinden söz ediliyor. Üç yaşındayken doğum gününü nasıl kutladığına, ilk sevgilisiyle ilişkilerine, Courtney Love’la ‘ev hallerine’, çocukları –Frances Cobain Bean’le- nasıl oynadıklarına tanıklık ediyoruz belgeselde. Montage of Heck’e başlarken Kurt Cobain’in ölmüş olduğunu bilmenize rağmen, izlemeye devam ettikçe ölecek olmasına tekrar tekrar hüzünleniyorsunuz.

Janis Joplin: Little Girl Blue

Janis: Hüzünlü Küçük Kız

Rock’n roll tarihinin hayli dokunaklı hikayelerinden biri Janis Joplin’inki. 1970 yılında, 27 yaşındayken hayatını kaybettiğinde, müzikseverler daha iki hafta önce yaşamını yitiren bir diğer efsanenin, Jimi Hendrix’in şokunu üzerlerinden atamamışlardı. Amy Berg’in bu belgeseli, Janis Joplin’in ailesi ve arkadaşlarına yazdığı, birçoğu daha önce açığa çıkmayan mektupları etrafında kurgulanıyor. Kadın müzisyenlerin geleceğine ışık tutan, etkisi kendi kuşağının çok daha ötesinde hissedilen, ölümünün üzerinden neredeyse 50 yıl geçmiş olmasına rağmen hala ilham veren, öncü bir isim Janis Joplin. Little Girl Blue’da (efsaneleştiği Monterey Pop Festival da dahil olmak üzere) onun sahnedeki büyüleyici gücünün yanı sıra, ilişkilerindeki ve uyuşturucu karşısındaki zafiyetini de izliyoruz. Cat Power’ın sesinden dinlediğimiz, Janis Joplin’in bu öyküsü kalp kırıyor.

Blur: New World Towers

Yüzlerce grubun girdabına kapıldığı, 90’ların ve hatta sonrasının en büyük müzikal akımlarından birinin, Britpop’un tam merkezindeydi Blur. Britpop’un doğumuna da büyük katkısı olan Damon Albarn gibi, yaratıcılık ve üretkenlik açısından akıl almaz bir enerjiye sahip olan bir müzisyenin liderliğindeki Blur’ün, grup olarak birlikte geçirdikleri kısa bir süre bile beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor. 2013 baharında, Blur üyeleri konser verecekleri Tokyo Rocks Music festivalinin aniden iptal olması sebebiyle Hong Kong’da sıkışıp kaldılar. Hong Kong’daki beş günlerini stüdyoda geçiren topluluk burada, yeni albümleri The Magic Whip’deki şarkıların bestelerini yaptı, kayıtlarının bir kısmını gerçekleştirdi. Blur: New World Towers, sanatsal açıdan büyük övgü alan, verdikleri 12 yıllık aranın ardından yayınlanan bu ilk albümün ortaya çıkış sürecini işliyor. Müzik belgesellerindeki çıtayı 2010’daki No Distance Left To Run’ın muazzamlığıyla yükselten Blur, bu belgeselde öncekini tekrarlamadan izleyiciye farklı bir öykü sunuyor.

Fresh Dressed

Cakalı Faça

Müzik ve modanın birbirleriyle ilişkisinin en baskın şekilde hissedildiği akımlardan bir tanesi hip hop. Gazeteci, yönetmen Sacha Jenkins’in bu ayrıntılı belgeselinde hip hop modasına ilham olan, Bronx’un, Harlem’in kirli ve karanlık sokaklarındaki çete üyelerinin giydiği kıyafetlerin, parlak ışıklı steril podyumlara taşınışının öyküsü anlatılıyor. Kanye West, Pharrell Williams, Sean Combs, Wiz Khalifa gibi sadece müzik değil tasarım dünyasında da adları sıklıkla geçen, hip hop modasını biçimlendiren ya da temsil eden mühim isimlerin anlattıklarıyla ilerleyen belgesel, birçok farklı alana nüfuz eden bu kültürel akımın köklerine inmeye çalışıyor. Eğlenceli kurgusu ve renkli öyküsüyle Fresh Dressed, hip hop ve modayla ilgilenmeseniz de, kültürel referansları açısından zihin açıcı bir belgesel.

Theory of Obscurity: A Film About The Residents

Belirsizlik Teorisi: The Residents Hakkında Bir Film

Toplamalar ve canlı kayıtlarla birlikte 100’e yakın albüm yayınlamanıza, sayısız kısa film çekmenize, birçok filme müzik bestelemenize, yedi kere dünya turnesine çıkmanıza rağmen hala nasıl anonim kalabilirsiniz ki? Amerikalı sanat ve müzik topluluğu The Residents’ın üyeleri tam 40 yılı aşkın süredir, gizemli bir perdenin arkasından işlerini yapıyorlar. Banksy’nin anonim olmayı ‘cool’ hale getirmesinden çok uzun yıllar önce bunu yapmaya başlayan The Residents’ın belgeseli, yönetmen Don Hardy’nin sorduğu bir soruya cevap arıyor. “Herkesin görünür olmak istediği bir çağda, neden anonim olmayı tercih ediyorlardı ki?” Konserlerinde sahneye maskelerle çıkan bu topluluğun, kırkıncı yıllarındaki turnelerine de atıfta bulunan film, sanatçıyı değil sanatın kendisini yüceltiyor.