Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, kimdir Mete Mordağ?
1977 İstanbul doğumluyum. Alman Lisesi’ni bitirdikten sonra 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. New South Wales, Sydney Üniversitesi’nde Endüstriyel Tasarım yüksek lisans eğitimini tamamladım. 2005’te İstanbul’a döndüm ve şirketim Mordag Design Studio’yu kurmadan önce Eczacıbaşı Vitra ve T-Design firmalarında ürün tasarımcısı olarak çalıştım. 2007’den bu yana mutfak eşyaları, aksesuarlar, mobilyalar, dalış ekipmanları, kentsel mobilyalar, mimari donatılar, yapı sektörlerinde faaliyet gösteren firmalara tasarım ve ürün geliştirme konusunda destek veriyorum.
Tasarım sürecinizden bahsedebilir misiniz biraz, tasarımlarınız üzerinde çalışırken nelerden ilham alıyorsunuz?
Etrafınızdaki detaylara odaklandığınız an aradığınız her kıvrımın, çözümün, fikrin aslında şekiller, renkler, hatta sesler halinde etrafınızda gezindiğini fark ediyorsunuz. Her projede ilk olarak çözüm ve form için gerekli çıkış noktalarını nerede aramam gerektiğine konsantre oluyorum. Kalem ve kâğıt daha sonra devreye giriyor. Bunlardan herhangi bir tanesinin önüme çıkardığı formlar, fikirler projeyi inanılmaz yönlere çekebiliyor. Tasarımında su teması işlenmesi gereken bir koltuk için kalem kâğıttan önce, suya objeler batırıp suyun üzerinde oluşan yüzeyleri fotoğraflamaya başlıyorum. Bir rende için onlarca peynir dilimleyip/rendeleyip, her birinin karşıma çıkardığı form ve yüzey fotoğraflarını arşivliyorum. Bu yöntem söz konusu ürüne kazandırdığı yaratım süreci hikayesi ile ürünün pazarlama ve tanıtım çalışmalarına da önemli katkıda bulunuyor.
Projenin ilerleyen safhalarında ise başarılı bir ürün için, tasarım sürecinde ‘estetik’, ‘kullanım’ ve ‘teknik’ özelliklerin iyi işlenmesi şart. Tasarım, bu alt-maddelerin tümünün birlikte ele alınma eylemi olarak tanımlanabilir. Ürüne ait parça sayısını azaltmak ve teknik detayları basitleştirmek hem uygulama sürecini hızlandırır hem de ürünün etiket fiyatına doğrudan yansıyarak marka ve kullanıcı için artı değer oluşturur.
Endüstriyel tasarım denince akla gelen isimlerden birisiniz, nasıl değerlendirirsiniz tasarım ortamını?
Endüstriyel tasarım aslına bakarsanız bir problem çözme sanatıdır. Bu tasarım dalının, sadece estetik, butik veya moda ürünler sunan bir uzmanlık alanı olmadığı; etrafımızdaki problemlere akılcı çözümler üretme sanatı olduğu her geçen gün maalesef biraz daha unutuluyor. Elektrik süpürgesini hayatımıza sokan James Dyson veya 1960’dan 1997’ye kadar Braun’un baş tasarımcısı olan ve işlevselciliğin en önemli isimlerinden Dieter Rams gibi çözüm üreticilerinin sayısı tasarım dünyasında her geçen gün azalıyor. Endüstriyel tasarımcı, gelişimi, katma değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu ileri taşımayı hedeflemek zorundadır. Her proje, her parça beraberinde yüklü yatırımlar ve çevreye ek-ağırlıklar getirirken, tüm bunları anlamsız bir çeşitlilik sunmak uğruna yapmaya hakkımız artık kalmadı. Diğer yandan, daha önce el atılmamış bir problemi çözme girişimi sizi görsel açıdan da son derece özgün ve dikkat çekici ürünlere sürüklüyor. Sonuçta, daha önce çözüm getirilmemiş bir sorunu geometri, fizik ve malzeme üzerinden çözmeye çalışıyorsunuz ve sonucun görsel açıdan taşıdığı o şaşırtıcı güzellik de onun en güzel süsü oluyor.
Kartonworks tasarımlarınız özellikle çevreye verdiği değerle dikkat çekiyor. Design Turkey 2014’te Kartonworks ürünlerinizden biriyle bir ödül de kazanmıştınız. Bu ürünlerden biraz bahsedebilir misiniz?
Öncelikle tüm Kartonworks koleksiyonundaki ana tema; kâğıdın çevre ve süreklilik açısından tüm olumlu yanlarının ilgili hedef ürünlerin üzerine aktarılması. Bunun yanında yüksek kalite mukavva ile akılcı katlama yöntemleri üzerinden inanılmaz ağırlık/ sağlamlık oranlarına ulaşabiliyorsunuz. Diğer yandan bu ürünlerin sundukları fiyat/ kalite oranlarının da mobilya sektöründe rakipsiz olduğunu düşünüyorum. Ürünlerin çeşitli grafik tasarımları üzerinden çeşitlendirmeye son derece uygun olması da diğer bir avantajı. Bu özelliklerin içerisine estetiği tasarım üzerinden çözerek Kartonworks için son derece önemli bir avantaj sağladığımızı düşünüyorum.
Tasarımda önceliğiniz estetik mi, işlevsellik mi? İstisnasız güzelliği hedeflediğinizi söylüyorsunuz, bu kavramı biraz açar mısnız? Nedir istisnasız güzellik?
Tasarım; ortamın görselliğine ve işleyişine dokunarak, onun bu inanılmaz çeşitliliğini arttırma, onu ileri götürme sanatıdır. Bunu uygularken, doğanın milyonlarca yıldır tasarlamak için geliştirdiği yöntemi kullanmak doğru olur. Bu anlamda iyi bir tasarıma baktığınızda, üzerindeki her kıvrımın, her parçanın, her detayın net sebeplerini görebilirsiniz. Ürüne eklenen veya ondan silinen her çizgi onu daha ergonomik, daha hafif, daha pratik, daha hızlı, daha hidrodinamik veya daha aerodinamik yapabilmek adına olmuştur. Bu sebeple bir objenin iyi veya kötü görünmekten ziyade doğru veya yanlış göründüğüne inanırım. Hantal bir teknenin “yanlış” görünmesinin nedeni hidrodinamik olmayan yapısıdır. Ergonomik olmayan bir sandalye veya kalem iyi görünemez. Gereğinden büyük yapılmış bir bağlantı parçası görsel açıdan da rahatsız edicidir. Estetik, mantığın aklımıza tanımlamış olduğu sayılar ve oranlardan ibarettir. Müziğin, rengin, kokunun, formun, her birinin doğruya ve güzele yönlendiren bir matematiği vardır. Endüstriyel tasarım kendi özgün alanında bu matematiği öğrenmek ve bunu icra etmekle yükümlüdür.
Dalış aynı zamanda teknoloji tutkunlarını oldukça sevindiren Divephone’dan bahsedelim biraz da. Divephone’u tasarlama fikriniz nasıl ortaya çıktı?
Boğaziçi Sualtı Araştırma Merkezi’nin Innovasub markası için tasarladığımız “Divephone” dünyada ilk kez cep telefonlarının dalış bilgisayarı olarak da kullanılabilmesini sağlıyor. Divephone; Doçent Dr. Murat Egi önderliğindeki Boğaziçi Sualtı Araştırma Merkezi’nin üç senelik yoğun araştırma ve geliştirme çalışmalarının sonucunda geliştirilen bir yazılım ve housing sistemidir. Biz bu projede housing tasarımının sualtı kriterlerine ve dalgıç ergonomisine uygun bir şekilde tasarlanma ayağını üstlendik. Projede her iki tarafın da sualtını ve dalışı bu kadar yakından tanıyor olmasının projenin sonucuna katkısı büyüktü.
Divephone, iTunes veya Google Play üzerinden indirilen basit bir aplikasyon sayesinde cep telefonlarını piyasadaki en gelişmiş dalış bilgisayarlarının çok daha ötesinde bir dalış bilgisayarına dönüştürüyor. Divephone’un 120m’ye kadar dayanıklı gövdesi, piyasadaki birçok Android, Windows ve iOS cihazları ile uyum sağlıyor. Arka kısmında bulunan elektronik modül suyla temas ettiğinde devreye girerek dalış sırasında dalgıcın bulunduğu derinliği wi-fi vericisi üzerinden gövde içerisindeki cihaza kablosuz olarak aktarıyor. Dalış yapılacak yerin haritası Divephone’a indirilerek dalıştan önce görüntülenebiliyor ve dalışların kaydı sınırsız şekilde tutulabiliyor. Dalış profilleri, dalış sonrasında kablosuz olarak istenilen ortama aktarılabiliyor. Tüm bunların yanı sıra yazılım Twitter, Facebook gibi sosyal medya araçlarıyla ile de uyum gösteriyor. Örneğin yüzeye çıkıldığında “Bodrum Büyük Reef’de 18 metreye 24 dakikalık dalış” gibi tweetler atılabiliyor ya da yer bildiriminde bulunulabiliyor.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen sizin de katıldığınız All Design’ı nasıl değerlendirirsiniz?
Alldesign; tasarımın doğrudan ve dolaylı olarak dokunduğu her türlü platformu bir araya getiren ve son derece etkin bir bilgi paylaşım platformunun oluşturulduğu Türkiye’nin üretim ve Ar-Ge piyasası için son derece etkin ve faydalı bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Bu sene etkinlik, nanoteknoloji, robotik, bilgi telekomünikasyon teknolojileri, yapay zeka başta olmak üzere gelişen teknolojilere odaklanmıştı. Bu seneki katılımlar, kötü hava koşulları sebebi ile maalesef bir miktar olumsuz etkilendi. Yine de benim için, gerek kendi alanında son derece etkin kişilerle tanışmak olsun, gerek konferanslardaki sunumlar olsun son derece eğitici ve faydalı olduğunu rahatlıkla dile getirebilirim.
Önümüzdeki projeleriniz neler?
Airties ile bir Powerline Communication ünitesi üzerine çalışmaya geçtiğimiz ay başladık. Arzum ile Türk Kahvesi aksesuar grubu üzerine çalışmalarımız sürüyor. Innovasub ile son bir senedir akıllı bir sualtı denge yeleği üzerine çalışıyoruz. İlk deneme dalışları geçtiğimiz ay başarılı bir şekilde Bodrum’da ve İtalya’da yapıldı. Palmiye Gölge Sistemleri için yaptığımız Alüminyum Panel Sistemli Loca projesi ise yine önümüzdeki yaza lanse edilecek.