Uykusuz’un hem çizeri hem de kurucularından Ersin Karabulut ile çizgi dünyası hakkında merak ettiklerimizi konuştuk.
Yanlış bilmiyorsam lise yıllarında profesyonel olarak karikatür yapmaya başladınız. Öncesinde bu mesleğe sizi yönlendiren ne oldu?
Ben sadece mizah dergilerini çok sevmiş ve onların bir parçası olmak istemiştim. Çünkü kendi sosyal yaşantımda beni onlar kadar iyi anlayan ve tarif eden başka hiç bir şey yoktu. Öyle seviyordum ki mesela Leman dergisinin çalışma gününü bildiğimden, o gece ben de evde tek başıma çizerek sabahlıyordum. Haberleri bile yoktu ama ben onlarla birlikteydim. En yakın arkadaşım da büyük bir mizah dergisi aşığıydı. "Biz de yapabilir miyiz acaba?" diye düşünüp üniformalı kravatlı halimizle dergilerin kapısını çalmaya başladık. 19 yıldır da yazıp çiziyorum işte.
Çizgi roman tutkunlarının karikatür okurlarına göre daha az olduğunu düşünüyor musunuz? Karikatür ve çizgi roman arasındaki temel fark nedir?
Aslında çizgi roman okurunun daha az olduğunu düşünmüyorum, tam tersi bile olabilir. Karikatür tek karede başlayıp biten, esprilerdir. Yiğit Özgür'ün, Selçuk Erdem'in yaptıkları karikatürdür mesela. Çizgi roman ise ardışık görüntüler kullanarak bir hikaye anlatır. Karikatür daha kolay okunabilir bir form olduğu için internette çok fazla görebiliyorsunuz. Çizgi roman okumak ise zaman alan bir şey. Buna rağmen dünyada ve Türkiye'de gittikçe daha popüler hale geliyor. Çok sevindirici. Ben aslında çok büyük ayrımlar yapmayı da sevmiyorum. Bazılarının karikatür dediği şeye bir diğeri çizgi roman diyor, onun çizgi roman dediğini diğeri karikatür kabul ediyor. Grafik roman diye bir tabir kullananlar var. Teknik olarak farklı olsalar da bu mecraların bize sunduğu ortak şey, bir durumu çizgilerle, sadece yazıyla yapılamayacak şekilde anlatmak.
Mizahseverlerin de hep bir favorisi vardır ya, kimi çizimlerin, kimi hikayelerin müptelası olur. Sizce sizin hayran kitlenizi çizimlerinize en çok ne cezbediyor?
Hayranlıktan ziyade sanıyorum bir arkadaş ya da tanıdık gibi gördükleri için takip ediyor olabilirler. Yaklaşık 14 senedir çizdiğim Sandık İçi adında bir köşem var. Burada yaptığım tek şey, okuyan insanlara her zaman bir şekilde dürüst olmaya çalışmaktı. O yüzden bazen kızarlar bazen severler ama hep yakın görürler. Takip etmelerinin sebebi bu olabilir diye düşünüyorum.
Mizah dünyası sadece eğlendiğimiz değil bir anlamda gündemi de takip ettiğimiz bir mecra. Peki siz gündemi takip ederken sıklıkla hangi platformları kullanıyorsunuz?
İnternet tabii ki. Twitter ve bazı haber siteleri. Arada yabancı kaynaklara da bakmaya çalışıyorum.
Gündemdeki herhangi bir olumsuzluğu hicivle dillendirmek yeni bir akım değil ama özellikle Z kuşağının düsturu diyebiliriz. Ancak son dönemdeki sivil ölümlerinin artışı ister istemez toplumu ciddileşmeye itiyor. Dergi cephesinde sizler nasıl etkileniyorsunuz?
Gündemin hicvedilmesi çok ama çok eski bir gelenek. 1800'lerin sonlarına doğru Diyojen dergisinde Osmanlı yönetimini eleştiren karikatürler yayınlanıyordu. Dünyada daha da eski tabii. Biz sadece bu geleneğin en ucundayız ve elimizden geldiğince karikatürün mizahın gücünü kullanarak fikirlerimizi söylemeye çalışıyoruz. İnternetteki mevcut mizah jargonu da incelediğiniz zaman temellerini mizah dergilerinden almışlardır, ki gayet gurur verici bir şey. Üretici gözünden bakarsak evet, ülke ve dünya şartları tabii ki çok korkunç ve bazen insanın ağzını açası gelmiyor. Ama mizah, ortamda herkesin suratı asıkken sevimli bir şey söyleyebilen ve kimsenin alınganlık göstermediği bir şey, gücünü de buradan alıyor. Tabii bu dediğim daha ideal bir dünyaya özgü. Yoksa artık alınganlık öfke möfke aldı başını gitti. Eskiden mesela siyasilerin taklidi yapılırdı. Şimdi yapsınlar, ertesi sabah vatan haini ilan edilseler şaşırmayız. Biz kendi bulunduğumuz noktadan taviz vermeden söyleyebileceğimiz her şeyi söylemeye devam ediyoruz.
Uykusuz’u altı çizer olarak Penguen’den ayrılıp kurdunuz. İçeriği ne olursa olsun dergiciliğin hep güç bela ayakta kaldığı bir ülkede, sıfırdan bir mizah dergisi çıkarırken ateşleyici güç neydi sizin için?
Sadece kendi dergimizi yapmak istemiştik. Kararlarını bizim verdiğimizi, ruhunu bizim şekillendirdiğimiz bir dergi nasıl olur görmek istedik. Bir de bu bir gelenek neredeyse. Dergilerden birileri yetişir, çıkar kendi dergisini yapar. Eski dergide açılan boşluğa birileri gelir ve onlar da yetişir. Aslında ben keşke yine olsa da internet çağında bu dergi geleneği devam etse diye düşünüyorum.
Mizah dünyasında yer alanların günlük hayatında kaba tabirle komik olduğu düşünülür. Siz kendiniz için ne söylersiniz? Eğlenceli biri misiniz?
Normal adamım. Eğlenceliysem de hiç farkında değilim. Normal çay falan içiyorum işte. Kendisi komik olan çizerler çok azdır zaten.
Bazen işimizi çok sevsek bile biraz uzaklaşmak hatta başka bir iş yapmak isteriz. Sizde de böyle dönemler olur mu? Olursa kendinizi nasıl şarj etme yöntemleriniz nelerdir?
Uzaklaşmak için yine çiziyorum sanırım. Ama profesyonel işler değil de, boya moya alıyorum, bir şeyler karalıyorum, boyuyorum. İş için yani okunması için yapmadığım şeyler beni toparlıyor biraz. İşin içinde de değişiklik yapmak iyi oluyor. Bir şeyi yapmaktan yorulunca başka şey denemek iyidir. Okurlar hemen laf ediyorlar ama olsun, denemek lazım.
Dergi köşeleri yanında çizimlerinizi kitaplaştırıyorsunuz aynı zamanda. Hatta yeni bir kitap hazırlığınız var. Bu kitaptan bahseder misiniz biraz?
Ara sıra birkaç ay süren devamlı uzun öyküler yazıp çiziyorum dergide. En son "Çizgili Tişört" adında, sekiz ay süren bir öykü çizmiştim, onu kitaplaştırıyorum. Başrolünde kendimi çizdiğim ama 14 yıldır çizdiğim Sandık İçi'nden çok farklı hatta ona ters giden tamamen kurmaca bir öykü. Zaten o yüzden çok eğlendim yaparken. Şu ana kadar yazıp çizdiklerim arasında teknik olarak da en doğru işim oldu sanırım. Kitabına da özen göstermeye çalışıyorum, tek tek düzeltmeler yapıyorum bugünlerde. Herhalde en geç nisan sonunda raflarda olur.
Yakın zamanda Akademi Jurnal ile bir çizgi roman atölyesinde yer alacaksınız. Daha önce böyle bir çalışma yaptınız mı?
Dergiye gelen amatör arkadaşların işlerine yıllarca ben baktım. Yakın zamanda yine başlamayı düşünüyorum çünkü işlerini gösterip fikir alabilecekleri bir yer yok Türkiye'de doğru dürüst. Bu işin bir okulu yok. Geçenlerde Goethe enstitüsünde bir workshop yaptım. Ardından kendi mezun olduğum okulda yani Mimar Sinan Güzel Sanatlar Grafik Tasarım Bölümü’nde illüstrasyon dersine girdim birkaç hafta. Önümüzdeki sene birkaç okulla çizgi roman dersi açmak için konuşmayı düşünüyorum. Çizgi roman popüler bir sanat formu ve ilgi görüyor. İnsanların daha çok bir araya gelebilmelerini sağlamak gerekiyor. Akademi Jurnal bu açıdan bir fırsat.
Çizgi roman, çizim yeteneğinin yanı sıra iyi bir edebiyat meyli hatta sinema bakış açısı gerektiriyor mu? Atölye çalışmalarına katılmayı düşünenlere neler söylemek istersiniz?
Çizgi romanda bence önemli olan her zaman ne anlattığı, ne söylediği. Çizgi, bunları yapabilmek için, öykünüzü insanlara okutabilmek için kullanabileceğiniz çok etkili bir araç sadece. Onun dışındaki her şey içerikle, yani hayatla, yani yine edebiyatın, sinemanın meşgul olduğu fikirlerle ilgili. Birbirinden çok ayrılmayan, temelleri ortak şeyler.
Atölye çalışmasında genel hatlarıyla ne öğrenecek katılımcılar? Biraz program hakkında bilgi verir misiniz?
Bir kere bir sanat formu olarak çizgi roman nedir ve bir öykü anlatıcı olarak olanakları nelerdir, düz yazının yapamadığı neleri yapabilir, bunları konuşacağız. Ardından teknik detaylar, çizgi romanda karşımıza çıkan problemler ve bunların pratik çözümleri. Bu bir "çizmeyi öğretme" atölyesi değil. Her çizgi roman üretmek isteyenin harika çizmesi de gerekmiyor. Bazı öyküler vardır, çok basit ve hatta neredeyse primitif bir çizgi gerektirir. Bazı öyküler ise çok reel bir çizgi tarzıyla güçlenir. İşte bu atölyede bunun üzerine detaylı çalışmayı düşünüyorum.
Görsel sanatlara ilginiz var mı? İleride sergi açarken görür müyüz sizi?
Tabii ilgim var. Resim yapmayı, küçük heykel denemeleri yapmayı çok seviyorum. Önümüzdeki sonbaharda bir sergiye katılacağım. Onun dışında da zaman bulabilirsem yakın bir gelecekte resme ağırlık vermeyi istiyorum.
Not: Ersin Karabulut ile çizgi roman atölyesi 7 Nisan 2016’da başlıyor. Detaylı bilgi için: http://www.akademijurnal.com/#!atolyeler/cfvg