Bozcaada Caz Festivali’nin kurucu ekipleri 3dots ve Fermente tarafından, ortak değerlere sahip kurum ve toplulukları bir araya getirmek amacıyla tasarlanan yaratıcı girişim KEŞİF’i kurucu ortağı Çağıl Özdemir ile konuştuk.
3dots ve Fermente ortaklığında, Bozcaada Caz Festivali’nden ilhamla kurgulanan KEŞİF, belirli bir zaman dilimine ya da coğrafyaya bağlı kalmadan “keşfetmenin” enerjisiyle yüklü sürdürülebilir topluluklarla içerikler geliştirmeyi hedefliyor.
ABD’nin Türkiye’deki Diplomatik Misyon desteğiyle hayata geçirilen KEŞİF’in ilk projesi “Caz ile Köprü Kur”, caz aracılığıyla ifade özgürlüğünü ve kültürel diyaloğu sağlamlaştırmayı, genç sanatçıların ve öğrencilerin bir araya geldiği bir caz topluluğu oluşturmayı ve Türkiye ile ABD arasındaki kültürel diplomasi tarihini caz müziği bağlamında inceleyerek iki ülke arasındaki tarihsel ilişkiye farklı bir gözle bakmayı amaçlıyor.
KEŞİF’in ikinci projesi “Jazz Camp for Girls (Kızlar için Caz Kampı)”, hem Türkiye hem de dünya genelinde müzik üretimi alanında yaşanan cinsiyet eşitsizliğine dair farkındalık yaratmayı amaçlıyor. 2014 yılında Jazz Danmark ve Kopenhag Caz Festivali tarafından başlatılan, daha sonra Birleşik Krallık ve Kuzey Avrupa ülkelerinde düzenlenen “Jazz Camp for Girls (Kızlar için Caz Kampı)” projesinin Türkiye ayağı, Nordisk Kulturfond’un desteğiyle, Akbank Sanat’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
3dots ve Fermente tarafından hayat geçirilen KEŞİF, ortak değerlere sahip kurum ve toplulukları bir araya getirmeyi amaçlayan bir girişim. Pek çok unsuru içinde barındıran bir üretim alanı olan KEŞİF’in ortaya çıkış hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?
KEŞİF, aslında 3dots ve Fermente’nin etki ve topluluk değerlerini birleştirme arzusuyla doğdu. Bozcaada Caz Festivali’nden aldığımız ilhamla, yılın her döneminde, sadece bir coğrafyayla sınırlı kalmadan, toplulukları bir araya getiren bir platform yaratmak istedik. KEŞİF, kurumlar ve topluluklar arasında anlamlı bağlar kurarak çeşitli disiplinlerde içerikler geliştiriyor. Bu süreçte sürdürülebilirlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ekoloji gibi önemli konulara da değiniyoruz.
KEŞİF çatısı altında geliştirdiğiniz projelerde merkeze aldığınız odak noktaları neler? “Keşif” enerjisine sahip program ve projeler geliştirirken nelere dikkat ediyorsunuz?
KEŞİF altında geliştirdiğimiz her projede, yenilikçilik ve keşfetme ruhu öncelikli. Projelerimizi oluştururken etki yaratmak, kültürü zenginleştirmek ve yaratıcılığı teşvik etmeye yoğunlaşıyoruz. Bu süreçte toplulukların seslerini yükseltmek ve çeşitliliğin gücünü göstermek için sanatın ve kültürel ifadenin önemini vurguluyoruz. Gelecekteki planlarımızda da yaratıcılık, etki ve kültürün bir araya geldiği işlere odaklanmayı hedefliyoruz. Bu vizyon, toplum üzerinde kalıcı ve olumlu değişimler yaratmayı amaçlıyor.
KEŞİF ekibinde yaratıcı süreç nasıl işliyor? Ekip içindeki dinamikleri nasıl yönetiyorsunuz? Yaptığınız iş birliklerinde nasıl bir yol izliyorsunuz?
Ekibimiz dinamik ve yaratıcı bir grup. Herkesin fikirleri ve katkıları değerli. Projelerimizi geliştirirken bu çeşitliliği ve yaratıcılığı ön planda tutuyoruz. İş birliklerimizde de benzer değerlere sahip organizasyonlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Bu sayede güçlü ve etkili projeler ortaya çıkıyor.
KEŞİF’in ilk projesi olan “Caz ile Köprü Kur”, geçtiğimiz ay gerçekleştirildi. Belgesel gösterimi, arşiv sergisi ve atölyeleri içeren çok yönlü bir proje olan “Caz ile Köprü Kur”, adından da anlaşılacağı gibi caz müziği aracılığıyla Türkiye ve ABD arasında köprüler kurmayı amaçlıyor. Bu proje hakkında neler söylemek istersiniz?
“Caz ile Köprü Kur”, Türkiye ve ABD arasında kültürel bir köprü kurmayı hedefleyen, çok katmanlı ve zengin içerikli bir proje. Bu projede caz müziğinin sadece bir müzik türü olarak değil, aynı zamanda ifade özgürlüğü ve kültürel etkileşim için güçlü bir araç olarak rolünü ön plana çıkardık. Belgesel gösterimleri, caz müziğinin tarihsel yolculuğunu ve toplumsal etkilerini izleyicilere sunarken arşiv sergisi, cazın nasıl kök saldığını gösteriyor ve bu iki kültür arasındaki etkileşimi görünür kılıyor. Atölye çalışmalarımızda ise katılımcılara cazın pratik yönlerini deneyimleme fırsatı sunduk. Burada, müzisyenler ve katılımcılar arasında doğaçlama, yaratıcılık ve müzikal ifade üzerine derinlemesine diyaloglar gerçekleşti. Projede ayrıca, cazın bugünkü etkisi ve gelecekte nasıl bir rol oynayabileceği üzerine odaklandık, böylece katılımcılara bu dinamik sanat formunun sürekli evrilen doğasını ve toplum üzerindeki etkisini göstermeyi amaçladık.
“Caz ile Köprü Kur” kapsamında düzenlenen ve projeyle aynı ismi taşıyan arşiv sergisini nasıl kurguladınız?
Sergiyi hazırlarken cazın geçmişine ve onun kültürel etkisine gerçekten dikkat ettik. Bence en çarpıcı kısım, Türkiye ve ABD arasında cazın nasıl bir kültürel köprü kurduğunu göstermek oldu. Sergide, her iki ülke tarihinde cazın iz bıraktığı anları gösteren fotoğraflara yer verdik. Bu fotoğraflar ve belgeseller, cazın gücünü ve etkisini ziyaretçilere aktarmak için özenle seçildi.
Bir de cazın sosyal ve kültürel hareketlerle nasıl iç içe geçtiğini gösteren Namık Tan’ın yazısı vardı. Aslında amacımız, ziyaretçilere cazın sadece bir müzik türü olmadığını, aynı zamanda insanları birleştiren, kültürler arası köprüler kuran bir güç olduğunu göstermekti. Umarım, sergiyi gezen herkes cazın bu zengin ve derin yönlerini hissetmiştir.
“Caz ile Köprü Kur” projesi için nasıl geri dönüşler aldınız? Bu proje diğer projeler için öncü oldu diyebilir miyiz?
Bu projeden aldığımız geri dönüşler inanılmazdı. Hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda olumlu yankılar uyandırdı. “Caz ile Köprü Kur”, gelecek projelerimiz için bir öncü oldu ve bu alandaki diğer çalışmalarımıza ilham verdi.
İkinci projeniz “Jazz Camp for Girls (Kızlar için Caz Kampı)” hem Türkiye hem de dünyada müzik üretimi alanında yaşanan cinsiyet eşitsizliğine dair farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Danimarka’da başlayan, bugüne dek İsveç, Finlandiya, Polonya, Birleşik Krallık ve geçtiğimiz günlerde de Türkiye’de düzenlenen proje, sektördeki kadın varlığını daha belirgin kılmak adına atılmış önemli bir adım olma niteliği taşıyor. “Jazz Camp for Girls (Kızlar için Caz Kampı)” projesinin Türkiye ayağı neleri içeriyor? Proje hakkında bilgi verebilir misiniz?
JazzCamp for Girls, müzik dünyasındaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek amacıyla Danimarka’dan çıktı ve Türkiye’de de partner kurum olarak hayata geçirdiğimiz için çok mutluyuz. Türkiye ayağında, kız çocuklarına caz ve doğaçlama müziğin temellerini öğretmek, onların enstrümanlarla ilişki geliştirmesine destek olmak istedik. Burada, müzik yapmanın yanı sıra, kadın rol modelleri ve müzik teorisi üzerine de odaklandık.
“Jazz Camp for Girls (Kızlar için Caz Kampı)” atölyelerini ve bu atölyelerde neler yapıldığını anlatır mısınız?
Atölyelerde, nefes ve beden farkındalığı eğitimi, müzik teorisi, kadın besteciler hakkında bilgiler verildi. Çocuklar, farklı enstrümanlarla deneyimler kazandılar ve doğaçlama yapma şansı buldular. Bu süreçte, onların müzik dünyasında kendilerini güçlü ve özgüvenli hissetmelerini amaçlıyoruz.
Geriye dönüp baktığınızda bu iki projeden edindiğiniz deneyimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir süreçti?
Bizim için her iki proje de çok öğretici ve ilham vericiydi. “Caz ile Köprü Kur”, kültürel diyalog ve ifade özgürlüğü üzerine derinlemesine düşünmemizi sağladı. “JazzCamp for Girls” ise, müzik alanında cinsiyet eşitliğini teşvik etme konusunda bize yeni perspektifler kazandırdı.
Gelecek planlarınızdan bahsedebilir misiniz? KEŞİF için sırada neler var?
KEŞİF’in geleceği için heyecanlıyız. Şu anda mevcut projelerimizi derinleştirmek ve KEŞİF’i daha iyi konumlandırmak üzerine odaklanıyoruz. Yeni fikirler ve iş birlikleri üzerinde çalışıyoruz ve önümüzdeki dönemlerde, bu alanda yeni ve heyecan verici gelişmeleri paylaşacağız.