20 MAYIS, PAZARTESİ, 2024

Köklere Yolculuk: 52. İstanbul Müzik Festivali

Bu yıl 52’nci kez dünya müziğini İstanbullu müzikseverlerle buluşturacak İstanbul Müzik Festivali’ni direktörü Efruz Çakırkaya ile konuştuk.

Köklere Yolculuk: 52. İstanbul Müzik Festivali

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 52 yıldır aralıksız düzenlenen, uluslararası festival kimliğine sahip İstanbul Müzik Festivali, Borusan Holding sponsorluğunda 21 Mayıs - 12 Haziran tarihleri arasında müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. “Kökler” temasıyla özel bir program sunacak festivalin 21 Mayıs Salı akşamı saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirilecek açılış konserinde, şef Cem Mansur yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, genç yetenek piyanist İlyun Bürkev’e eşlik edecek. Bu yıl diplomatik ilişkilerimizin 100. yılını kutladığımız Macaristan ve Hollanda festivalin özel konukları. Bu yıl ayrıca İstanbul Müzik Festivali’nin sipariş ettiği üç yeni eserin dünya prömiyeri olacak. Festival 17 farklı mekânda, 25 konser ile 60’ın üzerinde ismi ağırlayacak. Birçok uluslararası sanatçı ve orkestra festivalde dinleyici karşısına çıkacak.

​52. İstanbul Müzik Festivali’ne dair ayrıntıları, “Kökler” temasını, sipariş edilen eserleri, dikkatimizi çeken konserleri festival direktörü Efruz Çakırkaya ile konuştuk.

Bu yıl 52’ncisi düzenlenecek uluslararası bir müzik festivalinden söz ediyoruz. İstanbul Müzik Festivali’nin sürdürülebilir yapısının temellerini neler oluşturuyor? Bu nasıl mümkün olabiliyor?

Kültür sanat alanında sürdürülebilirliği sağlamak çok zor. Dünyaya baktığımızda yerleşik, prestijli kültür sanat etkinlikleri o ülkenin hükümetleri, yerel yönetimleri -yönetimler değişse bile- destekleniyor. Böyle bir anlayış ve kültür var. Bizim şansımız da Eczacıbaşı Holding’in, Eczacıbaşı ailesinin, bu işe gönül veren kurucumuz Nejat Eczacıbaşı’nın geleneğini yaşatarak bu konuya önem veren bir destekçi olması. Öncelikli olarak bu destek çok önemli ancak tüm bu yapıyı ayakta tutan bir sistem var. Festivalin en başında öyle bir sistem kurulmuş ki bir rol model oluşturuyor tüm festivaller için. Bir sponsorluk yapısı var. İKSV’nin bir öncü sponsoru var, festivallerin ana sponsorları var, gösteri sponsorları var. Tüm yabancı kültür ofisleri, yabancı fonlarla yıllar içinde kurulan ilişkiler ve en önemlisi de karşılıklı bağlar var. Nasıl İKSV bir aileyse tüm bu etkinliklerin ortaya çıkmasını sağlayan çok daha büyük bir yapı var işin arkasında. Hepsi bu dünya görüşünü ayakta tutmaya, yaşatmaya ant içmiş kurumlar ve kuruluşlar. Öncelikle festival sponsoru Borusan Holding başta olmak üzere, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, yıllardır festivali destekleyen gösteri sponsorları, yerel yönetimler, vakfımızı destekleyen Lale Kart üyelerimiz ve elbette festival izleyicileri.

​İstanbul Müzik Festivali; yarım asrı geçen bir süredir nice ekonomik krize, pandemiye, darbelere, terör saldırılarına rağmen aralıksız devam etti. Bu gerçekten şapka uçurtan bir başarı. Bu zamana kadar bu yapıya emek veren herkes iyi ki var.

1-3. Açılış Konseri İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası & İlyun Bürkev
4-6. Disko Klasik Konseri

7-12. Kökler Konseri

Bir klasik müzik festivali hazırlamak eminim ki uzun yıllar süren bir çalışmayla mümkün oluyor. İstanbul Müzik Festivali’nin 52’ncisi için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz, programı ortaya çıkarırken nasıl bir haritanız vardı?

Klasik müzik dünyası için çalışma birkaç yıl öncesinden başlıyor; çünkü çok büyük, prestijli orkestraların turneleri iki-üç yıl öncesinden planlanıyor. O yaz bir turne yapılacaksa bunu çok önceden planlayıp, o sezonu kapatıyorlar. O turne programına girebilmemiz için bizim de onlarla aynı dönemde çalışmaya başlamış olmamız gerekiyor. Dolayısıyla bu senenin programı aslında belki dört yıl öncesinden başlayarak yapıldı. Festivali ayakta tutan o büyük işler, prestijli orkestralar ve yıldız solistlerin takvimlerine girmek için birkaç yıl öncesinden anlaşmalar yapıldı. Önce o büyük işler belirleniyor, sonra öngörülen festival temasına uygun olarak eser siparişi mi verilecek, yeni proje mi planlanacak ona karar veriliyor. Festival programı içerisinde çok büyük senfonik konserler var, oda orkestraları var, oda müzikleri var, eser siparişleri, yeni oluşturulan içerikler, aile-çocuk etkinlikleri, klasik müzik izleyicisinin hoşuna gidebilecek biraz daha caz içerikleri var, geleneksel, dünya müziği var yani var da var. Bu böyle ilmek ilmek dokunuyor.

Aslında bahsi açılmışken festivalin bu yılki temasından yani “Kökler”den konuşalım isterim. Tema festivali nasıl kapsıyor, kökler nerelere kadar ulaşıyor?

Festival çok uzun yıllardır bir tema üzerinden kurgulanıyor. “Kökler” şahsi hikâyemden ortaya çıktı. 2018 yılında Londra’da, British Council’ın “Kültür Sanat Alanında Kadın ve Liderlik” adlı programına seçilmiş ve bir ay kadar orada kalmıştım. Barbican Centre’ın artistik direktörüne shadowing yaptım, işte o kültür merkezi nasıl işliyor, programı nasıl yapılıyor, nasıl çalışıyorlar, sistem nasıl… Bunları görmek için bir ay kadar orada vakit geçirdim. Orada pek çok konsere katıldım, bir akşam yine Barbican Centre’da bir konserdeydim yanıma biri oturdu, Dimitris Skyllas. Sohbet etmeye başladık. İşte ilk soru “Nerelisin?”, ben Türk’üm, ben de Rum’um oradan tabii hemen ortak konular başladı. Benim de aile hikâyemde mübadele var, Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen mübadelede hem anne hem baba tarafım Selanik’ten buraya getirilmiş. Onun da ailesi İstanbul’dan Atina’ya gitmiş mübadelede. Bu tabii çok acıklı, yıllarca dedelerin, babaannelerin, anneannelerin anlattığı gözü yaşlı bir hikâye. Kimlik sorusu da oldu bu bende. Nerelisin? diye sorduklarında Ankaralıyım diyorum çünkü orada doğdum, büyüdüm. Kütüğün nerede? diye sorduklarında Samsunluyum diyorum ama Karadenizli misin dediklerinde hayır biz aslında Selanikliyiz… İşte hep böyle bir karmaşa, uzun uzadıya açıklamalar.

​Dimitris ile bu karşılaşmamızdan ağlaşarak ayrıldık. Mübadelenin 100. yılında dedelerimizi, atalarımızı analım, sen bir eser yazarsın festivalde de bunu hayata geçiririz diye konuştuk. Bunu konuştuğumuzda yıl 2018’di, bu altı yıl kadar dolaştı kafamda. Düşünürken şunu fark ettim; bu topraklarda yüzlerce, binlerce yıldır yaşayan pek çok farklı etnik kimlik var, Anadolu’dan Balkanlara burayı bu kadar özel kılan şey bu kimlikler, bu kültürler. Bunlar köklerle birbirlerine bağlı. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına başlarken bir köklerimize inelim, kim olduğumuzu hatırlayalım. Bizi birbirimize bağlayan geçmişimiz, acılarımız, sevinçlerimizle beraber kardeşçe yaşama kültürümüzü hatırlayarak bu zenginlikle başlayalım. Bunu da sanatla, müzikle yapalım çünkü insanların kalbine, ruhuna dokunan o kapıları, pencereleri açan müzik diye düşünerek festivalin temasını “Kökler” olarak belirledik.  

1. Dimitris Skyllas
2-8. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’ndan Mozart Requiem
​9-11. Budapeşte Festival Orkestrası & Francesco Piemontesi​

Dimitris Skyllas’a sipariş edilen bu eserden söz edebilir misiniz?

O konserin adı “Kökler”, 11 Haziran’da Beşiktaş Deniz Müzesi’nde gerçekleşecek. Dimitris Skyllas; koro, akordeon, vurmalı sazlar ve trombon için mübadele temalı bir eser yazdı. Hem bir Rum hem de bir Türk besteciye sipariş verelim dedik ki orada da bir denge ve kardeşlik olsun. Başarılı bir kompozitörümüz var Onur Türkmen, o da Nermin Kaygusuz Ensemble için yine mübadele teması üzerinden bir eser yazdı. Bu iki eserin dünya prömiyerini Deniz Müzesi’nde yapacağız.

​İstanbul Müzik Festivali’nde biz İstanbul’un kültürel mirasını da öne çıkarmaya çalışıyoruz. Konser salonlarının yanı sıra farklı tarihi mekânları da konser alanına çeviriyoruz. Konser içerikleriyle mekânların da birbirleriyle konuşması gerekiyor. Bu konseri Deniz Müzesi’nde yapmamızın sebebi de mübadelenin tamamen deniz yoluyla gerçekleşmesi. O yüzden o tarihi kadırgalar önüne kurulacak sahne.

Bir konser daha var “Köklere Seyir: İstanbul’un Sesleri” o da Kapalıçarşı’da olacak.

O konserde de bu topraklarda yaşamış, farklı etnik kimliklerin dini ve din dışı müziklerine eğileceğiz. Ermeni, Rum, Sefarad ve Osmanlı müzikleri yer alacak. Konser öncesinde de taş plaktan müzikler dinlenecek, çok güzel bir sohbet gerçekleşecek. Bu konseri de Kapalıçarşı’da yapmamızın sebebi oranın da bir kültür hub’ı olması. Bu iki konser temaya tam ortadan bastı.

Temayla şekillenen başka hangi etkinliklerden olacak?

Çocuk atölyelerinde de temaya göre, farklı yaş grupları için bir etkinlik seçtik “Kök Gürültüsü” ismi de. Bir de beden perküsyonu atölyesi yapacağız.

Festival programında biletli konserlerin yanı sıra aynı zamanda hem Anadolu hem Avrupa yakalarında kamusal alanda, parklarda ücretsiz konserler, çocuk atölyeleri gerçekleştireceğiz. Farklı farklı fiyat kategorilerinde bilet sunuyor olsak da buna erişemeyen İstanbullulara ücretsiz konserler de gerçekleştiriyoruz. Festival programını takip edip gelenlerin haricinde hiç haberi olmadan o parka ailesiyle gelen insanlar da oluyor bu da onlar için tatlı bir sürpriz oluyor. Ne kadar kalabalık olursa o kadar coşkulu oluyor.

​Konserlerden önce o konserin içeriği, teması ne ise onunla ilgili bir saatlik bir sohbet gerçekleştiriyoruz. O sohbeti dinlemek de izleyicinin konserdeki tecrübesini farklılaştırıyor, çünkü bir şey bilerek giriyor. Az sonra içeride ne dinleyecek, o eser ne anlatıyor, ne için yazılmış… bu bilgilerle girince başka bir kulakla dinliyorsunuz.

Çok yoğun bir program var yine. Bu yıl programın öne çıkan başlıkları neler oldu?

Festival programında bu yıl iki önemli kültür yılı odağı var. Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılını kutladık geçtiğimiz yıl, bu yıl da kurulan cumhuriyetin diplomatik ilişkilerinin başladığı ülkelerle 100. yılı kutlanıyor. Dostluk, kültür yılı. Macaristan ve Hollanda ile kutlayacağımız kültür yılı münasebetiyle programda yüksek oradan Macaristan’dan gelen önemli topluluklar var. Macarlarla kültürel ve tarihsel olarak köklerimiz birbirine çok bağlı. Kökler temasıyla da bağ kurmuş olduk.

​2 Haziran’da Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Macar Ulusal Korosu, Mozart’ın “Requiem” eserini seslendirecekler. Çok güzel bir eser, Mozart’ın yazdığı son eser ve aslında tamamlayamadığı ve öğrencilerinin tamamladığı bir eser. Bir kontun kaybettiği eşi için yazdırdığı, sipariş bir eser aslında bu. Bir ağıt. Orada aslında hayatın düalitesini anımsayacağız, ölüm var ama yaşam da var.

1. Khatia Buniatishvili “Labyrinth”
2-3. Festival Strings Lucerne & Maria João Pires
4-5. Tekfen Filarmoni Orkestrası & Edgar Moreau
6-7. Mantova Oda Orkestrası & Kristóf Baráti
8-10. Franz Liszt Oda Orkestrası & István Várdai & Gülsin Onay
​11-12. Festival Buluşması Roby Lakatos Ensemble & Hakan Güngör

Eminim ki bunu cevaplaması çok zordur ama festivalde bu konseri kaçırmayın dediğiniz, kaçırırsak çok üzüleceğimiz hangi konserler var?

Bu cevaplaması o kadar zor bir soru ki, çünkü benim için hepsi. Çok büyük senfonik topluluklar dediğinizde BİFO ile Macar Ulusal Korosu var; Budapeşte Festival Orkestrası, Iván Fischer ve Francesco Piemontesi konseri var; Tekfen Filarmoni Orkestrası müthiş bir çellist Edgar Moreau ile sahne alacak. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, piyanist İlyun Bürkev ile açılış konserimizi yapacak. Bunların yanı sıra çok önemli oda orkestraları var. Çok iyi bir İtalyan oda orkestrası Mantova Oda Orkestrası, önemli bir Macar keman sanatçısı Kristóf Baráti ile bir program sunacaklar. Yine bir Macar topluluk olan Franz Liszt Oda Orkestrası, müzik direktörleri ve çellist István Várdai hem yönetecek hem çalacak. Gülsin Onay da aynı sahnede olacak. Hem bir Macar Türk birleşmesi yaşanacak hem de Gülsin Hanım 70’nci yaşını kutlayacağız bu konserde. Macarların, Çigan müziğinin yıldızı, enerjisi çok yüksek Roby Lakatos geliyor. Onun topluluğu ile bizim kanun virtüözümüz Hakan Güngör bir araya gelecekler. Macarların bizim kanunumuza benzeyen bir çalgıları var cimbalom ikisi böyle âşık atışması yapacaklar. Çok neşeli bir konser olacak. Piyanist Khatia Buniatishvili nihayet geliyor. Maria João Pires gelecek ve onu bir daha dinleyemeyiz. 80 kusür yaşında bir yaşayan efsane. Festival Strings Lucerne ile sahne alacak festivalde.

Programa bir de geçtiğimiz yıl Disko Klasik eklenmişti. Festival takipçilerinden nasıl tepkiler aldı?

Çok iyi tepkiler aldı. Avrupa’da böyle bir trend var. Z jenerasyonu klasik müzik eğitimi alıyorlar ama elektronik müzik de seviyorlar, kulübe gidip dans da ediyorlar. Elektronik alt yapının üzerine canlı klasik müzik çalıyorlar. Böyle bir ekol başladı. Bu sene Disko Klasik’te Barok bir orkestra var. Barok sazlarla bir dünya prömiyeri gerçekleştirecekler. Bu topluluğun kurucusu da Türk bir müzisyen Burak Özdemir. New York’ta Juilliard’da okurken başlatıyor bu işi. Musica Sequenza’yı kuruyor, sonra Berlin’e taşınıyor ve orada enternasyonal bir Barok orkestra kuruyor. Bu seri gençlere klasik müziği sevdirmek amacıyla başlattık. Çünkü diyoruz ki: Klasik müzik korkulacak bir müzik değil. Barok müzikle dans da edebilirsiniz. Önce orkestra çalacak sonra ben sahne değişiminde dj’lik yapacağım, sonra da Transmute adlı bir bölüm olacak. Onda da görseller olacak ve yine elektronik alt yapı üzerine sadece iki sazla live çalınacak. Gecenin sonunda da Burak Özdemir dj’lik yapacak.

Her sene festival bir şekilde yenileniyor, yeni programlar, bölümler ekleniyor. Türkiye’deki klasik müzik dinleyicileri yeniliklere açık mı peki?

Bence evet. Geçen sene Disko Klasik’te gençler kadar orta yaş üstünde de çok dinleyici vardı. Bir de festivalde ağır bir program var ama enteresan işler de olmalı, çünkü festival dediğin çok şenlikli bir şey. Bir şölen, ilk kez izlenen enteresan işler de sunmak lazım. O anlamda da festivalin kapanış konserini bu perspektiften bakarak programa aldık. Popüler müziğe ilgi duyanları da konserlere çekelim istedik. Yine barok orkestra Lautten Compagney Berlin, Jean-Philippe Rameau’nun eserlerini ve ABBA’nın şarkılarıyla bir araya getirecek. Bu projenin de dünya prömiyeri olacak.

1. Efruz Çakırkaya Fotoğraf: Muhsin Akgün
​2. Afiş

Prömiyerler demişken aslında sipariş eserler konusuna değinmek isterim. Bu sipariş eserler verilirken nasıl karar alınıyor? Festival sanatçılarla nasıl bir işe birliği yürütüyor? Festivalin de büyük bir katkısı.

Bu yıl mesela Dimitris’e verilen siparişten festivalin teması çıktı. Nasıl ki eskiden kontlar, krallar eser yazdırmışsa yaşadığımız çağda yaşayan bestecilerin müzikleriyle anlatmak istediklerine vesile oluyor biz. Bundan bir 100 yıl sonra da bu eserler bu dönemin yazılmış eserleri olarak kalacak. Klasik müzik literatürüne katkı ve buna 14 senedir devam ediyoruz. Bazı seneler dört sipariş verildiği bile oluyor.

​Bazen de şöyle oluyor; meşhur bir besteci var yayıncısından haber geliyor, işte besteci bir eser yazıyor, şu şu siparişçiler var ilgilenir misiniz? Bu bir yol. Bir diğeri biz bir besteciyi beğeniyoruz, ona ulaşıyoruz. Ama bir eser yazdırmadan önce o eseri kimin için yazdıracağınızı, ne kadar uzun olacağını bilmeniz lazım. Önümüzdeki yıl için mesela çok hızlı ilerleyen bir süreç oldu. Bir Ukraynalı besteci var Valentin Silvestrov, hep ona sipariş bir eser versek mi diyordum. Geçen sene sonbaharda Ukraynalı bir piyanist Alexey Botvinov, CRR’de bir konser yapmak üzere İstanbul’a geldi. Beraber konserden önce yemek yerken sohbette “Silvestrov’a çok hayranım ona bir eser sipariş vermek istiyorum.” Dedim. O da tanıdığını söyledi. Gündemde bir Rusya-Ukrayna savaşı var, bu eser yeni bir eser olacak bir mesaj da içermeli. İşin içinde bir Ukraynalı besteci, müzisyen varsa, bir Türk festival bu işin içindeyse bir Türk müzisyen de olmalı ve barışı çağırmak istiyorsak bir Rus müzisyen de olmalı. Çok beğendiğim bir Rus çellist var Anastasia Kobekina, onu da işin içine aldım. Türkiye’de büyümüş yetişmiş, Gürcü asıllı bir keman sanatçısı Veriko Tchumburidze onu da aldım ve olaylar büyüdü. 8 ay içerisinde tamamlandı bu çalışma. Bazen de böyle oluyor.

Konserlerin içeriklerinin mekânla konuşmasından bahsettiniz. Aslında biraz daha açalım mı festivalin mekân seçimlerini?

17 farklı mekân var. Bildiğimiz konser salonlarının yanı sıra enteresan projeleri nerede yapsak diye bakarak bulduğumuz yeni yerler var. Her sene daha önce konser yapmadığımız bir mekân buluyoruz. 52 yıldır yapılan festivalde bu nasıl olabilir? Deniz Müzesi’nde daha önce hiç konser yapmamışız. İstanbul Modern’in yeni binasında, Fransız Sarayı’nın bahçesi, Four Seasons’ın terası, Yeniköy’de müzik rotası yapacağız.

Bu seneki festivalin hazırlık sürecinin sizin için nasıl bir değerlendirmesi var?

Hazırlık aşamasında çok enteresan bir olay aklıma gelmiyor ancak bu festival özellikle teması, kendi aile hikâyeme dayandığı için çok özel bir yeri var. Anneciğim gelecek Ankara’dan, Dimitris’in de annesi ve anneannesi gelecek Yunanistan’dan konser için. Bu açıdan özel.

​Konserlere gelin, kaçırmayın. Hep beraber eğlenelim.

52. İstanbul Müzik Festivali’ne dair detaylı bilgilere buradan, festivalin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

0
1732
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage