Beyazperdede izleyip de gönlümüzde ayrı bir yeri olan filmlerin sahne izdüşümleri hep zor olmuştur. Ağır Roman oyununu izlemeye gelen seyircilerin önemli bir kısmı Okan Bayülgen’in, Müjde Ar’ın, Burak Sergen’in akıllara kazınan performanslarını arayarak salona girer... Geçen hafta İstanbul galasını gerçekleştiren oyunun yönetmeni Barış Erdenk, bu zorlu sınavı atlatmış gibi duruyor.
Eskişehir Şehir Tiyatroları, Metin Kaçan’ın ünlü romanından Zerrin Akdenizli’nin aynı adla uyarladığı Ağır Roman oyunuyla Zorlu PSM’de İstanbul galasını gerçekleştirdi. Genç ve dinamik kadrosuyla yaptığı işleri kalite anlamında hep bir üste çeken topluluk, Barış Erdenk gibi sinematografik algıyı bilen bir yönetmenle çalışarak sinemada bellekleri hırpalayan muhteşem bir konuyu tiyatro sahnesine aktardı. Yönetmenin bundan 10 sene önce Sadri Alışık Tiyatro’da yaptığı Ağır Roman rejisini bilen bir eleştirmen olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Erdenk, ağırlığını gençlerin oluşturduğu kadrosuyla riski göze alıp başarıyı yakalıyor!
Konu, Kolera Mahallesi’nin karanlık yüzünde geçen sıra dışı bir öykü. Otomobil tamircisi Salih, uyuşturucu ticareti yaparak ailesini sevgisiz bir çemberde bırakan berber Ali'nin en küçük oğludur. Mahallenin ağır abisi, kabadayısı ve koruyucusu Arap Sado mahalleye musallat olan diğer kabadayılar tarafından öldürülünce, Salih mahallenin yeni koruyucusu, kollayıcısı olur. Sado ölürken elindeki bıçağı Salih’e emanet edip, kendisinden sonra mahalleye göz kulak olmasını ister, ama Salih’te bunu gerçekleştirecek yürek bulunmamaktadır. Daha gencecik olan bedeni böylesi zor bir işin altından kalkmaya müsait değildir. Mahallenin Hristiyan kızı Tina’ya aşkla bağlı olan genç adam, bu aşkı yüzünden ölüme doğru uzanan maceraya istemeyerek girer.
Oyunla ilgili Barış Erdenk’in rejisi ile iki olayı belirteyim; birincisi metnin tiyatro uyarlamasını okudum ve kalite anlamında bu uyarlamayı yetersiz görüyorum. Konunun temelini besleyen yan rollerde, mesela Berber Ali’nin işkence sahnelerinde ve Tina’nın Salih’le yaşadığı aşk bölümlerinde sadeleştirilmeye gidildiğini, özünde Sado ve Salih ikilisinin benzerliğinden giden öykünün ana hatlarının korunarak sahnede olayların ilerlediğini izledik. Yönetmenin bunu düşünerek metni hayata geçirmesi harikulade! Sinemadan tiyatroya gelen konuların sahne izdüşümü hep zor olmuştur, çünkü seyirci Ağır Roman’da Okan Bayülgen’in, Müjde Ar’ın, Burak Sergen’in akıllara kazınan performansını arayarak salona girer. İlk tat diye bir olgu vardır ya hani, işte o tadın duygusunu bulmak isteyen kitleyle karşı karşıyayız. Ortadaki yorumun sinematografik görüntüsüne bakarak, seyirci istediğini sahnede rahatlıkla görebildi diyebilirim. Oyunun hareket düzeninden sahne geçişlerine kadar bir film şeridi izlercesine akıp gitmesine tanık olmak muhteşem bir duygu!
Salih rolünde karşımıza geçen Berkay Akın, Ağır Roman’ın mihenk taşı sayabileceğimiz rolünü öylesine eksiksiz oynuyor ki, onun olduğu bölümlerde olayın aksiyon dolu anlarını bizler de an be an yaşadık. Salih’in rüya sahnesinden dönüşümüne uzanan ‘kabadayı’ olma yolcuğunda Akın’ın akıl dolu oyunculuğu göze çarpıyor. Emre Basalak’ın Fethi’ye katkısı komedi anlamında konuya nefes aldırmış. Özellikle Yahudi şivesine bayıldım. K. Sinan Demirer ise Arap Sado’nun ‘ağır abi’ görüntüsünü sesiyle, bedeniyle harikulade yakalıyor. Özlem Baykara Danacı’nın başarılı Tina yorumu ‘aşk’ bölümlerinin vazgeçilmezi olmuş. Kısa ama vurucu olan o bölümlerde Salih ve Tina yakınlaşmasını genç kadın oyuncunun narin konuşmasından yakalıyoruz.
Barış Erdenk, Sibel Erdenk’in sahneyi tamamen kaplayan hareket düzeni içinde, Orhan Enes Kuzu’nun müziklerini olayların içine doğru noktalara yerleştirmiş. Emre Satı’nın oyuna hiçbir işlev katmayan dekor tasarımına değinmeden geçeceğim. Sinemadan aldığı Ağır Roman tadını tiyatrodan da almak isteyenler bu başarılı çalışmayı kaçırmasın!