İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencileri, okullarının kuruluşunun 100. yılında ülkemize yeni bir senfoni orkestrası kazanma yolunda ilerliyor. Kurmuş oldukları İstanbul Konçertant Senfoni Orkestrası ilk konserini 27 Mayıs gecesi saat 20.00’da CKM’de verecek. Konser öncesinde orkestranın kurulmasındaki öncü isimlerden besteci öğretim üyesi İlke Karcılıoğlu ile bir araya gelip bir söyleşi gerçekleştirdik.
İstanbul Konçertant nedir?
İstanbul Konçertant, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarının 100. Yılında okulumuz mezunları ve gönüllü öğrencilerinden kurulmuş bir Senfoni Orkestrasıdır. Bu orkestra yeri geldiğinde oda orkestrası, dörtlü, beşli gibi oda müziği gruplarına bölünerek Çağdaş Türk Bestecilerinin müziklerini, bestecilerinin şefliğinde prova etmek, kayıt altına almak, partisyonlarının basımı ve konserlerde seslendirilmesi amacını taşımaktadır.
Peki bu proje nasıl doğdu?
Ülkemizdeki müzik alanındaki en büyük eksikliklerden biri Türk Bestecilerinin eserlerinin yeterince Senfoni ve Opera gibi kurumlarca seslendirilmemesidir. Şimdi burada isim vermeyeyim ama bir partisyonumu ülkemizin güzide senfonilerinden birine dilekçe ile vermiştim, tenezzül edip olumlu ya da olumsuz bir cevap vermemeleri açıkçası beni çok üzmüştü. Konfüçyüs; “Bir ülkenin doğru yönetilip yönetilmediğini, ahlak açısından yücelip yücelmediğini anlamak mı istiyorsunuz? O ülkenin müziğine bakınız.” diyerek bir ülkenin kendi müziğinin ne kadar belirleyici olduğunu açıklamıştır. Bu söz o kadar anlamlı bir söz ki biraz düşünüp, neden biz müziğimizi halka ulaştıramıyoruz demeliyiz. Ülkemiz bestecileri bir şekilde kendilerine programlarda yer bulmalı ve seslerini duyurabilmeliler. Bu projenin çıkış noktası budur.
Sizce ülkemizde okuyan konservatuvar öğrencileri Türk Bestecileri için gereken önemi veriyor mu?
Bugün bütün müzik kurumlarının başında konservatuvar mezunları var. Bu mezunlar konservatuvardaki öğrenimleri boyunca muhakkak bir besteciyle çalışma olanağı buldular, Fakat mezun olup orkestra-opera yönetimlerine seçildikleri zaman bu bestecileri ya unuttular ya da görmezden geldiler. Önem verselerdi bugün bestecilerimiz daha çok seslenirdi konser salonlarında. Demiryolu işçilerinin Şhostakovich’e yazdığı mektuplar gibi halkın bestecisini anlamasını istiyorsak bestecilerimizin eserlerini daha sık seslendirmeli halkla bütünleştirmeliyiz.
Çok sesli Türk müziğinin tarihsel gelişimine baktığınız zaman oluşan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarihsel gelişime baktığımızda ortaya çok zengin bir tablo çıkıyor aslında. Türk Beşleri’nin mottosu o günkü konjonktürde çok doğru bir yaklaşımdı. Günümüzde ise ülkemizdeki besteciler yaratıcılık yönünden çok farklı yolları seçtiler ve müziğimiz çok çeşitlendi diyebilirim.
Kurduğunuz orkestrada ilk olarak hangi eserleri seslendireceksiniz?
Bu sene İ.Ü.D.K’nın 100. yılı dolayısıyla konser başlığımız “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarlı Besteciler” Sonat Mutver, Volkan Akkoç, İlke Karcılıoğlu’nun eserlerinden bir seçki sunulacak.
Çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Konser programının yüzde 60’lık kısmı çıktı gibi solistlerle provalara bu haftadan itibaren başlıyacağız.
Sponsorunuz ya da sizi destekleyenleriniz var mı?
Sponsorumuz ne yazık ki yok böyle büyük kapsamlı projeler özel sektörün desteğiyle çok farklı yerlere gelebiliyor. Daha kurumsal bir yapı için sponsor olmalarını isterdim. Destekleyenler kısmına gelirsek, kompozisyon hocam sayın Mete Sakpınar, okul müdürümüz Sayın Aygül Günaltay ve yönetim kurulu da desteklerini esirgemediler. Burdan kendilerine teşekkür ediyorum.
İlk konserinizi ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?
28 Mayıs 2017 Caddebostan Kültür Merkezi Büyük Salonda saat: 20.00’de gerçekleşecek. Üç besteciden dokuz eserin ilk seslendirişi olacak. Bütün müzikseverleri sizin aracılığınızla buradan da davet ediyorum.
Bu projeniz üzerine uzun vadede yapmak istediğiniz, planladığınız şeyler neler?
Uzun vadede yapmak istediğim bu projenin öneminin anlaşılması ve sahiplenilmesidir. Gelecek sene imkânlar el verirse orkestrayı bütün okullara ve Türkiyedeki ve Dünyadaki Türk bestecilerine açmak istiyorum. Bu sayede orkestramızın kişi sayısı artacak, düzenli konserlerle bestecilerimizin eserleri halkımız ile buluşacaktır. Kültürel bir devrim kendi müziğimizle başlar. İç tüzüğümüzde yer alan besteci kendi eserinde orkestrayı yönetir maddesini de sanırım Genç Orkestra şeflerinin staj yapması için esneteceğiz.
*Bu röportaj Andante Dergisi’nde yayımlanmıştır.