29 NİSAN, PAZARTESİ, 2024

Kuir Bir Dizi Tarafından Ele Geçirildiniz: “Baby Reindeer”

Richard Gadd’ın gerçek yaşam deneyimine dayanarak kaleme aldığı ve başrolünde oynadığı bir İngiliz mini drama-gerilim dizisi olan Baby Reindeer üzerine bir yazı.

Kuir Bir Dizi Tarafından Ele Geçirildiniz: “Baby Reindeer”

İçerik uyarısı - Bu yazı dizinin olay örgüsüne ilişkin referanslar içerir!

Netflix’in yeni mini dizisi Baby Reindeer (Bebek Ren Geyiği) ahlakçılık yapmadan, karakterleri kınamadan bizi kuir bir perspektifle kişiler arası ilişkilerin ve insan olmanın kaosunu ele almaya davet ediyor. Bunu o kadar derinlikli ve incelikli yapıyor ki çoğu insan kuir bir dizi ve perspektif tarafından ele geçirildiğinin farkında olmadan diziye dair beğenilerini coşkuyla dile getiriyor.

Eğitimlerde son yıllarda artan karakter çeşitliğine dair birtakım cümleler duyuyorum. Zaman zaman merakla lakin daha da çok korku ve endişeyle katılımcılar şu ve benzeri cümleleri söylüyor;

“Neden bütün dizilerde lgbti’ler var?”
“Nereden çıktı bu kadar lgbti hikâye?”
“Ben bir şey değil de, çocuklar etkilenirse?”
“Büyük bir komplonun içindeyiz. Bizi cinsiyetsiz yapıp insan türünü sonlandırma planları mı var?” (Bu soruya “bu kimin planı?” diye yanıt verdiğinizde aldığınız cevaplar oldukça yamultucu olabilir.)   

Benzer “serzeniş”leri belki sizler de duydunuz hatta belki dillendirdiniz. Bunları ve/veya türevi cümleleri duyduğumda;

“2500 yıldır heteroseksüel, beyaz, kusursuz bedenli, klişe kadın & erkek aşkını izliyorum, bir kere böyle bir isyanda bulunmadım. Çocukken ve ergenlikte yüzlerce heteroseksüel hikâye izledim, okudum, dinledim ve bu beni heteroseksüel “yapmadı”. Bunun bir komplo olduğunu düşünmedim. Son 15 yılda hikâyelerin ve karakterlerin çeşitlenmesi seni neden rahatsız ediyor?”

Diyerek yanıt veriyorum ve cümleyi söyleyene söylediklerini beraber düşünebilmemiz için alan açmaya çalışıyorum.

Netflix’in tacizle ve insan olmanın karmaşıklığıyla ilgili dizisi, başlangıçta izleyeni pek de şaşırtacakmış gibi görünmüyor. Hatta ilk bölümlerde Phoebe Waller-Bridge’in Fleabag dizisini anımsatan anlar yaşamanız muhtemel. Birkaçı dışında (televizyon, sinema ve tiyatroda) çoğu drama, iyi ve kötüye ve her bir kampa düşen insan tipine dair ikili bir bakış açısı sunar. Popülerdirler çünkü dünyaya siyah-beyaz bir mercekten bakmak işimize gelir; bu, insanlık durumu olan dağınık, karmaşık ve bazen tatsız hâlimizi -herhangi bir günde kendi (ya da bir başkasının) hikâyemizdeki kötü insan olabileceğimiz fikrini- kabul etmekten daha kolaydır.

İskoç komedyen Richard Gadd ve saplantılı takipçisinin yaşadıklarını kurgulayan yeni Netflix dizisi Baby Reindeer (Bebek Ren Geyiği), bize en karanlık davranışların bile nedenleri olduğunu ve hepimizin büyük ya da küçük zor deneyimlerle şekillendiğini göstermek için burnumuzun dibinde bitiyor. Bunu sadece konusu bağlamında söylemiyorum. Biçimsel olarak da karakterlerin yakın planları çoğu zaman doğrudan izleyiciyi muhatap alan bakışlara dönüşüyor. Karakterler bizimle konuşuyor.

Diziyi yazan ve başrolünde oynayan Gadd, hikâyesini ilk olarak 2016 yılında Edinburgh Fringe Festivali’nde Monkey See Monkey Do adlı ödüllü tek kişilik bir gösteri şeklinde sergilemiş. Netflix dizisi, dört yıl boyunca bir kadın tarafından nasıl acımasızca takip edildiğini anlatan dehşet verici bir hikâye olan bu yapımın bir uyarlaması.

Richard Gadd’ın kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak yazdığı, yapımcılığını üstlendiği ve başrolünde oynadığı dizi, Martha (Jessica Gunning) adında bir kadın sapığın peşine takıldığı, çalkantılı komedyen Donny Dunn’ı konu alıyor.

Ciddi olmayan bir kedi-fare oyunu olarak başlayan dizi, izleyicileri cinsiyete dayalı şiddet, cinsel saldırı ve kiminle empati kurmamız gerektiğine dair önyargılarımızla yüzleşmeye zorluyor. Donny durumu ve stand-up kariyerini kontrol altına almaya çalışırken, Martha’nın artan tacizleriyle içine gömüldüğü travmalarla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Neden Polise Gitmiyor? Neden Kadını Şımartıyor?

Konusu ilk başta gülünç ve düpedüz bir komedi olarak izleniyor. Donny çalıştığı bara gelen bir kadına çay ikram ediyor ve kadın ona âşık oluyor, ona “Bebek Ren Geyiği” adını takıyor. Bir kadının bir erkeği gerçekten takip edemeyeceğine dair toplumsal normla oynayan Donny için bile bu sadece aptalca, yoğun bir aşk gibi geliyor. Martha’nın tehdidini kimse ciddiye almıyor, hatta Donny’nin kendisi bile. Donny başlangıçta Martha’nın ilgisinden memnun kalıyor, zaman zaman onunla flört ediyor ama Martha’nın polis tarafından bilinen, hüküm giymiş bir sapık olduğunun farkında değil. Donny bunu kafasında küçümsüyor çünkü kendine karşı dürüst olursa, bir yanı bu ego artışından hoşlanıyor.

​Kadının varlığı onun erkekliğini taçlandırıyor. Bu erkeklik taçlandırmasının neden bu kadar kıymetli olduğunu ise daha sonraki bölümlerde öğreniyoruz. Seyirci, sadece dengesiz takipçisinin değil, Donny’nin de davranışları karşısında sonsuz bir sarsıntı ve şaşkınlık hissediyor. Neden sadece polise gitmiyor? Neden onunla konuşmayı kesmiyor? Onu cesaretlendiriyor mu?

Arkadaşım Sana Bir Haberim Var

Donny’nin heteroseksüel bir erkek olma duygusunu okşayan ve pompalayan Martha’yı şımartan Donny kendisiyle yüzleşene kadar acınacak hâle geliyor.

Sevgili okuyucu sana bir haberim var; herkes herkese âşık olabilir.

Bir insan kendisini bildiği andan itibaren hep karşı cinsle ilişkilendiyse ve ömrünün bir noktasında bunun dışında bir aşk yaşamaya başlarsa bunu kendi cinsiyetine bir saldırı olarak görebilir.

Örnek: Bir erkeksin ve hep kadınlarla duygusal ve cinsel olarak ilişkilendin. Bir gün bir erkekle ya da bir trans kadınla ya da bir trans erkekle duygusal yakınlık yaşamaya başladığında bunu “erkek” olmana saldırı olarak okuyabilirsin. Bundan utanç duyuyor ve bununla yüzleşemiyorsan çevrende nasıl da cengâver bir “erkek” olduğunu imleyen homofobik, ırkçı, takıntılı birine alan açabilirsin. Bunu yapmak yerine kendi duygularına alan açmak her anlamda seni daha fazla mutlu eder.

​Kendi hemcinsinize âşık olmak sizi daha az kadın ya da erkek yapmaz, sadece âşık yapar.

Darrien ve İktidar

Başarılı bir komedyen olmaya çalışan Donny, ünlü, zengin, iktidar sahibi bir erkek yazar tarafından “destekleniyor”. Bu desteği oldukça masumca kabul eden Donny yazar tarafından hem psikolojik hem de fiziksel olarak manipüle ediliyor. Bu maalesef dünya için tanıdık bir hikâye. İktidar sahibi erkeklerin kendilerinden yaş ve tecrübe olarak hayatın başında olan kişilere uyguladıkları şiddet. Harvey Weinstein, Jeffrey Epstein gibi isimlerin yaptıklarına dair hafızamız taze lakin bu şiddetin her alanda ne kadar yaygın olduğunu biliyoruz.

Tecavüz tek başına cinsellikle ilgili değil. Hatta köklerine baktığımızda genellikle savaş, fetih, kölelik, sömürgeleştirme ve iktidar ile bağlantılarının çok daha güçlü olduğunu görebiliriz. Birçok cinsel şiddet olayında gördüğümüze benzer şekilde Darrien, Donny’in bedeni ve ruhu üzerinden iktidarını tahkim ediyor. Ona sadece bedensel olarak şiddet uygulamıyor aynı zamanda yeteneği ve yazarlığını da sonuna kadar terörize ediyor. Donny’nin ünlü bir komedyen olma umudunu kullanarak Donny’ye boyun eğdiriyor.

​Bu boyun eğişin bir başka türünü ise Donny’nin babasının Katolik okulunda yaşadığını öğrendiğimiz bir başka bölümde “erkek” olmak, “iktidar” olmak terimlerini ve zorlamalarını sorgulamamız için müthiş bir pencere açıyor.

Teri ve Aşk

Donny, trans bir kadın olan Teri ile çıkıyor. Teri, Donny’nin kısa sürede aşık olduğu bir terapist. İnternette ilk tanıştıklarında Donny, Teri’ye adı ve işi hakkında yalan söyleyip, anonim seksi samimiyete tercih ediyor. Donny, bu bağlamda patolojik bir yalancı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak dizinin şok edici ifşaları, Donny’nin neden böyle olduğunun rahatsız edici nedenlerini göstererek, cinsel saldırı ve utancın kişinin benlik, kimlik ve hatta cinsellik duygusunu nasıl çarpıtabileceğinin en karanlık kısımlarına derinlemesine dalıyor.

Teri’nin kendini gerçekleştirmesi ile Donny’nin kendi içselleştirilmiş homofobisi ve transfobisi arasında bir gerilim var. Teri, dizinin diğer karakterlerinin aksine herkesle açık iletişim kuran, gözümüzün içine bakarak konuşan, sorgulayan, sorgulatan, sınırlarını bilen ve o sınırlar içerisinde karşısındakine anlayış gösteren bir kadın. Öyle ki Donny onu metroda öpmediğinde ve bir başına bıraktığında ya da onunla cinsel olarak beraber olmak konusunda sıkıntılar yaşadığında karşısındakine zarar vermek yerine onunla bu konularda yüzleşmeyi ve Donny değişim için çaba göstermediğinde onu terk etmeyi tercih eden güçlü bir karakter.

​Dizi şaşırtıcı derecede incelikli transseksüel ve biseksüel karakterler içeriyor ve dokunaklı bir açılma içeriyor. Böylesine karanlık temaların işlendiği bir hikâyede trans bir karakterin eylemde bulunduğunu, arzularının olduğunu ve kendisine saygıyla yaklaşıldığını görmek ferahlatıcı.

İyileşmek

İyileşmek geçici bir durum. Yüz yıllardır bize filmlerde söylenen bir değişim oldu ve her şey iyileşti sonrası ekranda beliren SON yazısı - biliyorsunuz ki gerçek hayatta mevcut değil. İyileştiğimiz zamanlar var. Kendimizi daha kötü hissettiğimiz zamanlar var. Hayat doğrusal bir çizgi değil. Baby Reindeer da öyle; doğrusal bir zaman, zemin, duygu akışında değil. Bu bakımdan hikâyenin takipçisi olmak bir lunapark trenine binmek gibi. Hayat gibi.

Bugünlerde dünyayı daha çok siyah - beyaz, iyi - kötü olarak algılıyoruz. Bence herkes olaylardan bir tür ahlaki nokta çıkarmaya çalışıyor ve kendisini “ahlaklı” olduğunu düşündüğü tarafa konumluyor. Siyah - beyaz, kadın - erkek, bizden - ondan … Oysa hayat çok karmaşık. Nüansların geri gelmesine ihtiyacımız var. Baby Reindeer’ı izlerken insanlar Donny’nin tarafında, Martha’nın tarafında, Teri’nin tarafında durabilir ve sonra üçünden de uzaklaşabilirler ama sonra üçü için de üzülebilirler ve hayat sanırım bu olmalı. İnsanlık hâli bu değil mi?

Baby Reindeer seyirci olarak bizden merhamet ve anlayış istiyor. Dizi, farklılıklarımızdan ziyade benzerliklerimize bakmamızı talep ediyor. Bazen sorunlarımızdan kaçar ve en kötü yerlerde teselli ya da oyalanma buluruz. Bazen utanç ve travma, özellikle de bu utanç ve travma işlenmemişse, rahatsız edici ve yıpratıcı bir şekilde davranmamıza neden olabilir. Herkes bir şeyler yaşıyor ve hiçbirimiz yüzeyde göründüğümüz gibi değiliz.

Belki de gerçek nezaket ve merhamet, hayatta olmanın ne anlama geldiğinin daha zorlu, daha karmaşık yönlerine cömertlik ve ilgiyle tepki vermektir. Kısacası şefkat ve nezaket zor bir iştir. Bunları gerektiği kadar uygulamıyor olmamız şaşırtıcı değil. Baby Reindeer bunların ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.

Utanç duygusu diğer tüm duygularının önüne geçmiş olan Donny için iyileşme yolu kolay değil ama o kendisiyle dizi boyunca yüzleşiyor. Tamamen absürt ve aynı zamanda çok insani Baby Reindeer bizi düşünmek ve kendimizle yüzleşmek için çağırıyor.

​Yapabilir miyiz?

7 bölümden oluşan mini dizi Baby Reindeer’ı Netflix’te izleyebilirsiniz. Teaser için tıklayınız.

0
22993
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage