Geleneksel fado müziğini blues ezgileriyle birleştiren Portekizli folk-rock grubu Dead Combo, 18-21 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan Cappadox Festivali’nin ilk akşamında sahne alacak. Grup üyeleriyle Fado müziği, dünya görüşleri ve kültürleri hakkında konuştuk.
Hem Portekiz’in geleneklerini hem de dünya kültürlerini içinde taşıyan bir grup olan Dead Combo, şimdiye dek pek çok ünlü müzisyenle aynı sahneyi paylaştı. Son yayımladıkları albüm ile enstrümanlarına yaylıları da ekleyen grup, melankoliyi ve adrenalini bir arada taşıyan sesleriyle biliniyor.
Dead Combo nasıl kuruldu?
Dead Combo, hiçbir sınır veya kural olmadan müzik çalma gerekliliğinden doğdu. İkimiz de kendi müzikal hayatlarımız karşısında yorulmuş ve hüsrana uğramıştık. Tó Trips’in hâlihazırda bazı melodileri vardı ve biz de bunları çalmaya ve geliştirmeye başladık.
Dead Combo’yu çok iyi bilmeyen okurlarımız için bu kültürü nasıl tanımlarsınız ? Günlük yaşamda müziğin önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Dead Combo'nun “Lizbon’u içinde taşıyan müzik” olduğunu söylüyoruz, çünkü evimizde kökleşmiş bir konumdayız ve Lizbon’un müziğimize muazzam bir etkisi var. Eski semtte yürürseniz, evlerden, kafelerden, otomobillerden vb. yerlerden gelen müzikleri duyarsınız ve bunların hepsi birbirinden farklıdır; Fado, Afrika müziği, Ortadoğu müziği, Rock, Pop, Metal, Klasik, her şey. Böylece elinizde sadece ruhunuzdaki şeyler kalır ve onu yaptığınız müziğe aktarırsınız.
Müzik ile çizim, video, sinema vb. gibi sanatın diğer formları arasındaki ilişki gitgide daha da önem kazanıyor. Siz bu ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Sanırım tüm sanat formları daima birbirine bağlı ve ayrılamaz. Hatta fırıncı, aşçı ve zanaatkârın sanatını da buna dâhil ederim çünkü eğer sevgiyle bir şeyler yaparsanız, en azından benim için, bu sanat olur. Dolayısıyla bir bakıma sanatçı istemese de tüm sanatlar birbirine bir şekilde bağlıdır.
“Yorumlama” ifadesini nasıl tarif edersiniz? Diğer insanlarla yakın çalışmak ne kadar önemli sizce?
Benim için yorumlama, size anlatılan bir hikâyeyi bir başkasına anlatmaktır; eninde sonunda her zaman hikâyeye kendinizden bir parça da koyarsınız ve kendinizin yaparsınız. Böylece anlattığınız zaman inanırsınız ve kendi kişisel geçmişinizin bir parçası olur.
Diğer insanlarla çalışmak konusunda ise, onlara her zaman tam bir özgürlük veririz. Bu şekilde müziğin daha da gelişeceğine inanıyoruz. Bu yüzden şarkılarımızla bir olana kadar birlikte çalıyoruz. Öyleyse evet, diğerleriyle yakın çalışmak çok önemli.
Ülkeniz ve tüm dünyanın geleceği için umutlarınız neler?
Ülkemiz (Portekiz) şu an merak uyandırıcı bir evreden geçiyor. Siyasi açıdan, sol görüşlü partilerin koalisyonu var; bu yakın zamana kadar düşünülemez bir şeydi ve halkı daha umutlu ve eğlenceli hale getirdi. Ben, insanlar olarak hatalarımızdan öğrenmemizi ve herkes için daha iyi bir gelecek yaratabilmeyi umut ediyorum. Sanırım, gücün elde edilme ve sürdürülme biçimini yeniden düşünmemiz ve bunu yapmak için daha eşitlikçi bir yol bulmamız gerekiyor. Dünyadaki tüm kriz ve umutsuzluklara rağmen hâlâ eskisinden çok daha iyi olduğumuzu düşünüyorum.
Geleneksel fado müziği ve blues müziği arasında tarihi bir bağ var mı? Neden bu iki müziği birleştirdiniz?
Bildiğim kadarıyla ikisi arasında tarihi bir bağlantı yok ancak belki ortak bir etkileri olabilir çünkü her ikisi de bir bakıma Avrupa ve Amerika'ya getirilen Afrikalı kölelerden geliyor. Komiktir ki Portekiz'de muhteşem bir antropolog tarafından kaydedilen ve aynı bluesa benzeyen bir iş şarkısı var. Bu müziği dinlerken adeta Amerika'daki siyah bir köle tarafından söylendiğini düşünürsünüz. İkisini birleştirmek kazaraydı, tıpkı geri kalan şarkılarımız gibi, hemen hemen hepsi kazara sonucu ortaya çıktılar.
Müziğinizde hem neşeli hem de melankolik ezgiler duyuyoruz. Ülkenizdeki müziği nasıl tanımlarsınız?
Portekizcede “çok iyi olmanın Portekizce biçimi” anlamına geldiğini düşündüğüm "saudade" kelimesi var. Kelime bir özlem duygusu fakat üzücü ya da mutlu değil, aynı zamanda her ikisi de. Bence geleneksel Portekiz müziğinde bu müzik var.
Türk müziği ve Portekiz müziği arasında benzerlikler var mı?
Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum! Utanç verici ancak Türk müziği hakkında çok az şey biliyorum, umarım gelince daha çok şey öğreneceğim.
Carlos Paredes ile nasıl tanıştınız?
O Portekiz gitarının simgesidir, müziği seven herkes onu tanımalı. Burada, Portekiz'de, herkes bir şekilde onu biliyor.
Grubun gelecek için planları nedir?
Yeni müzik öğrenmeye, dinlemeye ve müziğimizi daha iyi hale getirmeye devam etmek. Amacımız her zaman müziğimizi mümkün olan en geniş çevreye ve daha fazla insana göstermek oldu, bu nedenle hep bu hedefe doğru yöneliyoruz.
Son olarak Cappadox Festivali için Türkiye’ye geliyorsunuz. Nasıl hissediyorsunuz?
Çok heyecanlı ve meraklı hissediyorum.