Kağıda dair her şeye tutkun iki kardeşin İpek ve Zeynep Özbay’ın projesi Paper Street, malzemesinin kendine has romantizminden beslenirken; dijital çağın hızına da sırtını dönmeyen bir tasarımcı ağı aynı zamanda. Başlangıçta birkaç arkadaşın bir araya gelmesiyle başlayan proje ilerleyen dönemde gitgide büyüyen bir aileye dönüşmüş. Unutulmaya yüz tutmuş gidilen herhangi bir yerden kart gönderme, özlediğin birine mektup yazma alışkanlığının tasarımla birleşmiş yeni nesil ve eğlenceli hali olarak da düşünülebilecek Paper Street’in yaratıcıları ile bir araya geldik.
Paper Street nasıl kuruldu?
Zeynep: Kurulması biraz eskiye dayanıyor, biz İpek’le ikimiz de kartpostal kağıt gibi şeyleri çok seviyoruz. İkimiz de bir süre yurt dışında yaşadık, o dönemde sürekli birbirimize kart atıyorduk. Atmasak bile defter gibi şeyler alıyorduk. İlk fikir Gezi zamanında çıkmıştı. Bir festivale katılacaktık, ben eski kağıtların üzerine elimle kartpostal yapmıştım, çantalar da vardı sonra festival iptal oldu. Orada da insanlar Gezi’ye kartpostal atsın gibi bir fikir çıktı, tamamen ücretsiz olacaktı. İnsanlar kartlar tasarlayıp, mesajlarını yazacaktı.
İpek: Kartlar da gazete kupürleri ve komik jargonlu şeyler olacaktı.
Z: Bunu yapamadık ama.
İ: Sonra Zeynep Roma’ya döndü, bir buçuk sene geçti üzerinden.
Z: Sonra geri geldim ve böyle bir şey yapsak mı diye başladık. Ben başka kartlar tasarlamıştım. Efe ve Tuğçe de ilk olarak kart yaptılar. İnsanların birbirlerine kartpostal gönderebildiği bir platform olarak başladık.
İ: İlk 'ne oluyor ne bitiyor'u bilmeden daha ütopik bir şekilde başladık. İnsanlar birbirlerine bir şeyler alıyor, çiçek gönderiyor, neden kartpostal göndermesin? Kartpostal sonuçta bir iletişim yöntemi.
Nasıl geri dönüşler aldınız peki?
Z: Çok ilgilenenler oldu ama bir yandan da çok niş bir şey. Daha ziyade kişinin zaten ilgi alanı içinde olmasıyla alakalı sanırım.
İ: Biz bunu böyle düşünürken girişimcilik dünyasıyla tanıştık. Girişimcilikte bir ekosistem oluşturmaya çalışıyorsun, tüm dünyada bu böyle. Ortak çalışma alanları, kolektif houselar, co-working, kocaman bir dünyası var girişimciliğin. Biz de Koç Üniversitesi Kuluçka Merkezi’ne başvurduk. İlk başta kartpostal fikriyle girdik ve kabul aldık ama orada onların da yönlendirmesiyle bunu geliştirmemiz gerektiğini daha realist bir şekilde önümüze koydular.
Tasarımcılarla nasıl bir araya geliyorsunuz, Paper Street’teki bir tasarımcının nasıl olması gerekiyor?
İ: Biz ilk başta arkadaşlarımızla başladık, sonrasında beğendiğimiz tasarımcıları Behance’ten bulmaya ve onlara mail atmaya başladık. İlk Akif Kaynar’la buluştuk hatta. Akif kendi camiasında bilinen, iyi kitapların kapağını tasarlayan bir çizer aslında. Onun tasarımlarını vermesiyle demek ki insanlar tasarımlarını paylaşmak isteyebiliyor düşüncesini doğurdu kafamızda.
Z: Farklı insanlar tasarımcımız oldu, biz birini beğendik ya da bazı insanlar portfolyalarını gönderdiler bize.
İ: Nasıl olması gerekiyor derken de bizim Paper Street’teki amacımız bir müşterinin alacağı hizmetin her zaman belirli bir seviyenin üzerinde olması. Bu da nasıl mümkün, background’ının çizim ya da sanatla alakalı olması ya da bu işe gönül vermiş olmasıyla. Ki baktığımız zaman Paper Street’in belirli bir çizgisi var.
O çizgiyi nasıl tanımlıyorsunuz?
İ: El çizimi bir şey de olsa tüm işlerin hep bir grafik yanı var.
Z: Çoğu zaten dijital çalışma aslında, Tuğçe ve Başak’ınkiler el çizimi ama onlar bile baktığında daha grafik tasarıma yakın.
İ: Karikatürvari şeylere çok yer vermiyoruz.
Z: Hep bir mizah olmasına dikkat ediyoruz, ironi olsun biraz dalga geçen şeyler olsun. Bir de insanları özgür bırakıyoruz aslında.
İ: Oradaki amacımız da şu, grafik tasarım mezunu çok fazla insan var ve ajanslarda çalışıyorlar. Ama aslında hepsinin kendi mevcut portfolyoları oluyor ve onu hiçbir zaman değerlendiremiyorlar, biz burada o bağımsız tasarımcılara kendi işlerini değerlendirmeleri için bir fırsat veriyoruz. Belki bir daha kullanmayacakları işleri bir başkasının evinde bir postere dönüşebiliyor.
En çok hangi çalışmalar ilgi çekiyor?
Z: O çok değişiyor, bugüne kadar en çok ilgi çekenler; Tuğçe’nin kollarını açmış, “Miss You This Much” kartı mesela. Ama birçok insan komik olan kartları gördüğünde tepki gösteriyor.
İ: Üstünde mesaj yazıyor olması birine hediye edecekleri zaman daha anlamlı oluyor.
Şu anki hedefiniz ne mesela?
İ: Şimdiye dek Paper Street hep ürün odaklı gibiydi, ama bundan sonra artık bir tasarımcı ağı olduğumuzu göstermek istiyoruz.
Z: Kartpostaldan sonra davetiyeler, kartvizitler, etkinlikler için flyer yapmaya başladık. Kurumsal işler yapmaya başladık ama onları tasarımcılarla beraber yapmak istiyoruz. Bunu da kağıt etrafında her şey olarak yapmak istiyoruz. Kartpostal, poster, bardak altılığı, ayraç...
Tasarım yapacağınız zaman nasıl hareket ediyorsunuz?
Z: Davetiye yaptıracak kişiyle konuşuyoruz, ona göre bir tasarım yapıyoruz. Ama biraz değiştireceğiz onu da. Eskiden yaptığımız bütün tasarımlar internet sitemizde değiştirilebilir olacak. Yani sen mesela girip kendi adını, doğum günü tarihini yazıp değiştirebileceksin. Çok daha hızlı, aynı zamanda kişiye özel bir tasarıma da dönüşecek.
İ: Bir tasarımcının yaptığı bir işi artık kişiselleştirebilecek insanlar.
Adınız neden Paper Street?
İ: Biz arkadaş grubumuzla beyin fırtınası yaparken Paper Street çıktı, sonradan öğrendik ki Paper Street Fight Club’taki sokağın da ismiymiş. Onu düşünerek konmadı ama biraz denk geldi. Böyle olması hoşumuza gitti.
Kağıdın nostaljisinden de besleniyorsunuz.
İ: Tabii ki, dijital her şey artıyor, artsın da. Ama kağıt hiçbir zaman, en azından önümüzdeki 100 sene içerisinde yok olmayacak bir şey. Yok olmayacağı için nişleşiyor aslında. O yüzden bunu daha özenli daha farklı şekilde sunmak bizim için önemli olan. İnsanların saklayabileceği işler yapmak istiyoruz. Bir yandan da tasarımcı ağı kurabilmek. Bir anlamda “curative marketplace” olarak tanımlıyoruz yaptığımız işi.
Gündelik hayatta nelerden etkileniyorsunuz?
İ: Bu tarz şeylerde gündemi de kullanabileceğimiz şeyler yapmak önemli. Zaman değiştikçe insanların ilgilendiği şeyler de değişiyor çünkü. Biri komik bir şey dediğinde ya da film izlerken her an her şeyi not alabiliyorum.
Z: Komik olan bazı şeyler var hayatta ben onlardan etkileniyorum. Bazen bir şey görüyorum bunu kimse anlamaz ama diyip yapıyorum ve insanlar da aynı şeye gülüyorlar o an hem çok şaşırıyorum hem çok hoşuma gidiyor mesela.
Yaptığınız işin romantik bir tarafı da var.
İ: Bazen bazı yerlerde stant açıyoruz, insanlar kartpostallara bakarken almasalar bile gülümsüyorlar, onu görmeyi çok seviyorum mesela.
Z: İnsanlar birbirine kart gönderiyor, onların aşklarını taşıyorsun bir anlamda bu da çok anlamlı.
Bu işin sizin için kıymetli yanı ne peki?
Z: Güzel bir şey yaratmak tatmin edici oluyor. Ne yaparsan yap ister kartpostal ister herhangi bir şey bunun sonuçta özel bir yanı var ve insanların kendi kişiliklerini de yansıtabildiği özel bir şey yaratıyorsun. O kişinin bir kişiliğini yarattığı bir şeye eklenmek her zaman kıymetli.
Paper Street’in tasarımcılarına da kısa birkaç soru yönelttik:
1) Ne zamandır illüstrasyon çiziyorsunuz? Nasıl başladınız?
2) Nelerden ilham alıyorsunuz?
3) Paper Street ile nasıl tanıştınız?
4) Paper Street ile birlikte çalışmanın nasıl katkı sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Pınar Ulus
1) 10 senedir. 2009 da Erasmus öğrencisi olarak Belçika’ya gittiğimde illüstratör olmak istediğime karar verdim o zamandan beri her fırsatta çiziyorum.
2) Doğadan, şarkılardan, Şamanizm’den, rüyalardan, duygulardan.
3) Bir arkadaşım sayesinde.
4) İllüstrasyonlarım elle dokunulur bir hale geliyor. Paylaşılabilir hale geliyor. Daha ne olsun...
Cemre Öğün
1) Hatırlayabildiğim en küçük yaşımdan beri bir şeyler çiziyorum, tüm üyeleri mimar olan bir aileden geldiğim için hep birilerinin çizerek anlaştığı bir ortamda büyüdüm. 13 yaşlarımdayken dedem bana Michelangelo’nun Sistine Şapel’ini anlatan resimli bir kitap hediye etmişti. Resimle ciddi ilişki o zaman başladı, kitaptaki eskizlerin kopyalarını yapıp dedemden revizyon alırdım. Profesyonel olarak illüstratörlük yapmaya ise yaklaşık iki buçuk sene önce başladım, bunu öncesinde tek müşterim kendimdim galiba.
2) Bir işe başlarken yada kendi kendime bir şeyler çizerken kafamda hep Saul Steinber’in işleri oluyor. Ve kendi işlerimin hiçbiri onunkilere benzemiyor bile, ama benim için en büyük ilham kaynağı diyebilirim. Steinberg’in her çiziminde o kadar çok detay ve hikaye var ki, tek bir çizimini inceleyerek saatler geçirebilirim.
3) İpek benim Koç Üniversitesi’nden çok sevdiğim bir arkadaşım. Ben Milano’daki master’ımı bitirip İstanbul’a döndükten sonar illüstrasyon işleri yapmaya başladım. İpek’le çıktığımız bir yemekte onlardan bahsederken Paper Street’i bana anlatmaya başladı, ben de hemen onlarla işbirliği yapmak istedim zaten, çünkü genç tasarımcılar açısında çok keyifli bir proje her anlamda.
4) Dediğim gibi Paper Street, genç tasarımcılara tasarımlarını son tüketiciye ulaştırma şansı tanıyor. Bu çok keyif verici bir şey; çünkü günümüzde freelance tasarımcılar genelde proje bazlı çalışıyor ve müşterilerin onlara gelmesini bekliyorlar. Oysa Paper Street sayesinde kendi tasarımlarınızı müşterilere ulaştırma şansı kazanıyorsunuz ve bu gerçekten paha biçilemez.
Begüm Bahçecik
1) 6-7 senedir. Tasarım eğitimiyle birlikte diyebilirim. Daha öncesinde ilgim ve hayranlığım çizmekten çok malzemelere karşıydı sanırım. Çeşit çeşit kağıtlar, dokular ve malzemeler. Eğitimle birlikte buna çizim de eklendi ve bakmanın yerini görmeye çalışmak aldı.
2) Detaylarla uğraşmayı seviyorum. Yoğun ilgim tipografi üzerine, o yüzden etrafta gördüğüm tüm yazılar, harfler, formlar ve desenler ilham veriyor aslında. Eski dükkan tabelaları, apartman isimleri, malzeme dokuları. Farklı dokuları üst üste kullanmayı, denemeyi seviyorum. Bunun dışında en çok kitap ya da filmlerden alıntılar sanırım. Formlar ve içerik arasında ilişki aramak ya da oluşturmak hoşuma gidiyor. Ve tabii ki iyi müzik!
3) Yakın zamanda Paper Street ile bir araya geldik, beraber güzel işler çıkaracağımıza eminim.
4) İnsan çoğu zaman gündelik işlerinden yapmak istediği projelere yeterince eğilemiyor. Beraber proje üretme ve iyi işler çıkarma konusunda birbirimize ilham vereceğimizi düşünüyorum.
Efe Özmen
1) Üniversiteden önce Amerika’da değişim öğrencisi olarak geçirdiğim yıl başladım. Aldığım bir derste kendi defterimizi yapmıştık ve her gün 15 dakika ayırıp bu deftere çizim yapıyordum. Bunun yanında bilgisayar yazılımlarını öğrenmemle dijital sanat çalışmaları da yapıyordum.
2) Müzik, doğa, zıtlıklar, absürt olan şeyler.
3) İpek ve Zeynep ile yakın arkadaşız, Paper Street’i kurmaya karar verdikleri zaman benim çalışmalarımı da kendileriyle paylaşmamı istediler.
4) Onların cesur olmaları, girişimci ruhları ve yüksek enerjileri beni heyecanlandırıyor. Bunun yanında sanatın ulaşılabilir olduğu yeni bir mecra olması ve sergileme pratiğine çağımıza paralel bir boyut kazandırması nedeniyle beni alışılmışın dışında bakabilmeye teşvik ediyor.
Tuğçe Evirgen
1) Üniversitede aldığım çizim dersleriyle beraber önceden az biraz çizerken, sonrasında çok tatmin edici bir uğraş haline geldi ve devam ediyorum.
2) Paper Street için çizdiklerim, kafamda ‘yalınlık’ ve ‘doğrudan mesaj’ olarak oluşturduğum bir konsept olarak başladı ve ilerliyor. Kartpostal aldığımda ya da yolladığımda, kart üzerindeki görselin ya da mesajın, arkasına yazacağım yazı ile bağlantılı ya da doğrudan o kişiyle olan animi tetikleyen bir anlatımı olduğu için seçerim düşüncesiyle çizmeye başlıyor ve çoğunlukla da kendi hayatımda yasadıklarımdan ilham alarak şekillendiriyorum.
3) Paper Street’i oluşturan bu iki tatlı insan, Zeynep ve İpek, zaten bunun çok öncesinden arkadaşım. Hatta beyin fırtınası oluşturarak masada isim bulmaya çalıştıkları zaman şu an gözümün önüne geldi. Duvarlarının büyük bir kısmının senelerdir değişik kartpostalları bir araya getirerek görselleştirmelerini, iplerle ve onlara bağladıkları kâğıtlarla alakalı alakasız yaptıkları uğraşlarını vs. düşünüp de bir araya getirdiğimde, zaten Paper Street’in onlar için nokta atışı olduğunu net bir şekilde görüyorum. Başından beri böyle bir oluşumun içinde olmak her açıdan çok mutlu edici.
4) Daha önce de dediğim gibi yalınlığı, sadeliği bu projede tasarım dilim olarak oluşturduğumdan, anlatılmak isteneni basit ve eğlenceli bir şekilde nasıl yansıtabilirim sorusunu yanıtlamaya başladım aslında. Bunu da yanıtlamaya çalışmam, iki farklı düşünceyi çok farklı şekillere büründürüp, bütün haline getirebilme kabiliyetimi oldukça ilerletti.
Ergün Uzun
1) Yaklaşık olarak üç senedir ağırlıklı olarak dijital , geleneksel tarzda illüstrasyon yapmaktayım. Üniversite zamanlarında grafiksel çalışmalarda farklı teknikler arayışında illüstrasyon üzerinde yoğunlaştım. Tasarımda en belirgin olarak ifade edebilme biçimi bana göre illüstrasyon.
2) Genelde eleştirisel işler yaptığımdan ilham konusunda aslında pek zorlanmıyorum fazlaca malzeme konu zaten günlük hayatta var . Onun dışında doğadan ve içinde bulunduğumuz sistemin açıklarından ilham aldığım söylenebilir.
3) İnternet üzerinden portfolyomu incelemişler ve çalışmalarımı beğendiklerini söylediler. sonrasında bir araya geldik samimi, hoş sohbetten sonra yaptıkları işlerden bahsedildi, benim de hoşuma gitti yapılan işler ve çalışma şekli.
4) Tabii ki işlerimin daha fazla kişiye ulaşması ve beğenerek bunları alınması güzel bir şey. Özellikle herhangi bir konuda bağlı olmadan sanatçının özgürce işlerinin tanıtılması açısından ve sanatçılara verdiği destekten Paper Street’e teşekkür ediyorum.
Pınar Dönmez
1) İki seneye yaklaşıyor. İç mimarlık bölümünde yüksek lisans öğrencisiyken başladı. Teknikleri öğrendikçe, programları kendi başıma çözmeye başlayınca bu işi istediğime karar verdim. Sonrasında Anılarla Öğretmenlik kitabına illüstrasyon çizmem istenince bu dünyaya giriş yapmış oldum.
2) Yaşadığım, görebildiğim, duyabildiğim çoğu şey ilham sanırım. Onun dışında tek bir ilham kaynağı söyleyemem. Ama en çok duyarlı olduğum konular ilham veriyor. Örneğin, gazete haberlerindeki anne ölümlerini takip ederek hazırladığım ilk sergim “Ex-it Maternity” mayıs ayında İzmir’deydi.
3) Paper Street sosyal medyadan işlerini takip ettiğim bir markaydı. Birlikte çalışmaya başlamadan bir sene öncesinde yılbaşı için illüstrasyonlar çizmiştim. Eski sketchbook umu karıştırırken “bunlar neden kartpostal olmasın?” diye düşündüm. İletişime geçince tarzlarımız Paper Street ile uyum sağladı.
4) Gelecek vadeden ve yaratıcı bir markayla olmak her zaman avantaj sağlayan bir durum. Paper Street, sevdiğim tasarımcıların ürünlerinin satıldığı dükkanlarda kendi illüstrasyonlarımı görmeme olanak sağladı.
Başak Erdemir
1) Zaten kendimi bildim bileli resimle uğraşıyordum. Ancak son yıllarda resme ayırdığım zamanın payı gitgide arttı ve bir süredir en orta yerde o duruyor. Zamanla sulu boya, guaj, kuru boya, çamur, siyah mürekkep, kâğıt, tuval, ahşap, iğne ve iplik hepsi oyun alanıma dahil oldu.
2) Durup kendime bakarken, kendi içime döndüğümde daha memnun oluyorum yaratımlarımdan. Doğa ve sosyal etkileşimler de ilham kaynaklarımdan.
3) Bigumigu’da editör olarak çalışırken Paper Street ile tanışmış ve onlarla mini bir röportaj yapmıştım. Onlar da sonra çizimlerimi görüp bu güzel projeye dahil olmak isteyip istemeyeceğimi sordular. severek dahil oldum. Gittiği yerlerden kart atan insanlardanım.