Kreşendo tarafından bu sene 1-8 Kasım tarihleri arasında “Mutluluğun Ritmi” temasıyla düzenlenecek müzik festivali “Bu Festival Bizim” kapsamında Çağıl Kaya, İdil Meşe ve Selût ile konuştuk.
“Bu Festival Bizim”, bu sene üçüncü edisyonuyla 1-8 Kasım tarihleri arasında müzikseverlerle buluşacak. Kreşendo tarafından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İBB Kültür’ün katkılarıyla, “Mutluluğun Ritmi” temasıyla gerçekleşecek festival, müzisyen kadınları merkezine alarak çok sesli bir sahne yaratıyor. Festival, ilham verici konuşmalar, atölyeler ve konserlerle zengin bir programı katılımcılarıyla bir araya getirecek.
“Bu Festival Bizim”, 1 Kasım’da Volkswagen Arena’da gerçekleşecek Marina Satti konseriyle başlayacak. Selût’un yenilikçi ve deneysel performansıyla başlayacak olan konser, Nova Norda’nın enerjik performansının ardından 2024 Mayıs’ta gerçekleşen Eurovision’da Yunanistan’ı temsil eden şarkıcı Marina Satti’yle devam edecek. 3 Kasım’da Salon İKSV’de alternatif müzik sahnesinin öne çıkan müzisyenlerinden Dilay Dal, Sera Savaş, Maya Perest, Melisa Karakurt ve Kardelen dinleyicilerle buluşacak. 8 Kasım’da ise festivalin kapanışı Postane’de Selin Baycan konseriyle yapacak. “Bu Festival Bizim”, bu sene de konuşmalara ve atölyelere ev sahipliği yapacak. Müzik, dans, hareket, yaratıcılık alanında gerçekleşecek etkinlikler arasında “Şükrü Kibar ile Dans ve Hareket: Boybye Class”, “Simge Pınar ile Yaratma Cesareti & Şarkı Yazma Atölyesi”, “Çağıl Kaya ile Vokal Atölyesi: Temel Teknikler” ve “Leyan Senay ile Ritim Atölyesi” yer alıyor. Red Bull Dance Your Style Türkiye şampiyonları Aydan Uysal ve Volkan Arıcı, farklı türlerini kapsayacak ve her seviyeden uygun dansçıya uygun workshop’u ile 3 Kasım’da Salon İKSV’de olacak.
Festival kapsamında “Mutluluğun Ritmi” teması çerçevesinde ilerleyecek ilham verici konuşmalar gerçekleştirilecek. Müzik ve psikoloji arasındaki ilişkinin tartışılacağı “Müzisyenlerin (Akıl) Sağlığı: Müzik Sektöründe Mutluluğun Resmini Çizebilir Miyiz?” başlıklı oturum, Deniz Koloğlu’nun moderatörlüğünde İdil Meşe, Özge Ç. Denizci’nin katılımıyla gerçekleşecek. Dayanışma ve birlikte hareket etmenin önemine vurgulayacak “Mutluluğu Paylaşmak: Birlikte İyi, Birlikte Güçlü” başlıklı panelde Bihter Ayyıldız’ın rehberliğinde Kaya Demiral, Yağmur Çoban ve Emre Güzel farklı disiplinlerden gelen deneyimleriyle ilham verici hikâyeler paylaşacaklar. “Karanlık Zamanlarda Umudu ve Mutluluğu Konuşmak” isimli oturumda ise Olcay Akyıldız, Zeynep Uysal ve Hande Ortaç edebiyatın karanlık zamanları anlatma gücünü ve alternatif anlatılarla kurulan var olma mücadelesini tartışacak.
“Bu Festival Bizim” kapsamında katılımcılarla bir araya gelecek Çağıl Kaya, İdil Meşe ve Selût’e festival kapsamında beş soru yönelttik.
- İstanbul’un müzik buluşması “Bu Festival Bizim”, bu yıl “Mutluluğun Ritmi” teması ile gerçekleşecek. Bu tema, bir sanatçı olarak kişisel yolculuğunuzla nasıl örtüşüyor, sizin için neler çağrıştırıyor?
- Festival müzik endüstrisinde çeşitliliği ve eşitliği savunan bir alan yaratıyor. Sizce bu tür festivaller endüstrinin geleceğini nasıl etkiliyor?
- Kadın müzisyenlerin seslerine odaklanan bir festivalde sahne almak, diğer performanslara kıyasla farklı mı? Bu tarz etkinliklerin müzik sektöründe kadınların daha eşit temsil edilmesine katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
- Bu yıl festivalin üçüncü edisyonu gerçekleşecek. Bu büyüyen geleneğin bir parçası olduğunuz için neler hissediyorsunuz?
- “Bu Festival Bizim” dinleyicisinin festivalden hem müzikal hem de duygusal olarak neler almasını umuyorsunuz?
Çağıl Kaya
- Yaşadığımız coğrafya gereği, tüm duyguların ve ruh hâllerinin iç içe geçtiği, her an ve çok hızlı değişebildiği hayatlar sürüyoruz. Umutsuzluğun çoğumuzu ele geçirdiği bir dönemde yaşıyor olmamıza rağmen sanatçılar/müzisyenler/performansçılar olarak inatla ve sürekli çalışıyor ve yaratıyoruz. Çünkü derdimizi ancak böyle söyleyebileceğimizi ve ancak bu şekilde umudumuzu kaybetmeden hayatta kalabileceğimizi biliyoruz. Bu yüzden mutluluğun, aynı şekilde devam eden belli bir ritmi olduğuna değil, sıradanlıktan uzak, değişkenliğe açık “an”lardan ibaret olduğuna ve bu “an”ları birbirine yaklaştırmak ve çoğaltmak için hayatta kalmaya ve yaratmaya devam etmemiz gerektiğine inanıyorum.
- Sadece müzik endüstrisi içinde değil, hayatın her alanında, ayrımcılığın olmadığı ve çeşitliliğin savunulduğu bir anlayışı son derece önemli buluyorum. Maalesef Türkiye; ırk, cinsiyet, tür, yaş demeden ayrımcılığın çok yoğun olduğu bir ülke. Konuyla ilgili geleceğe yönelik gerçekçi adımlar atmayı sadece kurumlardan beklemek yerine, kendi yaşamlarımızdan başlayarak, davranış ve yaşayış şekillerimizde köklü değişiklikler yapmamız gerektiğine inanıyorum. Ama tabii ki kendi alanımıza dönecek olursak çeşitliliğin savunulduğu festivallerin varlığı, geleceğe dönük değişimler için büyük bir umut kaynağı.
- Son yıllarda var olduğum çeşitli festivallerde kadınların çoğunluğa sahip olduğu organizasyonlar içinde çalışma şansım oldu. Her seferinde harika deneyimler yaşadım ve tabii ki odağında kadınların olduğu böyle bir festivalin parçası olmak son derece heyecan verici.
- Birlikte çalışacağımız için mutluyum. Keyifli bir atölye yapacağımızı düşünüyorum. Gelecek edisyonlarda müziğimi de sahnenize taşımayı dilerim.
- Festivalin her sene daha da geniş sayıda insana ulaştığını görüyor ve bunun içten ve yaratıcı paylaşımlar olduğunu düşünüyorum. Benim genel olarak festivallerden beklentim hem müzisyen hem de dinleyici olarak, mümkün olduğunca çok etkileşim içinde olabilmek, farklı müzisyenlerle, yeni müziklerle tanışmak. O yüzden “Bu Festival Bizim” dinleyicisinin beklentisinin de bu anlamda yüksek olduğunu sanıyorum.
İdil Meşe
- Festivalin teması doğrudan müzikle ilişkimi anlatıyor. Müzik benim için bir oyun alanı, bu yüzden de mutluluk dahil her duyguyu yoğun olarak hissetmeme izin veren ve iletişim kurmam için alan açan bir aracı. Mutluluğu en çok da birlikte müzik yapmayı sevdiğim müzisyenlerle birlikte oyun oynarken hissediyorum. Festivalde de birçok birliktelik odaklı proje ve konser olduğunu gördüm, bu heyecan verici.
- Tek tipleşmiş festivallerle dolu bir endüstride taze bir soluk. Endüstrinin geleceğini konuşabilmek için biraz erken. Öncelikle bu festival gibi birkaç festival daha olabilmesi lazım ki etkisini ölçebilelim. Şu an bu festival, bu kapsamda, Türkiye’de bildiğim kadarıyla türünün tek örneği.
- Ben bu sene bu festivalde sahne almıyorum ancak konuşmacı olacağım. Müzisyenlerin akıl sağlığı üzerine konuşacağız. Ancak önceki senelerde sahne aldım. Yaratıcı kadınların birbirinden ilham alması, güç alması ve birlikte üretmeye heyecanlanması açısından diğer performanslara göre farklı, özellikle de genç sanatçıların. Kadınların sektördeki görünürlüğü açısından olumlu katkı sağladığını düşünüyorum.
- Kendimi şanslı hissediyorum.
- Festivalde performans sergileyen sanatçıların heyecanlarının, tutkularının ve umutlarının dinleyiciler tarafından anlaşılmasını ve paylaşılmasını, bu tılsımın yorulmuş kalplerimizi hafifletmesini umuyorum.
Selût
- En mutlu ritmimi keyfimin kahyasına göre kendi çıtalarımı kovalarken, içten en derbeder şarkıları söylediğimde duyuyorum. O yüzden bu sene “Bu Festival Bizim” kapsamında sahnede olmak, “evet bu doğru bir durak hadi bakalım döktürelim izninizle” dedirtiyor.
- Bu kadar iyi çalışmalar çıkarken, artistik anlamda her gün elimizde ne varsa yapıp, bireysel vizyonumuzu ortaya koyuyoruz. Hayal satıyoruz o yüzden inanmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Kreşendo burada bir hayali yaşatan birçok kadını, üreticiyi bir araya getiriyor ve aradan belki de “gerçek hayat” hatta “trend” diye adlandırdıklarını aradan çıkarıyor. Üretim, şov, bir dünya yaratıp bunu yaşatmak bu kadar zorken bir de görünürlüğü, güncel aranan kaleme hitap etmediği, hatta bazen sadece “çok konuştuğu” için tercih edilmemek ister istemez motivasyonu düşürüyor. Festivalin ismini ilk duyduğumda yüzüme pis bir gülümseme oturmuştu - doğru ya şimdi “Bu Festival Bizim” , yarın her sahne. Bu tür anlara tutunmak, bağırmak, ilham olmak bak ne kadar iyi oluyormuş, yık tekerrürlerini demek gerek. Bu tür festivaller o bağırışın kurumsal kimlikli, katılımcı alanları benim gözümde, devamına çin çin, teşekkürler Kreşendo!
- İşittiğimizde, hislerle bu kadar alakalı olan müzik hakkında cinsiyet üzerine konuşmak zorunda kalmak bana çok ilkel geliyor. Mesele kulaklığınla sen arasında halbuki. Ama açıklanan isimlere bir kere, iki kere bakıyoruz ve bize bir yer yok dediğimiz günlere gelmişiz diyoruz bu yüzden bana hiç önemli değil, biz gene buluşacağız ve buluşuyoruz dediğimiz bir an gibi geliyor bu etkinlikler o yüzden daha özel. Sahne olmazdı sokakta çalardım yine bir yolunu bulup bağırdım ve bağıracağım. Eşitlik olmak zorunda ne kadar domine etmeye çalışırsan çalış, bir ses sahnede dinleyici ile buluşmak için ne içerik üreticisi olmak zorunda, ne standartlara göre güzel, ne seksi, ne trend vs…
- Unutmayacağım bir an olacak benim için, şu an hazırlık süreci bile öyle. Sonrasında elimden geleniyle yinelenmesi için tüm emeğimi ortaya koymak istiyorum. Aidiyet hissediyorum, görüldüğümü hissediyorum.
- Filtresiz bir şov izliyoruz; birlik duygusunun, zanaata inancın ve saygının nelere kadir olduğunun hissi havada ve görülmemesi imkânsız. Gözlerinizi kapatın ve dinleyin, hangi anınıza ve hayalinize hitap ediyorsa ona fon müziği olsun tüm duyduklarınız.
Kreşendo tarafından gerçekleştirilen müzik festivali “Bu Festival Bizim” hakkında ayrıntılı bilgiye ve biletlere buradan ulaşabilirsiniz.