Konser teknosunun yaratıcısı olarak bilinen, Berlin elektronik müzik sahnesinin öncülerinden Jan Blomqvist ile 26-28 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek Sónar Istanbul kapsamında merak ettiklerimizi konuştuk.
Jan Blomqvist, eşsiz minimal tekno ve organik vokaller karışımı, etkileyici canlı performansı ile 27 Nisan’da Sónar Istanbul’da dinleyicileri ile bir araya gelecek. Berlin merkezli solo sanatçı Blomqvist’in sesi, çağdaşlarından kolayca ayırt edilebiliyor. Derin ve kalın analog bas perdeler, dinamik bir şekilde katmanlanmış ve nefes alarak hareket ederek, melodi ritmini sürükleyici bir şekilde oluşturuyor. Enerjik ancak hüzünlü akorlar, bu temel üzerine ekleniyor. Jan'in imza niteliğindeki vokaller, sıradan monotnik dörtlükleri, yükselen nakarat kancalarını, belirsiz uzak tonlu atmosferleri ve neredeyse her zaman yerinde olan sözleriyle dikkat çekiyor. Tüm bu öğeler, her zaman 808 kick davul ve el ile çalınan perküsyon ritimleri büyük kulüp ritimleriyle birleşiyor. Jan Blomqvist'in etkileyici canlı performansını 27 Nisan Cumartesi günü Sónar Istanbul’da, SonarClub by %100 Müzik sahnesinde deneyimleyebilirsiniz.
Müzik yapmaya başladığınız ilk günden bugüne kariyerinizde neler değişti? Yolculuğunuzdan bahsederek başlayalım mı?
Yıllar içinde birçok şey değişti. O kadar uzun süredir müzikle uğraşıyorum ki eğer her şey aynı kalsaydı tuhaf olurdu. Başlangıçta gitar ve bas çalıyordum, genellikle farklı bir müzik tarzında kendimi evimde hissediyordum. Berlin'e taşınmam müziğimde yeni bir yol açtı çünkü elektronik müziği tanımaya ve sevmeye başladım. Kendi başıma müzik yapmaya başladım ama hâlâ müziğimi finanse etmek için geçimimi sağlamam gerekiyordu. Daha da başarılı olmaya başlamam başka bir dönüm noktasıydı. Şimdi birkaç yıldır en iyi bildiğim ve en çok sevdiğim şeyle geçimimi sağlıyorum. Aslında, tüm bu yıllarda aynı kalan bir şey var: Müziğe olan bağlılığım ve sevgim hâlâ çok güçlü. Umuyorum ki böyle devam eder.
Son çıkardığınız “Destination Lost” teklisi çok taze. Bu çalışma için Rodrigues Jr. ile nasıl bir araya geldiniz? Teklinin ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misiniz?
Evet, dediğiniz gibi “Destination Lost” birkaç gün önce çıktı ve çok yeni. Bu parçayı çok seviyorum! Çünkü canlı çalmak çok eğlenceli. Rodriguez Jr.'ı beraber çaldığımız etkinliklerden tanıyorum. Aynı zamanda Rodriguez Jr., 2018'de Disconnected albümümdeki “Maybe Not” şarkısını remikslemişti. İkimiz de birlikte çalışmak ve bir parça yapmak istedik. Süreç üzerine konuşacak olursam şöyle gelişti: Rodriguez Jr. ilk enstrümantal versiyonu gönderdi, ben de bu ilk taslağa melodi buldum. Daha sonra, prodüksiyonu stüdyoda cilaladık. Son olarak, MaybeMahri ile birlikte şarkı sözlerini yazdık.
Peki müziğinizi üretme sürecinde tek başınayken mi yoksa başkalarıyla çalışırken mi daha rahat hissediyorsunuz? Bize biraz üretim pratiğinizden ve rutinlerinizden bahsedebilir misin?
Bir ya da diğeri değil, her ikisi de. Genellikle şarkı fikirlerini kendi kendimeyken, çoğunlukla evimde gitarla bulurum. Ancak başlangıç sürecinden sonra, stüdyo ortağım Felix ve ben stüdyoda birlikte şarkı üzerinde çalışmaya başlarız. Hem yalnız çalışmayı hem de diğerleriyle birlikte çalışmayı sevdiğim için bu süreç benim için en uygunu olduğunu kanıtladı.
Bugüne kadar pek çok single ile birlikte dört tane de albüm çıkardınız. Yeni bir albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz? Yoksa bir süre daha tekliler ile mi yolunuza devam edeceksiniz?
Bir şey kesin: Yakında yeni müzikler duyacaksınız. Nasıl yayımlanacağı sorusuna gelince, gizemli adam olmak zorundayım ve cevap vermeyi tercih etmiyorum.
YouTube’da çok güzel uzun canlı video kayıtlarınız var. Bu kayıtları izlemek/dinlemek gerçekten çok iyi hissettiriyor. Bu kayıtları çekmeye nasıl başladınız? Geriye dönüp baktığınızda size nasıl hissettiriyor?
Evet, şimdiye kadar gerçekten etkileyici canlı kayıtlar var. Fark ettiğiniz için ve beğendiğiniz için çok teşekkür ederim. Benim için her şey 12 yıl önce, Berlin'deki Weekend Club'ın terasında “Something Says” şarkısının canlı kaydıyla başladı. O zamanlar türümde pek fazla canlı kayıt yoktu. Şimdi durum değişti ve ben dahil çok fazla sanatçı bu kayıtları muhteşem manzaralarda yapıyor. En etkileyici olanları, Alpler'de bir dağda ve İspanya'daki güzel Tossa de Mar'da yaptığım Cercle setleri. Benim için en unutulmaz olanlar, 2019'daki Burning Man Seti ve Münih'teki Disconnected Turu etkinliğinin canlı performansı. 2016'daki Robot Heart'teki ve 2019'daki Mayan Warrior'daki Burning Man setlerini ve tabii ki Türkiye'deki güzel açık hava etkinliklerini unutmamak gerekir.
https://www.youtube.com/watch?v=rE7GU7SLguo
Müziğinizle dinleyicilerine hissettirmek istediğiniz şey ne? Şarkılarınızı oluştururken belli bir duyguya göre mi hareket ediyorsunuz yoksa özel hikâyeleri mi var?
Tekrar söylemek gerekirse, bu soruya bir ya da diğer şeklinde yanıt veremem. Müzik duyguları ve hikâyeleri taşırken bile doğum aşamasındadır. Ancak hangi duygularım ve hikâyelerim müziğim aracılığıyla dinleyiciye ulaşıyor, bu bireysel bir süreçtir. Aynı şarkı, insanların aynı hayatı yaşamamış olmalarından dolayı farklı insanlar için farklı anlamlar taşıyabilir.
Dinleyicilerinizle nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Sizin için müzik ürettikten sonra biter mi yoksa onun dinleyici üzerindeki etkisiyle de ilgileniyor musunuz?
İzleyicime en çok bağ kurduğum yol kesinlikle benim için en doğrudan olandır. Yani canlı bir konserde. Ve bu konserler müzisyen olarak hayatımın ayrılmaz bir parçası olduğundan, “müzik yapmak prodüksiyondan sonra biter mi?” sorusu bana neredeyse tuhaf geliyor. Kusura bakmayın ama tam tersi doğru. Bir şarkı prodüksiyondan sonra doğaya salınır, yayımlanması doğumla da karşılaştırılabilir. Sonuç olarak, müziğimin hayatı, ben ve stüdyo ortağım dışında bir izleyici olduğunda gerçekten başlar. Her sahnede olduğumda etkisini doğrudan çok fazla hissedebiliyorum ve bu benim için çok önemli. Çünkü bu, gösteriyi ya başarıya ulaştırır ya da başarısız kılar.
Sosyal medya üzerinden dinleyicilerinizle etkileşim hâlinde olmayı seviyor musunuz?
Hmm, zorlu bir soru. Sosyal medya ile karmaşık bir ilişkim var. Bir yandan, insanların her yerden ve her zaman benimle bağlantı kurabileceği, büyük bir eşiği aşmadan bir yerde olmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum. Sahip olduğum takipçi kitlesiyle ve onların desteğiyle ve sevgisiyle hissetmek çok güçlendirici olabilir. Öte yandan, günün sonunda hissettiğim bağlantı gerçek değil ve bazen bu durum beni yorgun ve yalnız hissettirebilir. Sanırım 7/24 internet üzerinden bağlı bir dünyada kopuk hissetme paradoksu, bugünün ana sosyal konularından biri. En azından benim için.
Daha önce de birkaç kez İstanbul’da konser verdiniz? Buradaki dinleyici kitlenizi nasıl tanımlarsınız? Dinleyicileri bu sefer neler bekliyor?
Evet, Türkiye'ye geldim ve buradaki konserlerimde çok keyif aldım. Özellikle İstanbul kalbimde özel bir yere sahip. Burada çok hoş karşılanıyorum. Türkiye'deki insanlar çok sıcakkanlı ve kesinlikle nasıl eğleneceklerini biliyorlar. Ayrıca Karayipler’e benzeyen plajları ile karla kaplı dağların tek bir fotoğraf noktasında bulunduğu Akdeniz'in güney sahillerini çok seviyorum.
Son olarak gelecek projeleriniz neler? İleride bizi nasıl bir Jan Blomqvist bekliyor?
En önemli yaklaşan proje, bir süredir üzerinde çalıştığımız bir proje. Rodriguez Jr. ile yeni çıkardığım “Destination Lost” teklisi hakkında konuştuk. Bu aslında sadece yeni bir tekli değil, Disconnected adını verdiğim kendi plak şirketimden çıkan ilk şarkı. Hayatımda heyecan verici yeni bir dönem başladı ve kendi plak şirketimden bir şeyler yayımlamayı heyecanla bekliyorum. Kim bilir kimler bize katılacak? Ayrıca bu yıl yeni bir müzikal canlı kurulumu ile yeni bir canlı şov duyuracağım. Kim bilir belki de şu anda yeni bir albüm çıkarmayı düşünüyorumdur. Göreceğiz :)