“Gündelik hayatın estetikleştirilmesi” 21. yüzyılla birlikte giderek önem kazanan bir olgudur. Bu olgunun bir yansıması sıradan, gündelik öğelere atfedilen değerler çevresinde şekillenen yeni bir “sanat tasarımı anlayışı”dır. Diğer yandan, “gündelik” vurgusu, tam anlamıyla sıradan, kimi zaman “kitch”e varan, kimi zaman da “perişanlık turizmi” gibi tanımlamalarla gündeme gelen bir eğilimi yansıtır. Bu durumda, anılan “estetik” klasik tanımını— “olumlu” vurgusunu—yitirmiş, tersine bir yönelimi yansıtır olmuştur. Hattâ, “sanatın pespayeleşmesi” kavramıyla ifade edilen bir süreçte, müzik de, güncel sanatın diğer disiplinleri gibi, yaşam pratiklerini neredeyse bire-bir teşhir eden, bu halleriyle “sorunlu” üretimleri yüceltmeye başlamıştır.
21. yy. başında, büyük oranda daha önceki yüzyılın steril Modernizm’ine bir tepki olarak, hastalıklı, “sefil;” idealize edilenle, mükemmellikle taban tabana zıtlaşan, kusur ve çapaklarıyla dokusunu oluşturan ve kimliğini gerçekleştiren bir müzik estetiği, birçok platformda artan bir görünürlük ve dolaşım alanı kazanmıştır (örneğin, glitch, retro, “Lo-Fi (Low Fidelity),” “junk”, noise, circuit bending, hattâ bazı yönelimleriyle indie, sound art gibi güncel türler). Üreticileri ve takipçileri için çoğunlukla “konformist” yargısı benimsenen bu türlerin, diğer taraftan ne tür tepkisellikler içerdikleri; müziğin tanımına ve dolaşımına ne tür katkılar sağladıkları; hangi siyasî olgularla şekillendikleri, gibi tartışmalar çerçevesinde ele alınmaları, ilginç veriler üretebilmektedir. Bu yazı dizisinde “çapaklılık” öğesinin merkezî olduğu müzik hareketlerinden bazıları irdelenecek, ürettikleri ya da eklemlendikleri “kimlikler” ve sosyal bağlamları tanımlanmaya çalışılacaktır.