Öncelikle şunu söyleyerek başlayalım. Hi-fi bir yavaşlık meselesidir. Dinlediğiniz müziğin keyfine varmak, iki hoparlörün ortasında sanal bir sahne hissini duymak, yorumcuya yaklaşmak, sahnenin boyutlarını hissetmek, bestecinin ne yazmaya çalıştığını anlayabilmek, kayıdın en alt katmanlarına ulaşmak ve hepinizin tahmin edebileceği gibi takıntılı bir uğraştır.
Odyofiller ikiye ayrılır. Birincisi ekipmanı severler; ikincisi ise öncelikle müziksever olup müziği iyi bir sistemde dinlemek isterler. Birinci kategoridekiler, müziği ikinci planda ele alırlar. Kısacası müziği değil sesi dinlerler. Ben kendimi bir müziksever olarak tanımlayabilirim. Dolayısıyla ikinci kategori bana daha uygundur. Doğal olarak hi-fi konusunda kaynak önemlidir. Yani bunlar; bir cd çalar, bir pikap, ya da bir bilgisayardır.
Hepimizin hayatında var olan CDler, aşağı yukarı otuz yıllık ömürlerini tamamlayıp, yok olmak üzereler. Ya da yerlerini digital çalıcılara terk etmiş durumdalar. İlk bulunduğunda büyük heyecan yaratan CDler, plak(analog) kralığını tahtından indirmişti. Plak koleksiyonu olanlar CD’nin çıkışı ile birlikte koleksiyonlarını ya sattılar ya da birilerine verdiler. Çünkü CD, çırırtısız bir ses ve stoklama pratikliği sunuyordu insanlara. 90’ların başında hi-end CD çalarlar bir biri ardına piyasaya çıkıyordu. 2000’li yıllarda fiyatları olağanüstü yükseklikte olan -5.000 USD-40.000 USD arasında- müthiş vaatler veren (gerçeğe en yakın ses, sanki konserde gibi…) CD çalarlar piyasadaydı.
Bu arada, geçmişi Thomas Edison’a kadar uzanan, daha sonra gramofon ile devam eden analog cephesinde neler oluyordu... Pikap tasarımları 1970’lerden itbaren mühendislik alanını dikkate alarak ilerlemekteydi. Bunlar arasında REGA, J.C. VERDIER, MITCHELL, THORENS, SME gibi firmalar sayılabilir. Bunlar farklı yollarda tek bir amaç için yola çıkmışlardı: İnsanı yormayan, doğal, uzun süre dinlenebilen müziğin sizi içine çektiği bir ses anlayışı... Bu pikapların fiyatlarıda 2000’li yıllardaki CD çalar fiyatlarından hiç de aşağıda kalmıyordu. CD kralığı devam ederken ve de yüzyıl değiştikten sonra hi-end müzik sistemlerini içinde pikaplar yeniden boy göstermeye başladı. Bunlar olurken digital dünyada ise SACD-DVD Audio format tartışması sürmekteydi. 2004 yılından itibaren yeniden plaklar basılmaya başladı. Hatta ECM firması, depolarında 80’li yıllardan kalma plaklarını satar olmuştu. Speakers Corner gibi pek çok küçük firma, odyofillere yönelik ağır plaklar (180 gr) basmaya başladılar. Bunlar Jazz, Rock, Folk gibi türleri içeriyordu. Klasik müzik için ise 2007’yi beklemek gerkiyordu.
Pikap ile analog müzik dinleme; pikap dengesi, kol ayarları, iğne açısı ve ağırlığı gibi belli zorlukları içerir: Plakta ise temizlik, dik muhafaza etme ve bir yüzü bittiğinde arkasını çevirme gibi uğraştırıcı detaylar vardır. Bütün bunlar yaşadığımız ve hemen hemen her şeyin bilgisayarla yapılabildiği çağımızda bize biraz yavaşlama şansı tanıyacaktır. En sonunda pikap almakla her şey bitmez. Bunun yanında pikap katı (phono amplifier), iğne gibi çok önemli parçalara ihtiyaç vardır.
Pikap, phono katı, iğne için pek çok alternetif ülkemizde temsilcilikleri aracılığıyla satılmaktadır. REGA, LINN, SME, VPI, J.C VERDIER, BLUENOTE, MITCHELL; bunlar hem anolog tarihinin klasik tasarımlarını, hem de son mühendislik harikalarını tasarımı tasarlayıp üreten firmalardır. 200 USD ile başlayan pikaplar 150.000 Euro fiyatlara kadar yükselebilmektedir. Aynı sekilde iğneler 50 USD fiyatlardan başlayıp 15.000 USD fiyatlara kadar ulaşmaktadır. Burada bütçe önemli iken, daha önemli olan pikap, kol, iğne, phono katının uyumudur. Ucuz pikaplarla başlayıp ilerlemek doğru olan yöntemdir. Analog ses insanı içine alan, müziği az dinleyen insanları insanı bile şaşırtan bir yoldur.
Sonuç ister eski analogcu olun; isterseniz yeni başlayın ya da odyofil olun. Pikaplar sizi müziğin heyecanlı dünyasına davet ediyor. Hem de hiç olmadığı kadar çeşitlilikle!
İlgili web sayfaları:
www.timpani.com.tr (REGA)
www.filelektronik.com (Verdier, Bluenote)
www.lotusconcept.com (SME, VPI)