Bu yıl William Shakespeare’in 400. ölüm yıl dönümü. Sene başından beri British Council öncülüğünde Shakespeare’in ölüm yıldönümü sebebiyle gerçekleştirilen etkinliklerin bir ayağı da Başka Sinema ve British Council Theatre ortaklığında gerçekleştirilen film gösterimleri oldu. Etkinlik serisi kapsamında dün akşam Uniq Istanbul Açıkhava Sahnesi’nde Manchester menşei Royal Exchange Theatre’ın BAFTA adayı kapalı gişe oyunu Maxine Peake’s Hamlet’in gösterimi yapıldı.
Sekiz farklı kamera açısıyla filme alınan oyunun yönetmenliğini Margaret Williams üstleniyor, film versiyonunun yönetmenliğini ise Sarah Frankcom üstleniyor. Başrolde İngiliz oyuncu Maxine Peake’i izliyoruz. Peake agresif kısa saç kesimi, beyaz bol gömleği, buz gibi yüzü, manik çıkışları ve keskin fiziksel duruşuyla baştan aşağı travmatik oyunu öyle güçlü bir duyguyla yürütüyor ki performansıyla seyircisini bir anda içine çekiyor. Dört asırlık oyunun Hamlet karakterinde yeni bir mihenk taşı olarak değerlendirilmesi boşuna değil yani.
Shakespeare’in sadakat, ihanet, aşk, cinayet ve delilik üzerine oyunun anahtar kelimesi; öfke. Oyunda sade ve minimal sahne dekoru hayli etkili biçimde kullanılmış. İyi anlamda basit kostümleri ve oyuncuların sahne efektleri kadar müzikleriyle de söz konusu gerginliği üç saatten biraz fazla süren oyun boyunca muhafaza ediyor.
Hızlı, akışkan ve çarpıcı, Maxine Peak’s Hamlet’ini en iyi anlatacak sıfatlar bunlar olsa gerek. Oyunun en önemli özelliği ise karakterlerin cinsiyetlerinin yer değiştirmiş olması. Bunu oyunu izlemeden evvel biliyorken, akla ilk gelen elbette Türkiye sinemasının auteur yönetmeni Metin Erksan’ın başrolünde Fatma Girik’in oynadığı Kadın Hamlet filmi oluyor. Zira Hamlet’i sosyalist ve feminist İngiliz oyuncu Maxine Peak canlandırıyor. Fakat Maxine Peak’in canlandırdığı Hamlet; erkek bir Hamlet. Dolayısıyla ilk akla gelen söz konusu kıyaslamanın yazıda herhangi bir hükmü yok.
Bir kadın oyuncuyu erkek rolünde izlemek izleyicisinde farklı türden bir yadırgama hissi yaratıyor. Oyunun alametifarikası da burada belki. Zira söz konusu cinsiyet değişikliği ile beraber Hamlet karakterinin kendi başına içinde bulunduğu yabancılaşma durumuna farklı bir boyuttan yaklaşma imkânı sağlıyor. Hamlet’in öfkesine de yeni bir boyut kazandıran bu durum sadece başrolle sınırlı değil. Mezar kazıcılarının da kadın rolünde karşımıza çıktığı oyunda kralın danışmanı Polonius’u da Polonia olarak karşımıza çıkıyor. Meraklı, işgüzar ve dedikoducu Polonia rolünde izlediğimiz Gillian Bevan oyunun gerginlik katsayısının yükseldiği anlardaki sarkastik çıkışlarıyla bir anda izleyicisinde bir nefeslik rahatlamalar yaratan can yeleği gibi de aynı zamanda. Polonia’nın kızı rolündeki Ophelia yani Katie West ise çaresiz aşığın hakkını verircesine asil, zeki, yaralı ve tutkulu. Oyundaki bir diğer ikilik ise Danimarka prensinin hem babasının katili hem de ülkenin yeni kral amcası rolünde izlediğimiz taş kalpli, ihtiraslı, kötücül aynı zamanda haksızlığa uğramış ve katilinin peşindeki hayalet rolünde de beliriyor olması.
https://www.youtube.com/watch?v=A-sZW-2V_yY
Shakespeare’in çağdaş yorumları içinde Maxine Peak’s Hamlet’in ayrı bir yere konması boşuna değil kesinlikle. İngiliz yazarın artık dünyaya ve tarihe mal olmuş “olmak ya da olmamak” deyişiyle en ikonik oyunu Hamlet’inin Maxine Peake versiyonu enerjik, güçlü anlatımı kadar narin görünümlü fakat kaya gibi sert Maxine Peak yorumuyla kesinlikle eşsiz.