Korku gerilim türünde birbirinden başarılı filmlerle anılan İspanyol sinemasının yeni örneği Ölüm ve Ötesi, güzel oyuncu Anna Fritz’in bir otel odasında ölü bulunmasıyla başlıyor. Peki Hèctor Hernández Vicens imzalı film beklentileri karşılıyor mu?
Tez, Diğerleri, Yetimhane, Rec: Ölüm Çığlığı, Genesis, Julia’nın Gözleri…. Liste uzayıp gidebilir.
İspanya sineması 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren özellikle de korku gerilim türünde birbirinden başarılı örnekler verdi. Tüm dünyanın ilgisini çeken bu filmler, yalnızca insanoğlunun doğaüstünün bilinmezliğine karşı duyduğu korkuları değil, siyasal tarihin yarattığı ruhsal tahribatı da sinemasının odağına oturtuyordu. Yaklaşık 40 yıl boyunca Franco diktatörlüğü altında yaşayan ülkenin genç sinemacıları hem faşizm hem de faşizm sonrası arızaları filmlerin birer unsunu haline getirip yepyeni bir kanal açmışlardı.
Ne yazık ki, bu hafta gösterime giren Hèctor Hernández Vicens imzalı ‘Ölüm ve Ötesi’ (El cadáver de Anna Fritz) bu gelenekten hiç nasibini almamış görünüyor. Bir hastane morguna koyduğu üç erkek ve bir kadının kendinden menkul arızaları ve hayatta kalma mücadelelerini anlatma iddiasındaki filmin bunu başaramadığını ilk elden belirtelim.
‘Ölüm ve Ötesi’, Anna Fritz isimli güzel bir oyuncuya dair övgü dolu ve televizyondan geldiğini tahmin ettiğimiz seslerle açılıyor. O sırada ekranda gördüğümüz ise hastane koridorlarında sedye ile taşınan ölü bir beden. Açılış jeneriğinin sonunda televizyon sesleri bize güzel oyuncu Anna Fritz’in bir otel odasında ölü bulunduğu söylüyor ve anlıyoruz ki, ceset ona ait.
Morg görevlisi Pau, kadının fotoğrafını çeker ve arkadaşlarına gönderir. İvan ve Javi kafayı bulmuş bir halde onun yanına gelirler. Kadının cesedini görmek isterler ve İvan, ölü bedenle birlikte olmak istediğini söyler. Javi karşı çıkar, Pau destekler. Aslında, ikisi nekrofili, biri onlara çok da açıktan karşı çıkmaya cesaret edemeyen üç adam hikayenin odağında. Ta ki, Anna da bu hikayenin bir parçası olana kadar.
Ölüm ve Ötesi, 76 dakikalık süresiyle kısa bir film gibi geliyor ama öyle değil. Daha çok gereğinden fazla uzatılmış bir ‘kısa filmi’ andırıyor. Senaryo yazarlığından gelen, daha önce televizyon dizisi de yöneten Hèctor Hernández Vicens bu ilk kurmaca filminde bulduğu fikri değerlendirmekten uzak kalmış ne yazık ki. Sıkça kullanılan kötü çocuklar, iyilik yapmak isteyen genç ve kurban kadın klişesine sırtını dayadığı yetmiyormuş gibi türün en standart klişelerini yerine getirmekte bile yeterince maharetli olduğunu söylemek zor.
Üstelik yönetmenin kötü karakterleri o kadar tek düze ki, ‘eğlence arayan bir grup genç’ gibi başladıkları hikaye giderek sarpa sarıp bütün hayatları alt üst olacak düzeye geldiği anlarda bile filmin başındaki hallerinden farklı bir noktada değiller. Film uzasın diye birbirine tekrar eden, hiçbir yere bağlanmayan ve ‘film bu kadar erken bitemeyeceği için’ tekrar başladığımız yere döneceğimiz hissinin peşimizi bırakmadığı bir yapım var karşımızda.
Ölüm ve Ötesi, kısa metraj bir öğrenci projesi olarak hayata geçirilseydi eğer kayda değer bir şeyler bulup çıkartabilirdik belki içinden ama ne yazık ki 76 dakikanın bile içini dolduramayan senaryosuyla hakkında söyleyebileceğimiz tek şey: Ölüm var ama ötesi yok!