12 OCAK, CUMA, 2018

Ortak Kaçış Rampası: Hedonutopia

Haz anlamına gelen “hedon” kelimesiyle, gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı ya da düşünce anlamını taşıyan “ütopya” kelimelerinin bir araya gelişiyle oluşan “Hedonutopia” grubu, yerli sahnenin son zamanlarda en dikkat çeken isimlerinden.

Ortak Kaçış Rampası: Hedonutopia

Fırat Külçek, Kerem Feyzi, Gülden Aybar’ın tılsımlı melodilerinin bir araya gelerek kimliksiz bir dünyaya sürüklenmemizi sağladığı Hedonutopia; ilk albümleri Ucube Dizayn’ın ardından geçtiğimiz ay yeni albümleri Yarı Cennet’i yayımladı. Albümün lansman tarihini heyecanla beklediğimiz şu günlerde kendileriyle bir araya gelip müzikal serüvenlerini, ilk albümleri Ucube Dizayn’ın oluşum sürecini, yeni albümleri Yarı Cennet’e doğru yol alırkenki deneyimlerini ve evrensel dillerini konuştuk.

Hedonutopia’nın geçmişi üniversite yıllarına, hatta İzmir’e kadar uzanıyor. Nasıl bir araya geldiniz? Neler geçti bir araya gelmenizden bu yana?

Fırat (Külçek), Kerem (Feyzi) ve Tınaz (Bektaş) ortak kaçış rampalarına Hedonutopia ismini vereli on yıl oluyor. Ömür ortalamamız alınsa üçte birine tekabül eder. Tanışmamızdan bu yana birbirimizi çok tuttuk. Kadro zamanla genişlese de bundan hiç pişman olmadık hatta hatırladık; biz üç kişiydik. “Hedonutopik” karakterli insanlarız. Dostluğumuzu bu hediyenin üzerine kurduğumuzu fark ettik. İlk fanımız Seray ise dört yıldır bizimle birlikte. O bizim dışa açılan kapımız. İç seslerimizin yönlendirdiği virajlardan geçtik kendimizce. Yıllarca alınması için ağlayıp durduğu jipin direksiyonuna lak diye oturtulmuş ve şokla birlikte gözünden hââ yaş damlayan çocuklar gibiyiz. 

Sıkı takipçileriniz olduğunu biliyoruz ancak 10 yıllık serüveninizde sizi ilk defa duyup, tanıyan ve geçmişte neden bilmediğine hayıflanan da büyük bir kitle var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, kırılma noktanız ne oldu?

Biz yıllarca, başta Peyote olmak üzere; Arkaoda, Karga, Gram, Dunia gibi ülkemizin gelişimine katkıda bulunan mekânlarda müzisyenliği öğrenmeye çalıştık. Beş-on kişiye çaldık, onlar da bizim gibi hayallerinin peşinde koşan müzisyenlerdi. Şimdilerde dinliyorsunuz çoğunu. Her konserden sonra kendimizi yenilmez hissederdik. Beş-on kişi konusu aklımıza bile gelmezdi. Ucube Dizayn’ın Karga lansmanından bu yana yıllarca hesaba katmadığımız gerçek karşımıza çıkageldi: Dolu konser. Bu da yetmezmiş gibi Lasido’da birlikte bağırmalar, yok efendim Eridin Amma’yı gene çalın... Yeni alışıyoruz. Çok keyifli. Takipçilerimiz çılgınlar ve gerçekten kaliteliler. Ne mutlu daha başındayız. Maymun Kral’ın sözleri üzerine iki yüz kez mesajlaşmış olabiliriz. Sofar’da yer almamız fark edilişin ilk habercisiydi. Hatta ilk albümdeki Lasido, Mayalar, Blonde Sofar canlı kayıtlarıdır. Tahsin Güngör Aktürk ve Eda Demir’in bize gönderdikleri kayıtlar artık yayımlanmayı kaçınılmaz kılmıştı. Tabii Battle of the Bands birinciliğinin bizi Dokuz Sekiz Müzik ile tanıştırması filmin devamı oluyor. Daha birçok olay ve etmen vardır.

©Nazlı Erdemirel

Bir röportajınızda “Müzik yapmak için bir araya geldik, albüm yapmak için değil” dediğinizi okumuştum. Gerçekten de grubun kuruluşuyla ilk albüm Ucube Dizayn arasında yedi sene var. İlk albümdeki şarkılar bu yedi senelik süreçte mi oluştu, nasıl geçti sizler için bu süre?

İlk yaptığımız şarkı İsimsiz’i üçüncü albüm için kaydedeceğiz. Yaklaşık on şarkı ilk dönemin eseri. Yeterince demlendiler, yola çıkmaları gerek. Yeni dönem şarkılarla kaynaşıyorlar. Şarkıların yıllar içersinde hakettikleri dinleyiciyle buluşacaklarına inanıyoruz. Plansız bir planlılıkla üretime odaklanmış durumdayız. 10 yıldır hazırlık yapan alternatif astronotlar gibiyiz. Albüm ise uzay mekiği. O uzaya gidiyoruz lakin rotamız içten ve belirsiz.

Tarzınızla ilgili; dream pop, downtempo, indie-electronic gibi tanımlamalar yapılıyor. Siz kendi müziğinizi spesifik terimlerden arındırarak nasıl anlatırdınız?

Kategorileştirme geçici bir rahatsızlık. Uniq mi değil mi? Geleceğin insanları buna bakacaktır. Biz neden umursayalım? “Müziği ve ona bakışınızı değiştirmek için geliyoruz.” (Sigur Ros)

©Nazlı Erdemirel

Yeni yıldan hemen önce dinleyici ile buluşan, Dokuz Sekiz Müzik’ten çıkan yeni albümünüz Yarı Cennet, toplam 7 şarkıdan oluşuyor. Nasıl dönüşümler yaşadınız iki albüm arası?

Yarı Cennet albümü bir plan dahilinde yapıldı. Taner Yücel’in yazdığı ritimler ve mix hâkim, belirleyici. Oysa ilk albüm Ucube Dizayn’da işler çok farklı. Canlı Sofar kaydı var üç tane, Cansın Dugan’ın kaydettiği Eridin Amma baya önceki bir iş. Gerisini biz kaydettik. Metin Bozkurt mix deneyimini konuşturunca rahatlamıştık. Yarı Cennet ise iki buçuk günde Çatı Stüdyo’da kaydedildi.

İlk albümünüz Ucube Dizayn’a göre daha sert ve keskin bir ritim var gibi Yarı Cennet’te. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

İmkânlar dahilinde en iyi açıklığa sahip müzisyen kimse onunla buluşuyoruz. Taner Yücel’in Raws ve Jakuzi gibi grupları var ve elimizdeki birkaç dehadan biri. Tabii sert olacak ritimler, Taner midleri seven bir müzisyen. Bu eşittir keskinlik demek oluyor. Kasaba girip lahana isteyemezsiniz. Size manavı gösterir. Deniyoruz, tanışıyoruz, öğreniyoruz. Ve ne yaşarsak yaşayalım “keşke” demiyoruz. Bizim eksik yanımız ritimlerimiz olmuştur, her zaman söyleriz. Çok davulcu peşinde koştuk. Bir türlü olmadı. Bir gün gelecek olan beyaz atlı Simone Pace’mizi bekliyoruz belki de. Kim bilir? O güne kadar ritimlerimiz -sürekli bir arayışın kanıtı gibi- her an değiştirilebilir serbestlikteler. Taner’in ritim seçkisi yeni ve farklı bizim için. Daha birbirimizi yeni tanıyor olmamızı da hesaba katarsak; üçüncü albümün kaydında Taner Yücel serbestisine daha da açık olacak olabiliriz.  

©Nazlı Erdemirel

Doğa ile baş başa kalmayı sevdiğinizi biliyorum, peki kimlerden nelerden ilham alıyorsunuz?

Müzik dışında sorumsuzluk hakkımızı kullanabildiğimiz yerlerden biri de doğa. Çadır kurup, ateş yakıp; kahkahalı bir sohbeti müzikte devam ettirebiliyoruz. Kendi içimize yolculuk edebildiğimiz her yer bize ilham kaynağıdır. Bu bazen kumsalda uyandığın bir gün doğumu, dinlediğin bir ambiyans ya da dostlarla geçen bir gece olabiliyor. 

Grup halinde üretim sizi nasıl etkiliyor, nasıl bir deneyim sizler için?

Müziği ciddiye alıyoruz, ona zaman ayırmamızı engelleyen her şeyden ve herkesten yavaş yavaş vazgeçiyoruz.

©Nazlı Erdemirel

Ayrıca albümdeki tüm söz, müzik ve düzenlemeler Hedonutopia imzası taşıyor. Türkçe müzik yapıyorsunuz ancak evrensel bir diliniz var, bunu yakalamak çok zor ve kıymetli. Siz evrensel dil/müzik hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

Teşekkürler. Bunu gerçekleştirmeye bir parça bile yaklaşmış görünüyorsak ne mutlu bize. Önceliğimiz her zaman melodidir, sözler genelde zamanla oluşur. İlk duyguyu melodi verir, söz zamanla o duyguyu tarif etmeye çalışır. Acelesi yoktur, içtendir. İnsanlık ve dünya neden bu halde diye oturup ağlamışlığımız vardır. Evrensel düşüncede üreten insanlarsanız sadece Ege bölgesi düşünce yapısında olmuyorsunuz. Üretimleriniz de kendiliğinden genişliyor.

Peki şimdi sırada ne var?

Önce güzel bir Yarı Cennet lansmanı, hemen ardından üçüncü stüdyo albümümüzün kaydına hazırlanmak istiyoruz. Festivallerde çalmaya devam etmek bir diğer amacımız. Festival ruhu çok önemli. 

Not: Lansman bilgileri yakın zamanda duyurulacak takipte kalın. 

https://www.youtube.com/watch?v=1E2w9CouRE0

0
10952
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage