Nergis Öztürk ve Cemal Toktaş çiftinin kurduğu Taşra Kabare, ilk projesi “Temizlik İşleri” ile sezonun tiyatro oyunları arasındaki yerini aldı. Oyunun yazımından oyunculuğuna kadar hemen her aşamasında bulunan ikiliyle üçüncü oyunlarının provasında bir araya geldik.
Taşra Kabare’nin, sadece bir tiyatro değil aynı zamanda bir yapım şirketi olduğunu belirteyim önce. Böyle bir ismin seçilmesindeyse oyuncu Nergis Öztürk ve Cemal Toktaş’ın taşra kelimesinin ardında gördükleri anlamlar var: Sokak, özgürlük, köy, şehir, insan yani her şey… Bu minvalde yapmak istedikleri işleri taşıyabilecek bir tür olan kabare de taşraya eşlik etmiş ve Taşra Kabare ismi çıkmış ortaya. Peki hem meslektaş hem de hayat arkadaşı olan Öztürk ve Toktaş çifti, “Hadi şimdi de iş kuralım” mı demişler? İşte orası pek öyle olmamış...
Taşra Kabare fikri nasıl doğdu?
C.T: Biz birlikte olmaya başladık. Sonra anladık ki böyle bir kabare kurmak ikimizin de hayaliymiş meğer. Bundan bir buçuk yıl kadar önce hayallerimizi ortak bir noktada buluşturalım dedik ve işe yeni bir metin hazırlayarak. Oynadığım dizi nedeniyle bir yıl Ürgüp’te yaşadığımız dönemde oyunu yazdım ve döner dönmez çalışmalara başladık. Henüz yolun başındayız, üçüncü oyunumuzu oynayacağız bu akşam. Bunun dışında Taşra Kabare’nin üzerinde çalıştığı başka işler de var. Yakında belli olacak hepsi, şimdiden söyleyip sürprizini kaçırmayayım.
Sezon boyunca sadece Moda Sahnesi ve Sahne Pulcherie’de mi oynayacaksınız?
N.Ö: Şimdilik yakın zamandaki programımız öyle görünüyor. Ancak ilerleyen dönemde İstanbul içi ve şehir dışı turnelerimiz olacak.
Provalara nerede hazırlandınız? Bir mekanınız var mı?
N.Ö: Biz o konuda şanslıyız çünkü Beylerbeyi’nde bir ofisimiz var. Bahçeli bir ev orası ve bahçesinde stüdyo alanı yaptık. Prova mekanımız da orası oldu.
Evde ve işte sürekli birlikte olmak işinize nasıl yansıyor?
N.Ö: Bize iyi geliyor. Bu zamanda kadar hep öyle oldu. Bundan sonrasında da sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum. Tiyatro provası bu işler içinde en ağır olanı olsa gerek. Çünkü her şeyini bizim yapmamız gerekiyor. Cemal ile gayet güzel çalışıyoruz. Birlikte bir dizi yaptık, oradan da bir alışkanlığımız var. Şanlısıyız ki birlikteliğimiz işimize olumlu bir etki yapıyor.
Yedi kişilik bir oyuncu kadronuz var. Metni kendiniz yazdınız, oynuyorsunuz ve hatta görüyorum ki teknik provada bile birlikte hareket ediyorsunuz. Hazırlık aşamasında nasıl bir çalışma metodu izlediniz?
C.T: Oyunun yazım sürecinde diyalektik ortam oluşturmuştuk Nergis ile. Yazdığım her şeyi onunla paylaşma fırsatım oldu. Özellikle metnin endişe duyduğum yerlerinde çok desteğini gördüm. Yeni bir metin olması hem heyecan verici hem de birçok oyuncu ve yönetmen tarafından risk olarak görülebilecek bir durum aynı zamanda. Oyunumuzun yönetmeni Ali Altuğ, benim lise tiyatrosundan hocamdır. Oyunun bitmesine yakın bir zamanda bu oluşumdan, oyunu sahnelemek ve onunla çalışmak istediğimizden bahsettim. O da sağ olsun gururlandı ve hiç sorgulamadan yönetmeyi kabul etti. Daha sonra oyuncu arkadaşlarla paylaştık, onlar da olumlu yaklaştılar. 40 prova sonrasında da prömiyerimizi yaptık.
Nergis Hanım sizin de yazarlığınız var mı?
N. Ö: Hiç yok, keşke olsa. Eskiden her genç gibi bunalımlı dönemlerimde benim de şiirler yazmışlığım var (gülüyor). Şaka bir yana bu bir yetenek işi ve herkesin yazması gerekmiyor.
C. T: Ama çok güzel fikir bulur, sağlamasını yapar ve yazan kişiyi motive eder.
Sinema ve televizyonda sıkça gördüğümüz simalardansınız. Taşra Kabare için “tiyatro kökenine bir dönüş” diyebilir miyiz?
N.Ö: Cemal’in uzun süreden sonra ilk defa sahneye çıkışı olsa da ben okuldan sonra sürekli tiyatro yaptım aslında. Dolayısıyla buna tiyatroya dönüş gibi değil de “artık zamanı gelmişti” diye bakabiliriz. Çünkü ikimiz de yaptığımız işleri tiyatro, dizi ya da sinema diye ayırmıyoruz. Tabii Cemal için yazarlık da eklendi bunlara. Bu oluşum, bir hayal ve ihtiyaçtan doğdu. Geri dönüş ya da ileri gidiş gibi görmüyoruz.
C.T: Ayrıca kendi işimizi kurduk, başka bir projede yer almayacağız gibi bir durum da yok.
N.Ö: Kesinlikle öyle. Biraz proje bazlı bakmak gerekiyor. Taşra Kabare’nin kimi işlerinde sadece mutfak kısmında da kalabiliriz. Bu oyun, bizim de içinde olacağımız şekilde denk geldi. Sonrakilerde işine göre yeni isimler olacaktır. Açıkçası bizim oynama açlığımız yok, üretme açlığımız var.
Böyle Bitmesin dizisinden Yeliz Kuvancı da kadronuzda. Yeni bir işte benzer kadroları görünce, “İş dışında da iyi arkadaşlar galiba” gibi bir izlenim olabiliyor. Sizde de var mı böyle bir durum?
C.T: Uzun süren dizi setleri malum, orada artık arkadaş, kardeş gibi oluyorsun. Evden daha fazla zaman geçirdiğiniz bu ortamda da birbirinizi daha iyi tanıma fırsatı buluyorsunuz. Haliyle hangi disiplinde çalıştıklarını da görüyorsunuz. O yüzden uyuştuğunuz oyuncu arkadaşlarla daha sonra başka projelerde bir araya gelme isteğinin uyanması çok normal. Dışarıda arkadaş olmamızın yanında, özellikle birlikte çalışmaktan keyif aldığımız arkadaşlarla devam ediyoruz.
Siz seyirci olsanız, Temizlik İşleri oyununun tanıtımını gördüğünüzde en çok neyi merak edip izlemeye gelirdiniz?
C.T: Kimmiş şu çok önemli şahsiyet diye merak ederim. Bir de “kimliği belirsiz” demişler, onu öğrenmek için gelirim.
Oyunda temizlik işçisinin erkek olması kasıtlı bir seçim mi? Sanki bu mesleğin sadece kadınlara giydirilmesiyle derdiniz varmış gibi?
C.T: Bu karakterin altındaki mesaj anlamında cevabı siz verdiniz zaten (gülüyor).
Oyunda gündemi yakalama hatta politikleşme kaygınız oldu mu?
C.T: Kabare türünün içinde bu bahsettiğiniz şey zaten var. Biz de bir kabareyiz ve bazı güncel sosyal ve politik olaylara kendine has üslubuyla bir önerme sunma çizgisindeyiz. Bu üslup tiye almak ya da bir şeyin altını çizmek şeklinde olabilir.
N.Ö: Yaptığımız işlerde kendimiz olmaya çalışıyoruz ve ürettiklerimiz kendi dünya görüşümüzü de kapsıyor. O nedenle kaygıdan ziyade ihtiyaç demek daha doğru geliyor bana. Kaygı insanı boğan, kısıtlayan, içe dönük bir duygu. Oysa biz hep daha dışa dönük ve ferah bir yerden yola çıkıyoruz. Çünkü ne olursa olsun umudumuz var.
Bu duygu seyirciye de geçiyor mu? Nasıl dönüşler aldınız?
C.T: Çok güzel tepkiler alıyoruz. Beklediğimiz dönüşleri aldık diyebilirim. Tabii aldığımız yorumlar birbirinden farklı olabiliyor ama hepsi bizi memnun eden yorumlar. Böyle olunca da başa dönüp “İşte bu yüzden Taşra” diyoruz. Herkes kendinden bir parça buluyor. Zaten bu kurgusunda var.
N.Ö: Evet, sahnede iki metin varmış gibi ama bu iki metin, hem tarz hem biçim hem de karakterlerin/tiplerin oturduğu yer olarak karşımıza çıkıyor. İzleyicinin bir kısmı bir metni takip ederken bir kısmı da kalan metne odaklanıyor. Tepkiler de bu ayrıma göre değişiyor aslında. Çok güldük diyen de var, çok hüzünlendim diyen de. Cemal’in bilerek kurguladığı bir durum bu. Mesela benim oynadığım karakter, hem metin hem üslup olarak ayrı bir yerde duruyor.
Farklı sanat türlerine ilginiz nasıldır? Yaptığınız işlere dahil etmeyi düşünüyor musunuz?
N.Ö: Cemal söylemeyecektir, ben söyleyeyim. Müzikle ilgileniyor. Kendini profesyonel görmüyor ama bence öyle. Evimizde bir stüdyoyu dolduracak kadar müzik aleti var. Saksafon, trompet, klavye, yan flüt, ritim enstrümanları… Müziği işimize dahil etmeyi çok istiyoruz hatta müzikli oyunlar yapma fikrimiz var.
Taşra Kabare dışında yeni oyunlar ya da projeler var mı?
N.Ö: Daha önce Engin Hepileri ile oynadığım Oda ve Adam’ı 30 Kasım’da Moda Sahnesi’nde yeniden sahneleyeceğiz. Onun dışında yine Engin ile Akciğer adlı yeni bir oyun yapıyoruz. Henüz prömiyer tarihi belli değil.
C.T: Benim dizim daha yeni bitti (gülüyor). O yüzden şu sıra Taşra Kabare’nin işlerine yoğunlaşmış durumdayım.
Oyuncuydunuz, şimdi bir de iş adamı/kadını olma misyonunuz var. İş hayatınızda neler değişti?
N.Ö: Ben olmadım, hâlâ oyuncuyum (gülüyor).
C.T: O biraz bana yansıdı sanırım. Çevremdekiler “Sabah sekiz akşam beş çalışmaya başladın” diyor. Tabii diziye giderken de yoğun çalışıyorduk ama başka matematiği oluyor o çalışmanın. Ancak Taşra Kabare sonrası gördüm ki bu düzende çalışmayı seviyorum, bana külfet gelmiyor.
N.Ö: Cemal’in organizasyon kabiliyeti çok yüksektir zaten.
Peki evdeki organizasyon yükü kimde?
N.Ö: Her türlü organizasyon Cemal’de. Ben organize olamıyorum ama bana bir iş verildiğinde yapabiliyorum. Bu konuda mükemmel bir çift olduk (gülüyor).