24 MART, CUMA, 2023

“Oyunu Bir Çeşit Anksiyete Krizi ve Kabus Olarak Yorumladım”

Kayhan Berkin ile yönetmenliğini üstlendiği, sezonun dikkat çeken oyunlarından Kibritin Ucunda’ya dair merak ettiklerimizi, yönetmen ve oyuncu olarak tiyatrodaki yaratım süreçlerini konuştuk.

“Oyunu Bir Çeşit Anksiyete Krizi ve Kabus Olarak Yorumladım”

Ocak ayında prömiyerini yapan Kibritin Ucunda, sezonun iddialı yapımlarından biri oldu. Zorlu PSM Prodüksiyonu’nda hazırlanan oyun, tiyatro izleyicisinin yakından takip ettiği yazar Murat Mahmutyazıcıoğlu tarafından kaleme alınırken, yönetmen koltuğunda müzikalden tek kişilik performansa pek çok projede hem yönetmen hem de oyuncu olarak yer alan Kayhan Berkin oturuyor. Oyun Rıza Kocaoğlu’nun yüksek enerjili tek kişilik performansıyla seyirciyle buluşuyor.

Kibritin Ucunda’nın kahramanı Kerem, 30’larının başında, genç bir plaza çalışanı. Karlı bir İstanbul gecesinde içindeki karanlığı, kayboluşlarını, kibritin ucundaki hayatını anlatırken tanışıyor seyirci ile. Geçmişinin hayaletleriyle, yakıcı başarı hırsıyla ve kendiyle girdiği derin hesaplaşmayla dolup taşan hikâyesiyle, çok da yabancı olunmayan bir karakter anlatısı sunuyor.

Zorlu PSM Prodüksiyonu’nda hazırlanan 10. sezonun ilk oyunu Kibritin Ucunda. Murat Mahmutyazıcıoğlu ve Rıza Kocaoğlu ile nasıl bir araya geldiniz? Kibritin Ucunda’yı ateşleyen fikir ne oldu?

Murat, Kibritin Ucunda oyununu yazdığında ilk draft’ını bana göndermişti, fikrimi almak için, oyunu çok beğendiğimi hatırlıyorum. Geçtiğimiz sene oyunu Zorlu PSM’ye sundum, çok olumlu karşıladılar, oyunun arkasında durdular.

​Rıza, ilk tercihlerimizdendi, hem daha önce tek kişilik oyun tecrübesi olan hem de döneminin önemli oyuncularından biri, onun da oyunu okuduktan sonra heyecanlanıp işe dahil olduğunu hatırlıyorum.

Kayhan Berkin

Kibritin Ucunda oyununun metnini okuduğunuzda sizi harekete geçiren detaylar neler oldu?

Açıkçası çok fazla tek kişilik oyun tecrübem var, bu oyunun zaman geçişleri, bir nevi koro gibi yazılan ses tasarım olanakları ve biçimi beni etkiledi, daha önce yaptığım işlerden farklı bir şey yapma ihtimali taşıyordu oyun kağıt üzerinde. Konusu da zaten hep ilgimi çeken ilişki, aile, hayat, şehir/iş dünyası açmazları.

30’larında bir plaza çalışanı. Geçmişiyle, kendisiyle bir hesaplaşma yaşıyor. Bu karakteri metin üzerinden çıkarıp bir performansa dönüştürürken Murat Mahmutyazıcıoğlu ve Rıza Kocaoğlu ile nasıl bir çalışma yürüttünüz?

İlk okumalarda oyun kendini ofis sandalyesi ile oynanmayı dayattı gözümde, birçok farklı zaman ve mekân sandalyenin çeşitli kullanım olanakları ile çözülüyordu. Rıza’nın doğaçlamaları ve yaratıcı tercihleri sandalye fikrimizi güçlendirdi, bunun üzerine dekor tasarımcımız Merve Yörük ve ışık tasarımcımız Ayşe Ayter ile bir araya gelip boş alan ve sandalye üzerinden nasıl bir dünya kurabileceğimizi tartıştık. Tartışmaların hayli sert ve verimli geçtiğini söyleyebilirim, sonucun nasıl olduğunu seyirci söyleyecek.

Hikâyenin izleyiciye tesir etmesini istediğiniz duygusu nedir? Sizin buna katkınız konusunda yönetmeni olarak tercihleriniz neler oldu bu oyunda?

Oyunu bir çeşit anksiyete krizi ve kabus olarak yorumladım hep.

"Kibritin Ucunda" oyunundan

Pek çok farklı oyunda pek çok farklı isimle çalışıyorsunuz. Kibritin Ucunda özelinde Murat Mahmutyazıcıoğlu ve Rıza Kocaoğlu ile çalışmanın deneyimi hakkında neler söylersiniz?

Murat oyununa kutsal metin olarak bakmayan, provada da o metin üzerinde çalışmaya hevesli ve açık bir yazar. Rıza ise oyunu sahiplenen ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir oyuncu. Süreç içinde oyun metninin kılavuzunda çatışıp seyirci ile metnin arasından çekilmeye çalıştığımızı söyleyebilirim.

Şu an devam eden birçok projeniz var, hem oyuncu hem yönetmen olarak izliyoruz sizi. Yönetmenlik ayrı bir tür üretim süreci, bir metni seçmenizde hangi faktörler etkili oluyor? Nasıl bir yaratım süreci işliyor ardından? Zaman içinde reji anlayışınız dönüştü mü?

Şimdiye kadar sadece tiyatro metni değil roman, sinema, dizi uyarlamaları da yapıp sahnelemiş biri olarak, heyecanlandığım malzemenin cevap veren değil soru sorup cevap arayan şeyler olduğunu söyleyebilirim. Bu malzeme ile ilk karşılaşmada bir tür heyecan ve içgüdüsel olarak da o şeye çekilme hissi oluyor, günlerce de devam ediyor o his, sonra güvendiğim oyuncularla sesli okuma süreci metnin ve yazarının araştırılma kısmı başlıyor, metnin ana dili de çok önemli, benim hakim olmadığım bir dilde yazıldıysa kelime kelime orijinal dilinden çevirmen ile konuşup anlamaya çalışıyorum metni. Prova başlamadan önceki tasarımlarımla provada bulduğum, keşfettiğim şeylerin çatışmasından sahnede gördüğünüz şey çıkıyor. Ama kesinlikle emin olduğum şey provada oyuncu ile daha iyi düşünebilen biriyim.

"Kibritin Ucunda" oyunundan

Bu kadar farklı projede yer almanın sizdeki yansımaları nasıl oluyor?

Kelimenin gerçek anlamıyla her gün provada olmak, her gün oyuncu izlemek hem oyuncu yönetiminde hem de tiyatroyu kavrayışta sezgisel bir tür bilgi getiriyor. Son günlerde bu tür bilginin hayatımın içinde de bazı şeyleri yeniden sorgulamasına izin verir hâlde buluyorum kendimi.

Söyleşiyi sonlandırmadan izleyiciyle bağlarınızdan da konuşalım isterim. Tiyatroya olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Türkiye’deki tiyatro izleyicisinin tiyatroyla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemiden sonra seyirci yeniden salonlara döndü ama hem ocak ayında olmamız (tiyatronun ölü ayı) hem de ekonomik şartlar sebebiyle seyircinin tercihini daha garanti gördüğü türden oyunlardan yana kullandığını gözlemliyorum. Bunlar ya geçen sezonun hit oyunları ya müzikaller ya da çeşitli ödül törenlerinde konuşulan oyunlar.

Kayhan Berkin

Devam eden pek çok oyununuz var ama üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı? Gelecek zamanda nerelerde karşılaşacağız yeniden?

Bu sezon İstanbul sahnelerinde aynı anda devam eden dokuz oyunum var, bu çok tuhaf bir his, biraz durum değerlendirmesi yapıp dinleneceğim gibi.

Kibritin Ucunda oyununu 19 Eylül, 4 Ekim'de Zorlu PSM %100 Studio’da izleyebilirsiniz.

0
4040
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage