Yapımcılığını İstanbul Tiyatro Festivali’nin üstlendiği Beni Sakın Yumruklardan, sezonun dikkat çeken oyunlarından. Ceren Ercan’ın yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği, Yiğit Sertdemir ve Ecem Uzun’un rol aldığı oyun, günümüz linç kültürüne odaklanıyor.
Her toplumun kendine özgü nitelikleri var; bir başka dilde, bir başka toplumda ifade bulamayacak olan özellikleri, her toplumun bir benliği var. Türkiye toplumu da böyle, belki diğerlerinden daha fazla, çok yüzeyli, çok katmanlı, her daim hâletiruhiyeye dayalı özgün bir mizahı var. Bu benliği yaratan, toplumu adeta Erving Goffman’ın dramaturjik bakışının odağına getiren yapısı, onu performatif kılıyor. Türkiye toplumu, belki bitmeyen bir erginleme töreninde, hep atlamak üzere olduğu bir eşikte. Boş bir portmantoya dizilmiş askılar gibi, merkezde kalması gereken, o askılara asılması gereken giysilerin bir türlü asılamadığı bir boşluk, belki bir göz tamamlamasının bir türlü finalini göremediğimiz eşiğinde... Toplumdaki çatışmalı durumlar, düzen arayışı yeni bir düzensizliğe işaret ediyor, üretilen anlamlar, kimliklerin sürekli ve yeniden hizalanmasını gerektiriyor. Peki, bunca eylemi, bunca hareketi sağlayan şey ne? Türkiye…
Ceren Ercan, Türkiye tiyatrosuna yazarlığıyla yön veren isimlerden. Bugüne kadar imza attığı oyunlar arasında pek çok festivalde ve Viyana, Berlin, Wiesbaden, Strasbourg gibi pek çok şehirde seyirciyle buluşan Çirkin İnsan Yavrusu, 2010’da Theaterheute dergisinde yayımlandı. “Türkiye Üçlemesi”nin ilk halkası olan Seni Seviyorum Türkiye, Nürnberg Devlet Tiyatrosu’nun konuğu oldu ve Heidelberger Stückemarkt Festivali’nin Türkiye bölümünde sahnelendi. Oyunun yönetmeni Yelda Baskın ile uzun soluklu ve verimli bir iş birliğinin sonucunda Çirkin İnsan Yavrusu da dâhil olmak üzere birçok projeye imza attılar. Ceren Ercan, İstenmeyen’den başlayarak Köpeklerin İsyan Günü’ne ve Seni Seviyorum Türkiye’ye, sonunda Beni Sakın Yumruklardan’a toplumun vitrinde sergilediği hizalanmalara, klişeler ve sosyal medya kalıpları üzerinden hem çok ciddi ve meşakkatli bir tarihi kayıt çalışması gerçekleştiriyor hem de topluma dair çatışmalı konuları yeniden, kendi bakışıyla düzenliyor. Tiyatro yazınında klasikleşmiş merkezden özellikle kaçınan eşiksel bir kavrayış bu.
Ceren Ercan’ın yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği, Yiğit Sertdemir ve Ecem Uzun’un rol aldığı Beni Sakın Yumruklardan, seyircinin bakışını, olup bitmiş olana değil biraz önceye kaydırıyor, çok yakın bir zamanda gerçekleşen “şeyin”, toplumun aşırı çalışan bir organı olan sosyal medyanın şimdiyi nasıl etkilediğine… Küçük, çok sınırlı bir izleyici kitlesine hitap eden bir mekânda, bir açık mikrofon gecesinde iki stand-up’çının anlattıkları hikâyeler üzerinden, o anda, sarf edilen bir kelimeyle ya da bir cümleyle, özgürlük denilen duvara nasıl çarpıldığını, bir anda insanların hayatlarının nasıl değiştiğini gösteriyor. Mizahi bir amaçla sarf edilen söz, dağılıyor, parçalanıyor ve sosyal medyada bir topluluğun yarattığı ve gerçekliği pek de belli olmayan etiketlere dönüştürülerek zemini belirsiz ideolojik bir holograma dönüşüyor. Sözün bu parçalanışı da kaçınılmaz olarak, bu iki insanda sosyal medya linçinin tetiklediği, Türkiyeli olma hâlinin yarattığı korkuyla birlikte seyirciyi de bu korkunun merkezine davet ediyor.
Sözün ağızdan çıktığı anda, kaydedildiği zamanda, başka bir söz ve bağlamda yeniden kendini gerçekleştirmesi: “Cancel culture”. Sözü söylemekle ne yapıldığı ve söylerken ne yapıldığı arasında, söylemi oluşturan zemin “cancel culture”da başka bir ifadeye bürünüyor: Linç. Toplumun genel eğilimini bir biçimde, herhangi bir kişinin herhangi bir kamusal anda sarf ettiği, başını sonunu asla bilmediğimiz, kesilen, kaydedilen, sloganlaşan ifadelerle bir videoda somutlaşması Beni Sakın Yumruklardan’ın eylemini oluşturuyor. Bu iki stand-up’çı, anlattığı hikâyelerden kesilmiş, bağımsızlaşmış ve “rahatsız edici” olarak etiketlenen ifadeleriyle bir anda sosyal medyada gündeme oturuyorlar. Babaannesi lezbiyen miymiş, eski eşinin lezbiyen olduğunu mu açık etmiş, daha önce başı örtülü müymüş, dinle mi yoksa bayrakla mı alay etmiş, birçok kullanıcının yaptığı farklı yorumlar, sözün kaynaktan yayılma biçimi ve hızını, toplumsal tepkinin ne kadar büyüyebileceğini, nereye ulaşabileceğini ortaya seriyor. Dolayısıyla sosyal medya, topluma dair tüm korkuların ayaklandığı bir yer olarak, adeta kendini toplum-taklidi duygu olarak yeniden kuruyor. Özgürce söz söyleyebildiğimizi ve “saklandığımızı” zannettiğimiz küçük dünyalarımızda, toplumun varlığı sosyal medya ve “cancel culture” üzerinden farklı yaşlarda, farklı cinsiyet kimliklerinde iki kişinin hayatına bulaşıyor.
Gerçeğin bu tür bir dağılma hâli, bağlamından koparılması kuşkusuz ki büyük bir korkuyu doğuruyor. Sarf edilen sözün bir kesiti, toplumun ayrıldığı tüm taraflarca ve bu tarafların kültürel birlikteliğiyle “düşman” olarak algılanmanıza, olmadığınız bir şey olarak kavranmanıza yol açabilir, yalnızca topluluktan dışlanmak ya da sosyal medyada etiketlenmek değil, bunun çok daha ötesinde kamusal alanda şiddete maruz kalabilirsiniz. Toplumun bu hologramı karşısında giderek güçsüzleşmek, gerçekliğin yitirilmesi ve dalgalar hâlinde gelen büyük bir korkuyu da berberinde getirir. İki insan, gerçekliğin zeminin buharlaşmasıyla birlikte geçirdikleri bir günde bunu yaşıyorlar.
Türkiye prömiyeri Kasım 2021’de, 25. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gerçekleştirilen Beni Sakın Yumruklardan, temsillerin, sergilenen benliklerin, toplumun performansını belirleyen etkileşimli ve edimsel yapısına odaklanıyor. Birçok söylemin içinde çarpıştığı toplumun geçişken varlığı (transitional being) bu iki kişinin sarf ettiği ve kaydedilen sözleriyle özgürlüklerinin alaşağı edildiği temsile dönüşürken “okunmayı” talep ediyor. Sosyal medya üzerinden gerçekleşen tepki, toplumdaki kabul ve reddetme biçimlerinde kurulan dilin, yinelenen sözlerin, dolasıyla sanal bir toplumsal performansın içine davet ediyor seyirciyi, oyunun başından sonuna kadar sorgulanan “gerçeğin ne olduğu” sorusu, ideolojik tüm göstergelerin dağınıklığında, bir toplumu anlayabilmek için araç hâline geliyor. Yüzünüze defalarca soğuk suyun çarpıldığı, çıktığınızda kendinizi biraz sersemlemiş hissedeceğiniz bir eşikte, toplumsal tepkinin sosyal medya üzerinden yumruklara dönüştüğü linçe hoşgeldiniz…
* Beni Sakın Yumruklardan, 22 Ocak’ta Alan Kadıköy’de; biletleri passo.com.tr’de.