Bugün Tim Burton’ın doğum günü. Yönetmenlik kariyerinin ilk uzun metraj filmi olan 1985 yapımı Pee-wee’s Big Adventure filmi 90’larda çocuk olanlar için korkutucu, ebeveynler içinse WHS kasetlerden tekrar tekrar izlenilen eğlenceli bir filmdi. Burton’ın doğum günü için onun sinema dilinin temellerini oluşturan ve her izlememizde farklı şeyler hissetiğimiz bu ilk filmini hikâye ve karakter üzerinden değerlendirdik.
Tim Burton'un daha önce kısa metraj denemelerinin ardından 1985’te çektiği ve yönetmenlik kariyerinin ilk uzun metraj filmi olan Pee-wee’s Big Adventure (Pee-Wee'nin Büyük Macerası) senaryosunu Paul Reubens ve Phil Hartman'ın (The Simpsons) ünlü çizgi roman karakteri Pee-wee Herman’ın hikâyelerinin konu alındığı kitaptan uyarladıkları bir film. Başrolünde filmin yazarı da olan Paul Reubens’in çizgi karakteri Pee-wee Herman’ı canlandırdığı Pee-wee’s Big Adventure; Tim Burton’ın ilginç bir ticari marka stiliyle tüm sahneleri damgaladığı ve onun bugünkü stilinin ilk adımları olma özelliği taşıyan bir filmi.
Pee-wee’s Big Adventure, Pee-wee'nin kırmızı ve fantastik aksesuarlara sahip Schwinn marka bisikletinin çalınması ve onu bulmak için çıktığı yolculukta San Antonio'dan Warner Brothers'a kadar umulmadık bir biçimde gelişen olaylarını konu alıyor. Fiziksel olarak hafif görünümlü, üstüne dar gelen takımı, kısa paça pantolonu, şirin papyonu ve suratından hiç silinmeyen ruju ile karikatürize ve oldukça sempatik bir karakter olan Pee-wee Herman’ın ev yaşantısı ve icatları da bir o kadar fantastik. Kendi kendini düzelten yatak örtüsü, itfaiye borularından kayılarak inilen evin alt katı, bir omlet yapmak ve ekmek kızartmak için çalışan onlarca alette kurulmuş tam otomatik bir mutfak, kocaman bir diş fırçası, dinazorların ağzında sıkılarak hazır olan portakal suyu, sihirli bir biçimde Speck’e (Pee-wee’nin köpeği) mama veren zaman ayarlı kutu, pancake yapan Abraham Lincoln, süper gizli ve açılır kapanan bisiklet garajı ve akıllı bahçe cüceleri eşliğindeki fiskıyeler yapıldığı yıl düşünüldüğünde Tim Burton’ın hayal gücü, simetrisi ve fantastik dünyasına hayran bırakıyor.
Pee-wee’s Big Adventure, 90’larda çocuk olanların ve o zamanlarda ebeveyn olanların VHS kasetlerle neredeyse birçok evde sayısız kez izlenmiş bir film. Filmi izleyenler bugün hâlâ daha sahneleri gördükçe bambaşka bir anı belleğine sahip olarak filmi hatırlayabiliyorlar. Grotesk ve absürt ögelerin bir yol ve macera temasında ele alındığı film aslında korkunç ve ürkütücü bir biçimde komik olma özelliği taşıyan, kendine has bir stile de sahip. Yetişkinler için yapılan film dönemi itibari ve Tim Burton’ın dilinin henüz anlaşılmadığı düşünüldüğünde birçok ebeveyn tarafından çocuk filmi olarak da anlaşılmıştır. Çocuklar ise itiraf edemese de filmi ürkütücü ama bir o kadar da heyecan verici bularak bu macerayı izlemişlerdir.
Pee-wee'in film boyunca devam eden serüvenlerinde inatçılığı ve bisikletinin çalınmasından dolayı yaşadığı şokun yüzünden, her şeyin puslu bir görüşe geçmesi ve onu takip eden yanlış anlaşılmaların yarattığı talihsizlikler, olay dizisini hareketli kılıyor. Bir dizi yabancıdan oluşan farklı yönlendirmeler ile zamanla her şeyi yanlış anladığını anlayan bir karakter Pee-wee. Madam Ruby (Erica Yohn) adlı sahte bir psişik, bisikletinin Teksas'ta güvenli olduğunu söyleyerek onu rahatlatmaya çalışsa da biz izleyici olarak bisikletin aslında Alamo'da olduğunu biliyoruz. Bu seyirci üstünlüğü de üstümüzdeki gerilimi azaltarak hikâyeye hakim olmamızı sağlayan bir teknik olduğundan işimize yarıyor. Pee-wee Teksas'a giderken, Herman'ı yolun kenarında bulan mahkum Mickey (Judd Omen) ile bir anlık tuhaf bir Bonnie and Clyde sahneleri yaşanıyor. Üstü açık arabada, 80’ler blue jean’i ile sert adam Mickey’le, başka absürt bir tablonun içinde ve ikisinin de anlamadığı kafa karıştırıcı bir yardımlaşma oluyor. Mickey'den sonra izleyenlerin asla unutamayacağı Büyük Marge (Alice Nunn) ile karşılaşmaları da oldukça ürkütücü. Kocaman, neonlu bir tır ve kısa kabarık saçlarıyla aslında yaklaşık 10 yıl önce ölmüş olan ve kusursuz bir yardımsever ama nefes kesici korkunç bir hayalet Marge.
Pee-wee Herman, alter-ego’su ile hareket eden bir karakter. Kendi varlığının dışında bir başka karakter olarak pratiğini devam ettiren, yer yer bunun farkında, dönüşümler yaşayabilen ama istediklerini elde etmek konusunda kararlı ve net bir karakter... Bir başka bisiklet istememesi, kendi varlığıyla tezat oluşturacak bir biçimde kız arkadaşına “ben bir kalp kırıcıyım, kimseye bağlanamam” çıkışları ve yolculuk boyunca başına gelenlere tamamen içgüdüsel verdiği tepkileriyle filmi ilginç ve kafa karıştırıcı bir noktada tutuyor. Filmin ilk birkaç dakikasından itibaren, Pee-wee'nin tuhaf, çoğunlukla yalnız bir adam olduğu halde o kadar da yalnız olmadığı anlaşılıyor. Her sabah taze sıkılmış meyve suları, krep, yumurta ve pastırma hazırlamak için yüzü gülümseyen, kompleks bir dizi Rube Goldberg türü icatlarıyla güne uyanıyor. Herman, yemeğini evdeki objelere neşeyle hitap ederek kahvaltıda harika bir sohbet başlatıyor ama her iki sohbeti de kendi başına yürütüyor ve üstelik bu durumdan da gayet memnun. Burada hissettiğimiz şey bireyin izole olmuş toplumlarda kendi simülasyonu içinde ne derece kapalı olabileceği ve modern deliliklerimizi yaşadığımız her dönemde bize kimin hatırlatabileceği de oluyor. Elbette Pee-wee'in kendisinin de oldukça izole olduğunu kabul ederek bu değerlendirmeyi oluşturabiliyoruz. Kırmızı Schwinn bisikleti onun en yakın arkadaşı ve aslında onu gerçek insan ilişkileri için hem bir araç olarak kullanıyor hem de insanları kendisinden uzak tutması için... Pee-wee'nin bisiklet tamircisi Dottie (Elizabeth Daily) umutsuz bir biçimde ona aşık olarak ve sinemaya gitme teklifinde bulunmak için cesaretini toplamaya çalıştığında ana kahramanı destekleyecek bir tezatlık oluşturabiliyor. Dolayısıyla biz bu çok gülünç, çok absürt reddedilme karşısında daha güçlü bir çözülme yaşayabiliyor ve karakter komedisini yakalayabiliyoruz.
Tim Burton’ın 1985 yılında yarattığı ve ilk filmi olduğunu da düşündüğümüzde Pee-wee’s Big Adventure’ın bugün Burton sinemasının temellerini oluşturduğunu görebiliyoruz. Merakla oluşturduğu fantastik hikâyeleri, ilginç ve her filminde ikon haline gelen film karakterleriye bugün kendi stilini oluşturmuş bir yönetmen olarak iyiki doğdun Tim Burton!
Filmin fragmanına aşağıdan göz atabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=iX9OCvQEQ30