İlk gençlik yıllarımda yazdığım öykülerden birinin kahramanı dublaj sanatçısı olduğu için mi bu konu bana verildi bilmiyorum. Bir kovboy filmindeki başkahramana dublaj yapan sanatçı sabah kasabanın kötü otel odalarından birinde bulur kendisini. Artık bundan sonrasını siz tahmin edin.
Aslında sesleriyle bize farklı dünyalar yaratmış eşsiz insanların isim listesinden oluşmalıydı bu yazı. Kimi yazsam eksik kalır. Ses belleğimin en seçkin köşesindeki bu güzel insanların üzerimde hakkı vardır desem yanlış olmaz. İlk edebiyat örneklerini izlediğim TRT deki Cyrano de Bergerac’ın o meşhur tiradını atan Rüştü Asyalı’nın aynı zamanda Keloğlan’ımız olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
“İstemem eksik olsun böyle bir şöhret!”
Ne isimler, ne efsane sesler, bir resmigeçit gibi ilerliyorlar zihnimde.
Müşfik Kenter, Gazanfer Özcan, Erol Amaç, İstemi Betil, Nur Subaşı, Haluk Kurdoğlu, Sungun Babacan, Osman Gidişoğlu, Can Gürzap, Agah Hün, eski Türk filmlerinin unutulmaz sesleri Adalet Cimcoz, Jeyan Mahfi Ayral. Laurel ve Hardy’e aslından daha fazla anlam katan Ferdi Tayfur’u unutmak mümkün mü? Alev Sezer, Çetin Tekindor, Toron Karacaoğlu, Mehmet Ali Erbil, Oya Küçümen, Yekta Kopan. Tomris İncer, Altan Erkekli, Ali Düşenkalkar, Yeşim Kopan, Arzu Balkan,Tomris Oğuzalp, Nusret Çetinel, Özlem Ersönmez, Adviye Öztürk, Mustafa Alabora, Semiramis Çermener, Meral Erbil, Figen Sumeli,Tilbe Saran, Zeynep Ateşer, Altuğ Yücel, Erkan Taşdöğen, Orhan Hızlı, Köksal Engür… Dedim ya bitmeyen bir resmigeçit. Bakıldığında çoğunun başarılı tiyatro ve kültür insanları olduğunu görüyoruz. Etkili Türkçe’leri, vurguları ve “hayat veren” sesleriyle her döneme imza atmışlardır adeta.
Çocukluğumdan kulaklarıma kazınan bu sesler önceleri Türk filmleriyle sonra da TRT’nin ilk yıllarında o efsane dizilerdeki kahramanlarla kavramıştır beni. Onlar sesleriyle bu karakterlere can vermeseydi, ben ne Walton Dağı’na bakarak yazan Küçük John’a özenip yazma sevdasına düşerdim ne de Kaptan Kirk’ün almacından gelen sesle büyülenip yıldız gemisi Atılgan’ın varlığına inanırdım. Beyaz Gölge’deki Koç Reeves ise
birçok arkadaşım gibi benim de “baskete ” sarmama neden olmuştur. Onların yarattığı bu dünyalar uzun zaman yabancı dizilerin Türkiye’de yapıldığını düşündürtmüştür benim çocuk aklıma. İyi ki de öyle olmuş!
“Adrian, Adrian başardım!” diye bağıran o ses Rocky Balboa’nın mı, yoksa imrenilen baba Bill Cosby’nin midir? Sezai Aydın öyle bir can vermiştir ki bu yüzlere, başka hiçbir ses onlar olamaz artık. Yadırgarız ister istemez. Öyle ki yıllar sonra özgün sesinden ve renkli izlediğim -ama sonunu getiremediğim - Uzay Yolu’nun neden yavan geldiğini sonradan düşününce anladım. O insanlar o seslerle varmış aslında benim dünyamda.
Hiç kuşkusuz ki seslendirme ülkemizde bir sanattır.
Bu güne kadar yapılmış bir çok başarılı örnek bunu fazlasıyla kanıtlamaktadır.
Öyle bir denge ki seslendirme, ses oyuncunun önüne geçememeli ancak tüm duyguları da verebilmelidir. Ülkemizde yapılan seslendirmelerde sesler oyuncuya ve bazen oyuna ya da filme de katkıda bile bulunmuştur. İşte bu nedenle görüntünün, jestin ve mimiğin dünyası ses dünyasının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Dünyada bu konuda en önde gelen sanatçılara sahip olduğumuz söylenebilir.
Uzun yıllar sesleriyle dünyalarımızı süsleyen bu sanatçıların bir kısmı şimdilerde fotoğraf aracılığı ile Serdal Güzel’in objektifinden bizlere bakıyorlar artık. İçimiz rahat olabilir, çünkü seslerinden başka görüntüleriyle de kayıtlara geçtiler. 2009 ile 2010 yılları arasında çekilen bu fotoğraflar tam 147 seslendirme sanatçısını özenle saptamış. Seçilen sanatçılar daha çok sinema ve belgesel seslendiren kişilerden. Birçok değerimizi, bırakın kayıt altına almak, farkında bile olmadığımız/olamadığımız bir ülkede böylesi işler karşında, alkışlar için avuçlarımızın daha kuvvetle çarpması gerekir birbirine. Şimdi yapılması gereken bu fotoğrafların iyi bir grafik düzenlemeyle albüm-kitap haline dönüşmesidir. Serdal Güzel sanki bunu bilir gibi sanatçılarımızın çoğunu adeta çığlıklar/bağırmalar anında belgelemiş. Bu çığlıklar sanatın çığlıklarıdır aslında.
“Rabarba”, seslendirme stüdyolarında bulunmuş bir deyim. “Tulum ansambl” yani toplu halde seslendirme yapıldığı zamanlarda ana karakterlerin çevresindeki kalabalığın sesi birlikte çıkarılırmış. Bu sesi çıkartmak için de bir bilgiye göre art arda Barbara - barbara - barbara denirmiş ve zamanla ses Rabarba olarak bu işin adı haline gelmiş. Öğrendiğime göre şimdilerde kanal seslendirme denilen bir teknikle sesler farklı zamanlarda kaydedilip sonra bir araya getiriliyormuş. Bilgisayar ekranlarındaki metinler, süreler ve birçok teknik bilgiyle geliyormuş seslendirme yapan kişinin önüne. Buna rağmen bence sanatçılarımız yeni koşullarda bile seslendirme becerilerini en iyi şekilde sergilemektedirler.
Ses dünyamızın bu mimarlarının suretlerini görmek için Serdal Güzel’in çektiği fotoğraflardan oluşan albümü sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu düşünceleri yazıyla seslendiren
İstanbul, Eylül 2013, Ali Selen
Serdal Güzel, 1967 yılında Tokat’da doğdu. İTÜ Elektrik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 10 yıldan fazla mühendislik yaptı. Eşi ile interaktif reklam alanında faaliyet göstermeye başlamalarıyla birlikte lise yıllarında başlayan fotoğraf serüvenine yeniden döndü. Her zaman içinde insan öğesi bulunan fotoğraflar çekmekten keyif aldı. Daha iyi fotoğraf için sınırlarını zorlayan herkesi yepyeni bir platformda
buluşturmayı hedefleyerek bir "Portfolyo" paylaşım ve "Konkur" (yarışma) sitesi olan www.fotokonkur.com sitesini oluşturdu.
İFSAK üyesi ve AFIAP olan Serdal Güzel çeşitli ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödül ve sergilemeler aldı. Karma sergilere fotoğrafları ile katıldı. Sosyal amaçlı projelere destek veriyor...
Proje Hakkında…
Proje’nin çıkış noktası benim ama, daha çok seslendirme sanatçısına ulaşabilmek için kendisi de hem oyuncu hem seslendirme sanatçısı olan Deniz Çakır ile birlikte Şubat 2009’da Projeye başladık, Mayıs 2010’da tamamladık. İstanbul (Ak’la Kara, Vipsaş, NTV, İmaj, Ares, Şafak) ve Ankara’da (TRT) seslendirme stüdyolarında çekimleri yaptık. Toplam 147 seslendirme sanatçısını çektik, proje kapsamımızda olan 3 sanatçının çekimlerini ise sağlık sorunları nedeniyle yapamadık, an itibariyle çekimler ve seçimler tamamlandı. Bu seçkide yer alan tüm fotoğraflar benim.
Bu sanatçıların listesini oluştururken uzun yıllardır sektöre emek veren sanatçıların kendileri ile ve seslendirme yönetmenleri ile konuşarak sıkı bir eleme yaptık, sektörde binlerce çalışan var ama bizim hedefimiz reklam’dan çok film (sinema, belgesel v.b.) seslendiren sanatçılardı.