Montreal’den Sandra ve Şam’dan Suriye asıllı Amerikalı Amina internet üzerinden flörtleşen eşcinsel bir çifttir. Sandra’nın da cesaretlendirmesiyle Amina Orta Doğu’dan din ve cinsellikle ilgili bastırılmış seslere ve kendi aykırı düşüncelerine dünyanın dikkatini çekebilme ümidiyle ‘A Gay Girl in Damascus’ (Şam’da Eşcinsel Bir Kız) adlı bir blog açar. Peşi sıra patlak veren Arap Baharı, Amina’nın kaçırılması, Sandra’nın olayın peşine düşüp hiç beklemediği hikayelerle karşılaşması derken küçük bir aşk hikayesi global bir krize dönüşür. Yönetmen Sophie Deraspe Anima Profili (The Anima Profile) filmiyle, LGBT hakları, internet etiği, Orta Doğu’nun siyasal meseleleri ve tüm bunlarda medyanın rolünün mercek altına alıyor. Aralarında İstanbul’un da bulunduğu birçok şehirde geçen hikayeyi yönetmeninden dinliyoruz.
Son filminiz Amina Profili cinsiyet sorunlarına odaklanıyor. Bu hikayeye nasıl ulaştınız ve sizi bu filmi yapmaya iten sebepler nelerdi?
Sandra ve Amina’nın online ilişkilerinden ve Amina’nın kaçırılmasından haberdar olduktan sonra gerçekte ona ne olduğunu anlamak için bir araştırmaya giriştim. Ardından Amina’nın kimliğiyle ilgili cevaplar ortaya çıkmaya başladığında da gerçekte kim olduğunu çözmeye çalıştım. Filmde kendi varlığım belirsiz olsa da arkadaşlarla bir araya gelip ortaya çıkan bilgileri tartışıp anlamaya çalıştık. Bir yanda son derece kişisel bir hikaye var. Diğer yanda ise çok geniş bir uluslararası “kimlik sorunu” mücadelesi, bu mücadelede medyanın rolü ve Batı’nın Orta Doğu algısının da içinde bulunduğu bir gerilim söz konusu. Günümüz dünyasında hepsi çok önemli konular.
Sandra’yı filme nasıl dahil ettiniz?
Sandra derinden bir ihanete uğramıştı. Ve medya aracılığıyla ortaya çıkan bu durumda ona filmim için yaşadıklarını anlatır mısın diye soramadım. Fakat ona şunu söyledim: “Bu bir film ve biz henüz 30. dakikadayız. Dahası da gelecek ve sorunların ortaya çıkarılması gerekiyor.” Bu kadarla bıraktım sözlerimi. Daha sonra bir akşam muhteşem bir hediyeyle bana geldi. Amina ile olan tüm arşiviyle filmde yer alacaktı. Hikayedeki tüm anahtar isimlerle tanışmak için dünyanın birçok yerine seyahat etmesini teklif ettiğimde ise hemen kabul etti.
Filmi hazırlarken hangi kaynaklardan beslendiniz? İnsanlar, gazeteler, sosyal medya vb…
Hepsinden… Öncelikle bu karmaşık hikayedeki tüm önemli karakterleri anlayabilmem için bir araştırma yapmam gerekliydi. Duvarlarım isimler, resimler, birçok kişiyle (gerçek ya da sahte) ilgili anahtar kelimelerle kaplıydı artık. Tabii bunlara istihbarat ajansları, medya organları da dahil… Sandra’nın arşivindeki e-postalar, mesajlar ve fotoğrafların yanı sıra Amina’nın Facebook profili, politik ve lezbiyenlerin tanıştığı forumlar da filmi oluştururken bana rehber oldu. Tabii tanıştığım kişilerin verdiği bilgiler de bana büyük destek oldu.
Filminizde aşk ilişkisini anlatmak için çok sayıda canlandırma ve farklı anlatım tarzları kullanmışsınız. Bu sanatsal yaklaşım nasıl oluştu?
“Şam’da Eşcinsel Bir Kız” çok büyük bir fantezi! Bu nedenle “modern oryantalizm” denilebilecek imgelemler kullandım. Arap dünyasındaki başları örtülü ve muhafazakar kadınların seksiliğini ve diktatör bir rejime karşı baş gösteren devrimin heyecanını tanımlamam gerekiyordu. Dahası imgelemlerimizin Youtube gibi birçok platformlardaki videolardan beslendiği gerçeği vardı. İzleyicinin acımasız gerçek açığa çıkmadan önce fanteziye dalmasını istedim.
Filmin bazı bölümleri Türkiye’de gerçekleşti. Nasıl bir üretim süreci ve deneyim edindiniz burada?
Film küçük kesitler halinde Montreal San Francisco, Şikago, Washington, Beyrut, Tel Aviv, İstanbul ve Antakya’da çekildi. Bu son iki şehir, yolculuğumuzda önemli bir yere sahip. Çünkü Amina’nın gerçek yüzü İstanbul’da ortaya çıkıyor ve Sandra içinde bulunduğu durumdan daha büyük bir karmaşayla karşılaşıyor. Filmin Türkiye’de geçen bölümlerinde çalışırken buradaki insanlarla güçlü bir bağ hissettim. Çalışmamız süresince Hürriyet Gazetesi muhabiri İrem Köker, oyuncu Nil Olcay gibi birçok isim, küçük ekibimizde dahil olup yardımcı oldular. Filmin yapımı dışında da birçok şey paylaştık, arkadaşlıklar kurduk. İstanbul’un Boğaz’ı kadar Antakya’nın müthiş yemeklerini de çok özledim ama asıl önemli olan insanlarda gördüğüm sıcaklık ve samimiyetti.
“Bu online hikayeyi sinematik bir yolla nasıl anlatırım diye düşünmeye başladığımda, gerçekten kendimi meydan okuyor gibi hissettim.”
Amina Profili’ni izlediğimizde medyanın toplumsal yaşam üzerindeki etkisine de vurgu yaptığınızı görüyoruz. Film, gerçek bir aşk hikayesi ve Arap Baharı sonrası patlak veren olaylarda medyanın rolünün çapraz kesişimini konu ediyor. Hikayenin sansasyonel ve duygusal taraflarını dengelemeyi nasıl başardınız?
Bu online hikayeyi sinematik bir yolla nasıl anlatırım diye düşünmeye başladığımda, gerçekten kendimi meydan okuyor gibi hissettim. Bu kesinlikle bilgisayarlarının önünde oturmuş yazışan insanların filmi olmayacaktı! Amina karakterinin “başarısını” sorguladığımda olaylar arasındaki senkronu fark ettim. Devrim kıvılcımlarının henüz başladığı muhafazakar bir ülkede, eşcinsellik ve özgürlükle ilgili bir blog… Gazetecilerin içeride ne olup bittiğini görüp aktarmak için giremedikleri bir ülke… Aktivistlerin seslerini duyurma ihtiyaçları… Diğer yanda Kanadalı sevgilinin varlığı… Sanki herkes farkında olmadan bir karakter üretmiş gibiydi.
Filmin ilk gösterimi Sundance’teydi. Her zaman Amerikan filmlerinin odakta olduğu bir Amerikan festivalinde filminiz nasıl karşılandı?
Her gösterim sonrası gerçekleşen soru-cevap kısımları bir hayli ilginçti. Sosyal medya aracılığıyla kişisel bağlantılar kuran ya da güvenilir bilgiye ulaşmaya çalışan herkesi ilgilendiren bir film olduğu ortaya çıktı. Nihayetinde tüm bu yeni teknolojik araçları, büyüklü küçüklü tüm medya organlarını göz önüne aldığımızda kendimizi yalanlardan, yanlışlardan, saçmalıklardan nasıl koruyacağız? Medya tabii ki bu aldatmacada büyük bir sorumluluk üstleniyor ama biz de nasıl çözümleneceğinin bir parçasıyız. Neden Suriyeli bir aktivisti takip etmek için dikkat çekici bir blog başlığına ihtiyaç duyuyoruz? Neden kadınların başını kapattığı ve edilgen olduğu bir ülkede yaşayan cesur ve seksi bir lezbiyenin profiline tıklıyoruz? Amina karakteri kendi arzularımızın görüntüsünü yansıtan bir ayna gibi aslında. Sandra ise gerçeklerle yüzleşmek adına dünyayı gezme cesaretini gösterdi. Aynı zamanda kendi sorgulama cesaretine sahipti ve sadece bir kurban rolünü oynamadı. Dolayısıyla birçok kişi önce onunla sonrasında da hâlâ savunmasız mücadele veren diğer aktivistlerle bir empati kurabilir.
“Sundance’teki Amerikalı izleyicilerin ardından Türkiye’deki sinemaseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyorum.”
Amina Profili’nin !f İstanbul’da Aşk&Başka Bi’ Dünya bölümünde yarışacak olması nasıl hissettiriyor size?
Kesinlikle harika! Sundance’teki Amerikalı izleyicilerin ardından Türkiye’deki sinemaseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyorum. Tabii sizin sorularınız onlarınkinden farklı olacaktır. Medyanın güvenilirliği ve siyasi aktivizm üzerine başka bir perspektife sahip olduğunuza inanıyorum. Avrupa ve Asya’nın, doğu ile batının arasında olmak her iki kültürün de anlayışına sahip olmanız demek.
Filmi izlemeden önce Türk sinemaseverlere neler söylemek istersiniz?
Bu filmin yönelttiği birçok soru var. Medyaya ve onu kullanma yollarına dair bir farkındalık yaratmaya çalışıyor. Nihayetinde biz yalnızca karanlıkta acı çekenleri destekleyebiliyoruz.
Ve bu durum kesinlikle kriz devam ettikçe siz ve komşularınızın da içinde bulunduğu birçok kişiyi ilgilendiriyor. Dilerim ki bu film biraz da olsa çözüme yardımcı olur ve olabildiğince çok kişi tarafından paylaşılır.
Gösterim tarihleri
19 Şubat 2015 17:00
Cinemaximum Fitaş Salon 1
22 Şubat 2015 19:30
Cinemaximum Kanyon