Danimarkalı müzisyen, besteci, söz yazarı ve dansçı Nanna Øland Fabricius bildiğimiz adıyla Oh Land, 20 Temmuz Cumartesi günü One Love İstanbul 15’e konuk oluyor. Festival öncesi Oh Land ile bir araya gelerek bir söyleşi gerçekleştirdik.
İlk albümü Fauna’yı 2008 yılında yayımlayan Oh Land geçtiğimiz aylarda beşinci stüdyo albümü Family Tree ile dinleyenleri ile yeniden buluştu. Family Tree albümünün “daha hassas ve kırılgan bir tarafını gösterdiğini” söyleyen Oh Land, bugüne kadar indie-pop ve electro-pop sound’unu taşıyan dört albüm çıkarmıştı. Oh Land şarkı yazarı olarak Pharrell, Sia, John Legend ve Tricky gibi sanatçılarla çalıştı ve daha niceleri bizi bekliyor. Ülkemizi sık sık ziyaret eden müzisyenler arasında yer alan Oh Land ile beklenen konseri öncesinde konuştuk.
Öncelikle yeni albümünüz Family Tree ile başlamak istiyorum. Diğer albümlerinize göre daha sakin bir havası var. Bu albüm bize Oh Land ile ilgili neler anlatıyor?
Benim daha hassas ve kırılgan bir tarafımı gösteriyor ve hayatımda büyük değişimler geçirdiğim bir dönemi yansıtıyor.
Family Tree albümünüzde ilk albümünüz Fauna’ya kıyasla sizin için neler farklıydı? Albümün oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?
İkisi 10 yıl arayla yayımlandı ve hayatımın tamamen farklı iki dönemini yansıtıyorlar. Süreç daha zor olamazdı. İki süreci de bağlayan şey, benim devamlı olarak müziği kendimi ifade etmek için bir araç olarak kullanmam.
Peki Family Tree şu ana kadar nasıl tepkiler aldı? Olumlu ya da olumsuz eleştirileri dikkate alan biri misiniz?
Eleştirileri okumamaya çalışıyorum; çünkü genel bir şey adına konuşmaya hak kazanan tek bir kişi tarafından yapılıyorlar ama aslında öyle değil. O sadece tek bir kişinin düşüncesi. Bununla beraber, Instagram hesabımda, beni çok mutlu eden ve sadece müziğin yapabileceği şekilde yabancılarla bağlandığımı hissettiğim pek çok gönülden gelen mesaj var.
Earth Sick albümünüzün gelirlerinin bir kısmının Greenpeace’in “Kuzey Kutbu’nu Kurtar” kampanyasına bağışlandığını okudum. Açıkçası bu beni çok etkiledi. İnsanlara yön verebilecek herkesin bu tarz kampanyalarda yer alması gerektiğini düşünenlerdenim. Sizin için bu süreç nasıl gelişti, böyle bir şeye nasıl karar verdiniz? Anlatabilir misiniz?
Ben doğuştan endişelenen bir insanım. Doğaya karşı çok güçlü bir bağ hissediyorum ve karşı karşıya olduğumuz tüm bu iklim değişikliğiyle alakalı okumayı çok zor buluyorum. Yapabileceğim kadarını yapmak istiyorum. Ama aslında hepimizin oy vermeyi tercih ettiğimiz yönde çok büyük etkimiz var.
Danimarka yapımı ilk Netflix orijinal dizisi Rain için "Der Var et Yndigt Land" şarkısını bestelediniz. Nasıl bir süreçten geçtiniz, sizin için bir dizi için besteliyor olmak nasıldı? Ne gibi farklılıklar oldu?
Bir tema içinde yazmak zorunda olma kısmında fark var. Fakat bazen kısıtlamalar seni serbest bırakabilir.
Şarkılarınızı oluştururken belli bir duyguya göre mi hareket ediyorsunuz yoksa özel hikâyeleri mi var?
Hepsinin arkasında bir hikâyesi var ama genellikle bunlar tamamen doğru ya da yanlış olan başka bir şeyin biçimini almış durumdalar. Dünyanın aslında nasıl olduğu gibi değil de benim dünyayı nasıl deneyimlediğime dair bir resim gibi.
Tüm video kliplerinizin üzerine düşünülmüş farklı çalışmalar olduklarını düşünüyorum. Video çalışmalarınızın oluşum süreçlerinden bahsedebilir misiniz? Yaratıcı süreç nasıl işliyor?
Müzik videoları, benim müzikle uğraştığım şu 10 sene içinde çok değişti. Artık prodüksiyon için ayrılan çok fazla para yok ve MTV gibi müzik kanallarını daha az insan izliyor ve VH1 da artık gerçekten müziğe odaklanmıyor. Bu yüzden video yapmak artık gerçekten zor, bir tanesini yapmayı gerçekten istemen gerekiyor. Ben her zaman müzik videolarının önemli olduklarını düşündüm çünkü onlar müziğin dünyasını tamamlıyorlar. İçine dalabileceğin küçük köpükler gibiler. Keşke bir milyon tane yapabilsem.
Diğer sanat dalları size nasıl ilham veriyor? Hayatınıza etki etmiş bir kitap, şarkı veya eser var mı?
Genel olarak görsel sanatlar bana daha çok ilham oluyor. Masalların gözün önünde canlanabilme durumlarını seviyorum. Astrid Lindgren benim çocukluk favorimdir. En sevdiğim sanatçı büyük ihtimalle Frida Kahlo. Kendi zayıflıklarını sanatına döndürme biçimi…
Son olarak, gelecekte yeni bir albüm var mı? Paylaşmak istediğiniz gelecekte yeni projeleriniz var mı?
Daha elektronik tarzda olacak bir remix EP albümü yapmak üzereyim. Ayrıca yeni bir koleksiyon için yeniden bir şarkılar yazıyorum.
Sizinle röportaj yapmak bir zevkti, zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sizi İstanbul’da göreceğimiz ve dinleyeceğimiz için çok heyecanlıyız. Yakında görüşmek üzere!
Ben de <3
*Oh Land’in 20 Temmuz Cumartesi One Love Festival 15’te Parkorman Kendine Has Sahnesi’nde gerçekleşecek canlı performansına eşlik edebilirsiniz.