Beykoz Kundura, Rimini Protokoll’un dünyanın birçok şehrinde gerçekleştirilen ve büyük ilgi uyandıran “Remote X” serisini İstanbul’a taşıyor: “Remote İstanbul”. Bu kapsamda projenin gelişim safhaları ve diğer şehirlerden farklı bizi İstanbul’da nelerin beklediğini Beykoz Kundura Sanat Direktörü S. Buse Yıldırım ve “Remote X”i İstanbul’a uyarlayan Jörg Karrenbauer ile söyleştik.
Londra, Milano, Paris, New York ve Los Angeles gibi dünyanın birçok önemli şehrinde gerçekleştirilen ve katılımcılara içerisinde yaşadıkları şehri bambaşka bir açıdan görme şansı sunan Remote X serisi, “şehir” algısını derinden etkilerken birçok farklı meseleyi de yeniden gündeme getiriyor.
Uyarlandığı her şehirde o şehrin kendi kuralları, topluluğu ve yapısı kapsamında farklı bir boyut kazanan “Remote X”, bu kez İstanbul’da, üstelik pandemi sürecinde gerçekleştiriliyor. Tüm bu özel koşullar, pandemi sürecinin projeye etkisi, Remote X serisi ve “Remote İstanbul” üzerine S. Buse Yıldırım ve “Remote Istanbul” performansının yönetmeniJörg Karrenbauer ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi, bu anlamda oldukça özel anlamlar da ifade ediyor.
S. Buse Yıldırım:
Beykoz Kundura’nın Sanat Direktörlüğü görevini üstleniyorsunuzve “Remote Istanbul” ile birlikte Kundura Sahne’yi İstanbul’un kültür-sanat hayatına aktif olarak katıyorsunuz.Bize biraz projenin doğuş ve İstanbul’a taşınış sürecinden bahsedebilir misiniz?
Kundura Sinema’nın programlarında yaratıcı belgesel yapımlarını özellikle öne çıkarıyoruz, elbette geçmişte aldığım eğitimin ve belgesel pratiğine de daha yakın olmamın büyük etkisi var. Kundura Sahne’nin kurulum sürecinde kürasyon yapısına dair araştırmalar yaparken, belgesel türünün tiyatroda sınırları zorlayan, birçok nosyonu yeniden tanımlamaya teşvik eden ve düşündüren yapısı bize her daim ilham verdi. Rimini Protokoll yakından takip ettiğimiz bir kolektif, belgesel tiyatrosunda teknolojiyi, mekânları ve gerçeklik algısını çok katmanlı bir şekilde teatral biçimlere dönüştürmekte çok başarılılar. Mekâna özgü adaptasyonlar ve seyirci katılımının aktif olduğu oyunlara odaklandığımızda, yollarımız kesişti. Zaten belgesel tiyatrosuna dair bir yapı kurarken Rimini Protokoll’ü düşünmemek neredeyse imkânsız. “Remote Istanbul”özelinde, aslında Kundura Sahne’nin şehirdeki fiziki konumunu hep bir soru hâline dönüşmesine karşın şehirle kurduğumuz ilişkiyi sorgulayarakseyirci ve topluluk oluşturma fikri bizi heyecanlandırdı. Remote’un tanımını Türkçe düşünürsek; oyunun bağlamında hem uzaktan kumanda edilmiş gibi görünen seyirci/oyuncu hem de uzak olarak tanımlayabiliriz, peki içinde yaşadığımız İstanbul’a ne kadar uzağız ne kadar yakınız- ya da ne kadar özgür irade ile yaşıyoruz bu şehri gündelik hayatta. Böylece tüm “Remote Istanbul”katılımcılarında bu sorgulamaları uyandırarak yolları yepyeni kültürel bir varış noktasında, Kundura’da hayat bulur.
“Remote İstanbul”birçok önemli şehrin ardından İstanbul’a taşınıyor. Bu aslında çok iddialı bir proje ve siz bunu hayata geçirerek oldukça önemli bir iş gerçekleştiriyorsunuz. Bizi İstanbul’da diğer şehirlerden farklı olarak ne bekliyor?
Remote X projesi belirli bir dramaturjik akış üzerine kurgulanıyor ve her şehre o anlatı adapte ediliyor. Projenin en çekici yanlarından biri ise aslında belirli bir benzer yapı olmasına rağmen şehrin dinamiklerine göre oyunun farklı şekil alması. Aynı zamanda seyirciyi bekleyen bir farklılıktan ziyade, kimimizin doğup büyüdüğü, yıllarını geçirdiği İstanbul ile seyirci olarak farklı bir ilişki kurmaya davet ediyor. “Remote İstanbul”a katıldıktan sonra karşıdan karşıya geçmek için her seferinde trafik ışıklarında beklerken, “lütfen bekleyiniz” sesini duyduğunuzda yüzünüzde kocaman bir tebessüm belirecek… yağmurunda deli gibi ıslandığınız, trafiğinde saatler geçirdiğiniz İstanbul ile daha dostane bir ilişki kuracaksınız belki, ya da sevmeyi unuttuğunuzu hatırlayıp zaten asla ret edemediğinizi fark edecek, bu şehrin çekiciliğinin akışına bırakacaksınız kendinizi.
Şüphesiz Beykoz Kundura’nın iş birliği de bu süreçte oldukça önemli. Çalışmanın arka planında birçok önemli kurum ve kuruluşun olduğu gözüküyor. Bu tür kültürel faaliyetlerde kurumsal iş birlikleri size ne tür katkılar sağlıyor?
Elbette kurumlar arası destekler çok önemli böyle uluslararası projelerde. Yıldırım Holding’in ana sponsorluğunda Beykoz Kundura’nın var ettiği bir kültürel yapı var, sineması ve sahnesiyle. Bunun yanında, “Remote İstanbul”projesi özelinde ise zaten zaman içinde oyun şehre adapte edilerek şehre ait olan herkesin sahiplenmesi gereken bir projeye dönüşüyor. Özünde herkese hitap eden ve yaşadığın şehrin farklı bir gözle deneyimlenmesini sağlayan bir tiyatro projesi. Kısmen kamusal alanlarda geçtiği için kamu desteğiyle bir kültürel etkinliğin gerçekleştirebiliyor olması hem projenin kalitesi hem de sürdürülebilirliğiadına çok önemli. Bu konuda Kadıköy Belediyesi’nin ve diğer tüm yerel mercilerindesteği ve iş birliği içinde beraber projeyi geliştiriyor olmaktan çok mutluyuz. Pandemi şartlarında doğan yeni düzende yaratıcı bir şekilde tiyatro yapılabileceğini de imkanlarımızı zorlayarak yeniden beraberce keşfediyoruz ve ilham alıyoruz.
İçinde bulunduğumuz pandemi süreci şüphesiz birçok projeyi derinden etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. “Remote İstanbul”da aslında bir grup çalışması olması bakımından bu açıdan oldukça dikkat çekiyor. Peki bu zorlu süreçte Beykoz Kundura ne tür önlemler aldı?
Remote X projeleri normalde daha kalabalık büyük gruplar eşliğinde gerçekleşiyor, çünkü şehir dinamiğinin metropol hayatının getirdiği bireysellik üzerine de düşündüren bir tarafı var. Oyunu pandemi döneminde güvenli ve sağlıklı bir ortam içinde gerçekleştirmemiz gerektiğinden, normal koşullarda olması gerekenden daha az kişinin katılımıyla yapıyoruz. Kültür Bakanlığı’nın yayımladığı genelgeye uygun bir operasyon tasarladık. Ekipmanlara hijyen uygulamasından, seyircilerin sağlıklı bir kolektif ortamda bulunmalarını sağlayacak birçok detaya hassasiyetle yaklaşıyoruz. Zaten kısmen şehirde sessizce kulaklıklarımızla yürüdüğümüz için de oyun boyunca çok fazla bu kuralların tutsağında hissetmiyoruz. Bu dönemde sokaklarda işine gidip gelen ya da belirli koşullar çerçevesinde sosyalleşen, etrafta yürüyen herhangi bir bireyden farklı bir eylemde bulunmuyoruz oyun süresince. Performanslar süresince gözlemlediğimiz üzere seyircilerimiz/katılımcılarımız da oldukça özenliler, hem kendilerine hem içinde bulundukları topluluğa karşı. Oyunun içerisinde yer alan bir temanın da kanıtı gibi aslında, bireysel ve mesafeli hareket ederken de, içinde bulunduğumuz sürüyü/kolektifi koruyoruz bir yandan. Hem güvendeyiz hem de oyunun, şehrin ve hayatın bir parçasıyız.
Jörg Karrenbauer:
Remote İstanbul’un yazar ve yöneticisisiniz. Bu oldukça büyük bir sorumluluk. Bize Remote X serisini İstanbul’a uyarlama sürecinizden ve hikâyenin nasıl geliştiğinden bahsedebilir misiniz?
İlk olarak Kundura Sahne beni Remote serisini İstanbul'a uyarlamam için buraya davet etti ve ben de araştırma yapmak için birkaç günlüğüne temmuz ayında şehre geldim. Öncelikle yerel ekiple birlikte şehrin hem Avrupa hem de Asya yakasını içerek şekilde çeşitli rota seçenekleri geliştirdik. İşitsel yürüyüşün dramaturjisi için önemli olan bazı yerleri belirlemeye çalıştık. Benim şehirden ayrılmamın ardından Kundura Sahne ekibi yerel yönetimden gerekli izinleri almaya başladı. Bu süreçte Kadıköy yetkililerinin de desteğiyle bu özel turu Asya yakasında daha iyi şartlarda gerçekleştirebileceğimizi fark ettik ve çalıştık.
Remote X projesi kapsamında bizden hem kişisel kararlarımızla hem de belirli bir grupla hareket etmemiz bekleniyor. Aslında burada çok ilginç bir çatışma var. Peki bu çatışma sonucunda ortaya nasıl bir durum çıkıyor?
“Remote İstanbul”, 25 kişilik bir grubun ses ile yönlendirildikleri yürümeli bir oyun aslında. Katılımcılar yapay bir sesle şehir içerisinde yönlendirilirken onlara belirli bir grubun kendisini nasıl organize ettiği hakkında sorular da soruluyor. Nasıl karar veririz? Grup bireyi nasıl etkiler ve bireyin grup üzerindeki etkisi nedir? Bir izleyici veya daha doğru bir ifadeyle bir katılımcı olarak her zaman kendiniz için karar vermek zorundasınız. Sözgelimi belirli bir grubun parçası olmak istiyor muyum istemiyor muyum? Eğer bu tür düşünceler eşliğinde şehirde yürümeye devam ederseniz, şehirdeki farklı mimarilerin size farklı alanlar konusunda nasıl hissettiğinize dair müthiş bir ilham verdiğini fark edeceksiniz. Yani tüm bunlar aslında benim bir birey olarak kendim, bir grubun parçası olarak kendim ve tüm bunların kentsel mimariyle olan ilişkisiyle ilgili.
Remote İstanbul’da “seyirci” ve “oyuncu” kavramları iç içe geçmiş durumda. Projeye başladıktan bir süre sonra aslında kendi oyunumuzun seyircisi oluyoruz. Peki tüm bu karışıklıkların orta yerinde kendimizi tam olarak nasıl ve nereye konumlandırabiliriz?
Remote X'te şehir bir sahne, insanlar da birer oyuncu olur. Tıpkı bir walk-in radyo oyununda olduğu gibi burada da katılımcılar kendilerine dinletilen ses ve fısıltıları takip ederek şehri yeniden keşfederler. Bu aşamada benzer bir şekilde günlük yaşamın teatral yanını da keşfedersiniz. Bazense tam tersine yoldan geçenler için bir oyuncuya dönüşürsünüz. Yani siz, bir anlamda her zaman hem seyirci hem de oyuncusunuz. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi.
Remote X serisi bugüne kadar Londra, Paris, Berlin, Lizbon, Milano, Madrid, New York City, Los Angeles ve Moskova gibi birçok büyük şehirde gerçekleştirildi. Proje bu kez Kundura Sahne ile birlikte İstanbul'a taşındı. Tüm bu önemli ve özel şehirlerin ardından projeyi İstanbul’a taşırken ne hissettiniz? İstanbul’da bizi neler bekliyor?
İstanbul gerçekten çok karmaşık bir şehir, özellikle de Kadıköy çok hareketli bir semt. Şehrin farklı “kullanıcı ara yüzlerini” proje kapsamında görünür kılmaya ve onu etkili kurallarla oynamaya çalışıyoruz. İnsan davranışlarının kontrolü ve onların öngörülebilirliği hakkında elimizde çok şey var. Tüm bunlar bir şehrin işlenebilmesi için oldukça önemli.
İçerisinde bulunduğumuz pandemi süreci özellikle son dönemde birçok sanatsal ve kültürel etkinliği doğrudan etkiledi. Remote X, aslında bir grup çalışması olması açısından çok ilginç bir çalışma. Peki pandemi koşullarında bu çalışmayı nasıl gerçekleştireceksiniz ve bu süreç sizi nasıl etkiledi?
Proje kapsamında gerçekleştirilen sesli yürüyüş başlangıçta 50 kişilik bir grup için tasarlandı. Ancak sosyal mesafe kurallarına uymamız gerektiğinden katılımcı sayısını 25'e kadar düşürdük, aksi takdirde grubun alana çok fazla yayılması gerekecekti. Ve elbette tüm bu yaşananların ardından şu an için elimizde mevcut olan metin şimdi nasıl hissettiğimiz ve bu süre zarfında bir grubun parçası olmanın ne gibi bir anlama geldiği gibi çeşitli konularda daha fazla ayrıntıya değiniyor. Grup konularımız, toplantılar, birbirimize ne kadar yaklaşmak istediğimiz, tüm bu meseleler metin olarak koronavirüs ile bambaşka bir boyuta büründü.
Şehri ve kendini yeniden tanımak isteyen herkes 7-29 Ağustos 2021 tarihleri arasında “Remote İstanbul”u deneyimleyebilir. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.