Her gün bir yeni filmin gösterime girdiği, sinema adına sadece bir yayıncı olmaktan öteye giderek sinefilleri de bir araya getiren çevrim içi sinema platformu MUBI’yi Türkiye direktörü Cem Altınsaray ile konuştuk.
Evlerimize kapandığımız bugünlerde kuşkusuz streaming platformlarına ilgimiz arttı. Platformlar sayesinde de önümüzde bir içerik denizi duruyor, bazen ne yöne gideceğimizi bilemiyoruz. Bir çoğumuzun bildiği ve henüz bilmeyenler için bu çeşitliliği filtreden geçiren ve bir seçki oluşturan çevrim içi bir sinema platformu var: MUBI. 2007 yılında kurulan ve bugün yaklaşık 200 ülkede yayın yapan çevrim içi sinema platformu MUBI (mubi.com) her gün bir yeni filmle güncellenen, her ay 30 yeni filmden oluşan bir seçki sunuyor kullanıcılarına. Sadece bununla da kalmayıp liste oluşturma, bunları paylaşma ve tartışma ortamlarıyla kullanıcıları platformun bir parçası hâline getiriyor. Bu seçkilere ise kült filmlerden değeri bilinmemiş filmlere, izlemekten usanmadığımız ya da gözden kaçırdığımız filmlere kadar uzanan zengin bir çeşitlilik hâkim. MUBI geçtiğimiz günlerde, bu yıl koronavirüs sebebiyle belirsiz bir tarihe ertelenen, İstanbul Film Festivali iş birliğiyle festivalin son 10 yılından seçilen 12 filmi yayımlama kararı aldı. MUBI’yi, seçkilerin nasıl oluşturulduğunu, İstanbul Film Festivali seçkisini ve merak ettiğimiz her konuyu MUBI Türkiye direktörü Cem Altınsaray’a sorduk.
2007’den bu yana izleyiciye kaliteli içerik sunmayı hedefleyen MUBI’nin yöntem ve içerik bakımından diğer online platformlardan ayrıldığını söyleyebiliriz. Platformun hikâyesini ve yapısını sizden dinleyebilir miyiz? Hâlâ tanışmayanlar için nedir MUBI?
MUBI, 200’e yakın ülkede yayın yapan ve istediğiniz anda, istediğiniz yerde, istediğiniz cihaz ve ekranda film izleyebileceğiniz bir çevrim içi sinema platformu. Her gün uzman kişiler tarafından özenle seçilen kült, klasik, ödüllü ya da bağımsız bir filmin gösterime girdiği MUBI’yi diğer platformlardan ayıran çok önemli iki özellik var: Sinemayı bir zaman geçirme aracı yahut eğlenceden ziyade yaşam biçimi olarak gören insanlara seslenmesi ve içinde kaybolacağınız uçsuz bucaksız ve niteliksiz bir arşiv yerine çoğu başka hiçbir yerde olmayan filmlerden oluşan özel bir seçki sunması.
MUBI ciddi bir tarihi olmasına rağmen herkes tarafından tanınan bir platform değildi ve Türkiye’de geçtiğimiz yıl kısa bir ara verdi. Tekrar geri döndüğünde ise bilinirliğini arttırdı. Bu ani aranın sebebi neydi? Şimdi ne değişti?
Hayatta her iş belli bir sabır ve özveri gerektirir. Başarı bir günde gelmez. Çok çalışmak, hep çalışmak ister. MUBI gibi daha önce kimsenin denemediği, daha sonra da kimsenin cesaret edemediği bir iş modelini benimsemişseniz, iki misli sabretmeli ve daha büyük bir özveriyle çalışmalısınız. MUBI’nin erken başlayan ve bir dönem kesintiye uğrayan Türkiye macerası, şimdi çok daha güçlü temeller üzerinde yükseliyor ve daha güzel karşılık buluyor. Değişen çok şey var elbette. Ancak mobil cihaz ve uygulamaların günlük hayatımızı topyekûn ele geçirmesi ve streaming platformlarının bir bir pazara girmesiyle insanların film izleme alışkanlıklarında yaşanan değişim en başta geliyor.
Kült filmlerden ödüllü filmlere, değeri pek bilinmemiş filmlerden çok konuşulan filmlere her ay 30 film izleyiciye sunuluyor. MUBI’de yer alacak filmlerin seçkisi nasıl belirleniyor? Bu platformda yer alacak bir filmin belirleyiciliğini ne sağlıyor?
Son derece birikimli ve deneyimli isimlerden oluşan bir içerik ekibimiz var. Bu ekibin başında MUBI’nin dünyaca ünlü yayın organı Notebook’un da yaratıcısı olan Daniel Kasman var. Chiara Marañón ve özellikle benim birlikte çalıştığım Anaïs Lebrun isimlerini anmak isteyeceğim içerik direktörlerimiz. Ben Türkiye programını Anaïs’le birlikte yapıyorum ve bundan büyük bir zevk alıyorum. Burada ismini andıklarım, yeryüzündeki tüm festivalleri dolaşan ve dünyadaki tüm filmleri izlemeye çalışan kişiler. Hâliyle binlerce film arasından yapıyoruz seçimlerimizi. Muhtemelen gösterdiğimiz her filmin mutlu edeceği tek bir kişi bile bulamayız, zira büyük bir çeşitlilik arz ediyor programlarımız. Bununla birlikte tek bir filmi bile öylesine seçmediğimizi, çok uzun mesailer yaptığımızı ve her filmin kendi seyircisini bulmasını amaçladığımızı söyleyebilirim.
İçerik bakımından diğer ülkelerdeki kullanıcılarla aynı filmlere ulaşamıyoruz. Bunun nedeni nedir? Her ülke kendi seçkisini kendisi mi belirliyor?
Maalesef sık karşılaştığımız bir soru bu. MUBI tüm filmleri hak sahiplerinden belli dönemler için lisanslayan yasal bir platform. Filmler de, çoğu kez unutsak da telife tabi sanat eserleri. Bir filmi sinema perdesinden ya da internet üzerinden insanlara gösterebilmeniz için haklarına sahip olmanız lazım. Film hakları da ülkeden ülkeye değişkenlik gösteren çok karmaşık bir konu. Bir filmin her ülkede farklı bir temsilcisi olabiliyor. Bazı ülkelerde birden fazla temsilci bulunabiliyor. Dünya haklarını aldığımız bazı yapımlar dışındaki tüm filmler her ülke için özel olarak lisanslanıp, programlanıyor. Dolayısıyla uçağa binip seyahat ettiğinizde, gittiğiniz her yeni coğrafyada sizi farklı bir program karşılıyor. Bildiğiniz tüm streaming platformları el ele verse, tüm filmleri tüm ülkelerde aynı anda göstermeye güçleri yetmez. Zaman içinde bunun da daha iyi anlaşılacağını tahmin ediyorum.
Evet her gün yeni bir film ekleniyor ama filmlerin izlenebilmesi için 30 günlük müddet veriliyor. Neden bir arşiv oluşturulmuyor MUBI’de? Kaçırdığımız bir filmi tekrar izleme fırsatımız olmuyor.
İşte yukarıda da sözünü ettiğim gibi MUBI’yi diğer platformlardan ayıran birtakım özellikler var. Bunun arkasında “seçki” olgusunu öne çıkarmak yatıyor. Ve tabii film kültürüne, film izleme alışkanlıklarına da pozitif bir katkı yapmak. Nasıl sinemalarda gösterime giren bir filmi belli bir süre zarfında izlemek durumundayız, çünkü sonsuza dek orada kalmayacak; burada da “nasılsa bir gün izlerim” deyip geçmek yerine gecikmeden izlemeye teşvik eden bir sistem var. Yeni gelen üyeler başta biraz bocalasalar da kısa sürede ayak uydurup, bu sayede daha çok film izleyebildiklerini söylüyorlar. Kaçan filmler, izleyicilerin izleme listelerine düşme sıklığına bakılarak belli bir zaman sonra yeniden programlanabildiği gibi, kiralıklar arasında da yer bulabiliyor.
Karantina döneminde MUBI’nin birkaç iş birliği oldu biri Sinematek/Sinema Evi diğeri İstanbul Film Festivali. Bu buluşmalar sinema ile ilgilenenleri MUBI’de buluşturması açısından önemli oldu. Siz bu iş birliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
MUBI’nin Türkiye’de doğru bir kitleye ulaşması açısından önemli ve heyecan verici buluyorum. Aynı zamanda değer verdiğimiz ve yan yana olmaktan mutlu olduğumuz bu güzide kurumlara naçizane destek vermiş olmanın da gururunu yaşıyoruz.
39. İstanbul Film Festivali bu yıl belli olmayan ileri bir tarihe ertelendi ama siz festivalcileri, festivalin son 10 yılından 12 filmle buluşturuyorsunuz. Bu seçki nasıl belirlendi?
Bu seçki fikri, festival direktörü sevgili Kerem Ayan’la ertelenen festival sonrası neler yapabileceğimizi konuşurken ortaya çıktı. İstanbul Film Festivali coşkusunu evine kapanmış insanlara azıcık da olsa yaşatmanın yolunun son 10 yılda ödül kazanmış filmleri hatırlamaktan geçtiğine karar verdik ve MUBI olarak işe koyulduk. Festivalde bu 10 yıllık dönemde ödül almış 50’ye yakın filmi taradık ve görmeyenlerin keşfetmekten heyecan duyacağı, görenlerin de hiç tereddütsüz yeniden izlemek isteyeceği 12 filmde karar kıldık. Şu ana kadar gelen tepkiler, genel olarak iş birliği, özel olarak da seçtiğimiz filmler açısından çok doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor. Kısa zamanda büyük bir emekle ortaya çıkan bir şeyin bu kadar güzel karşılık bulmasından çok mutluyum kendi adıma.
ABD kuruluşlu bir platform olan MUBI’ye yurt dışındaki ve Türkiye’deki izleyicinin yaklaşımı nasıl? Buradaki izleyici dönüşlerinde neler dikkatinizi çekiyor? Ek olarak kullanıcılardan MUBI’de yer alması istenen filmlere dair öneriler, istekler geliyor mu? Geliyorsa içerikte etkisi oluyor mu bunların?
Burada inanılmaz bir sinema sevgisi ve tüm olumsuzluklara karşın muazzam bir film kültürü var. MUBI içerik ve seçkileri kelimenin tam manasıyla bağra basılıyor ve bu da bizi daha iyi, daha güzel şeyler sunmak konusunda kamçılıyor. MUBI (mubi.com) sadece film izlenen bir mecra değil, aynı zamanda dünyanın en büyük sinefil topluluğu. 10 milyona yakın kullanıcının film yorumlarını paylaştıkları, tartıştıkları, film listeleri yayımladıkları bir network. Burada her kullanıcının bir izleme listesi var ve biz bu listeleri de düzenli olarak takip edip, dikkate alıyoruz.
MUBI’nin sosyal medyasının da gücünü arttırdığını söylememiz gerekiyor. Takipçilerine sadece platformda bulabilecekleri filmleri değil sinema tarihine dair geniş bir paylaşım programı sunuyorlar. Sosyal medya programınızı nasıl belirliyorsunuz?
Sosyal medya içeriklerimizi her şeyden çok sinemaya olan sevgimizi yansıtan ve sadece gösterdiğimiz filmleri değil, sinema sanatının tüm güzelliklerini kapsayan bir anlayışla oluşturuyoruz. Çok kısa bir sürede tamamen organik 50 bin takipçimiz oldu. Her gün övgü dolu teşekkür mesajları alıyoruz. Oradaki büyümeyi ben de zevkle izliyorum.
Online dizi/film içerikli platformların insanları konfor alanlarına bağladığı düşünülüyor. Diğer platformları da göz önünde bulundurursak sinema izleyicisinin evinin salonunda bir filme erişmesi onu kamusal alandan koparıyor mu sizce de? Yoksa ikisini ayrı yere mi koyarsınız? Fikrinizi merak ediyorum.
Bu tek başına söyleşi konusu olabilecek bir şey, ama şu kadarını söylemekle yetineyim. Şu anda tüm dünyanın başına bela olmuş bir salgın hastalık var insanları kamusal alandan koparan. Ki bizim ülkemiz özelinde son 20 yıla bakınca pek çok ilave faktör olduğunu da görmek mümkün. İnsanlar online platformlar yüzünden evlerine kapanmıyor, evlerine kapandıkları için online platformların değeri artıyor diye düşünüyorum. Burada sorunu online platformlar yerine başka yerlerde aramak gerek. Önce dünyada ve Türkiye’de yolunda gitmeyen şeyleri gözden geçirmeliyiz belki de.
Bir not: MUBI, İstanbul Film Festivali iş birliği sayesinde mubi.com/istanbul adresinden 30 gün ücretsiz deneme üyeliği veriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=VLYR1n5VXJY