New York Times’ın “Boğazdan bir güneş doğuyor'' diye ilan ettiği; akıllı, geri dönüştürülebilir ve son yıllarda oldukça ön plana çıkan giyilebilir teknoloji ile moda dünyasında fark yaratan tasarımlarıyla dikkat çeken Ezra ve Tuba Çetin kardeşlerle bir araya geldik. Kendileriyle mevcut projelerini, markaları ezratuba'yı, tekstil-teknoloji üzerine fikirlerini ve gelecekteki planlarını konuştuk.
Ezra Çetin Marmara Üniversitesi'nde okuduğu yıllarda yalılarda duvar resimi yapmak için ekip kurmuş ve aynı zamanda çok iyi resimler yapan bir tasarımcı. Birçok koleksiyonerin ve arkadaşının evinde tabloları olan bir ressam olarak deneyimlerini arttırmak üzere Londra'ya gitmesiyle fikirleri de çoğalmaya başlıyor. Gitmeden önce kardeşi Tuba Çetin ile Rönesans replika baskıları olan tişörtler tasarlıyorlar. Birlikte başladıkları sıra dışı yolculukla birlikte 2016 yılında Intel çiplerden yaptıkları kelebek elbise ile yüzyılın ilk 100 keşfi arasına girerek Intel’in global yüzü oluyorlar. 2017 FW Haute Couture koleksiyonu pet şişelerden dönüştürülmüş kumaşlardan yapıyor ve giyilebilir teknoloji dâhilinde kalp krizini önceden haber veren bir başka tasarım daha gerçekleştiriyorlar. Multidisipliner bakış açıları ile gerçekleştirdikleri yeni projelerinde ise toprağa gömülünce yeşeren, doğayla uyumlu ve geri dönüşümün gücüne inanan tasarımları üzerinde çalışıyorlar.
Çok çeşitli ve gerçekten sıra dışı çalışmalarınızın olduğu biliniyor. İlk önce çok az bilinen ve oldukça yeni, giyilebilir teknoloji dahilindeki İntel çiplerle gerçekleştirdiğiniz ve yüzyılın ilk 100 keşfi arasına giren Kelebek Elbise’den bahsedebilir misiniz?
Ezra: Intel’in 2009’dan itibaren Federation Francaise de la Couture du Pret-a-Porter des Couturies et des Createurs de Mode tarafından davet edildiği “Mode à Paris” ve Milano Moda Haftası kapsamında hazır giyim koleksiyonlarımızı 2009 ve 2012 yılları arasında defileler ve sergiler yaparak tanıttık. Çok yoğun ve maddi güç isteyen bir süreçti. Birçok zaman basında yer aldık, siparişler aldık ama istihdam sağlayarak yaptığımız bu operasyonlar bir müddet sonra bizi yordu. Ardından 2012 Aralık ayında iki kardeş olarak “farklılığımızı ortaya koymalı ve farklılıklar yaratmalıyız” dedik. İşte bizim başlangıcımız bu tarihtir. Giyilebilir teknoloji üzerine olan çalışmalarımıza başladık. Ardından hayatı daha konforlu hale getiren ve daha eğlenceli kılan projeler hazırladık.
Tuba: Ezra'nın dediği gibi farklı beş proje hazırlayıp hayata geçirdik ve Intel ile iletişime geçtik. Fikirlerimiz orjinaldi ve dünya üzerinde yer buldu. Butterfly elbiseyi gelinlik olarak tasarladık, gelinler evet derken biz giyilebilir teknoloji ile ilk giyilebilir ürünü hayata geçirdik. Tabii ki durmadık ve şu anda pazara çıkmaya hazır dört ürün daha tasarladık. Biz sadece kıyafet tasarlamıyoruz, eğitimlerimizin bize sağladığı bilgi ve kendimizi geliştirdiğimiz her konunun katkısı ile aslında hayatı tasarlıyoruz dedik. Artık yaşam alanlarınızda ezratuba markasının akıllı dokunuşları, kullandığınız objelerde akıllara imza atıyoruz. Bu projeleri profesyonel şirketler ile hayata geçiriyoruz. Örneğin mimari çalışmaları BM Mimarlık Murat Akdağ ile gerçekleştiriyoruz. En son olarak akıllı mağaza ve mekân tasarımı hazırladık.
Giyilebilir teknoloji oldukça komplike ve zor bir tasarım gerektiren bir iş. Buna yönelmenizi sağlayan ne oldu?
Tuba: Son yıllarda akıllı giyilebilir teknolojilerin internet ile olan bağlantısı, teknoloji dünyasının en sıcak gelişmelerinden biri oldu. Eskiden sadece beyazperdede görülebilen, James Bond’un sesiyle kontrol ettiği saatler, görüntülü gözlükler, Star Wars'taki gibi kıyafetlere gömülü aygıtlar, artık gerçek dünyada. Uzmanlar giyilebilir teknoloji sektörünün önümüzdeki beş yıl içinde hızla büyüyerek, geleceği şekillendireceğini öngörüyor. Morgan Stanley analistleri bu kategorinin beklentileri de aşacağını ve gelecek yılların en hızlı büyüyen tüketici teknolojileri segmenti haline gelerek, akıllı telefon ve tabletlerdeki büyümeyi bile geçeceğini belirtiyor.
Ezra: Nasıl cep telefonlarına ihtiyaç duyuyoruz, gelecekte de daha hızlı teknolojilere ve hayatımızı kolaylaştıran kullanım kolaylıklarına ihtiyaç duyacağız. Teknoloji bedenimizin bir parçası olacak. Prof. Dr. Michio Kaku "gelecek yüzyılda yatağınızdan uyandığınızda eğer kontakt lensinizi takmazsanız bu dünyanın bir parçası olamayacaksınız" diyor. Fantezi olarak gelebilir ama geleceği unutmayın ki fütüristler şekillendiriyor.
Milano ve Kore gibi birçok ülkedeki moda haftalarına katıldınız ve yoğun bir ilgi ve beğeni ile karşılandınız. Nasıl bir histi ve bu süreçte neler oldu?
Tuba: Milano bizim kendi evimiz gibi ve markanın ilk temelleri de Milano'da atıldı. Daha yoğun bir iş tempomuz var bu şehirde. Showroom’umuz ve basın çalışmalarımız Milano'dan ilerliyor. Tepkiler inanılmazdı. İlk tanıtımımızı kendimiz basın ve satın alanlar için yaptık. Ardından Milano Design Week'te açılış gününde Intel ve ASUS ile beraber büyük bir event yaptık. Özellikle basın yansıması bizi çok memnun etti. Kore'ye davetli olarak gittik defile yapmaya. Ardından bir süre daha kalarak tüketiciyi tanımak istedik. Defilemizi izleyen ve bizi uzun süredir takip eden satın almalar ile toplantıların ardından Seul’de bir ofis kurma kararı aldık.
Çok önceleri Rönesans replika tişörtleriyle fark yaratmıştınız. Bu projeyle birlikte başka sürdürdüğünüz farklı çalışmalarınız veya dahil olduğunuz projeler oldu mu?
Ezra: Birçok projeye dahil oluyoruz. Yeni sürprizlerimiz var 2019 yılı için. Özellikle uluslararası bir müze ile yapacağımız çalışma bizi oldukça heyecanlandırıyor.
Multidisipliner bir bakış açınız var ve birbiriyle uyum sağlamayacak gibi görünen şeyleri bir senteze sokabiliyorsunuz. Bunu yaparken geliştirdiğiniz bir yöntem var mı?
Ezra: Evet teknik alanda birden fazla disiplini ve teknolojiyi bir arada kullanmayı seviyoruz. Ama bu sadece teknik anlamda da kısıtlı kalmıyor. Bir koleksiyonu hazırlama sürecimizde hedef kadınımızın o tarihlerdeki psikolojisi, ilgi alanları ve algısını analiz ederek çalışmaya başlıyoruz. Yani önce psikoloji ardından doku ve kimya kumaş seçiminde, gereken teknoloji, neo marketing, renk ve desen algısı, tasarım ve en son tanıtım çalışmaları. Her an tüketici gelişiyor ve farkındalaşıyor. Bu sebeple multidisipliner bir bakış açısı ile tasarımlarımıza yaklaşmalıyız.
2017 Fashion Week Haute Couture koleksiyonunuzu pet şişelerden dönüştürülmüş kumaşlardan yaptınız? Bu projeden ve vurgulamak istediklerinizden söz edebilir misiniz?
Tuba: Var olanı geri kazandırarak hayatımızda güzellikler yaratabileceğimizi göstermek ve tüketicimiz olan kadının duyarlılığını daha ön plana çıkarmak bizim için önemli. Bizim markamız doğaya ve geleceğe duyarlı bir markadır. İnsan nüfusuyla birlikte giderek artan tüketimin doğal dengeyi bozmaması ve doğaya verilen zararı en aza indirmek için geri dönüşüm gereklidir. Çünkü maddelerin tekrar kullanılması enerji tasarrufu sağlar, çevre kirliliğine karşı ciddi bir önem teşkil eder. Bizim geri dönüşümlü kullandığımız kumaşlar ipek dokusunda ve ipekten yapılan bir kumaştan ayırt edemezsiniz.
New York Times sizin için 2009 yılında ''Boğazdan bir güneş doğuyor'' dedi. Bu kariyeriniz için gerçekten önemli bir betimleme. O süreçten ve hissettiklerinizden bahsedebilir misiniz?
Ezra: İnanılmaz bir hikâyesi vardır o yazının; 2009 yılında Milano'da ki fuarımız bitmiş Paris showroom'a ürünleri götürüyoruz ama Avrupa'daki kriz inanılmaz moralimizi bozuyor. Paris showroom'a tüm ürünleri yerleştirdik ve öğle yemeği için iki sokak ötede klasik bir Fransız bistrosuna gittik. Yanımızda çok tatlı orta yaş üzeri bir beyefendi oturuyordu. Daha yeni yemek siparişini vermiştik ki bize yaklaşarak "Üzerinizde ki kıyafetler harika. Siz Türk müsünüz!" dedi. Biz de tasarımların kendimize ait olduğunu ve iki Türk tasarımcısı olduğumuzu Paris'te de olma sebebimizin showroom satışları için oladuğunu anlattık. Aniden siparişimizi iptal etti kolumuza girip bizim showroom'a gittik. Tuba da ben de duruma hem gülüyorduk hem de acaba nasıl bir çılgın bu adam diye fısıldaşıyorduk ki showroom’dan içeri girince herkesin paniğini ve koşuşturmasını görünce yanımızdaki kişinin önemli biri olduğunu anladık. Koleksiyonumuzu inceledi ve dönüp gitti. Tam iki hafta sonra haberi gördük. İnanamadık ama o haber sayesinde Federation Francaise de la Couture du Pret-a-Porter des Couturies et des Createurs de Mode tarafından Paris Moda Haftası’nda resmi yürümek üzere davet edildik. Hâlâ heyecanımız o haberi okuduğumuz ilk günkü gibidir. Hayat size hep bir sürpriz ile cevap verir ve önemli olan sizin onu nasıl karşıladığınız. New York Times'ta 2016 yılında hakkımızda tekrar haber yapıldı ama hiç bir zaman o haberin üzerimizde yaptığı etkiyi yaratmadı.
Toprağa gömüldüğünde yeşeren ve hayat bulan kumaşların bir sonraki projeniz olduğu biliniyor. Özellikle geri dönüşüm açısından oldukça önem taşıyan bu projenizden de bahsedebilir misiniz?
Ezra: Dünyada her yıl 300.000 tonun üzerinde atık dönüşümsüz çöpe atılmış kıyafet bulunuyor. Zamanla doğayı mahvetmenin ötesinde kendimizi yok edeceğimiz bir duruma geçiyoruz. İşte biz bu noktada markamızın vizyonu doğrultusunda Türkiye'nin en köklü ve ar-ge konusunda kendini geliştirmiş en önemli firması ile çalışarak doğaya ve yaşama saygılı kumaşlar hazırlamaya çalışıyoruz. Bu projemizi şöyle özetleyebiliriz; giydiğiniz kıyafeti atmak yerine evde ki saksınıza, bahçenize, sokağın karşısında ki bir avuç toprağa gömün üç ay sonra toprakla temas eden kumaş doğada çözülerek yok olacak. Nano teknoloji sayesinde ipliğe konan tohumlar ya da yine nano teknoloji olarak konfeksiyonda konulan tohum doğaya kazandırılacak. Projemizin ilk tohumu zeytin. Zeytin dalı en önemli başlangıçları ve barışı temsil ettiği için tercih ettik.
Gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Tuba: Yeni projelerimizde özellikle bizi en heyecanlandıran ezratuba insansız akıllı mağaza projemiz oldu. Yakında üç projemiz daha var iş birliği yaptığımız. Vizyonlu firma sahipleri ve yöneticilerin teknoloji ile olan yoğun ilgisi bizi yeni fikirlere yöneltti. Durmak yok çünkü zaman artık anlaşılamayan bir hızla akıyor. İş arkadaşlarımızı dahi seçerken zamanı doğru kullanan, bizim hızımıza hız katan kişilerden seçiyoruz. Başarmak için artık tek bir konu da bilgili olamazsınız. Her gün öğrenciyiz ve uyumadan çalışıyoruz öğreniyoruz.