2050 yılında, “21. Yüzyıl Sineması” başlıklı bir kitap yazmaya kalkan birisi “Ergen Çağı” başlıklı özel bir bölüm açmak zorunda kalacaktır büyük ihtimalle. Son 15 yılda, odağında ergenlik/gençlikten olgunluğa geçiş hikayeleri olan bolca film çıktı karşımıza. Ağırlıklı olarak edebiyattan beslenen bu damar, belli ki bu kuşağın iyi bir tüketici olduğu gerçeğinin üzerinden yükseldi. Harry Potter, Twilight/ Alacakaranlık, The Maze Runner- Labirent: Ölümcül Kaçış, Divergent- Uyumsuz çok yakın zamanda izlediğimiz ve ilk akla gelen bu türden yapımlar.
Bu yapımlar arasında ortalamanın üzerinde bir giriş yapan Açlık Oyunları, ikinci film Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak ile çıtayı biraz daha yukarıya taşıyarak beklentileri de yükseltmişti. Hatırlayalım, yakın bir gelecekte Kuzey Amerika’da geçen hikayede, doğal felaketler sonucu hayat giderek zorlaşınca başkent ve 12 bölgeden kurulu yeni bir siyasal yapı ortaya çıkıyordu. 12 bölgenin, başkenti ayakta tutmak için çalıştığı bu sistemde her yıl “Açlık Oyunları” adı verilen ve televizyondan canlı yayımlanan bir tür av düzenlenmekteydi. Her bölgeden iki kişi seçilip belirli bir alana bırakılıyor ve birbirlerini öldürmeleri canlı olarak ekranlardan yayımlanıyordu. Kardeşinin yerine gönüllü olan Katniss Everdeen, bu zorlu sınavdan başarıyla çıkan isimler arasındaydı. Seri genç bir kadının, sorumluluklarını geliştirdiği, karar alma becerilerini artırdığı bir süreci anlatırken, aynı zamanda iki erkek arasında kalmasına da tanıklık etmemizi sağladı.
Son dönemde -sinekten yağ çıkarmak istercesine- moda olduğu üzere bu tür serilerin final bölümleri iki parça halinde yayımlanıyor ve genellikle bu iki parçalı öykü anlatımı filmlere büyük zarar veriyor. Ama kasaları daha fazla dolduğu için yapımcılar mutlu muhtemelen. “Açlık Oyunları” serisinin final bölümünün ilki “Alaycı Kuş Bölüm 1”i geçen yıl bu vakitlerde izlemiştik ve Katniss’in giderek olgunlaşmasına ve en alttakilerin öfkesiyle büyüyen bir devrimin hazırlıklarına tanıklık etmiştik. Haliyle beklentiler de yüksekti. Gel gelelim, bu hafta gösterime giren “Alaycı Kuş Bölüm 2”, bizler için tam bir hayal kırıklığı oldu. Öncelikle ilk filmin gelecek için vaat ettiği görsel dünyanın izlerini bulamadığımızı belirterek başlayalım.
İster istemez, finale doğru giden böylesi büyük bütçeli bir filmde, daha görkemli ve kitlesel bir hareketin izlerini göreceğimizi umuyorduk. Ama öyle olmadı. 12 bölgenin başkente karşı örgütlenmesinin ardından film, “orada bir savaş var uzakta” moduna geçiyor ve biz Katniss ve bir grup insanın boş binalar arasında oradan oraya koşturup birkaç tehlike atlattığı garip bir serüvene tanıklık ediyoruz. Üstelik Katniss ‘devrimin yüzü’ olduğu için peşinde kameralarla birlikte başkentin sokaklarında geziyor. Bir anlamda devrim, görmediğimiz ama hissettiğimiz bir başka noktada olurken, Katniss’in ‘sahte devrimi’ televizyondan yayımlanıyor.
Tabii, ikiye bölümmüş ve parçalanmış hikayenin malzeme bittiği için giderek sarkmaya başlaması, türün özelliği gereği hiç düşmemesi gereken temponun zaman zaman yerlerde sürüklenmesi ve filmin sıkıcı hale gelmesi gibi ‘teknik’ sorunların da altını çizmemiz gerek.
Asıl üzücü olan, devrim başka bir yerde olup biterken, mimarının yapay bir televizyon şovunun parçası haline gelerek giderek sıradanlaşması. Birçok badireler atlatmış, önemli kararlar vermek zorunda kalmış ve çevresindeki insanların hayatlarını değiştirmiş bir kadının sonunun “her genç kızın rüyası” olabilecek bir Amerikan sıradanlığına sıkıştırılıp kalması gerçekten büyük hayal kırıklığı.
Açlık Oyunları: Alaycı Kuş Bölüm 2
Yönetmen: Francis Lawrence
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth, Philip Seymour Hoffman, Elizabeth Banks
Tür: Macera, Bilimkurgu, Savaş
Süre: 2 saat 17 dakika
https://www.youtube.com/watch?v=n-7K_OjsDCQ