12 HAZİRAN, ÇARŞAMBA, 2013

Türkiye'de Cazın Öyküsü İlk Yıllar 2

Hülya Tunçağ, Türkiye’de Cazın Öyküsü’nü anlatmaya devam ediyor… Türkiye’de caz, sistemli bir biçimde 1950’lilerde gerçekleşmeye başladı. Aslında 1949 yılında İstanbul Radyosu’nda program yapmaya başlayan Erdem Buri, gençlere caz zevkini aşılamaya başlamıştı yavaş yavaş... Bu dönemde caz sanatının duyurulmasındaki en önemli etken, Ankara ve İstanbul radyolarının eğlence programları, yanı sıra ünlü caz sanatçılarımızın emisyonlarıdır. Ankara ve İstanbul’a 1960’larda caz programlarıyla İzmir Radyosu da katılacaktır.

Türkiye'de Cazın Öyküsü İlk Yıllar 2

Türkiye’de caz, sistemli bir biçimde 1950’lilerde gerçekleşmeye başladı. Aslında 1949 yılında İstanbul Radyosu’nda program yapmaya başlayan Erdem Buri, gençlere caz zevkini aşılamaya başlamıştı yavaş yavaş... Bu dönemde caz sanatının duyurulmasındaki en önemli etken, Ankara ve İstanbul radyolarının eğlence programları, yanı sıra ünlü caz sanatçılarımızın emisyonlarıdır. Ankara ve İstanbul’a 1960’larda caz programlarıyla İzmir Radyosu da katılacaktır.

1940’ların sonunda, Sarıyer’de, Mimar Tahsin Sermet’in oğlu Cüneyt Sermet, evinde arkadaşlarına plaklar dinleterek cazı sevdiriyor, tanıtıyordu. Virtüöz piyanist Hüseyin Sermet’in babası olan Cüneyt Sermet, konservatuarda üç yıl kontrbas eğitimi almış, ardından makine mühendisliği okumuştu. Bu dönemde Deniz Kuvvetleri’nden Müfit Kiper, yine asıl mesleği mühendislik olan gitarcı Turhan Taner ve piyanist İlham Gencer ile “Bop Sextet”i kurdu. Sermet 1951 yılında, Arto Haçaturyan ve Arif Mardin ile ilk modern büyük orkestrayı kurdu. Orkestra, Mardin’in ve Stan Kenton’ın aranjmanlarını çalıyordu. Sermet bu arada, tıpkı Arif Mardin’e yaptığı gibi genç ve yetenekli tenor saksofoncu İsmet Sıral’ın modern cazı keşfetmesinde öncülük ediyordu.1 951-1952 yılları arasında Sıral ile kurduğu altılının müzik direktörlüğünü üstlendi.Türkiye’nin ilk Türk caz şarkıcısı Sevinç Tevs de bu altılıda ünlü olmuştu. 1943 yılında Amerika’daki ünlü Metronom dergisine yazdığı yazılarla Shelly Manne ve Ed Safranski’nin tanınmasını sağladı,1947’de ise Jimmie Lunceford Orkestrası’na

danışmanlık yaptı.1954 yılında evlendikten sonra kontrbası bırakıp, eğitmen, danışman ve eleştirmen olarak çalışmalarını sürdüren Sermet, 1950’lerden itibaren genç Türk yeteneklerinin Boston Berklee Müzik Okulu’na girmelerine yardımcı oldu.

1965-1968 arası Ankara Radyosu’nda Müzik Bölümü şefi olarak çalışırken “Açıklamalı Caz Müziği” programlarını da yapıyordu. Bu alanda tek kitabı “Cazın İçinden”(İlk basım 1990, genişletilmiş basım 1999, Pan Yayıncılık) eleştirel ve öznel bir belgedir.1992’den beri Didim’de yaşayan Sermet, 2006 yılında Uluslararası İstanbul Caz Festivali tarafından verilen “Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü evinde kabul etti.

Cüneyt Sermet’in yönlendirdiği önemli müzisyenlerden biri de İzmir doğumlu piyanist Nejat Cendeli’dir. İlk piyano eğitimini İzmirli Rum piyanist Ogüst Giras’ın annesinden alan Cendeli, piyanist ve şarkıcı Necdet Karar ile İstanbul’da çalışmaya başladı. 1953-1955 yılları arasında İsmet Sıral, Cüneyt Sermet ve Sevinç Tevs ile İstanbul Radyosu’unda emisyonlara katıldı. 1963 yılında, Süheyl Denizci’nin gitmeyip elinden kaçırdığı Berklee bursunu alarak bir yıl eğitim gördü. Ankara’ya dönünce önce davulcu Corradi, ardından da Erol Pekcan ile çalışmaya başladı. 1980 yılında eşinin ülkesi Belçika’ya yerleşen bu usta müzisyenimiz, aynı zamanda eski bir Ankara Devlet Opera ve Balesi üyesidir.

Yine 1940’ların sonu ve 1950’lere baktığımızda dikkati çeken müzisyenlerin çalışmalarını görüyoruz. Örneğin trompetçi Kemal Sural... Badi Kemal diye de bilinen sanatçı 1926 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Halkevi’nde çalarken parlayan Sural, 1940 yılında Hulki Saner Orkestrası’na girdi. Bu topluluktaki diğer ünlü adlar; ilk elektro gitarı çalan Fazıl Abrak, yine Abrak gibi aynı zamanda doktor olan piyanist Vedat Yeğinsu ve bascı Tacettin Orturay’dır.
İstanbul Radyosu’ndaki emisyonlara da katılan Badi Kemal,1978 yılında yaşamını yitirdi.

1950’li yıllarda Türk Cazı’na emeği geçen bir başka müzisyen ise davulcu Röne Koen’di. 1931 İstanbul doğumlu Koen, Şişli Terakki ve İngiliz Erkek Okulu’nda öğrenim gördükten sonra Erden Buri ve Arif Mardin ile bir kayıt yaptı, Mehmet Akter ile çalıştı. 1998 yılında yitirdiğimiz sanatçı, uzun yıllar boyunca etkinliklerini sürdürdü.

1950’lerde İskenderun’da çalışan davulcu Andre Çoğal da önemli bir figürdür. Gene Krupa hayranıydı ve ona defalarca mektup yazmış, sonunda Krupa’dan üzerinde imzası da bulunan bir davul gelmişti. 1950’ler aynı zamanda Amerikalı caz ustalarının da Türkiye ziyaretlerinin başladığı yıllardı. Dizzy Gillespie Orkestrası, Dave

Brubeck Dörtlüsü ve Louis Armstrong bu ziyaretlerin öncüleridir. 1956 yılında gelen Gillespie’yi havaalanında ünlü müzisyenlerimiz karşılamıştı. Gillespie, trompetçi Muvaffak Falay’ı dinleyince kendisini A.B.D.’ye davet etmişti. Ayrıca, Arif Mardin’in Berklee bursunu kazanmasının nedeni, Cüneyt Sermet aracılığıyla Gillespie orkestrasının aranjörü Quincy Jones’dur.

Bu renkli caz yaşamı sonucu ilk caz klübünü, Bebek’de ağız armonikası ustası Hasan Kocamaz, “306” adıyla açtı. Muvaffak Falay’ın yanısıra İsmet Sıral Altılısı da konserlerle olay yaratıyordu. Altılı’da; tenor saksofonda Sıral, alto saksofonda Hrant Lusigyan, piyanoda Nejat Cendeli, basta Selçuk Sun, davulda Vasfi Uçaroğlu ve vokalde Sevinç Tevs yer alıyordu. Paris’de ağız armonikası dalında düzenlen yarışmada Toots Thielemans’ı geçerek birinci olan Hasan Kocamaz da konuk olarak İsmet Sıral Altılısı’na katılıyordu. Kocamaz, günümüzde de eski formunu koruyan etkin bir müzisyendir.

(Kaynakça: İlhan K.Mimaroğlu:  Caz Tarihi, Varlık Yayınları 1956-Cüneyt Sermet:Cazın İçinden, Pan yayınları 1990-1999, ayrıca: Cemal Ünlü, Gökhan Akçura, Hulki Saner’in özel arşivi)

0
75331
0
Yazar:
Fotoğraf: Merih Akoğul
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage