04 MART, PAZARTESİ, 2013

Türkiye’de Cazın Öyküsü İlk Yıllar - I

1930’lardayız... Gido (Robert “Bob”) Kornfilt, 1938 yılında kurduğu on kişilik orkestrasıyla ün yapmıştı. Orkestranın davulcusu ise Şadan Çaylıgil adlı bir Türk’tü. 

Türkiye’de Cazın Öyküsü İlk Yıllar - I

Türkiye’de Cazın Öyküsü, çoğunluğu iş adamı ya da serbest meslek sahibi Ermeni vatandaşlarımızın amatör çalışmalarıyla başlar. 17 Temmuz 2012’de 83 yaşında yitirdiğimiz İlhan Kemal Mimaroğlu’na göre Türk Caz Tarihi için milat 1920’dir. Cumhuriyet’in ilk yıllarından kalan dergi, gazete kupürleri ve el ilanlarında Türkiye’de (özellikle İstanbul’da) yaşayan yabancıların ve azınlıkların kurduğu “cazband”lardan söz edilir. Örneğin Leon Avigdor...

Klasik keman eğitimi alan Avigdor, 1920’lerin başında gittiği Paris’te keşfetti caz müziğini. İstanbul’a dönünce alto saksafon çalışmaya başladı. Ardından beyaz Rus piyanist Kolya Yakoflef ile yanlarına bir banjocu ve davulcu alarak “ Ronald’s” dörtlüsünü kurdu. Dörtlü, Union Française ve Amerikan Sefareti’nde düzenlenen partilerde “Dancing In The Dark”, “Alexander’s Ragtime” ve “Dardenella” gibi o yılların gözde parçalarını çalıyordu. Leon Avigdor daha sonra İngilizlerin kurduğu “Rowdies”e katıldı. Ekonomik nedenlerle cazı bırakıp1938 yılında bir elektrik şirketinde çalışmaya başladı. 

Yine ilk yıllara baktığımızda bir Ermeni vatandaşımızın çalışmalarını 

görürüz. Gregor Kelekyan’dır bu kişi... 1800’lerin sonunda İstanbul’da doğan Kelekyan, caz müziği ile 1918 yılında Paris’te tanıştı. Kurduğu caz topluluklarıyla Avrupa ve Amerika’da konserler verdi. 1936’da İstanbul’a dönen sanatçı, Gregor Caz Topluluğu’nu kurdu. 1971 yılında yaşamını yitiren Gregor Kelekyan, Osmanlı Türkiyesi’nin  günlük gazetelerinden Sabah’ın başyazarı Diran Kelekyan Efendi’nin oğlu ve Louis Armstrong’un da yakın dostuydu.

1930’lardayız... Gido (Robert “Bob”) Kornfilt, 1938 yılında kurduğu on kişilik orkestrasıyla ün yapmıştı. Orkestranın davulcusu ise Şadan Çaylıgil adlı bir Türk’tü. Chick Webb’i andıran fırçalı tempo tutuşuyla tanınırdı Çaylıgil. Almanya’da orkestra şefliği eğitimi alan Kornfilt ise Fletcher Henderson, Duke Ellington ve Jimmy Lunceford karışımı bir orkestrasyon tarzına sahipti. Orkestrası II. Dünya savaşı sırasında dağıldı. Aynı orkestrada trombon çalan Arto Haçaturyan, başka bir topluluk kurdu. Benny Goodman tarzı çalan bu topluluk iki yıl sonra dağıldı ve ardından Haçaturyan müziği bıraktı.

1940’lara gelindiğinde Kadıköy Halkevi’nin çok aktif olduğu göze çarpıyordu. Daha çok sinema yönetmeni ve prodüktör olarak bilinen klarnetçi Hulki Saner, ilk Türk büyük orkestrasını bu mekânda kuruyordu. Klarnetçi Artie Shaw’a benzer tarzıyla dikkati çeken Saner’in orkestrasında dört saksafon, iki trompet, iki trombon, piyano, bas ve davul yer alıyordu. 1921’de İstanbul’da doğan Saner, klarnete 16 yaşında başladı. İstanbul Belediye Konservatuarı’nın ilk yatılı olmayan öğrencisiydi. Hocalarından biri de Cemal Reşit Rey’di. Ayrıca İstanbul Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bölümünü de bitiren Saner, Moda Deniz Kulübü’nde profesyonel olmuştu. 1946 yılında İzmir Fuarı’nda Zekai Apaydın orkestrasında çalıştıktan sonra, önce New York daha sonra Berkeley’de birer yıl çalıştı. Carmel’de iki yıl boyunca Mission korosunda bariton olarak söylerken diğer yandan orkestrada klarnet çalıyordu. 1952’de New York’a gelen Saner, bir yıl “Voice of America”da haber spikerliği yaptı. 1953’te İstanbul’a döndü ve ilk kez özgün film 

müziği alanına girdi. Lütfü Ömer Akad ile ortak oldu. 1954 yılında evlendikten sonra müzik çalmayı bırakıp prodüktörlük ve yönetmenliğe ağırlık verdi. “Saner Plak” ve kendi film şirketini kurdu. Yine de dayanamayıp “Yalnızlar Rıhtımı”, “Kalbimin Şarkısı” ve “Beş Hasta Var” filmlerine müzik yazan Hulki Saner, 2005 yılında aramızdan ayrıldı.

Kadıköy’de Hulki Saner dışında bir başka klarnetçi daha, Mehmet Akter dikkati çekiyordu. Mehmet Akter okumuş, aydın bir kişiydi ve müziği hiç bırakmadı. Kadıköy Halkevi’nde verilen caz konserlerinin en ilginci Necdet Alpün orkestrasına aitti. Özelliği, üfleme çalgı olarak üç ağız armonikasının yer almasıydı. Alpün ve İlhan Mimaroğlu armonika çalıyordu. Davulda Erdem Buri, gitarda Fazıl Abrak yer alıyordu. 1944 yılındaki bir konserde Mimaroğlu’nun bir bestesi tam üç kez bis yapmıştı.


0
35518
0
Yazar:
Tag: Jazz, Caz,
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage