İngiliz indie rock grubu Arthur Beatrice, 17 Temmuz'da One Love Festival'de sahne almaya hazırlanıyor. Vokallerde Orlando Leopard ve Ella Girardot, davulda Elliot Barnes ve bas gitarda kardeşi Hamish Barnes'ten oluşan grupla; yaklaşan ilk İstanbul konseri ve yeni albümleri Keeping The Peace üzerine sohbet ettik. Son zamanlarda artan güvenlik endişeleri nedeniyle konserlerini iptal eden sanatçı haberlerinden sonra; İstanbul'a gelmek için oldukça heyecanlı hisseden bir grupla konuşmak bizlere de çok iyi geldi.
Indie rock müziğin cenneti Londra'da olmak; orada müzikle uğraşmak nasıl bir his? Londra'nın avantaj ve dezavantajları neler?
Londra müzik yapmak için kesinlikle harika bir yer. Okulu bıraktığımızdan beri hepimiz Londra'da yaşıyoruz ve ulaşmak istediğimiz noktaya varmak için çalışabileceğimiz kusursuz bir yer burası.Working Out albümü; stüdyoya versiyonuna geçmeden önce, Orlando'nun yatak odasında demoları kaydetmek için harcanan saatlerin bir neticesiydi. Londra müzik sahnesinde çok fazla rekabet var, -ki bu hem avantaj hem de dezavantaj olarak algılanabilir. Bizce Londra'dan bu kadar çok iyi grubun çıkmasının nedeni de bu; sesini duyurabilmek için en iyiyi zorlamak durumunda kalıyorsun.
Okul arkadaşı olduğunuzu biliyoruz ama birlikte müzik yapma fikri nasıl oluştu?
Dürüst olmak gerekirse herşey doğal olarak gerçekleşti. Elliot and Orlando aynı sene okuldaydılar ve müzik odasında birlikte çalışmaya başladılar. Hiç bir zamana bilinçli olarak bir grup kurma niyetimiz olmadı, her şey birden bire oldu!
Peki "Arthur Beatrice" ismi nereden geliyor?
Her zaman hem kadın hem de erkek bakış açılarını yansıtabilecek şarkı sözleri yazmaya çalıştık. Arthur Beatrice adını hep sevmişizdir, bizce bu anlamda her iki tarafa da yakın harika bir isim oldu.
İlk albüm Working Out'u 2 sene önce yayınladınız. Sonrasnda neler yaşandı?
Doğruca tekrar stüdyoya girdik! Working Out için çok uzun zaman çalışmıştık, stüdyoya dönüp yeni fikirlerin peşinde koşup yeni şarkılar yazmak oldukça iyi geldi.
İkinci albüm Keeping The Peace 27 Mayıs'ta çıkıyor. Son single Every Cell oldukça etkileyici bir şarkı. Bu albümde bizi ne tür şarkılar bekliyor?
Böyle düşünmene sevindik! Yeni albüm bir öncekine göre oldukça farklı. Bu albümde şarkı sözlerini yazarken daha özenli davrandık; olabildiğince keskin ve açık düşünerek bunun bizi nereye götüreceğini görmek istedik.
Bazı müzik yazarları sizi The XX, Warpaint ve The Sundays gibi gruplarla karşılaştırdı. Aslında müzik tarzınıza bir isim vermek zor, siz nasıl bir tanım yapardınız?
Çok fazla müzisyenle karşılaştırıldık ama bunun üzerinde fazla düşünmek istemiyoruz. Çok geniş bir yelpzeden etkileniyoruz ve grupta her birimiz değişik müzik zevklerine sahibiz; aslında tam da bu yüzden yaptığımız müziğe bir isim vermek zor.
Şarkı sözlerini kim yazıyor? Bu süreçten de biraz bahseder misiniz?
Şarkıların büyük çoğunluğunu Elliot yazıyor. Dürüst olmak gerekirse yazma sürecinde sabit kurallarımız yok. Bazen Elliot bize sözleri gönderir ve biz de sözler üzerine melodi yazarız, bazen de tam tersi olur. Bir şarkı için temel fikir oluştuğunda hemen bir araya gelir ve aranjman için birlikte fikir alış verişi yaparız; bir çok şarkımız finalize olduğunda başladığımızdan çok daha farklı bir yerde olur.
Peki bugünlerde kimleri dinliyorsunuz?
Radiohead'den Beyonce'ye her şeyi dinliyoruz, her birimiz farklı sanatçılardan etkileniyoruz. Kendine has tarzlarda pop müzik icra eden sanatçıların büyük hayranıyız. James Blake, Kendrick Lamar ve David Bowie gibi isimler de sevdiğimiz müzisyenlerden.
"Open Assembly Recordings" adında kendi plak şirketinizi kurmuştunuz. Dijitalleşen dünyada müzik endüstrisinde olmak nasıl bir duygu?
Open Assembly kendi haklarımızı garanti altına almak ve ilk single'larımızı yayınlamak amacıyla kurduğumuz bir şirketti. Her ne kadar şu an farklı bir plak şirketiyle de çalışsak, kendi kayıtlarımızda hep Open Assembly logosu olsun istedik, şirketin hala ayakta olması çok güzel. Şu ana kadar başka hiç bir müzisyenin albümünü yapmadık ama bir gün yapmayı umuyoruz! "Open Assembly" şarkılarımızın farklı versiyonlarını yayınlamak için de elimizde tuttuğumuz bir mecra. Hepimiz dans müziğini çok seviyoruz ve mevcut şarkılarımızın bir kaç remiksini "Open Assembly" etkiketiyle yayınladık.
17 Temmuz'da One Love Festival sahnesinde olacaksınız. Bu İstanbul'daki ilk performansınız olacak değil mi, konser hakkında neler hissediyorsunuz?
Evet Türkiye'deki ilk konserimiz olacak ve hepimiz çok heyecanlıyız! Türkiye gibi yerlere gelerek insanlara müziğimizi çalabildiğimiz için çok şanslı hissediyoruz. Elliot ve Hamish genç yaşlarda Türkiye'yi ziyaret etmişler ama hiç birimiiz yakın zamanda orada bulunmadık, bu yüzden gelmek için can atıyoruz!
Yakın gelecekteki planlarınız neler?
Yazın bir kaç festivalde çaldıktan sonra turne için geri dönmüş olacağız. Yeni albümle Amerika ve daha önce hiç çalmadığımız Avustralya'ya gitmeyi planlıyoruz, ama her şeyi akışına bırakacağız.
Aşağıdaki kelimeleri duyduğunuzda aklınıza ilk gelen şeyi söyler misiniz?
Aşk: Müzik
Nefret: Neden?
Barış: Müzik
Müzik: Yeni Radiohead albümünü dinlemek gerek
Renk: Mavi
Aile: Sonsuza dek
Evlilik: Belki
Yemek: Körü sos
Kitap: John Niven
Cevaplar için çok teşekkürler. Türkiye'deki dinleyicileriniz için eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Gerçekten biz teşekkür ederiz. Türkiye'de müziğimizi dinleyen kişilerin önünde çalacak olma düşüncesi inanılmaz! Hepinizle One Love Festival'de buluşmayı umuyoruz!