Bir yandan alabildiğine hasta, diğer yandan dünyayı daha önce görülmemiş bir kötülükle sorgulayan Yeraltı Adamı’nın hikâyesini tiyatroseverlerle buluşturan Yeraltından Notlar, geçtiğimiz günlerde Kemal Aydoğan’ın yönetmenliğinde yeniden sahneye uyarlandı. Başrollerinde Gökhan Azlağ ve Sinem Kurt’un rol aldığı oyunu, yönetmen Kemal Aydoğan ile konuştuk.
Yeraltından Notlar, belki de edebiyat tarihi boyunca üzerine en çok konuşulan metinlerinden birisi. Öncelikle Yeraltından Notlar’ın yazarı olan Dostoyevski üzerine ne söylersiniz?
Kendisi peygamber olduğunu düşünüyormuş. Ben de onun bu fikrine katılıyorum. J İnsanı anlamadaki dehası üzerine herkes hem fikir anladığım kadarıyla. Bu muhakkak. Yeraltından Notlar’da gördüğüm yazar, kurguyu yaşam pratiğinin canlılığıyla bezeyebilen bir yazar. Belirsizliği, kaosu olumsuz kavramlar deyip bir kenara atmamak gerektiğini kanlı canlı bir biçimde anlatıyor. İyiliğin ve kötülüğün ötesine geçiyor. İnsan karmaşayla, çelişkiyle dolmak istiyor onu okuyunca. Şöyle bir ritmim bozulsun, tökezleyeyim, rezilleşeyim, çuvallayayım çekiyor canı insanın. Kabuğu değiştirme arzusu hiç eksilmesin. Yüce olanı aşağılık hâller içinde bulan, bunları birbiri içinde eriten grotesk bir eriyiklik bu bence.
Eser ve Dostoyevski üzerine bu süreçte oldukça ciddi çalışmalar yürüttüğünüz ve birçok farklı metni gözden geçirdiğiniz hemen fark edilebiliyor. Oyuna hazırlık sürecinde Yeraltından Notlar ve Dostoyevski üzerine ne tür bir çalışma yürüttünüz?
Okuma listemizde şu kitaplar vardı: Rene Girard’ın Romantik Yalan ve Romansal Hakikat (Metis Yay.), Yeraltı İnsanı (Everest Yay.), Bahtin’in Dostoyevski Poetikasının Sorunları (Metis Yay.), Rabelais ve Dünyası (Ayrıntı Yay.), Ömer Faruk’un Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos (6.45 Yay.), E.H. Carr’ın Dostoyevski (İletişim Yay.), Max Scheller’in Hınç (Kanat Kitap), Joseph Frank’ın Dostoyevski (Everest Yay.), Jean Amery’nin Suç ve Kefaretin Ötesinde (Metis Yay.), Funda Çoban’ın Dostoyevski Politikasının Sorunları (Nika Yay.). Bu kitapların yanı sıra epeyce de bir makale okuduk.
Yeraltından Notlar’ın bir diğer önemli yanı, dünyada da Türkiye’de de birçok yönetmen tarafından sahneye uyarlanmış özel bir eser. Türkiye’de de hâlihazırda oynanan farklı uyarlamaları da söz konusu. Peki sizi bu metin üzerine çalışmaya yönlendiren özel bir neden oldu mu?
30 yıl önce İstanbul Tiyatro Festivali’nde Rus bir kumpanyadan izleyip hayran kalmıştım oyuna. O günden beri benimle birlikte yaşıyor.
Oyun, temel olarak birçok açıdan gerçek dünyadan kendini soyutlamış, kendisini buna zorunlu kılmış bir karakterin iç çatışmalarını ön plana çıkarıyor. Peki sizce bu karakteri ve iç çatışmalarını bunca güçlü kılan, izleyiciye bu kadar güçlü bir şekilde duyuran temel özellik nedir?
Çelişkilerden mamul olması. İçiyle dışı bir değil, bizim gibi. Göründüğü gibi olamıyor, olduğu gibi görünmüyor bizim gibi; acı çekmeyi de, çektirmeyi de seviyor, bizim gibi. Bu çelişik hâllerin bir insanda aynı anda bulunduğunu işaret etmesi… İnsana karanlık yanlarını fark ettirmesi. Bu karanlık yanların rastlanması ender şeyler değil bilakis herkesin ortak olarak bildiği duygulardan oluştuğunu söylemesi ve bunu örneklemesi... Bu örneklemenin bir farkındalık yaratması... Rezilleşmeyle birlikte doğan acı ve beraberinde zevkin doğasına dair hiçbirimizin reddedemeyeceği hakikatleri yüzümüzde söndürmesi...
Sahne kullanımı ve sahnede anlatıcının sürekli olarak iplerle oynaması, bana birçok açıdan karakterin nasıl bir ruh hâli içerisinde olduğunu düşündürdü. Sahnedeki iplerin karmaşası, karakterin karmaşasının bir tür dışavurumu gibi geldi. Siz bu süreçte ne düşündünüz? Sahnede anlatıcının ipler arasında dolaşması, sürekli onlarla oynaması bize ne anlatıyor?
Karmaşa, kaos denebilir tabii. Kaosun düzenle kurduğu güçlü ilişki bizi bu kavrama, onun sahnede yansıtılmasına götürdü. Kaos hemen beraberinde düzeni çağırıyor. Var olan sınırlarımız erimeden bir başka hâle evrilemiyoruz galiba. Kaos-düzen birlikteliği sınırların erime, birbirine karışma hâli. Sancısız olmadığı da besbelli. Kaos ile düzen ayrı mekânlarda, ayrı zamanda var olmuyor, biri bitip diğeri başlamıyor. Aynı anda birlikte bulunup, ortak iş görüyorlar. İplerin Yeraltı Adamı’nın kozasının mahiyetini, hem koruyucu bir mekân, hem çilehane -farkındalık kazanma mekânı-, hem de mezar – yeniden dirilebilmek için biçimin kaybolması- olması. Bunların iç içeliği…
Oyun da orijinal hikâye de aslında Yeraltı Adamı’nın uzun bir tiradından, kendisiyle giriştiği bir monologdan ibaret gibidir. Ancak sizin uyarlamanızda bu durumun çeşitli hamlelerle kırıldığını söyleyebiliriz. Yeraltı Adamı’nın izleyiciyle giriştiği diyalog, sahne ışıklarını yönetmesi, hatta yer yer doğrudan seyirciyi bir muhatap olarak kabul edip onlarla konuşmasının anlamı nedir?
Roman/oyun kişisiyle seyircinin aynı, şimdiki zamanı paylaştıklarını belirtmek için. Bu, Bahtin gibi dersek, yarı ciddi-yarı komik eserlerin bir özelliğidir. Romanda da Yeraltı Adamı hanımlar, beyler diye bir hitapla okuyucuya direkt sesleniyor. Orada da bir şimdiki zaman paylaşımı var. Uzak bir zamanda geçmiyor olay, şimdide geçiyor.
Simanov, Ferfiçkin, Mösyö Zverkov ve Trudolyubov gibi birçok karakterden sahnede bahsedilir ama onlar hiçbir zaman gösterilmez. Birçok Yeraltından Notlar uyarlaması aslında “tek kişilik” bir performans ile izleyici ile buluşur. Buna karşılık Lisa, sizin uyarlamanızda ete kemiğe bürünerek Yeraltı Adamı’nın karşısına çıkar. Bu çerçevede neden özellikle Lisa'yı sahnede göstermek istediniz?
Lisa romanda/oyunda “canlı yaşamın” örneği olarak beliriyor. Kanlı, canlı, yaşama isteği duyan, erkeğin içine düştüğü kuyuya düşmemiş, özgürce yaşamak isteyen biri Lisa. Erkeklerin yarattığı rekabet kültürünün içine düşmemiş, kendini “fikir laboratuvarında” üretmemiş bu canlı yaşam örneğini onu içeriden hiç tanımayan bir erkeğe anlattırmak oyunun yaratacağı farkındalığın oluşmasını zedeler diye düşündük.
Lisa, sizce Yeraltı Adamı’nı hangi yönleriyle etkiler? Yeraltı Adamı için önemli olan Lisa mıdır yoksa nihayet onu dinleyecek birilerini bulması mı?
Lisa canlı yaşam örneğidir. Doğrudandır. Güçlüdür. Sevgisi vardır. Aşkı vardır. Şehveti vardır. Bunlar Yeraltı Adamı’nda yoktur. Bunların yerini iç kıvranmaları doldurmuştur. Yeraltı Adamı için Lisa’nın şahıs olarak bir önemi vardır. Ondan yansıyan kendine bakar. Ona çektirdiği acı ve bu acıdan kendine yansıyan eksikliğini fark ediş Yeraltı Adamı’nın farkındalık mekaniğidir. Lisa’ya safça, çıkarsız ulaşabilmenin, onu sevmenin imkânını kaybetmiş olduğunu fark eder. Bu Yeraltı Adamı için boşluğu fark etme sürecidir. Lisa’nın varlığıdır Yeraltı Adamı’na varlık kazandıran.
Son bir soru olarak, bir yönetmen olarak farklı edebî türlerden metinlerin tiyatroya uyarlanması üzerine ne söylersiniz? Bu anlamda başka girişimleriniz de olacak mı?
Tiyatro her türlü metinle hatta metinsiz de yapılabilir. Bu konuda herhangi bir metin tipiyle tiyatroyu sınırlamak abes bir istektir. Başka girişimlerimiz illa ki olacaktır. İlhan Sami Çomak’ın Karınca Yuvasını Dağıtmamak adlı biyografisi üzerine çalışıyoruz. İlhan Sami Çomak oyunu yazacak, biz de mihmandarlık yapacağız.