İki insan arasında oluşmuş, oluşabilecek ve çoğu zaman da kabullenilemeyecek ast üst ilişkisinin yıkımına dair bir anlatının peşinde ilerleyen Murat Fıratoğlu’nun ödüllü filmi Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri hakkında bir yazı.
Hikâye anlatır gibi yaşamak, yaşanılanları canlandırmanın ve dile getirmenin kolay bir yolunun oluşmasını sağlar. Gerçekle yüzleşmek için de önemli bir unsurdur. Anlatarak yeniden bir inşa süreci başlar. Yine de kendi başına olmaz hiçbir süreç, başkalarının tanıklığına ihtiyaç vardır. İnsan; doğduğu andan yaşamının son gününe kadar kaderin ona çizdiği yol üzerinde ilerler. Bu yolda ilerlerken fiziksel ve duygusal olarak çeşitli durumların içine girer çıkar. Bizden eksilenlerle, hayatımıza katılanlarla, varlığına fazlaca aşina olmaktan gerçeğini unuttuklarımızla ve çoğu zaman varlıklarıyla sınandıklarımızla her zaman kendi mevcudiyetimizi sınarız. Bazı hisleri tanımlamak, bazı yaşantıların üstesinden gelmek, en çok da varlığımızın yadsınamaz gerçeğine ikna olmak için ve aslında bitmek tükenmek bilmeyen bir merakla biz insanları diğer canlılardan ayıran özellikleri bulmak için arayışta oluruz.
Yaşantımızı bir hikâye olarak anlatabiliyor olmak ve onu yazdığımıza inanmaksa bu arayışın içerisinde bizi diri tutan en büyük iddiamız. Varlığımıza ikna olduğumuz yer ile başkalarıyla kurduğumuz ilişki arasına kocaman bir mesafe koyarız. Tam da bu yüzden insanları yaşamımıza dahil edebilmek için bir şeyler uydurarak yaşamımızı oyun alanı hâline çeviririz. Oyun alanımıza sahip çıkabilmek ve onu korunaklı bir yer hâline getirebilmek için harekete geçeriz. Bazen de bu harekete geçme hâli yaşamın kendisinden bir şeyler koparmak için olur. En iyi ihtimalle elimizde kalan o son güçle bir isyanın izini bırakmak isteriz hayata…
Eyüp’ün Telaşının Karşısında Kimsenin Acelesi Yoktur
81. Venedik Film Festivali’nde Orizzonti Jüri Özel Ödülü, 31. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü, SİYAD En İyi Film Ödülü ve 35. Ankara Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kurgu ödüllerini alan Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, iki insan arasında oluşmuş, oluşabilecek ve çoğu zaman da kabullenilemeyecek ast üst ilişkisinin yıkımına dair bir anlatının peşinde ilerliyor. İnsan ilişkilerine ve insana dair birçok şeyi avukatlık sayesinde öğrendiğini belirten yönetmen Murat Fıratoğlu, Abbas Kiarostami, Vittorio De Sica, Yavuz Turgul, Federico Fellini, Ömer Lütfi Akad ve Yılmaz Güney gibi sinemacılardan etkilendiğini söylüyor.
Murat Fıratoğlu’nun yazıp yönettiği Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri kavurucu güneş ile bir domates hasadının kızıllığının buluştuğu uçsuz bucaksız bir tarlada çalışan Eyüp’ün yevmiyesini vermeyen ustabaşı Hemme ile yaşadığı tartışma sonrası eyleme geçme hikâyesini anlatıyor. Borçları yüzünden kendisini sıkışmış hisseden Eyüp bu tartışmadan sonra harekete geçer. Hemme’yi öldürmek üzere yola çıkan Eyüp’ün izini belli etmeyen iç çatışması başkalarıyla karşılaştıkça kendi ayaklarına dolanır. Çünkü karşılaştığı her insan ve durum Eyüp’ün acelesinin önüne taş koyup, onu kendi yaşam temposu ve ritmine uydurmaya çalışır. Bu yol ile yönetmen Fıratoğlu, Eyüp’ün yaşadıklarını Siverek insanının hikâyeleriyle çerçeveliyor. Eyüp’ün telaşının karşısında kimsenin acelesi yoktur. Eyüp içinde barındırdığı, filmde açıkça görülmeyen kararsızlıkla mücadelesini / uyumlanmasını karşılaştığı insanların kendisini sürüklediği ritimle birlikte verir. Siverek sokaklarında ilerleyen Eyüp’ün ayak izlerini takip ederken izleyici olarak daha önce hiç alışık olmadığımız fakat oldukça naif bir yerden oluşturulmuş mizaha tanıklık ediyoruz.
Zamanın rutinini ve ritmini; bekleme hâlleriyle, insanların birbirleriyle yaşadıkları karşılaşmalarla yeniden yaratan Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri filmi, herkesin kendi için yarattığı bir zaman tanımı olduğuna dair oldukça etkili bir anlatı oluşturuyor. İncecik detaylarla kurulmuş tekrar eden insanlık hâllerinin tek plan yapılmış çekimleri filme özgün ve sade bir yapı kazandırıyor. Filmin başladığı yere dönmesi filmin ve zamanın döngüselliği içerisinde izleyicisi için oldukça keyifli bir yolculuk vaat ediyor. Bu yolculuk boyu Eyüp’ün sürekli bozulan 86 model motorunun çalışamaz hâle gelmesi onu yürümeye mecbur bırakır. O yürüdükçe izleyici için takip edilmesi güç olmayan, merak hissini diri tutan ve keşfetmeye açık bir coğrafyada geçen bir hikâyeye kapılıp gidiyoruz. Bu noktadan sonra Hemme’nin ölmesi / ölmemesi izleyici artık için önemli değildir… Çünkü bazen bir hikâyenin çıkardığı yolculuk, vaat ettiği sonu değil, bir başka hikâyenin imkânını doğurur.
Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri filmini 13 Aralık’tan itibaren sinema salonlarında izleyebilirsiniz.