Mertcan Mertbilek, Rana Uludağ, Tarık Töre ve Barış Konyalı'dan oluşan yerli Psych-Pop grubu Palmiyeler ile buluştuk. Grubun kurucuları Mertcan ve Tarık ile Palmiyeler’in ilham kaynakları, estetik görüşleri ve underground müzik hakkında konuştuk.
2013 yılında kurulan Palmiyeler, Palmiyeler adındaki ilk EP’lerini 2015 yılında dinleyicilerle paylaştı. Geçtiğimiz yıl çıkardıkları Senden Haber Yok ve Karbeyaz parçalarını dinlediğimiz grup, son olarak şubat ayında heyecanla beklediğimiz II (Venus) adlı albümlerini yayımladı.
Yaptığınız müzik ile yaşam tarzınız ne ölçüde birleşiyor? Sizce müzik, dinleyenin veya üretenin yaşam tarzını yansıtır mı?
Mertcan: Palmiyeler'in müziği ile yaşam tarzım uyuşuyor. Eğlenmeyi ve güneşi seviyorum. Bizim için durum böyle ama başka müzisyenler ne hissederler ne yaparlar hiç bilmiyorum. Müzik üretenin yaşam tarzını göreceli olarak yansıtabilir veya hiç yansıtmayabilir de. Dinleyenin zevkleri hakkında fikir verebilir.
Sanattaki "kitsch" tanımı sizin için ne anlam ifade ediyor? Sizce üretilen ve dinlenen müzikte kitsch ne durumdadır?
Mertcan: Severim, oldukça yaygın.
Tarık: Kitsch’in içinde barındırdığı bir nostalji duygusu bende güzel, eski günler hissi yaşatıyor. O sırada iyi olduğunun farkına vardığım ama tekrar bakınca aslında süpermiş dediğim buruk bir his.
Çok duyduğunuz bir tanımla başlayalım, şarkılarınızı ilk kez dinleyen dinleyicinin zihninde yaz görüntüleri oluşturuyorsunuz. Grubun kuruluş öyküsünden ismine kadar belli ki bunu amaçlıyorsunuz. Mevsimlerin insan ruhundaki etkilerini eserlerinde işleyen müzisyenler çoktur. Örneğin Vivaldi bunlardan biri. Sizin yaz mevsimini seçme sebebiniz nedir?
Mertcan: Genelde içimizden öyle geliyor ama bazen şarkı sözlerini, kullandığımız kelimeleri ona göre seçiyoruz. Sevdiğimiz şeyleri bir araya getiriyoruz. Yaşatmak ve korumak istediğimiz bir ruh var, Rock and Roll ruhu.
Tarık: Biz keyif aldığımız şeyi yaptık, dinleyici böyle tanımladı.
Son yayımladığınız albümün kapağında Venüs heykelini görüyoruz. Albümde de Venüs adını taşıyan iki parça var. Sonuçta Venüs, aşk tanrısı olmakla birlikte, ilk medeniyetlerden bu yana süre gelen bir kadın simgesidir. Bunun yanında birçok şeye isim ve ilham kaynağı olmuştur. Size nasıl bir ilham verdi?
Mertcan: İlk albüm kapağımızda da Efes antik kentinde bulunan Artemis tapınağını kullanmıştık. Dikkatli bakarsanız kolajın içinde görebilirsiniz. O süreçte verdiğimiz konserlerde görselimizde dorik sütunlar ve palmiye ağaçları arasında yine Artemis tapınağı vardı. İkinci albümde bunu devam ettirmek istedik ve aşk şarkılarından oluşan bu albümün kapağına Venüs'ü yerleştirdik. Antik kentler ve Helen-Roma estetiği Palmiyeler'i her zaman etkilemiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=97Q0jGWOqZg
Underground olarak doğan ve popülerleştikçe köklerini unutan müzisyenler dinleyici kitlesinde olumsuz bir algı oluşturuyor. Bunun müzik dünyasında birçok örneği bulunuyor. Sizce popüler müzik ile underground diye tanımlayabileceğimiz müzik arasında nasıl bir bağ vardır?
Mertcan: Popüler müzik zaman zaman underground müzikten esinlenir, ilham alabilir. Zamansız üretimler her zaman dinlenilmeye devam eder ama zamansız olmasının popüler ya da underground olması ile bir ilgisi yoktur.
Tarık: Kasıtlı olarak tarz değiştirenlerin dışında, bir grubun ünlendikten sonra bozması çok yaşanan bir durum. Özellikle bazı sanatçıların hayat tarzı değişmişse müziği de değişiyor.
Bu konuyla alakalı bir soru sormak istiyorum, öncesinde Kilink adlı grup ile karşımıza çıktınız. O grup biraz daha isyankar olsa da beslendiği yerin yine aynı underground kültür olduğunu düşünüyorum. Kilink’ten Palmiyeler’e giden yolda neler yaşandı, grubun ideolojisi ne yönde değişti?
Tarık: Grubun ideolojisi bana göre aynı kaldı fakat değişen ve gelişen müzik zevkimizdi. Ayrıca hep aynı şeyi yapmak eskiden aldığınız keyfi vermeyebiliyor.
Mertcan: 2003 ve 2005 yılları arasında üç albüm kaydettik ve bence ondan sonra Kilink bitti. 2007 de yeni bir albüm daha kaydettik ama açıkçası Kilink ile pek alakası yoktu. 2009’da ben tek başıma bir albüm kaydettim, kağıt kalem makas isminde bir kayıt. Sonra da 2013 yılında Palmiyeler’in ilk EP’sini kaydettik.
Diğer sanatlara nazaran müzik, belki biraz daha takipçisini serbest bırakan bir dal. Sözlü ya da sözsüz müzik dinleyen kişi, kendini tanımlayamadığı ya da kendi tanımladığı duyguya kaptırabiliyor, diğer sanatlarda ise alıcı biraz bu anlamda yönlendirilmeye ihtiyaç duyuyor. Genel anlamda konuşursak sizin şarkılarınız dinleyiciyi rahatlatan bir atmosfere sahip. Bunu isteyerek mi tasarladınız? Şarkılarınızın dinleyiciye düşündüğünüz hissiyatı veriyor mu sizce?
Mertcan: Aslında biz de geri dönüşleri bu yorumlar sayesinde öğreniyoruz. Kendimize göre doğru olanın çalıştığını iyi kötü bildiğimiz için onun peşinden gitmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Tarık: Ben sahneyle ilgili konuşayım. Konserler çok keyifli geçiyor, herkesin bir arada olduğu zamanlar oluyor, bunu yaşamak mutlu hissettiriyor.
Kliplerinizden, albüm kapaklarınızdan gördüğüm genel bir estetikten bahsetmek istiyorum. Kontrast renkler, öz mekânını kaybetmiş nesnelerin bir arada kolaja benzer sunumu, belki biraz da absürt romantizm... Birçok örnek verilebilir. Belirli bir estetiği koruyor gibisiniz, kliplerinizde kullandığınız renkler ve absürt biçim, sahne performanslarınızda da göze çarpıyor. Estetik ilham kaynaklarınız neler?
Mertcan: Sanatçılar, fotoğrafçılar ve tasarımcılar, eski filmler... Richard Hamilton, Slim Aarons, Werner Herzog...
Yaptığınız müziği bir filme benzetecek olsanız bu hangi film olurdu?
Mertcan: Morning of the Earth.
Son olarak grubun geleceğe yönelik planları nelerdir?
Mertcan: Bu albümden birkaç yeni klip ve yaz aylarında gerçekleşecek yeni albüm kaydı öncelikli planlarımız.