17 ŞUBAT, ÇARŞAMBA, 2016

Yolu !f’ten Geçen Yönetmenler

Kiminin ilk filmi !f’te gösterildi kimi !f Sundance Senaryo Lab’e katılarak ilk filminin senaryosunu yazdı. Onlar Türkiye sinemasının genç ve dikkat çeken yönetmenleri. !f INSIDER için bir araya geldiler, ortaya bu eğlenceli fotoğraflar ve söyleşiler çıktı.

Yolu !f’ten Geçen Yönetmenler

Ceylan Özgün Özçelik

!f’te yer alan filmleri:

Adil ya da Değil (2011), Kaygı (2013 - !f Sundance Lab)

“Türkiye'de sektör, fonlar ve işleyiş iyileşsin, en büyük dileğim”

Kaygı filmi ile 2013’te Sundance Senaryo Lab’e katıldınız. Burası size neler kattı? Nasıl bir deneyimdi?

Senaryonun ilk versiyonunu henüz bitirmiştim. Danışmanlarım Naomi Foner ve Howard A. Rodman'ın senaryonun gelişimine ciddi katkıları oldu. Rodman'la referans filmlerime daha yakın bir senaryo matematiğini nasıl kurabileceğime yönelik çalıştık. Foner ise öykü kurgusu üzerine hızlandırılmış bir eğitim verdi. Her ikisi de olumlu anlamda epey sertti, bir yandan da destekleyici. Foner, tanışır tanışmaz senaryoyu cesur bulduğunu söylemişti. Bu benim için kıymetliydi. Kaygı, !f'ten önce başvurduğum ve Türkiye'den jürilerin olduğu hiçbir yerli proje platformuna seçilmemişti. Seçicilerle konuştuğumda, ne yapmak istediğimin anlaşılmadığını söylüyorlardı. Haliyle kendimden ve filmden şüphe ediyordum. Foner ve Rodman sayesinde öyküme güvenmeye başladım. Sundance Lab, ilk versiyonunu taze bitirmiş genç yönetmenler için kafa açıcı ve yönlendirici bir oluşum. Şayet senaryonun son versiyonundaysanız biraz kafanız karışabilir tabii. Serra, Pelin, Onur başta !f ekibine hem kısa filmimi hem de uzun projemi ilgiye değer buldukları için teşekkür ederim. 

Ceylan Özgün Özçelik ©Korhan Karaoysal

İlk filminiz Kaygı’nın çekimleri yeni bitti. Filmden ve çekimlerden biraz bahsedebilir misiniz? Filmi ne zaman izleyebileceğiz?

Gerçekten şanslıydım. İlk filmimde yaratıcı, disiplinli bir ekiple ve Algı (Eke) gibi karakteri dönüştürebilen bir oyuncuyla çalıştım. Ekibin çoğuna hayrandım. Sanat yönetmenleriyle ve görüntü yönetmeniyle aylar öncesinden çalışmaya başlamanın faydasını sette gördüm. Hazırlandığımızın dışında şeyler de yapabilmek, birkaç sahne için alternatif açılar da deneyebilmek isterdim. Ancak 23 günde bitirmem gerekiyordu. Her gün en fazla iki sahne çekme gibi bir lüksümüz olsun, kim istemez... Filmi ne zaman izleriz, inanın, ben de bilmiyorum. 

Kaygı, psikolojik gerilim olarak geçiyor. Türkiye için zorlu bir alan değil mi? Sizde bu hikayeyi çeken neydi?

2011'de, ilk fikir, kendini eve kapatan bir kadının öyküsünü, en sevdiğim ve saygı duyduğum tür olan psikolojik gerilimin unsurlarıyla anlatmaktı. Toplum olarak her şeyi çok çabuk unutuyor olmamız beni "Unutmanın sınırı ne?" sorusuna götürdü. Uzun yıllar medyada çalıştığımdan, medyanın unutturmadaki payı da kaçınılmaz olarak senaryoya dahil oldu.

Aynı zamanda sinema yazarlığı yapıyorsunuz. Yaptığınız sinema programlarından kameranın önünü de sevdiğinizi söylemek mümkün sanırım. Kendi filminizde oynamayı düşünüyor musunuz?

Düşünemem. Sinema oyunculuğu aşırı zor. Televizyondayken, kamera arkasında çalışırken hasbelkader kamera önüne geçmiştim. Çakıldım oraya 13 yıl! O süreçte yalnızca sunuculuk yapıyor olsaydım delirirdim muhtemelen. Kamera arkası gibisi yok. 

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz?

Ülkede sağlıklı bir sinema sektörü olması... Hesaplar, kitaplar, ilişkiler her zaman olacak gerçi, o evrensel bir mevzu. Yine de Türkiye'de sektör, fonlar ve işleyiş iyileşsin, en büyük dileğim. Bir diğer hayalim de (normal, insani, iyi yapım koşullarında) film yapmaya devam edebilmek. 

Ceylan Özgün Özçelik ©Korhan Karaoysal

Mesleki kariyerinizde dönüm noktam diyeceğiniz bir olay, bir film, bir şey var mı?

Yenilikçi filmler izlemek başlı başına müthiş bir motivasyon kaynağı.

Son olarak !f sizin için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

Seçkisiyle, hakikaten heyecanlandıran bir festival. Niyetiyle ters düşmüyor seçki. Keşifse keşif, cesaretse cesaret, geceyarısı ise geceyarısı. !f'te her şey yolunda. Tabii teknik anlamda daha iyi koşullarda film gösteren bir sinema ile anlaşmalarını dilemeden geçmeyeyim. Ya da halihazırda var olan bir elden geçirilse ne de güzel olur. 

Can Evrenol

!f’te yer alan filmleri:

Sandık (2008), My Grandmother (2009), Anneme ve Babama (2011)

“Türkiye'de festival ve gişe filmleri arasında uçurum var”

İlk uzun metrajlı filminiz Baskın 1 Ocak 2016’da gösterime girdi. Nasıl tepkiler aldınız, gişesi beklentinizi karşıladı mı? 125 salonla açıldı, oldukça iyi bir rakam değil mi?

Gişe maceramız bomba gibi oldu. Dağıtımcımız Chantier'in de yönlendirmesiyle bu tarz bir filmin hiç belki de ulaşamayacağı 45 ilde çok geniş bir sinema izleyicisiyle ilk hafta sonu 25 bin, ikinci hafta sonun da 50 bin kişi filmi sinemalarda izledi. Ayrıca eş zamanlı olarak Almanya'da da 17 şehirde gösterime girdi. Eleştirmenlerin ve basının ilgisi/desteği beklentimizin çok üzerinde oldu.

Can Evrenol ©Korhan Karaoysal

ABD’de gösterilen ilk yerli korku filmi. Afişte de belirtilmiş. Bunun önemi nedir sizce?

Türkiye'de festival filmleriyle gişe filmleri arasında bir uçurum var. Hep finansal hem kafa yapısı olarak. Bu uçurumdan bağımsız bir yerde duran bir film olması önemli olacak bence ileride dönüp bakıldığında.

Baskın, Toronto Film Festivali’nde prömiyerini yaptı. Sonrasında web sitenizde yabancı basında filmle ilgili çok yazıldığını okudum. Bu bağlantılar nasıl oldu? 

Baskın'ın geldiği nokta aslında benim kısa filmlerimle 2008'den beri devam etmekte olduğum bir yolculuğun meyvesi oldu. Özellikle Sandık ve Anneme ve Babama gibi kısa filmlerimden beni izlemeye almış olan bazı festivaller ve dağıtımcılar, benden bir uzun metraj beklentisi içindeydi. 

Türkiye’de korku filmi kültürü pek yoktur ama son yıllarda bu kırılmaya başladı. Sizin bu alana eğilmenizin hikayesi nedir? Sizi çeken neydi? 

Benim bu alana eğilmemin hikayesi çocukken okuduğum Conan, Rom gibi çizgi romanlarla başlar, VHS dönemi korku filmleriyle ve daha sonra b-movie'ler ile tanışmama kadar devam eder. Ama bunların çok dışında gerçek hayattaki dehşetlerden, müzikten, oradan buradan bir çok yerden besleniriz aslında hepimiz.  

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz?

LA'de gidip sinema ile daha da iç içe bir hayat istiyorum bazen. Ama hayalim, bir ayağım orada da olsa, istediğim gibi filmler çekemeye devam ederek bu ülkede yaşamaya devam edebilmek.

Can Evrenol ©Korhan Karaoysal

Mesleki kariyerinizde dönüm noktam diyeceğiniz bir olay, bir film, bir şey var mı?

Yemeksepeti reklamı. İlk reklamımdı. Sektöre dair hiçbirşey bilmiyordum. Reklam çok popüler oldu. Kristal elma kazanan bir proje çıktı ortaya.

Son olarak !f sizin için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

B-tipi sinemayı ilk keşfettiğimde Metin Demirhan'dan çok şey öğrendim. Gaspar Noe'dan Cronenberg'e, Cannibal Holocaust'tan Walerian Borowczyk'e kadar bambaşka bir dünya keşfettim. Tam o sırada !f'in de ilk senesiydi. O kaldırımlarda gezen göz reklamı vardı hatta. Efsane bir reklamdı. Ve !f'in harika bir geceyarısı kuşağı seçkisi vardı (malesef sonraki senelerde zayıfladı biraz bu kuşak, buradan da bu şikayetimi duyurmuş olayım). İlk kısa filmimi yaparken, bir gün !f'in kitapçığında bir kısa filmim yer alsın da ben de bu sinema dünyasının bir parçası olayım diye naif bir dileğim vardı. Gerçekleştiğinde çok mutlu olmuştum! Hala hatırlayıp sevinirim bazen.

Emre Akay

!f’te yer alan filmleri:

Proxemique (2003), Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi (2004), Daima İleri (2005), Cart Kırmızı (2011)

“Ufacık film beklemediğimiz yerlere geldi”

Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi, !f Film Festivali’nde gösterilmişti. “Yeni bir şeyler var ve galiba bu konuda ortak bir şeyler yapabiliriz… Lütfen çekmeye devam et” repliği öne çıkmıştı. Aradan sekiz yıl geçti ve siz de çekmeye devam ettiniz. Bu film çok fazla bilinmese de kült olarak değerlendirenler var. Dönüp baktığınızda siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim için yeri apayrı, çünkü ilk filmim ve birçok şey öğrendim. Bir de üstüne dostluklar edindim. Filmin yüzde 90’ı boyunca, oyuncular dahil altı kişiydik.  Ufacık film beklemediğimiz yerlere geldi.

Emre Akay ©Korhan Karaoysal

Uzun metrajlı film projeniz var mı? Veya yeni bir projeniz varsa bahsetmek ister misiniz?

Hep var. Şu anda Deniz Cuylan ile beraber iki ayrı senaryo üzerinde çalışıyoruz. Biri daha uzun vadeli olan, Film Noir türünde bir siyasi kara komedi. Diğeri ise bu sene çekeceğimiz bir gerilim filmi.

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz?

Kişisel anlamda film çekmek, öğrenmek ve daha iyi film çekmek dışında bir hayalim yok. Bir de gezmek. 

Emre Akay ©Korhan Karaoysal

Mesleki kariyerinizde dönüm noktam diyeceğiniz bir olay, bir film, bir şey var mı?

Bu konuyu hiç düşünmemiştim. Bir sürü ufak tefek şey toplanınca bir şeyler oluyor. Ve hep planladığımın tersi şeyler oluyor. Bir Tuğra K. Filmi’ne mesela daha büyük bir projeye “kartvizit” olsun diye bir kısa olarak başladık, vizyona girdi, belki dediğiniz gibi kültleşti. Çok sevdiğim bir romanı uzun metraj olarak uyarlamama vesile olur diye bir bölümünü Küçük Bir Hakikat adlı bir kısa olarak çektim. Uzununu hâlâ çekemedim ama o film yüzünden reklam piyasasına girdim. Ama düşününce belki en son yaşadığım düşündürücü/değiştirici olay son gittiğim Ko-Prodüksiyon platformunda bir “otoritenin” sesini yükseltip, masaya vurarak “Seçmen lazım! İkisi birden olmaz, filmin sanat filmi mi, gerilim filmi mi?” diye sorması olabilir. Sonra da Tarantino hayranı olduğunu söylemesi. Gerçekten piyasayı hiç anlamadığımı gördüğüm anlardan biri.

!f sizin için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

!f’in de yeri benim için apayrı. Kimsenin radarında değilken elimizden tutan ve bize destek olan ilk yerdi. Türkiye gibi giderek karanlıklaşan bir yerde, hâlâ farklılıkları zenginlik olarak görebilen, birleştirici bir yer olduğunu düşünüyorum.

©Korhan Karaoysal

Nesimi Yetik

!f’te yer alan filmleri:

Annem Sinema Öğreniyor (2007), Döşeğimde Ölürken (2009), Vaha (2011), Toz Ruhu (2015)

“Yeraltı sineması içinde anılmak hoşuma gider”

2011’de Vaha filmi ile Sundance Senaryo Lab’e katıldınız. Nasıl bir deneyimdi sizin için?

Vaha, Toz Ruhu’undan evvel üzerinde çalıştığımız uzun film senaryomuzdu. İmkanlar elverseydi, o ilk, Toz Ruhu ikinci filmimiz olacaktı belki. Sundance Lab bir anlamda senaryomuzun ciddi bir platformda değerlendirildiği yer oldu. Orada yazdığımız senaryonun güçlü ve zayıf taraflarını görme imkanı bulduk. Aldığımız geri bildirimlerle, dönüp senaryomuz üzerinde çalıştık yeniden. Güzel bir deneyimdi bizim için.  

Nesimi Yetik ©Korhan Karaoysal

İlk uzun metrajlı filminiz Toz Ruhu geçen yıl !f’de gösterildi, sonra mayısta gösterime girdi. Ve çok olumlu eleştiriler aldı. Türkiye yeraltı sinemasının yeni ismi diyenler oldu. Ne diyorsunuz bu konuda? 

Benim kendimi Türkiye sinemasında bir yere konumlamam –hele ilk uzun filmini çekmiş bir yönetmen olarak- doğru ve uygun olmaz sanırım. Zaman içerisinde, film yaptıkça ben de nereye doğru gittiğimi görebilirim belki. Çünkü bu meseleler, üzerine teorik olarak ne kadar düşünürsek düşünelim hissedişlerle başlayan ve ilerleyen bir süreç. Baştan ben kendimi şöyle bir yere konumlamak istiyorum gibi bir kesinlikle yola çıkınca işin pek gizemi, heyecanı kalmayabilir. Yeraltı sinemasının yeni ismi olmaya gelirsek, bu ifadeyle bilinen ve kabul gören –ister arthouse, ister ana akım sinema olsun- genel eğilim dışında, alternatif bir estetikle film yaptığım kast edildiyse yeraltı sineması içinde anılmak hoşuma gider.

Toz Ruhu ile pek çok ödül aldınız. Altın Koza, Malatya Film Festivali… Bu ödüller sizin için ne ifade ediyor?

Ödüller sinema dünyasında tanınmanızı sağlıyor. Yeni filmlerinizi yapmanızın önünü de açıyor. Maddi bir katkısı oluyor aynı zamanda, bu da sinema gibi maddiyatla yoğun ilişkisi olan bir alanda önemli bir katkı. Toz Ruhu’nun Altın Koza’da kazandığı En İyi Film Ödülü’nün bütünüyle kişisel ve özel sebeplerle ayrı bir anlamı var benim için. Ama bütün bunları bir kenara bırakırsak asıl ödül filmlerimin zamana direnmesi olur. Annem Sinema Öğreniyor’u çekeli bugün tam 10 yıl oldu. Hala, festivallerde gösterilmeye devam ediyor. Birileri üzerine konuşuyor, izliyor. Üç buçuk dakikalık bir kısa film için –hele ki günümüzde- 10 yıl dayanabilmek fena sayılmaz. Bakalım Toz Ruhu için durum ne olacak.

Edebiyattan beslendiğinizi biliyorum. İlham aldığınız yazarlar kimler?

Altın Koza’daki ödülü adadığım kişilerden biri olarak elbette Vüs’at Orhan Bener… Ve tabii Yusuf Atılgan, Edip Cansever. Ve tabii Sevim Burak.

Nesimi Yetik ©Korhan Karaoysal

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz?

10 yıl sonra ve daha sonrasında da ilk günkü tutkuyla film yapmaya devam etmek…

Mesleki kariyerinizde dönüm noktam diyeceğiniz bir olay, bir film, bir şey var mı?

24 Ocak 2006, Salı, Ankara:

Annemle, Annem Sinema Öğreniyor’u çektiğimiz gün.

20 Eylül 2014, Cumartesi, Adana:

Jüri Başkanı Reha Erdem’in ağzından ‘‘En İyi Film: Toz Ruhu’’ sözlerinin çıktığı an…

!f sizin için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

2007 yılında Annem Sinema Öğreniyor gösterildi !f’te. 2008’de Döşeğimde Ölürken adlı kısa filmim. 2011 yılında Vaha adlı senaryomuzla Sundance Lab’a katıldık. 2015’te de Toz Ruhu’nun İstanbul galası !f’te yapıldı. Annem, Ablam, bütün aile hep birlikte tamamıyla dolu bir salonda ilk kez perdede izledik filmi. Çok güzeldi…  Şöyle bir düşününce annemle !f’e katılmışız hep… Bugüne kadar ne yaptıysam bir şekilde !f’ten geçmiş yolum. Daha ne olsun…

©Korhan Karaoysal

Zeynep Dadak

!f’te yer alan filmleri:

Bu Sahilde (2010), Mavi Dalga (2012 – Sundance Lab), Mavi Dalga (2014)

“Gittikçe daralan bir çemberin içinde hissediyoruz kendimizi”

2012’de Mavi Dalga filmi ile Sundance Senaryo Lab’e katıldınız. Nasıl bir deneyimdi sizin için? 

Yaklaşık 10 yıldır ortak senarist-yönetmenlik yaptığımız Merve Kayan’la Sundance konusunda başta biraz ön yargılı olduğumuzu itiraf etmeliyim. Sanki var olan bir şablonu filme uygulamamız istenecek gibi bir şüpheyle gittik ilk toplantıya. Oysa birbirinden çok farklı ekolleri temsil eden üç farklı isimle (Reha Erdem, Athina Rachel Tsangari ve Jeremy Pikser) çok konsantre bir şekilde çalışma fırsatı bulduk. Ayrıca aynı dönemde seçilen diğer projelerin senarist-yönetmenleriyle atölye sonrasında da devam eden bir dayanışma ağımız oluştu. 

Zeynep Dadak ©Korhan Karaoysal

Şu an güncel olarak üzerinde çalıştığınız bir proje var mı? 

Şu anda iki ayrı film üzerinde çalışıyorum, ikisinde de bilimkurgu bir tat var. Birinin adı Uyku Kampı. Dokü-dramaya daha yakın olan diğer film ise bir uzay yolculuğunun arifesine odaklanıyor.

Günümüz Türkiye sinemasını nasıl buluyorsunuz? Genç yönetmenlerin bellibaşlı sıkıntıları neler sizce özellikle bağımsız filmlerde?

Bence hepimiz gittikçe daralan bir çemberin içinde hissediyoruz kendimizi bir süredir. Öte yandan bağımsız filmlerin fonlaması zaten çok uzun süren ve meşakkatli bir iş. Üç-dört yılda bir film yapabilirseniz şanslısınız. Bence bir rüzgar esti geçti, şimdi bir durup, ne oluyor ne bitiyora bakma zamanı. 

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz? 

Şu anda kafamdaki üç filmi de yapabilmiş olmayı istiyorum. 

Zeynep Dadak ©Korhan Karaoysal

Mesleki kariyerinizde dönüm nokta diyeceğiniz bir olay, bir film, bir şey var mı?

2010’da Bu Sahilde isimli kısa filmimizle Rotterdam Film Festivali’ne gitmek pek çok açıdan bir dönüm noktasıydı. 

Son olarak !f sizin için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

Hem bir izleyici hem de burada filmlerini göstermiş bir yönetmen olarak !f bana güven ve ilham veriyor. Festivalin, önümüzdeki yıllarda körelmeden köklenmeye devam edeceğine inanıyorum. Little 15 şarkısını gönderiyorum kendilerine (gülüyor).

Gürcan Keltek

!f’te yer alan filmleri:

Fazla Mesai (2011), !f İstanbul Reklam Filmi (2012)

“Hayalim sinemadaki finans, dağıtım, gösterim sisteminin çökmesi”

Kıbrıs Harekatı’nda yaşananlara farklı bir bakış sunan belgeseliniz Koloni ile DokuFest’te ve Documentarist’te Yeni Yetenek Ödülü’nü aldınız. Koloni’yi nasıl bir belgesel olarak tanımlıyorsunuz, bu filmi çekiş hikayenizden bahseder misiniz?

Coğrafya, hafıza hatta toprak parçalarının hafızası üzerine bir film yapmayı uzun zamandır istiyordum. Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta dağ yollarında bir başka film için uzun bir süre mekan çalışması yaptık. Tampon Bölge’ye girdiğimde ‘No Man’s Land’ tabelasını gördüğüm an bu filmi orada yapmaya karar verdim.

Gürcan Keltek ©Korhan Karaoysal

!f’te ‘Hepsi Senin İyiliğin İçin’ bölümünde gösterilen kısa filminiz Fazlamesai’ydi.  Onda da karanlık gri bir hava hakimdi, ötekileştirilenlerin atmosferi mi bu?

Hayır. Siyah-beyaz’da sevdiğim şey zamansızlık duygusu. Fazlamesai’yi HD teknolojinin getirdiği cilalı görüntülere bir tepki olarak 8mm ve siyah-beyaz olarak çektim. Işık kullanmadım, o gri hava da oradan geliyor biraz da. Bu formatın kendisine ilişkin romantik fikirlerim yok. Anlattığım karakterler, yerler öyle gerektiriyordu.

Uzun metrajlı film projeniz var mı? Veya yeni bir projeniz varsa bahsetmek ister misiniz?

Horde isminde bir başka belgesel filmin ön hazırlık aşamasındayız. Uzun metraj mı olacak yoksa Koloni gibi orta metraj mı, henüz bilmiyorum.

Aynı zamanda video kliplerinizle tanınıyorsunuz. Bunların her birini birer kısa film gibi mi ele alıyorsunuz?

Her birini bir kısa film gibi ele aldığımı söyleyemem. Bu alandaki faaliyetlerimi azaltmaya, olacaksa da yeni fikirlere açık müzisyenlerle çalışmaya dikkat ediyorum. Mabel Matiz, Kalben gibi..

Gürcan Keltek ©Korhan Karaoysal

Gelecek hayaliniz nedir? Örneğin 10 yıl sonra ne yapmış olmak istiyorsunuz?

Umarım film yapabiliyor olurum. O kadar uzağı göremiyorum. Gelecek hayalim sinemadaki finans, dağıtım ve gösterim sisteminin çökmesi. Bu şekilde ezberlerimiz değişecek, bazı kavramları yeniden tanımlamaya başlayacağız, işleri yapış şeklimizi sorgulamaya başlayabileceğiz.

Son olarak !f sizin ve genel olarak Türkiye sineması için ne ifade ediyor? 15. yılı için söylemek istedikleriniz var mı?

!f geçen zaman zarfında, kendi üslubunda güzel bir alternatif bir dil oluşturdu. Hem sinemacılar hem de seyirci için. 2012’de Deniz Buga ile !f’te ‘Hepsi Senin İyiliğin İçin’ adında kısalardan oluşan bir bölüm hazırladık, sadece yönetmenleri değil, fotoğraf ve video sanatçılarını da davet ettik. Çok güzel filmler çıktı o bölümden. 15 yıldır kendi sevdikleri filmleri seçip gösteriyorlar, deneysel sinemayı, genç yönetmenleri dışlamadan. !f sayesinde sonradan sıkı takipçisi olduğum yönetmenler keşfettim. En çok bunu önemsiyorum.

0
13905
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage