Geleneksel ressamlar çevrelerini açık havada yakalarken, sanatçı Maria Calandra farklı bir yaklaşım benimsiyor. Calandra, Maine kıyılarında dolaşarak, Florida’nın sularını keşfederek ve Güney Fransa’nın inişli çıkışlı tarlalarına giderek, dinamik akrilik manzaraları için doğadan ilham alıyor.
Maria Calandra’nın Brooklyn’deki stüdyosu bu tür canlandırıcı gezilerden döndükten sonra büyük bir enerji ile doluyor. Sanatçı bu durumu şu sözlerle anlatıyor: “Yürüyüş sırasında Dünya’nın titreşimlerinin ayaklarınızdan omurganıza doğru yayıldığını hissettiğiniz o anı düşünerek resim yapıyorum, hafızanın, sezginin ve bu artık titreşimlerin dizginleri ele almasına izin veriyorum.”
Calandra’nın resim tarzı da bu yoğunluğu taklit ediyor; akıcı fırça darbeleri ve salınan organik formlar bir bilinç akışını yansıtıyor. Bu eylemi “otomatik resim” olarak tanımlayan sanatçıya içgüdüleri rehberlik ediyor.
Sanatçı ocak ayında New York’taki Half Gallery’de bir grup sergisinde yer alacak ve ardından haziran ayında galerinin Los Angeles’taki mekânında kişisel bir sergi açacak. Maria Calandra’nın internet sitesine buradan Instagram hesabına ise buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Colossal
Künye:
1. Maria Calandra, “South Rim’s January Sunset”
2. Maria Calandra, “Valley With Bighorn Mountain.”
3. Maria Calandra, “Red Light over Weir Island 2”
4. Maria Calandra, “Quiet Path and Lupine”
5. Maria Calandra, “Chasin’ the Sun”
6. Maria Calandra, “Mont Sainte-Victoire”
7. Maria Calandra, “Beating Palms”